18.06.2020

Dünya Anahtarı

resim
Çevirmen: Cetus


“AAAHHH!!!!”

 

Lucas kabus görmüş gibi yatağından birden bire kalktı.

 

“Üff… Bu canavarı nasıl yenebilirim ki ben!!!”

 

Düş kırıklığıyla alnını ovuşturdu. Başına gelen gerçekten de bir kabustan farklı değildi.

 

Karşısında gerçek bir ejderha görmüştü ve onun kara alevleriyle yanmıştı.

 

“Buna inanamıyorum… Hala ateşten dolayı vücudum sıcak ve titremesi durmuyor.”

 

Şu anda gerçek dünyada olmasına rağmen tüm vücudu korkudan dolayı titriyordu ve klima açık olmasına rağmen çöldeymiş gibi terliyordu.

 

Terlediğini görünce banyo yapmaya karar verdi.  Öğle saatleriydi ve yemek zamanı yaklaşıyordu. Yemeğe gitmeden önce banyo yapıp ferahlarsa daha iyi olacaktı.

 

Banyoya doğru yürürken tişörtünü çıkarıyordu ki boynunda burada bulunmaması gereken bir şey gördü. Hatta bu [Dünya]’da…

 

“O-olamaz…”

 

+     +     +

 

“Ah, görünüşe göre yine öldü.”

 

“Ve HP’si tek seferde sıfırlandı… Görünüşe göre Denneth’le tanıştı bile.”

 

“Oh canım…”

 

Trask, Pearce ve Lilianne üzüntüyle iç çektiler.

 

“Bu beklenir bir şey,bir ejderhayı yenebilmesinin hiçbir yolu yok sonuçta.”

 

“Sanırım, aslında Denneth en güçsüz ejderha bildiğim kadarıyla.”

 

Trask Lucas’ın değerlerine acıyarak baktı.

 

“Fakat bu şansın boşa gitmesine izin veremeyiz. Öldüğüne göre 24 saat boyunca oyuna giremeyecek. Çekilişin galiplerinden biriydi değil mi? Araştırın ve nerede yaşadığını öğrenin.”

 

“Fakat gerçek adını bilmiyoruz.”

 

“O konuda, gerçek adı da Lucas olmalı.”

 

Lilianne geçmişi hatırlarken hafifçe gülümsedi.

 

Fakat Trask ve Pearce ona inanmaz bir şekilde bakıyorlardı

 

“Ha ha, kim gerçek ismini oyunda da kullanır ki?”

 

“O, aslında bir oyuncu olarak kendimi tanıtıp adımın Lily olduğunu söyledikten sonra adını sordum. Beni yanlış anladı ve sanırım gerçek adını söyledi. Bu yüzden sonradan telaşlanmış gibi görünüyordu.”

 

“Ah, anladım. Denemeye değer… Bakalım burada var mı?”

 

Trask Lilianne'in açıklamasını mantıklı buldu ve kazananlar listesinde Lucas’ın adını aramalarını istedi.

 

“Buldum.”

 

Bir süre süren aramadan sonra Lilianne [Lucas Lauwers] adını buldu.

 

“İyi. O zaman birini onu getirmesi için gönder.”

 

“Ben gitsem olur mu?”

 

Lilianne bir süredir görüşmek istediği için gönüllü olmuştu.

 

“Hm? Neden?”

 

“Beni önceden tanıdığı için şüpheci davranmayacağını düşünüyorum.”

 

“Peki. Yarın sabah buraya gelmesini sağla.”

 

“Anlaşıldı.”

 

Trask son emirlerini verdikten sonra Pearce ve Lilianne ofisi terk etti.

 

+     +     +

 

“Bu şey burada ne arıyor?”

 

Lucas’ın boynunda kolye gibi duran altın bir anahtar vardı.

 

Başka biri bunu görseydi onlara belki garip gelmezdi fakat bu anahtarın nereden geldiğini bile Lucas’ın kafası karışmış durumdaydı.

 

Sonuçta bu anahtarı oyundaki iskeletin eşyaları arasında bulmuştu. Anahtarın tutma yerindeki mücevher ve altın yüzeyindeki zarif oymayla bu kesinlikle [Dünya Geçidi Anahtarı]’ydı.

 

“Bu anahtar… Ziyaret ettiğim her dünyaya gidebileceğimi söylemişti değil mi? Yani gerçek dünyaya da mı geçebiliyor? Fakat böyle bir şeyin olması…”

 

İmkansız. Ne olursa olsun, söyleyemedi. Sonuçta anahtar şu an gözleri önünde duruyordu.

 

Bir süre boyunca anahtara baktıktan sonra oyundan bildiği bir şey yapmayı denedi. Anahtar yüzeyine iki kez dokundu.

 

İsim

Dünya Geçidi Anahtarı

Derece

SSS

Etki

Tüm değerler +30

Dayanıklılık

N/A

Açıklama

Dünyanın geçidini açan anahtar! Bununla birlikte ziyaret ettiğin herhangi bir dünyaya geçebilirsin.

Anahtar Sözcükler

[Karakter Füzyonu]
[Dünya Geçidi Açıl]

 

(ÇN: Önceki bölümde belirtmemişim. N/A bulunmadığı-ihtiyaç olmadığı anlamına geliyor. Tahmin etmişsinizdir umarım.)

 

Aşina olduğu *ting* sesiyle birlikte oyunda görmeye alışkın olduğu mavi pencere açıldı.

 

“Bu da ne böyle!”

 

Pencereye bakan Lucas’ın yüzü kramp girmiş gibi donup kaldı. Ejderhanın etkisi altında olduğunu düşünüyordu bu yüzden de etrafındaki diğer eşyalara da ikişer kere dokunarak açmayı denedi.

 

Ancak özel mesleklerin bakabileceği açıklamalar haricinde, oyundaki eşyalara iki kez dokunmak açıklamasını gösterirdi. Bazı durumlarda ise herkesin görebildiği açıklamalara özel meslekleri olan kişiler baktığında fazladan bilgi görebilirdi.

 

Fakat ne kadar denerse denesin odasındaki eşyalar için bilgi kutucukları çıkmıyordu. Yani bu gerçekti.

 

Sakinleştikten sonra anahtar sözcükler kısmına baktı. İlk baktığında bu kısmı görmemişti.

 

“Sadece bu dünyada mı açılıyor acaba? Veya başka bir dünyaya geçmek için şart mı?”

 

Lucas bu konuda oldukça meraklanmıştı ve bu yüzden kullanmaya karar verdi.

 

Bilinçsiz bir şekilde kolunu yukarı kaldırdı, anahtarı görünmez bir kapıyı açar gibi ileri doğru tuttu ve anahtar sözcüğü bağırdı.

 

[Karakter Füzyonu!]

 

Neden bu kadar dramatik bir şekilde bağırdığı hakkında hiçbir fikri yoktu fakat Lucas bir kilit açıyormuşçasına anahtarı çevirirken anahtarın ucu ışıkla parlamaya başladı. Sonrasında ise oyunda başlangıç noktasına dönüldüğünde olduğu gibi tüm vücudu bu ışıkla kaplandı.

 

Göz kamaştırıcı ışıkla birlikte gözlerini kapadı. Ve ışığın söndüğünü göz kapaklarının ardından fark edene kadar da açmadı.

 

Gözlerini açtığında ise etrafında hiç değişiklik yoktu.

 

“Üff, böyle davrandığım için utandım şimdi. Işığı ve efektleri ben mi uydurdum acaba?... Uykumu almadım herhalde. Ama önce banyo…”

 

Morali bozulmuş halde banyoya yöneldi.

 

Havlusunu aynanın yanına asıp tişörtünü çıkardığında ise değişikliği görmüştü. Daha doğrusu kendisini görmüştü.

 

“Bu da ne böyle?”

 

Lucas’ın kafası öncekinden daha çok karışmıştı. Ama en azından anahtar sözcüğün neden [Karakter Füzyonu] dendiğini anladı.

 

Aynada gödüğü kişi [Lucas]’tı. [World Gate Online]’daki beyaz saçlı, kızıl gözlü Lucas…



İyi bakınca fark etti ki üstünün olmaması gerektiği zaman tişörtünü tekrar çıkartmıştı. O çıkardığı tişört ve altındaki şort bir yerlerden tanıdık geliyordu. Oyunda giydiği başlangıç kıyafetleriydi.

 

*ting*

 

Bilgi

[Harus]’taki karakterinle birleştin!

Bu halde bir kişiyi öldürürsen o kişi özel bir hastaneye aktarılacak ve 1 gün boyunca baygın kalacaklardır.


Eğer kırmızı olmayan (masum) bir oyuncuyu öldürürsen kırmızı (suçlu) oyuncu haline gelecek ve öldüğün zaman özel bir hapishaneye gönderileceksin.

Kırmızı olmadığın bir durumda ölürsen özel bir hastaneye gönderilecek ve bir hafta boyunca baygın kalacaksın.

Ayrıca bu durumdayken [Dünya Geçidi Anahtarı]’nın düşme oranı %100 olacak! Fakat aktif olmadığı durumlarda %0 olduğu için gerekli olmayan durumlarda kullanılmaması tavsiye edilir. %0 olduğu durumda bile çalınma ihtimalini akılda bulundurunuz.

 

(Düşme oranı: Öldüğü zaman geride bırakma, kaybetme ihtimali)

 

Lucas’ın ne kadar şaşkın durumda olduğunu anlamış gibi bir bilgi penceresi karşısında ortaya çıktı.

 

“Bu da ne böyle!”

 

Söyleyecek bir şey bulamamış ancak önceden söylediği sözleri tekrar edebilmişti.

 

[Harus] [World Gate Online]’daki oynadığı dünyanın adıydı.

 

Salonda bir süre dinlendikten sonra yeni bir şeyler denedi. Artık [Durum Penceresi]’ni açabiliyor, odasındaki eşyaların veya sadece oyunda bulunması gereken yeteneklerin açıklamalarına bakabiliyordu.

 

“Anahtar bu dünyadaki benle diğer dünyadaki beni değiştirmeyi mi sağladı?”

 

Tıpkı söylediği gibi şu anda kesinlikle oyundaki [Lucas]’tı. O zaman gerçek haline ne olmuştu? Tabii şu anda gerçek Lucas’tı. Gerçek değil gibi gelmesine rağmen şu anda [Lucas]’ın yeteneklerine sahip olan Lucas’tı.

 

Bu konu hakkında düşündükçe başı daha çok ağrıyordu.

 

“Lanet… neler oluyor böyle… şimdilik geri dönelim… bu olaylardan sonra kafam pek iyi değil.”

 

Eğer oyundaki yeteneklerine sahipse bu gerçek dünyada hile yapmak gibiydi.

 

Anahtarı eski haline dönebilmek için kontrol ettiğinde [Karakter Füzyonu] kısmının [Bağı Kopar] haline geldiğini fark etti. Bu sözleri söylediğinde hemen eski haline dönebildi. Artık düzgün düşünebilecek durumda olmadığı için anahtarı daha sonra inceleyecekti.

 

Banyodan sonra yemeğini yedi ve olan bu kadar olaydan sonraki yorgunluğuyla kendini yatağa attı.

 



Bu sırada [World Gate Online]’ın içinde [Merah] adlı kısa beyaz saçlı bir genç, koyu mavi başlığı ve yuvarlak gözlükleriyle [Drachedge] kütüphanesinde sessiz bir şekilde kitap okuyordu.

 

Şehirde kütüphane olmasına rağmen doğru düzgün oyuncu gelmezdi. Gelseler bile aradıkları bilgileri bulduktan sonra giderlerdi. Ayrıca yatacak bir yeri ve parası olmayanlar vardı. Bu yüzden sessiz olan kütüphanede uyurlardı. Bir de sevgilileriyle flörtleşmek için gelenler vardı ki onlar da kütüphanede az insan olmasını fırsat bilmekteydiler.

 

Ama başlıklı çocuk kitapları ciddi bir şekilde okuyan nadir tiplerdendi. Yanında bir kale gibi görünen koca bir kitap yığını vardı.

 

Sürekli kitap okuduğu için doğal olarak kütüphaneci NPC’ler ona ilgi göstermiş ve yardımcı olmuşlardı. Bazen bedavaya yiyecek içecek verir ve bir soru sorduğu zaman hemen cevaplarlardı.

 

Böylelikle gizli meslek [Kitap Kurdu] verilmişti.

 

O da ileride ihtiyacı olabileceğini düşündü ve verilen mesleği kabul etti.

 

Bundan sonra ise pasif yeteneği [Mükemmel Hafıza] sayesinde insanüstü bir hatırlama yeteneğine sahip olmuştu. Bu yetenek sayesinde gördüğü şeyleri anında ezberleyebilmekteydi. Bu yeteneği denemek için neredeyse kütüphanedeki her kitabı okumaya uğraşmıştı ve bu sayede [Mükemmel Hafıza] son seviyesine ulaşmıştı.

 

Merah son kitabı da bitirip kapağını kapattı. Artık derin bir nefes alabilirdi.

 

“Sonunda bitti… Ne kadar sürdü acaba? Bir haftadan sonra sayıyı kaybettim.”

 

Sandalyesinde arkaya yaslandı ve halinden memnun bir şekilde tavana baktı.

 

“Tamamdır! Artık dövüşçü bir meslek bulup macerama başlayabilirim!”

 

Kütüphaneyi terk etmek üzere kalkmıştı ki bir kütüphaneci onu durdurdu.

 

Arkasına baktı ve yaşlı kütüphaneciyi elinde antika görünüşlü bir kitap tutmakta gördü. Bu kitapı daha önce görmediğini fark etti. [Mükemmel Hafıza] yeteneği olmayan birisi bile bu kitabı unutamazdı. Kitap resmen efsaneviyim diye bağırıyordu.

 

“…Bu?”

 

“ Genç öğrenci, bu kitap nesillerdir birinden diğerine devredilerek [Arayıcı]’yı beklemekteydi. Ve sen buraya geldiğinden beri bu kitabın sana uygun olduğunu hissetmekteydim. Şimdi tüm kitapları okuduğuna ve yola çıkacağına göre sanırım bu kitabı sana devredebilirim.”

 

Yaşlı kütüphaneci açıkladı ve kitabı Merah’a sundu.

 

“…[Yasaklanmış Arayıcı’nın Günlüğü]?”

 

[Bu cümleleri okumaya izin verilen kişi, tüm kütüphanenin bilgisini aklında taşıyabilen kişi… Ben Urien, zamanımda [Efsanelerin Arayıcısı] olarak da bilinirdim. Sayısız efsane, hikaye ve mucizeleri aramakla ömrüm geçti. Fakat bunlar ancak bu dünyayla kısıtlı. İşte bu nedenden ötürü [Efsanelerin Arayıcısı] diye anılmaktan utanıyorum. Çünkü başka bir dünyanın efsanesini kanıtlayamadım. Bu yüzden bir şey yaptım… Ortodokslar’a yakışmayan bir şey… Bu sebeple beni [Yasaklanmış Arayıcı] olarak adlandırdılar ve idama mahkum ettiler. Fakat kolay bir şekilde gitmeyeceğim. Birçok deneme ve yanılmadan sonra yaratmayı başardık. Kullananın daha önce bulunduğu bir dünyaya gitmesine yarayan anahtar…  Öyle birisi olmadığı için şu anda bir yararı yok fakat elimizden gelenin en iyisi buydu. Bu yüzden ancak sonraki nesillere güvenebiliriz. Anahtarlar dünyanın her tarafına yayılmış durumda ve birisinin bulmasını bekliyorlar. Tabii bu onları bulman gerektiği anlamına gelmez. Bu kitabın arkasında anahtarlardan biri var. Onu kullan ve benim daha önce hiç görmediğim dünyaları gez. Efsaneler ve hikayeler sana rehber olacak. Eğer dikkatli araştırırsan doğru yola seni götürürler. Umarım talih seninle olur.]

 

Bildiri

Gizli meslek [Hikayelerin Arayıcısı] verildi!

[Yasaklanmış Arayıcı’nın Günlüğü]’nü okuduktan sonra onun güçleri sana geçti ve bundan sonra her bir şey keşfettiğinde veya bir hikayeyi kanıtladığında özgün yetenekler kazanacaksın!

 

Bildiri

Yeni yetenek öğrendin. (Aktif) [Rün Değerlendirme] Acemi SEV 1 (%0.00)!

Yolculuğun sırasında düşük dereceli rünleri anlayabileceksin.
Harcama: 2 MP

 

Bildiri

Yeni bir yetenek öğrendin. (Pasif) [Kapsamlı Dil Kavrama] Acemi SEV 1 (%0.00)!

 

Nerede ve nasıl olursa olsun her dili anlayabileceksin!

 

“…Bana seçme şansı bile tanınmadı... aslında… Şimdi 2 gizli mesleğim olduğuna inanamıyorum.”

 

Merah önünde ortaya çıkan pencerelerle aklı uçmuş gibi kalakaldı.

 

“Genç arayıcı, Bu, kütüphanenin sana vermek istediği son hediye…”

 

“Hm? Bir tane daha?”

 

Kütüphaneci ucu altın tüylü kalemi uzattı.

 

İsim

Öğrencinin Tüy Kalemi

Derece

SS

Hasar

N/A

Dayanıklılık

N/A

Açıklama

Mürekkep kullanmadan yazmaya yarayan, üst düzey öğrenciler kullanılan tüy kalem. Büyü gücünü kelimelere çeviren bu kalem yazarlar için mükemmel bir araç.

 

 

“… Nasıl oluyorsa ardı ardına yüksek derecede malzemeler veriliyor. Bedava olduğuna göre alsam daha iyi herhalde.”

 

Merah yaşlı adamdan eşyayı ve mesleği alırken zoraki bir şekilde güldü. En sonunda kütüphaneciyle vedalaştı ve kütüphaneden çıktı.

 

“Şimdi… Acaba hangi efsaneler karşımıza çıkacak?”

 

+     +     +

 

*ding dong*

 

“… Bu sefer kim acaba?”

 

Lucas kapı deliğinden bakarken söylendi. Kapı yemek saatinden hemen önce çalmıştı ve hafta sonu olduğu için yapacak bir şeyi yoktu.

 

Kapının arkasında tanıdık gelen bir kadın duruyordu. Kadın göz alıcı güzellikte olmasına rağmen Lucas kadını hatırlayamamıştı.

 

“B-bir saniye.”

 

Hemen üstünü başını düzeltmek ve salonu temizlemek için koşturdu. Bunların hepsini 5 saniyede yapmıştı çünkü kapıdaki kızı bekletmek istemiyordu.

 

İşini bitirdikten sonra boğazını temizledi ve kapıyı açtı.

 

“Ahem, umm, bir sorun mu var?”

 

Lucas’ın önündeki kadın oldukça tanıdık şekilde kıkırdadı.

 

“Adın Lucas Lauwers değil mi?”

 

“E-evet, istediğiniz bir şey mi var?”

 

Lucas kadının sorusuna yanıt verirken düşündü.

 

“Sesi bile tanıdık...”

 

“Hi hi, yüzünden anlıyorum ki beni tanıyorsun fakat nereden ve nasıl olduğunu çıkartamadın.”

 

“G-gerçekten o kadar belli mi?”

 

“Hi hi, o zaman nasıl tanıştığımızı söylememi ister misin?”

 

Kadın alaycı bir şekilde gülümsüyordu. Kötü bir şey sezen Lucas yutkundu.

 

“Hi hi, gerçek şu ki...”

 

“... evet?”

 

Kadın Lucas’ın yanına yaklaştı ve dudaklarını kulağına yanaştırdı.

 

“Ben hamileyim, senden...”

 

“................................................................................................................eh?”

 

Lucas sanki bir büyüyle dondurulmuş gibi şok içinde kalakaldı.

 

“O zaman sarhoş olduğun için hatırlamıyor olabilirsin, fakat ben o anı asla unutamam.”

 

Utanmış gibi görünen kadın ellerini kızarmış yanaklarına götürdü.

 

Fakat Lucas hiç barlara bile gitmemiş ve vaktini evde veya okulda geçirmişti. Bu yüzden mantıklı düşününce sakinleşmeyi başardı. Bu kadın yalan söylüyordu.

 

Bu sefer oyun sırası Lucas’taydı.

 

“An-anlıyorum... yani ben bir... babayım... bebeğim burada mı?”

 

Lucas kadının göbeğini okşadı ve sanki bebeğin kalp atışlarını duymak istiyormuş gibi kulağını koydu.



“...eh?”

 

Ne yazık ki kendi tuzağına düşmüştü.

 

“Öff, anladım, seni kandırmaya çalıştığım için özür dilerim. Resmi bir görev için buradayım bu yüzden onurumu kurtarmama izin ver.”

 

Kadın suratı asık bir şekilde pes etti.

 

“Ha-hayır, ben de çok ileri gittiğim için özür dilerim...”

 

Bu şekilde anlaştılar ve Lucas kadını içeri davet etti.

 

Lucas mutfağa birkaç atıştırmalık ve su almaya gitmişken kadın koltuğa oturdu ve onu beklemeye başladı.

 

Lucas misafirine ikramda bulundu ve konuşmalarına tekrar başladılar.

 

“Kendimi tekrar tanıtmama izin ver. Adım Lilianne Bristow, benimle [World Gate Online]’da [Lily] olarak tanışmıştın.”

 

“Ah, demek bu yüzden tanıdık gözüktün. Burada, ben Lucas Lauwers’ım ve oyunda da [Lucas]... tabii öyle olmaması gerekiyordu ama... artık değiştiremem nasıl olsa.”

 

Lucas kendisini tanıtırken hafifçe eğildi.

 

“Gerçekten adını sorduğumda beni yanlış anlamıştın demek... özür dilerim.”

 

“Ha-hayır, sorun yok, zaten benim suçumdu. Her neyse, resmi bir görevden dolayı buradayım demiştin. Ne demek istiyorsun?”

 

Lucas direk konuya geçmek ve Lilianne’in onunla işini veya [Portal]’ın arkasındaki şirketin onunla ne işi olduğunu merak ediyordu.

 

 “Forest Trask, Filipinler’deki şu anki CEO seninle görüşmek istiyor.”

 

“...................................................................hı?”

 

+     +     +

 

“Oh, bu o mu?”

 

Lucas’ın odasına girmesiyle Trask gülümsedi.

 

Lucas neden buralarda popüler olduğunu merak ediyordu. Binaya girdiğinden beri ‘Demek bu [Lucas] ha?’, ‘Ooh! Bu 100.seviye [Acemi]!’, ‘Demek ejderhaya ölen bu!’, ‘O-o kadar da kötü bir görünüşü yok değil mi?’ ve daha birçok şey, sonuç olarak onu tanıyorlardı.

 

Ayrıca gelirken başka şeyler de duymuştu. ‘Ahh, Bayan Bristow bir tanrıça’, ‘Bugün Bayan Bristow’u gördüğüme göre eminim iyi şeyler başıma gelecek.’, ‘Bayan Bristow! Lütfen benimle evlenin!’ ve daha birçoğu…

 

Lucas için ilgi odağı olmak çok utandırıcıydı fakat bu durumda bir şansı yok gibiydi bu yüzden ancak Lilianne’i takip edebildi.

 

“Bayan Bristow’un beni tanıttığından eminim fakat formaliteden olsa da kendimi tanıtmama izin verin.”

 

Forest Trask koltuğundan kalktı ve gülümseyerek Lucas’ı selamladı.

 

“Şirketin Filipinler’deki CEO’su benim, Forest Trask hizmetinizdedir.”

 

“A-aynı şekilde, Lucas Lauwers, karakter adı [Lucas].”

 

Kendisini nasıl tanıtacağını bilemediği için sadece gerçekteki ve oyundaki adını söylemişti.

 

“Evet, ben de seni bekliyordum.”

 

“U-umm, acaba neden beni çağırdınız? Ayrıca çalışanlar beni tanıyorlardı sanırım.”

 

“Ah, onun suçlusu şu adam.”

 

Trask’ın kapıyı göstermesiyle birlikte kapı açıldı ve başka bir adam ortaya çıktı.

 

“Du-duyduğuma göre [Lucas] buradaymış, doğru mu?”

 

“Öff, anca istediğinizi yapıyorsunuz…”

 

Trask alnını ovuşturdu. Fakat söylediklerinde ciddi değildi.

 

“Oh! Demek sen [Lucas]’sın. Gerçekten benzerlik görülüyor. Bu arada, benim adım Pearce Reynell. Ama Pearce diyebilirsin Lucas!”

 

“A-ah, evet, aynı şekilde…”

 

Karşısındaki kişinin neşeli doğasından etkilenen Lucas ancak kısa cümleler kurabiliyordu.

 

Yanındaki Lilianne ise Lucas’ın durumunu anlamış gibi alaycı bir şekilde gülümsüyordu.

 

“İşte bu kişinin konuşkanlığından dolayı binadaki neredeyse herkes seni tanıyor.”

 

“G-gerçekten mi?”

 

“Buraya neden geldiğine gelecek olursak, işin özü, ilginç olduğun içindi.”

 

“…………………………………………….hı?”

 

Trask sırıtırken Lucas’ın suratındaysa anlamamış bir ifade vardı.

 

“Her şey buradaki Bayan Bristow’un seni [İlginç Oyuncu] olarak önermesiyle başladı.”

 

Ve Trask hikayesine devam etti.

 

Lucas bir kısmını kavramıştı bu yüzden lafını esirgemeden konuştu.

 

“O zaman burada olmam Lily’nin suçu…”

 

“E-eminim eğer tamamen dinlersen bana teşekkür edeceksin.”

 

Lilianne suçlanınca soğuk terler dökmeye başlamıştı.

 

“Lily ha? Oyundaki adı buydu değil mi? Aranızda iyi bir ilişki var herhalde.”

 

“Heeeh, aman ne güzel.”

 

Pearce kahvesini mutlu bir şekilde içerken Trask alaycı bir şekilde güldü.

 

“Size ne oluyor? Hem hiç de öyle-”

 

“Görünüşe göre çocuğumu taşıyor- ahh! Hey!”

 

*Puffffffffffffffffft*

 

Lilianne Lucas’ın ayağını ezerken az önceki sözleri duyan Pearce içmekte olduğu kahveyi dökmüş ve boğulur gibi olmuştu.

 

Öte yandan Trask kahkaha atıyordu.

 

“N-n-ne demek istiyorsun!!!?”

 

“Öff Lucas, o konunun kapandığını sanıyordum!”

 

“Bu oyun adımı asıl adım yaptığın içindi.”

 

“Bunun senin suçun olduğunu sanıyordum!?”

 

“O zaman bu beni daha zavallı gösterir.”

 

“Hahahahaha”

 

“Görünüşe göre kendisi kızdırılmaya karşı dayanıksız ha ha ha ha, böylelikle intikamım alındı!”

 

Lucas içinden düşündü ve asıl meseleye geri döndü.

 

“Eee, peki neden buradayım?”

 

“[Gece Yaratığı Denneth]’i öldürme görevin olduğunu biliyorum ve bu savaşı görmek istediğimi bilmeni isterim.”

 

Trask koltuğuna geri oturmuştu. İki dakika önceki neşeli hava artık yoktu. Tam da bir CEO’dan beklendiği gibi…

 

“Görevin bitmesini mi izlemek istiyorsun? İlk olarak, o canavarı nasıl yeneceğim hakkında hiçbir fikrim yok. Ayrıca halkla paylaşılmasını istemiyorum.”

 

“Sorun yok. Sadece özel olarak ekle, sonra da videonun şifresini bize söylersin. Hem eğer görevi geçemesen bile 50.000 peso vermeye hazırım. Olur da Denneth’i yenmeyi başarırsan veya videoyu ilgi çekici bulursam da bir sıfır daha eklemem sorun olmaz.”

 

“Elli… hayır, o halde kesinlikle o ejderhayı yeneceğim! Anlaşma tamamdır!”

 

Kazanacağı 500.000 pesoyu düşünen Lucas’ın gözleri parladı.

 

“O zaman bu kağıdı imzala ve anlaşma tamamlanmış olacak.”

 

“Anlaşıldı… hm?”

 

Lucas okuduğu kağıtta Trask’ın bahsetmediği şeyler olduğunu gördü.

 

“Hey, burada görev tamamlanırsa videonun [Hall Of Fame]’de yayınlanacağı söyleniyor.”

 

“Ah, bahsettiğin iyi oldu. Aynen yazdığı gibi, görev başarılı olursa video beğenilecektir.”

 

“… Peki, fakat benim adımdan bahsetme.”

 

Lucas ilk başta videosunun görülmesini istememesine rağmen artık reddetmenin kötü olacağını düşünüyordu. Hem görünüşünde değişiklik yaptığına ve hala başlangıç setine sahip olduğuna göre ileride onu kimsenin tanıyacağını sanmıyordu.

 

“Sorun yok değil mi?”

 

“Evet.”

 

“Anlıyorum, herkesin kendi dertleri var.”

 

En sonunda Lucas anlaşmayı imzaladı ve kesinleşilen 50.000’i aldı.

 

Lucas tam odadan çıkacaktı ki fikrini değiştirdi ve Trask’a baktı.

 

“Bir sorum var… hiç oyundaki karakterinizin gerçek dünyaya getirebilse ne kadar ilginç olacağını düşündünüz mü? Sizce bu mümkün mü?”

 

Lucas aklındaki soruyu dile getirdi.

 

Aslında direk [Dünya Geçidi Anahtarı]’nı sorardı fakat Trask’ın açıklamasından sonra oyundaki [Tanrıça] yüzünden onların bile bilmedikleri şeyler olabileceğini anlamıştı. Eğer bilmiyorlarsa söylemek riskli olabilirdi.

 

“Oooh, bu kesinlikle ilginç olurdu. Mümkün olup olmadığına gelince…”

 

Lucas, Trask’ın gülümsemesiyle birlikte ürperdi.

 

“Bunu senin hayal gücüne bırakıyorum.”

 

+     +     +

 

Evinde yemeğini yedikten sonra Lucas [Dünya Geçidi Anahtarı]’nı çıkarttı.

 

“Trask’ın bunu bildiğini sanırım söyleyebiliriz…”

 

Korku ile anahtara bakarken kararını verdi ve bir kez daha kullandı.

 

“[Karakter Füzyonu!]”

 

Tanıdık ışığın vücudunu kaplamasıyla tekrar [Lucas] haline geldi.

 

Daha sonra gerçek dünyadaki eşyaları [Envanter]’ine koymak veya oyun dünyasından eşyaları bu dünyada çıkarmak gibi şeyler denedi. Böyle bir şeyin olması gerçekten olağanüstüydü.

 

Ayrıca oyundaki değerleri sayesinde şu anda süper insana dönüşmüştü.

 

“Bunu ne amaçla kullanacağım ki?”

 

Asıl sorun buydu. Ancak bir kavga olursa işine yarayabilirdi fakat şu ana kadar yaşamı tekdüze geçmişti. Ayrıca süper kahraman olmak gibi bir arzusu da yoktu. Bu ancak başına bela açardı.

 

“[Dünya Geçidi, açıl!]”

 

Bildiri

Şu ana kadar ziyaret ettiğin tek yer [Harus] olduğu için varsayılan gidiş noktanız o olarak ayarlandı. Fakat şu anda [Harus]’ta bulunan bir mühür girmenizi engelliyor.

 

Lucas öğrendiği tüm bilgileri bir araya getirdi ve bir sonuca vardı.

 

[Portal] da [Dünya Geçidi Anahtarı] gibi geçişi sağlıyordu fakat ancak [Harus]’la sınırlıydı. Oyun da [World Gate Online] olarak adlandırılmıştı çünkü insanlar aslında [Portal] sayesinde başka dünyalara gitmeyi sağlayan sanal bir [Dünya Geçidi]’ne yollanıyordu.

 

[Harus]’un neden mühürlü olduğuna gelince büyük ihtimalle oyuncuların giriş yapmadan dünyaya girmesini engellemek içindi.

 

“[Portal] yapay bir [Dünya Geçidi Anahtarı] mı?Doğru mu düşünüyorum emin değilim fakat şimdilik sorunları tek tek halledelim.”

 

Böylece eski haline döndü ve [Portal]’ı taktı. Ayrıca Trask için de video kaydetmeyi açmıştı.

 

Lucas gözlerini kapattı ve mağaraya ışınlanmayı bekledi. Mağarada mutlaka ejderhayı yenmenin bir yolunu bulması gerekiyordu.

 

Fakat gözlerini açtığında etrafında o alıştığı mağarayı andıran hiçbir şey yoktu…