23.06.2020

Kesişen Yollar - Yan Hikaye

resim
Çevirmen: NatsuJun

Kısım 1

Gemi hedefine ulaştıktan sonra, Roxy Migurdia Büyülü Kıta’nın liman şehri olan Rüzgar Limanı’na vardı.

O dakikada Roxy’nin ayakları durdu.

Rüzgar Limanı,  Milis’in kuzeydeki liman şehri olan Aziz Limanı’na benzer bir şehir manzarası.

Buraya ilk defa ziyaret eden insanlarda bile küçük bir, sanki daha önce buraya gelmiştim, hissi uyandırır tarzda.

Fakat, Roxy’nin durma sebebi daha önce bu şehirde bulunmuşluk hissi değildi.

Milis Kıtası’ndan ayrılan bariz bir ruh haline bürünmüştü.

Hissediyordu.

(Ne kadar nostaljik)

Göğsünde düğümlenen duygu nostaljiydi.

Roxy burayı en son ziyaret edeli kaç sene olmuştu?

15 yıl öncesi miydi?

Düşününce, insan ırkı köylerine gıpta edip evden kaçalı baya uzun zaman oldu.

Buradan gemiye bindiğimde, acaba ne zaman dönerim, diye düşünmüştüm.

Fakat, Milis Kıtası’nda biraz seyehat edip, Milishion’da insan yapımı garip bir yiyecek yemem üzerine, hayatımda dünyada böyle lezzetli yiyecekler olabileceği aklıma gelmezdi, diye düşünüp Büyülü Kıta’da asla böyle şeyler yiyemeyeceğimden bir daha geri dönmemeye karar vermiştim.

(Çok basit biriyim he?)

Aslında, Roxy Milis Kıtası’ndan Ana Kıta’ya geçtiğinden beri, bugüne kadar buraya hiç gelmemişti bir daha.

Hiç geri dönmeyi düşünmemişti.

Ana Kıta’da türlü türlü şeyler vardı.

Gördüğü her şey ona ferah ve ilgi çekici geliyordu..

Ana Kıta’da artık öyle bir noktaya geldi ki, Büyülü Kıta’da geçen ömrünün daha fazlasını çoktan burada da yaşamıştı.

Büyülü Kıta hakkında düşünceler, aklının ucundan bile geçmezdi.

Hatta labirentlere dalıp hayatı hakkında endişeye düştüğü anlar bile olmuştu, ama hiç Büyülü Kıta’da geride bıraktığı ailesini düşünmemişti.

Böylece, şuan dönmesine kadar

Roxy kendi kendine içtenlikle, hayatta neyle karşı karşıya kalacağımız belli olmuyor, diye düşündü.

‘Roxy! Gidiyoruz!’

Roxy öyle direnip dururken, bir kadın ona seslendi.

Fransız ekmeğine benzeyen ihtişamlı altın rengi saçları ve arasından kendini gösteren uzun kulakları vardı.

Uzun ve zarif bir boy, sıkı ve ince bir kalça ve üstüne kocaman  göt.

Roxy yolculuğunda onu her gördüğünde, içi kıskanma duygusuyla doldu.

Biliyorum ırklara özel karakteristiklere bakınca elden bir şey gelmez, ama en azından öyle bir figürüm olsa kötü mü olurdu.

Göğüs boyutlarımız aşağı yukarı aynı, ama onda güzellikle dolup taşan bir denge varken, ben diğer yandan bildiğin çubuk gibiyim.

‘Ah, geliyorum.’

Bir of çekti.

Bu ihtişamlı kadının adı Elinalise.

Elinalise Dragonroad.

O bir elf savaşçı, estoc tipi dikenebenzer bir kılıç ve küçük bir kalkan kullanarak, kılıçustalığıyla öncü birlik rolünde.

İhtişamlı görüntüsüne uyan zarif teknikler kullanarak dövüşen bir savaşçı.

Normalde Estoc, bir maceracının taşıyacağı bir silah değil.

Asura Krallığı’nda soyluların düellolarda kullandığı bir ekipman ve kuzeyin ucundaki kılıç kentinde savaşçıların zırhla birlikte kullandığı bir şey.

Elinalise’in kullandığı ise  üzerine büyü gücü bahşedilmiş bir item, labirentin derinliklerinde bulunmuş Sihirli bir item.

Orada burada bulacağınız her kılıçtan daha sağlam ve küçük bir  sallamayla, birkaç metre ilerideki ağacı ortadan ikiye yarabilecek  vakumlu bir hava büyüsü ateşleyebiliyor.

Ayrıca, küçük kalkanı da büyü gücü ile donatılmış, yani bir Sihirli item, karşıladığı saldırıların etkisini yumuşatan bir kudret.

‘A...ah? Kara, kara göründü!!’

Yaşlı bir cüce gemiden aşağı inip sendeleyerek Roxy’nin arkasına  geldi.

Rüzgarda savrulan haşin sakalı, mavi bir surat ve elindeki asasına ek olarak, görünüşü oldukça ağır duran bir zırh giyinmişti. 

Adı Talhand.

Evvelki adıysa ‘Koca Dik Tepeli Talhand.’

Boyu neredeyse Roxy ile aynı, ama eni bir iki katı kadar daha var.

Vücudunu örten ağır zırhı ve haşin sakalıyla, bu adam bir büyücü.

Roxy önceleri neden bir büyücünün zırh giydiğini sorguladı.

Ayakları yavaş, çeviklik desen yok gibi bir şey.

Yaratıklardan gelen saldırılardan asla kaçamazdı.

Durum böyle olunca, aksine böylesine sağlam zırh giyerek öncü birlik gibi davranıp büyü yapıyor.

‘İyi misin, Talhand-san? İyileştirme büyüsü kullanmamı ister misin?’

‘Yo, gerek yok!’

Elini ileri geri sallayarak, hantal vücudunu  sürüyerek harekete koyuldu.

Normalde daha lakayıt davranırdı, ama anlaşılan deniz tutması onu oldukça zayıf hale getirmiş.

‘Hadi ama, bir gemi yolculuğuna bile dayanamamaktan utanmıyor musun?’

‘Ne dedin? Seni var ya!’

Elinalise ellerini  kalçasına koyup kahkahayı bastı.

Talhand’ın suratı sinirden kıpkırmızı kesildi.

Roxy’nin şimdiki görevi, çabucak kavgaya tutuşan bu ikiliyi durdurmak.

‘Lütfen, kavgayı sona bırakın. Elinalise-san sen de, sabah akşam böyle şeyler söylemeyi bıraksan daha iyi olur. Deniz tutması bünyeyle alakalı sonuçta.’

Roxy onlarla Doğu Limanı’ndaki Ejderha-Kral Krallığı’nın liman şehrinde tanışmıştı.

İlk başta bu ikisini görmezden gelmişti, Maceracılar Loncası’nda kavga ettiklerinden ötürü.

Fakat, kavga sebepleri Fedoa Bölgesi’nden kayıp bireyleri Büyülü Kıta’da aramak üzerine olunca, birden konuya daldı.

Görünüşe göre Büyülü Kıta’nın coğrafi özelliklerini bilmediklerinden görüş ayrılığına düşmüşlerdi.

Talhand Begaritto Kıtası’nı veya Ana Kıta’nın kuzeyini aramak istiyordu.

Elinalise diğer yandan, bölgeyi bilmesen bile yerli birini kiralamanın yeterli olacağını düşünüyordu.

Ve bir de bir başına kalmaktan rahatsız olan,  kökeni Büyülü Kıta olan Roxy vardı.

Buluşmalarına kaderlerinde varmış da denebilir.

Üstelik konuşmalarına daha fazla kulak verince, hayret verici bir şekilde bu ikilinin bir zamanlar Paul ve Zenith’in parti üyelerinden olduğunu öğrendi.

‘Siyah Kurdun Dişi’

Roxy bunu daha önce duymuştu.

Ana Kıta’daki en meşhur partilerden biri.

Kendine has karakterlerin bir araya geldiği, baya nam salmış alışılagelmedik bir grup.

Kurulduktan birkaç sene sonra S rütbesine kadar yükselip, kısa bir süre sonra dağıldıkları Roxy’nin iyi hatırladığı bir şeydi.

Her halükarda, bu Paul ve Zenith’in ‘Siyah Kurdun Dişi’ üyeleri olacağı aklımın ucundan bile geçmezdi.

Roxy şaşkınlığını gizlemeyedi.

Ardından, bu ikili de bir o kadar şaşırdı.

Roxy Migurdia dendiğinde, halk arasında meşhur ‘Su Kralı Rütbeli Büyücü’ akla gelir.

Buralara Büyülü Kıta’dan gelmiş mavi saçlı genç bir kız.

Büyü üniversitesi mezunu ve birkaç yıl sonrasında ‘Su Aziz Rütbeli Büyücü’  ünvanını alıp Shirone Krallığı’nın  dış mahallerinde bulunan 25 katlı bir labirenti fethetti.

Ardından Shirone Krallığı’nda Kraliyet Büyücüsü pozisyonuna yükseldi.

Maceracı olduğu zamanlardan arda kalan hikayeler oldukça meşhurdur, ozanlar tarafından hala söylenegelir.

Bir başına büyücünün üç başlangıç seviye maceracıyla tanışıp Büyülü Kıta’dan Milis’e olan macerası, bu tarz bir hikaye.

Hikayede Roxy adı geçmiyor.

Ancak, Roxy'nin yalnız bir genç kız büyücünün adı olduğu  o günlerde ünlü bir hikayeydi.

Bu üçü iyi geçinirdi.

Çok da iyi sayılmaz aslında, ama Paul’un ailesini aramak üzerine olan başvurusunu kabul eden ikili ve Büyülü Kıta’da Rudeus’u aramayı amaçlayan Roxy’nin gayeleri aynıydı.

Birleşip parti kurdular ve hep beraber Büyülü Kıta’ya doğru yol aldılar.

İlkin gemiye binip Milis Kıtası’na gittiler.

Sonra Milis Kıtası’nda liman şehri olan Batı Limanı’na vardılar ve Sleipnir adında cinsi güzel bir ata yüksek meblağ bayılıp vagonla birlikte satın aldılar.

Baya yüksek bir meblağ, ama üçünün de hatrı sayılır miktarda parası olduğundan onlar için sorun olmadı.

İkisinin Paul’la arası kötü olduğundan, Kutsal Milis Krallığı’nın başkenti olan Milishion’a uğramamaya karar verdiler.

Bu ikisinin kendi memleketlerinde, Mavi Ejderha Sıradağlarındaki cüce köyünde ve Yüce Orman’daki uzun kulaklı ırk köyünde, kötü bir namı olduğundan buralara uğramaktan da vazgeçip direk Aziz Limanı’na yöneldiler.

İkilinin duruma ürettiği bahane ise, yakında yağmur mevsiminin başlayacağı ve Yüce Orman’dan ne kadar çabuk geçerlerse o kadar iyi olduğuydu.

Yağmurlu mevsim uzun sürüyor ve bu süre içerisinde Yüce Orman’da yol almanız mümkün değil.

Fakat, bu ikisinin arasındaki kavgaları ve Milis Kıtası’nda bir saniye bile fazla kalmak istememelerini göz önüne alınca, Roxy bunların eve dönmek istemediğini varsayıp vagonlarıyla hemen harekete geçtiler.

Tabi ki sonuç olarak Büyülü Kıta’ya  büyük bir hızla varacaklardı, Roxy de bundan şikayetçi değildi.

‘Öncelikle bir Maceracılar Loncası’na uğrayalım.’

Önerisinde bulundu Roxy ve Maceracılar Loncası’na böylece ayak bastılar.

Maceracılar Loncası’yla işe başlamak, tüm maceracılar için standarttır.

‘Birkaç yakışıklı adam olsa iyi olur!’

Elinalise’in sözleri üzerine Roxy asık bir suratla kaşlarını çattı.

Bu Elinalise adlı elf, iffetli görüntüsüne rağmen erkekleri çok seviyor.

Bu zarif figürüne bakınca aklınızın ucundan geçmez ama öncesinde bir sürü çocuk doğurmuş.

Anlattığına göre, bir çeşit lanetten muzdaripmiş, ama vücudunu bilmediği erkeklere sunan trajik karakterlerden değil, çünkü olaya severek yaptığı bir şey olarak yaklaşıyor.

Roxy bunu hala akıl almaz buluyor.

‘Elinalise-san. Biz buraya erkek bulmaya gelmedik!’

‘Biliyorum.’

Roxy hiç de anlar gibi durmuyorsun der gibi kaşlarını çattı..

Yabancılar için kulağa hoş gelebilir, ama lütfen arada yolculuk ettiğin arkadaşlarını da düşün.

Kendine ayırdığın sürede yapman umrumda değil, ama şuan acil bir durumdayız.

Üstelik bu sürede hamile kalırsa, yolculuk bir o kadar uzayacak.

Keşke kendine biraz hakim olsa, diye düşündü Roxy.

‘Roxy’nin de gönlünde böyle bir iki erkek olmalı, değil mi?’

‘Hayır, yok.’

Elinalise kadar güzel olsaydım belki, diye düşündü Roxy.

Fakat, maalesef ki Roxy her kim hakkında ‘bu kişi iyi’ diye düşündüyse, onlar Roxy’i bir kadın olarak görmedi.

Roxy çocuklara gelince popüler, ama erkekler arasında popüler değil.


 Kısım 2

Büyülü Kıta’daki Maceracılar Loncası.

Farklı farklı ırklardan bir sürü bireyi aynı partide görebildiğiniz için  Ana Kıta’ya kıyasla değişik hissettiriyor.

Roxy loncaya girdiğinde, gözleri yeni maceracı oldukları her halinden anlaşılan kişilere çarptı.

Savaşçı görünümlü kıyafetleri olan üç genç erkek.

Heyecanlarını saklayamayıp Roxy’nin yanına geldiler.

‘E...ehmm.Senin için de bir sakıncası yoksa, bizimle parti kurmak ister misin?’

Gençin kararlı sözlerini duyunca, Roxy acı bir şekilde gülümsedi.

‘Olmaz, gördüğün üzere bir partim var.’

Reddedilmeleri üzerine üç genç acı acı gülümseyip oradan uzaklaştı.

Bu tarz partilere katılması için aldığı ilk teklif değildi.

Şuana dek pek çok kez aynı tarzda davetler almıştı.

Hepsi de üç genç erkekten oluşuyordu.

Bir zamanlar bu hikayeyi ozanlardan duyardım, ama bu kadar ünlendiğinden haberim yoktu.

‘Aman aman, Roxy’miz de yakışıklı erkeklerden davet alırmış!’

Elinalise Roxy’nin başını okşayarak sataştı.

Her zamanki gibi.

Roxy her seferinde karşılık verecek değil. Çocuk değil sonuçta.

‘Zaten farklı rütbeye sahip biriyle parti kuramıyorsun.’

An itibariyle Roxy’nin maceracı rütbesi A.

Ozanların aklını başından aldığı bu tarz genç çocuklar genelde D rütbesinde oluyor.

En azından hiçbirini B rütbesinin üstünde görmedim.

İlk defa böyle bir teklif aldığında, müthiş bir özgüvenle anlatılan hikayedeki baş karakterin kendisi olduğunu söyleyip Roxy adını kimseye kabul ettiremeyince kızarıp bozarmıştı.

Roxy’nin zihninin en derinlerine gömmek istediği bir anıydı bu.

Ozanın Migurd ırkından bihaber olmasına ve Roxy’nin 12 yaşında yolculuğa çıkıp iki yıl içinde A rütbesine ulaştığını  düşünmek gibi bir yanılgıya düşmesine akıl sır erdiremiyordu.

Üstelik hepsi bu kadar değil, ortalıkta dolaşan hikayeler aşırı abartılı, Büyülü Kıta’yı bir senede fethedip A rütbesine yükselmek gibi.

Dalga geçmeyi kesin, diye düşündü Roxy.

Aslında A rütbesine yükselmesi beş yılını almıştı.

Büyülü Kıta’da parti kurup B rütbesine yükselmesi ise iki üç yılını almıştı.

Sonrasında o günden itibaren çeşili partilerde iki yıl kadar takıldı.

Böylelikle bile normal kişilere kıyasladığında oldukça hızlı yol kat etmişti.

Bu günlerde, eğer şansın yaver giderse bir sene içerisinde  F rütbesinden bir rütbe atlamak mümkün, çocuklardan oluşan bir partinin bir sene içinde A rütbesine yükselmesinin imkanı yok.

‘Yazık, oysa tam benim zevklerime uygun büyüyecek gibi duruyorlardı.’

Eğer yetiştirirsen tabi, bunu duyunca Roxy eski günleri hatırladı.

Üç yeni maceracı tarafından çağırıldığı günleri.

Kendilerini ‘Rikarisu Çetesi’ diye adlandıran üçlü.

Daha sağımı solumu ayırt edemezken beni köyümden kurtaran üç genç çocuk.

Biri kinayeli ve her bulduğu yerde yayılan bir tipti, ama dikkatini iyi veriyordu.

Biri insanları azarlayan ve arkalarından küfürle kötü konuşan bir tipti, ama her seferinde kendi sözünden cayardı.

Diğeriyse aşırı bilge bir tipti, partiyi bir araya getiren oydu, ama yolculuk sırasında öldü.

Birlikte Rüzgar Limanı’na varınca partiyi bozdular, ama...

Roxy düşünüyordu.

Acaba diğer ikisi hala hayatta mıdır?

Ana Kıta’da bir süre aktif olduktan sonra farkına vardı, Büyülü Kıta’da maceracı olmak gerçekten zordu.

Ölme ihtimalin çok yüksek.

(Hala haliniz vaktiniz yerindedir umarım, Nokopara ve Bureizu)

 Bureizu önceki bölümlerde Blaze olarak geçiyor.

Bu kadar geçmişi düşününce Roxy biraz gülümsedi.

Üstünden yirmi yıl geçmişti.

Öyle uzun ömürlü bir ırka ait olmayan bu ikisi, maceracılıktan emekli olalı muhtemelen oluyordur baya.

Tek değişmeyen aralarında benim.

(Nostaljiye başka zaman devam ederim.)

Roxy duygularını toparladı.

Büyülü Kıta’ya gelme amacım kesinlikle evi ziyaret etmek değil.

Rudeus, bu aileyi bulmak adına.

‘İyi o zaman, biraz bilgi toplayalım.’

Diğer ikisine bu öneride bulunup, maceracılar loncasında bakınmaya başladı.


 Kısım 3

Bir süre bilgi topladıktan sonra, ‘Ölü Son’ dedikleri varlığın bu şehirde olduğunu öğrendi.

Görünüşe göre bu grup son zamanlarda adı hızla yayılan çaylak bir gruptu.

‘Ölü Son’ deyince akla herkesin çok iyi bildiği bir şeytan gelir.

Supard ırkı arasında bile bilhassa tehlikeli ve hep çocukları hedef gören bir canavar.

Küçüklüğünde annesi, Roxy’i hep bu canavarın adıyla korkuturdu.

‘Ölü Son’ yaramaz çocukları kaçırırmış, öyle bir şey.

Roxy’nin suratı, hana dönüp ‘Ölü Son’ a dair bilgileri kısaca paylaşmaları üzerine asıldı.

‘İnanılması güç bir hikaye.’

‘Neymiş inanılması güç olan?’

Ölü Son adını kabullendirmeye çalışmaları, bunların akılları yerinde değil.’

Ölü son hakkındaki dehşet verici şey,

Aslında bahsi geçen kişinin gerçekte yaşıyor olması.

Ana Kıta’da belki pek bilinmez, ama Ölü Son var ve gerçekten yaşıyor.

Tabii Roxy onu görmedi, ama hakkında ne kadar söylenti duyduysa, hepsi dehşet vericiydi.

Büyülü Kıta’nın tamamı ele alındığında, içlerindeki en korkunç canavar denebilirdi.

Maceracılar Loncası, intikamından korktukları için kellesine ödül biçmediler özellikle, oldu ki hakkında bir zapt etme görevi çıksın, şüphesiz rütbesi S olurdu.

Üstelik bunda başarılı olursanız, ödülü normal bir S rütbeli görevin iki katı sayılırdı.

‘Ben de anlam veremedim.’

Kendi bilgilerini Elinalise’in topladığı bilgilere kıyaslayınca, kendine ‘Ölü Son’ diyen adamın uzun, açık tenli, mızrak kullanan kel biri olduğu sonucuna vardı.

Ve tabi bu adamın yakışıklı olduğu da söyleniyordu.

‘Anlatılan hikayelere bakılırsa iyi biri, bir gece yatağıma davet etsem mi?’

Talhand tiksinti içinde tükürdü.

‘İşe yaramaz bir bilgi daha.’

Talhand’ın topladığı bilgiye göreyse, ‘Ölü Son’ denen grup üç kişilik bir ekip.

Hepsinin bilindik ismi, [Vahşi Köpek Eris],[Bekçi Köpek Ruijerd], [Sahip] diye geçiyor.

Sondaki ikili kardeşmiş, veya öyle olduğu söyleniyor.

Vahşi Köpek kızıl saçlı, Bekçi Köpek bir keltoş ve Sahip tam bir ufaklık.

Vahşi Köpek kılıç kullanıyor, Bekçi Köpek mızrak ve Sahip sanırsam büyü bahşedilmiş bir asa kullanıyor.[Sihirli İtem]

Bu üçlünün namı pek de iyi denemez.

‘Vahşi Köpek çabuk kavga çıkartan biri.Sahip’in ne söylediklerinde ne de yaptıklarında bir iyilik yok. Görünen o ki aralarında sadece Bekçi Köpek iyi biri. Söylentiler çocukları sevdiğini, ve yapılan yanlışları asla görmezden gelmediği yönünde.’

Bu oldukça garip bir değerlendirme, diye düşündü Roxy.

Galiba bilgiler bir yerden sonra çarpıtılmış gibiydi.

Kötü biri ufacık bir iyilik yapmayagörsün, insanlar hemen bunu büyük bir şeymiş gibi abartıp onu sahiplenirler.

Tabii ki Bekçi Köpek iyi biri gibi görünecek, benzer senaryo çünkü.

Diğer yandan, belki kasıtlı olarak bu bilgiyi yayıyorlardır, birilerini kandırmak için.

Görünüşe göre tek sahip oldukları şiddet değil, kafaları çalışıyor.

‘Tehlikeli bir gruba benziyorlar. Onlara hiç bulaşmadan hareket etsek iyi olur.’

‘Doğru. Kayıpları aramaya koyulurken bir de kötülerin gözü üstümüzde olması, bizim için iyi olmaz.’

‘O halde, asıl konuya gelelim.’

Roxy konuyu değiştirdi.

Sonuçta Maceracılar Loncası’na gitme sebepleri Ölü Son hakkında bilgi toplamak değildi.

‘Fedoa Bölgesi’nden insanlar hakkında bir şeyler bulabildiniz mi?’

‘Sıfır.’

‘Hiçbir şey bulamadım.’

Roxy çok geç kaldıklarını düşündü.

Büyülü Kıta, adamakıllı ekipmanın olmadan aniden ışınlanıp da rahatça dolaşıp hayatta kalabileceğin bir yer değil.

Elinde hiçbir şey olmadan bir yıl boyunca hayatta kalabilmek .

Bu kıtada neredeyse imkansız gibi bir şeydi.

Fedoa Bölgesi’ndeki ışınlanma hadisesi sonucu geçen sene içerisinde ölen bir sürü insandan biri olabilirler.

‘Elbette buraya Paul-san’ın ailesini aramaya geldik.’

‘Zenith, Lilia, Aisha ve Rudeus.’

Roxy bu ikisine, bildiği tüm karakteristik özelliklerini çoktan anlatmıştı.

Aisha ile ilgili bildikleri, Rudeus’un mektubundan öğrendikleriyle sınırlı olduğundan bilgiler belli belirsiz.

‘Eh, söz konusu Zenith ise başının çaresine bakmıştır.’

‘Haklısın.’

Bu ikisi Zenith’in dostu.

Bu yüzden, onun için endişe duymuyorlar.

Roxy tam olarak Zenith’in ne kadar işe yarar biri olduğunu bilmiyordu, ama ‘Siyah Kurdun Dişi’ üyesi olan bu ikilinin ne kadar güçlü olduklarının farkındaydı.

Bu ikisi sorun değil dediğine göre, herhalde başına çaresine bakabilmiştir.

‘Rudeus çok göze çarpan bir tip, o yüzden çok geçmeden onu buluruz.’

Roxy daha beş yaşındayken dudak uçuklatan hünerlerini gösteren öğrencisini hatırladı.

Konu o çocuksa, nereye giderse gitsin  ön plana çıkar ve halk arasında yaygın bir konuşma konusu olur.

Zenith ve Rudeus.

Üçü şehre girer girmez  bu ikisiyle alakalı hızlıca bilgi bulabileceklerini düşündü.

Eğer bir köye yakın ışınlandıysalar, Büyülü Kıta’da hayatta kalabilmek için yeterli güce sahiptiler.

Bu yüzden, öncelikle aramaları gereken Lilia ve Aisha idi.

En başından bu ikisi hakkında bilgi toplamaya karar verdiler.

‘Kendimize bir mühlet biçelim. Bu iki gün içerisinde Lilia ve Aisha hakkında toplayabildiğimiz kadar bilgi toplayalım, sonra üçüncü günde toplanıp civar köyleri gezelim, ne diyorsunuz?’

‘İki üç gün bu iş için çok az değil mi?’

Elinalise’in sözleri üzerine Roxy elini salladı.

‘Büyülü Kıta çok büyük ve ölmüş olma ihtimalleri hayli yüksek. Öncelikle Büyülü Kıta’daki her büyük kasabayı dolaşıp, Maceracılar Loncası’na arama görevleri bildirmeliyiz.’

Asura Krallığı, Fedoa Bölgesi halkının aranmasında yardım edenlere finansal destek sunuyor.

Eğer her kasabada bu iş için görev astırırsak, ve üstüne başarılı olursa, Asura Krallığı fonu sağlayacak ve Maceracılar Loncası arama işlemini yürütecek. Çoğunlukla, istenen görev için imza örneğin yoksa, talepte bulunmana rağmen görevi asmıyorlar.

Tersi senaryoda, bu işlem yapılmazsa Asura Krallığı loncaya ödemede bulunmuyor.

Roxy, Asura Krallığı’nın büyük felaketle başa çıkış tarzını düşününce sinirlendi.

Büyük bir güç olduklarından, normalde daha geniş çaplı bir arama organize edebileceklerini düşündü.

Elini gerçekten taşın altına koyan kişiler yine Paul ve kendileriydi. Felaketten doğrudan etkilenen kişiler yani.

(Demek Asura Krallığı’nın içten içe çürümeye başladığı sadece bir söylenti değilmiş.)

Tarihi en eskilere dayanan ülke, acaba bu yozlaşmanın sebebi politik otoriteler ve  gelenekler mi?

‘Pekala, yarın da bilgi toplamak adına iyi iş çıkaralım.’

‘Anlaşıldı.’

‘Tamamdır.’

Roxy her ufak meseleye bir sürü zaman ayıran bir tip değil.

Çabaları beyhude sonuçlanacak şeylerle vaktini çarçur etmek istemiyor, olabildiğince hızlı halledip ayrılmak istiyor.

Bu kişiliği öğrencisi Rudeus’a  en güçlü büyüsünü öğretip ardından ayrılmasıyla gelişti.

Bu hızlı ve yerinde kararları onun güçlü noktalarından biri, ama Rudeus’un da söylediği gibi, beceriksiz yanları da yok değil.

Elbette, bunu belirtecek kimse yok, ve kendisi de aslında bunun güçlü noktalarından olduğunu düşünüyor.

Tüm bunlara rağmen, birinci günde loncaya talepte bulunmak, ikinci gün kendi başlarına civarda aramak ve üçüncü gün yola çıkmak.

Hiç zaman harcamamak üzere yapılmış bir program denebilir.

Oysa belki en az bir hafta kalsalardı, farklı bir şeyle karşılaşacaklardı...


Kısım 4

İkinci gün.

Roxy merakına yenik düşüp Ölü Son’a bakmaya karar verdi.

Çok göze çarptıklarından, nerede olduklarını çabucak öğrendi.

Sahilde sıkı çalışıp antrenman yapan bir kız ve erkek çifti var.

Tıpkı bilgilerindeki gibi, kazık gibi kel bir herif ve kızıl saçlı küçük bir kız.

Küçük kızın iki elinde gerçek kılıç vardı ve kel adama dehşet verici bir hızda saldırıyordu, sonra basit hamlelerle savuşturuluyordu.

Yanlış hatırlamıyorsam ‘Ölü Son’ bir büyük ve iki ufaklığın olduğu üç kişilik bir grup.

(Sahip adındaki ufaklık burada değil mi o zaman?)

Vahşi Köpek ve Bekçi Köpek  son derece üst seviye saldırı ve savunma hareketlerini tekrar ediyorlar.

Saldırı ve savunma dememe rağmen, olay sadece Vahşi Köpek’in saldırması ve Bekçi Köpek’in savuşturmasından ibaret, ama bu Roxy’nin takip etmekte zorlandığı bir teknikti.

Roxy durumu uzaktaki bir kayanın gölgesinden izlemeye devam etti.

Tıpkı bir ablanın pro beyzbol dünyasında sihirli bir atışı kavgada silah niyetine kullanmasına benziyor.

Bu ikisi, güçlü.

Yıllar boyu bir maceracı olarak gezen Roxy’nin gözünden bakınca bile, güçlü.

En azından ortalıkta dolanıp üçkağıtçı hareketler yapan birinin güç seviyesinde olmadığını düşündü.

(Onlarla konuşmak aslında iyi bir fikir olabilir, değil mi?)

Evet, Roxy bunu düşündüğü anda Bekçi Köpek arkasını döndü.

(...!)

Sanki apaçık bir şekilde gözleri buluşmuştu.

Keskin bir bakış.

Roxy yoğun bir korkuya kapıldı.

Kafasında avlanmak üzere olan bir av ilüzyonu canlandı.

Hızla o bölgeden topukladı.


Kısım 5

Ruijerd kızın varlığını en başından hissetmişti.

İstediği bir şey mi vardı,yoksa sadece izliyor muydu?

O yöne bir bakış atınca, kayanın arkasından bakan kızın yüzünü gördü.

(Hayır...bu küçük bir kız değil.)

Bu yetişkin bir dişi Migurd.

Bir bakışta fark etmek güç, ama Ruijerd’in ‘göz’ünden kaçmaz.

Fakat, tanıdığım biri değil.

Gerçi bir tane Migurd ırkı köyü yok sadece.

Acaba pek alışılagelmedik bir manzara diye mi bakıyordu? Ruijerd o yöne doğru baktı ve kız bakışlarını kaçırıp başka tarafa doğru kaçmaya başladı.

(Ah...onu korkuttum mu?)

‘’Açığını yakaladım!’

Savunması düştüğü anda Eris saldırıya geçti.

Dövüş ruhuyla dolu bir saldırı.

‘Kuu!!’

O gün, Ruijerd Eris’e karşı ilk hatasını yapmış oldu.

‘Yaşasın! Vurdum! Vurdum değil mi?! Yaşasın!!?’

Eris coşku içinde iki elini havaya kaldırdı.

Son günlerde Eris’in teknikleri iyileşmeye başladı.

Gelecekte eminim iyi bir kılıçustası olacaktır.

Fakat, hala çok genç.

Şimdi burnu havada olmasına izin verirsem, ileride sonuçları kötü olabilir.

Ruijerd benzer senaryoyu pek çok savaşçıda görmüştü.

Bu yüzden, şuan için hamle isabet ettirmesine izin vermeyi düşünmüyordu, ama şu Migurd kızı yüzünden savunmayı birazcık ihmal etmişti.

Ruijerd Eris’in duyamayacağı bir of çekti usulca.


Kısım 6

Roxy hana geri dönerken birkaç kez arkasına bakma gereği hissetti.

Kimse takip etmiyor, kimse saldırmadı.

Endişe içinde hana vardı.

Eğer savaş kabiliyetleri bu derece yüksekse, sihirli kristali hazırlaması gerekir.

Ayrıca büyü çemberi çizip birkaç parşömen hazırlamaya ihtiyacı olabilir.

Roxy sadece kendilerini izlediği için saldırmamaları gerektiğini düşünüyordu, ama bu kendilerine ‘Ölü Son’ diye hitap eden çılgın bir grup olunca, hazırlıklı olmakta fayda var.

‘Ah, ah!! Harika! Çok iyisin! Bir daha, dahaa!’

Elinalise’in odasından gelen sesleri duyunca, Roxy’nin vücudundaki tüm güç çekilir gibi oldu.

Bu kadın bilgi toplamaya çıkmamış mıydı? Hana adam atıp keyfini sürmek...

‘Sen ciddi misin ya...’

Talhand’dan Elinalise’in çabucak odaya erkek attığını duymuştu.

Durum ne olursa olsun, erkekleri görünce onları baştan  çıkarmak yaptığı ilk iş oluyordu.

Aziz Limanı’nda da aynıydı, ve Talhand’ın anlattıklarına göre, labirentin derinliklerinde bile aynıymış.

Bu kadında namus duygusu kalmamış.

Fakat, bir yandan Roxy rahatladı.

Şuan yalnız olsa ne yapacağını bilemez bir halde olurdu.

Elinalise diğer odada olduğuna göre, olası savaş için hazırlanır, bunların yasak aşkının bitmesini beklerim.

Ve nihayet, sesler kesildiğinde, Elinalise’in kulağını çekip beraber bilgi toplamaya devam ederiz.

Bir taşta iki vurur, aynı zamanda Elinalise’e göz kulak olurum.

(Eh, hanın içine kadar geleceklerini düşünmüyorum, ama...)

Düşündükten sonra, Roxy kendi odasında olası bir savaş için hazırlanmaya koyuldu.

Odanın duvarları ince diye değil, Elinalise’in kendinden geçen çığlıkları o kadar duyuluyordu.

Bunları duymak zorunda kalınca Roxy de garip bir moda girmeye başladı.

(...Ah.)

Karnına doğru uzanmakta olan sağ eline sol eliyle tutarak kendine hakim oldu.

Buna ayıracak vaktim yok şuan.

(Demişken, amma uzun sürdü...)

Üç saat.

Roxy sessizce beklemeye devam etti.

Elinalise’in cinsel münasebeti yakın zamanda bitecek gibi durmuyor.

Ve tabi, ‘Ölü Son’un saldırmaya geldiğine dair bir belirti de yoktu.

Roxy kendini aptal gibi hissetmeye başladı.

Aynı zamanda yapması gerekeni yaptığını düşündü ve kafasına eseni yapan Elinalise’e karşı bilenmeye  başladı.

Şimdi böyle şeylerin zamanı değil, oysa ben de kendimi tutuyorum.

Roxy’nin siniri boğazına kadar gelince, tekmeleyerek Elinalise’in odasına girdi.

‘Daha ne kadar sürdürmeyi düşünüyorsun? Bilgi toplamaya ne oldu...’

‘Amanın? Roxy? Dönmüş müydün?’

‘Eh, ha?’

Odada beş erkek vardı.

‘Sen de bize katılmak ister misin?’

Odaya yayılmış erkek kokusu, erkeklerin suratındaki sapıkça sırıtış, ve sonra bir de Elinalise vardı tabi; aynı sırıtıştaki bir adamın üstünde kendinden geçmiş bir hali vardı.

Böyle bir şey...bu kadar erkekle, üstelik bir de karşılıklı rıza ile...Roxy’nin değerlerinin çok ötesindeydi tüm bunlar.

‘Ahhh, duu...’

Roxy sınırlarını aşıp zihninde kaderin bu oyununu  kolayca ileri evreye taşıdı.

‘Hiyaaaaa!!!’

Roxy nahoş bir çığlık atıp o yerden kaçarak uzaklaştı.

Kendi odasına dalıp asasını hazırladı ve derin derin nefes alıp verdi.

‘Suyun görkemli ruhu, ey göklerdeki haşmetli yıldırım prensi!

Onları haşmetli buz kılıcınla devir!

[Buzul Kırık!]’

Hanın bir bölümü tamamen yerle bir oldu.


Kısım 7

Ve üçüncü gün.

Şehirden ayrılma vakti.

Dün yaşadığım olaydan ötürü, belirsizliğini koruyan birkaç şey var.

Bilgi toplama konusu yarım kaldı ve loncaya yapacağımız görev talebi tamamen unutuldu.

Hanı yerle bir ettiğimizden ,tamiri için büyük bir meblağ ödedik.

‘Hepsi Elinalise-san’ın suçu.’

‘Yapacak bir şey yok. Ara sokakta bilgi toplarken tutkulu bir davet aldım.’

‘Yine de, öylesine...Beş kişi, tamı tamına beş kişi vardı be!!’

‘Roxy, sen de bir gün anlayacaksın. Benim gibi güçlü ve güzel bir maceracının böylesine beş serseri tarafından oyuncak edilmesi, düşüncesi bile doğuracakmışım gibi hissettiriyor.’

‘Hayır, asla anlamak istemiyorum.’

Büyü üniversitesinde bulunduğu yıllarda, Roxy hala bir çocuktu, ve sevgiliymiş, eşmiş, böyle şeylere anlam veremiyordu.

İlk defa gerçekten bir partner bulma isteği, Paul ve Zenith’in ne kadar birbirine bağlı olduğunu görünce ortaya çıktı.

Ben de böyle bir partner istiyorum.

Fakat, tam böyle düşünmeye başlamışken, büyü üniversitesi yıllarında bir tanıdığının hikayesini anımsadı.

Kocasıyla labirentin derinliklerinde tanışmıştı, ardından birlikte pek çok zorluğun üstesinden gelip evlenmişlerdi.

Roxy’nin istediği tam olarak buydu.

Eğer ben de labirentin derinliklerine dalarsam, belki  birini avcumun içine alabilirim.

Hayalleri zihninde büyüdü ve büyüdü.

Erkeksi, keskin hatları olan, uzun boylu ama hala biraz çocuksu insan ırkı bir genç tarafından kurtarılır, ve sonra tesadüf eseri güçlerini birleştirip oradan kaçmaya çalışırlar, o süre zarfında birbirlerine aşık olurlar, sonra zaman içerisinde partisindekilerin ölümün öğrenen genci Roxy teselli eder. Ve ardından o gece ilk aşklarını yaşarlar.

Bunun üzerine gerçekten labirente daldığında, tüm bu hayalleri kolayca yerle bir oldu.

Labirent merhametsiz bir yer ve maceracıların hepsi gaddar tipler, tek çocuksu yanı olan kendisiydi.

Tek başına hareket eden maceracılar beşinci katta ilerlemeyi bıraktı.

O noktada biriyle tanışma hayalinden çoktan vazgeçmişti.

Onuncu kata vardığında şartların sertleştiğini hissedip bir parti aramaya başladı, ama herkes onun çocuksu olduğunu düşünüp, gülüp geçtiler.

Böylelikle bir başına yoluna devam edip, koşullara ayak uydurmaya devam ederek ,eninde sonunda labirenti fethetmeyi başardı.

Gençliğin meyvesi.

Birçok kez ölmek üzere olduğunu düşündü, ama şansı yaver gitmişti. Bir daha asla denemek istemiyordu.

‘Neyse, öncelikle ilk adayını bulman gerekiyor Roxy. Bir dahaki sefere beraber gitmeye ne dersin?’

‘Asla olmaz.’

Hayalleri iyice ayaklar altındaydı.

Ama, idealleri hala aynı.

Labirentte yakışıklı bir erkek tavlamak muhtemelen imkansız, ama doğal yoldan aşık olup yine doğal yoldan evlenmek ihtimaller dahilinde olmalı.

Elinalise’in avcuna aldığı ortalık adamlara vücudunu sunmak gibi bir niyeti katiyen yok.

Ve sonra...

‘Böyle meselelere çene yoracak zamanımız yok.’

En azından Roxy Büyülü Kıta’da seyahat ederken, evlenmesem de olur, diye karar verdi.

Ve böylece daha ilk adımdan bocalamasına rağmen, Roxy Büyülü Kıta’daki yolculuğuna başlamış oldu.