23.06.2020
Kesişen Yollar - Yan Hikaye
Çevirmen: NatsuJun
Kısım 1
Gemi hedefine
ulaştıktan sonra, Roxy Migurdia Büyülü Kıta’nın liman şehri olan Rüzgar
Limanı’na vardı.
O dakikada Roxy’nin
ayakları durdu.
Rüzgar Limanı, Milis’in kuzeydeki liman şehri olan Aziz
Limanı’na benzer bir şehir manzarası.
Buraya ilk defa
ziyaret eden insanlarda bile küçük bir, sanki daha önce buraya gelmiştim,
hissi uyandırır tarzda.
Fakat, Roxy’nin durma
sebebi daha önce bu şehirde bulunmuşluk hissi değildi.
Milis Kıtası’ndan
ayrılan bariz bir ruh haline bürünmüştü.
Hissediyordu.
(Ne kadar nostaljik)
Göğsünde düğümlenen
duygu nostaljiydi.
Roxy burayı en son
ziyaret edeli kaç sene olmuştu?
15 yıl öncesi miydi?
Düşününce, insan ırkı
köylerine gıpta edip evden kaçalı baya uzun zaman oldu.
Buradan gemiye
bindiğimde, acaba ne zaman dönerim, diye düşünmüştüm.
Fakat, Milis
Kıtası’nda biraz seyehat edip, Milishion’da insan yapımı garip bir yiyecek
yemem üzerine, hayatımda dünyada böyle lezzetli yiyecekler olabileceği
aklıma gelmezdi, diye düşünüp Büyülü Kıta’da asla böyle şeyler
yiyemeyeceğimden bir daha geri dönmemeye karar vermiştim.
(Çok basit biriyim
he?)
Aslında, Roxy Milis
Kıtası’ndan Ana Kıta’ya geçtiğinden beri, bugüne kadar buraya hiç gelmemişti
bir daha.
Hiç geri dönmeyi
düşünmemişti.
Ana Kıta’da türlü
türlü şeyler vardı.
Gördüğü her şey ona
ferah ve ilgi çekici geliyordu..
Ana Kıta’da artık öyle
bir noktaya geldi ki, Büyülü Kıta’da geçen ömrünün daha fazlasını çoktan burada
da yaşamıştı.
Büyülü Kıta hakkında
düşünceler, aklının ucundan bile geçmezdi.
Hatta labirentlere
dalıp hayatı hakkında endişeye düştüğü anlar bile olmuştu, ama hiç Büyülü
Kıta’da geride bıraktığı ailesini düşünmemişti.
Böylece, şuan
dönmesine kadar
Roxy kendi kendine içtenlikle, hayatta neyle karşı karşıya kalacağımız belli olmuyor, diye düşündü.
‘Roxy! Gidiyoruz!’
Roxy öyle direnip
dururken, bir kadın ona seslendi.
Fransız ekmeğine
benzeyen ihtişamlı altın rengi saçları ve arasından kendini gösteren uzun
kulakları vardı.
Uzun ve zarif bir boy,
sıkı ve ince bir kalça ve üstüne kocaman
göt.
Roxy yolculuğunda onu
her gördüğünde, içi kıskanma duygusuyla doldu.
Biliyorum ırklara özel
karakteristiklere bakınca elden bir şey gelmez, ama en azından öyle bir figürüm
olsa kötü mü olurdu.
Göğüs boyutlarımız
aşağı yukarı aynı, ama onda güzellikle dolup taşan bir denge varken, ben diğer
yandan bildiğin çubuk gibiyim.
‘Ah, geliyorum.’
Bir of çekti.
Bu ihtişamlı kadının
adı Elinalise.
Elinalise Dragonroad.
O bir elf savaşçı,
estoc tipi dikenebenzer bir kılıç ve küçük bir kalkan kullanarak, kılıçustalığıyla
öncü birlik rolünde.
İhtişamlı görüntüsüne
uyan zarif teknikler kullanarak dövüşen bir savaşçı.
Normalde Estoc, bir
maceracının taşıyacağı bir silah değil.
Asura Krallığı’nda
soyluların düellolarda kullandığı bir ekipman ve kuzeyin ucundaki kılıç kentinde
savaşçıların zırhla birlikte kullandığı bir şey.
Elinalise’in
kullandığı ise üzerine büyü gücü
bahşedilmiş bir item, labirentin derinliklerinde bulunmuş Sihirli bir item.
Orada burada
bulacağınız her kılıçtan daha sağlam ve küçük bir sallamayla, birkaç metre ilerideki ağacı
ortadan ikiye yarabilecek vakumlu bir
hava büyüsü ateşleyebiliyor.
Ayrıca, küçük kalkanı
da büyü gücü ile donatılmış, yani bir Sihirli item, karşıladığı saldırıların
etkisini yumuşatan bir kudret.
‘A...ah? Kara, kara
göründü!!’
Yaşlı bir cüce gemiden
aşağı inip sendeleyerek Roxy’nin arkasına
geldi.
Rüzgarda savrulan
haşin sakalı, mavi bir surat ve elindeki asasına ek olarak, görünüşü oldukça
ağır duran bir zırh giyinmişti.
Adı Talhand.
Evvelki adıysa ‘Koca
Dik Tepeli Talhand.’
Boyu neredeyse Roxy
ile aynı, ama eni bir iki katı kadar daha var.
Vücudunu örten ağır zırhı ve haşin sakalıyla, bu adam bir büyücü.
Roxy önceleri neden
bir büyücünün zırh giydiğini sorguladı.
Ayakları yavaş, çeviklik
desen yok gibi bir şey.
Yaratıklardan gelen
saldırılardan asla kaçamazdı.
Durum böyle olunca,
aksine böylesine sağlam zırh giyerek öncü birlik gibi davranıp büyü yapıyor.
‘İyi misin,
Talhand-san? İyileştirme büyüsü kullanmamı ister misin?’
‘Yo, gerek yok!’
Elini ileri geri
sallayarak, hantal vücudunu sürüyerek
harekete koyuldu.
Normalde daha lakayıt
davranırdı, ama anlaşılan deniz tutması onu oldukça zayıf hale getirmiş.
‘Hadi ama, bir gemi
yolculuğuna bile dayanamamaktan utanmıyor musun?’
‘Ne dedin? Seni var
ya!’
Elinalise
ellerini kalçasına koyup kahkahayı
bastı.
Talhand’ın suratı
sinirden kıpkırmızı kesildi.
Roxy’nin şimdiki
görevi, çabucak kavgaya tutuşan bu ikiliyi durdurmak.
‘Lütfen, kavgayı sona
bırakın. Elinalise-san sen de, sabah akşam böyle şeyler söylemeyi bıraksan daha
iyi olur. Deniz tutması bünyeyle alakalı sonuçta.’
Roxy onlarla Doğu
Limanı’ndaki Ejderha-Kral Krallığı’nın liman şehrinde tanışmıştı.
İlk başta bu ikisini
görmezden gelmişti, Maceracılar Loncası’nda kavga ettiklerinden ötürü.
Fakat, kavga sebepleri
Fedoa Bölgesi’nden kayıp bireyleri Büyülü Kıta’da aramak üzerine olunca, birden
konuya daldı.
Görünüşe göre Büyülü
Kıta’nın coğrafi özelliklerini bilmediklerinden görüş ayrılığına düşmüşlerdi.
Talhand Begaritto
Kıtası’nı veya Ana Kıta’nın kuzeyini aramak istiyordu.
Elinalise diğer
yandan, bölgeyi bilmesen bile yerli birini kiralamanın yeterli olacağını
düşünüyordu.
Ve bir de bir başına
kalmaktan rahatsız olan, kökeni Büyülü
Kıta olan Roxy vardı.
Buluşmalarına
kaderlerinde varmış da denebilir.
Üstelik konuşmalarına
daha fazla kulak verince, hayret verici bir şekilde bu ikilinin bir zamanlar
Paul ve Zenith’in parti üyelerinden olduğunu öğrendi.
‘Siyah Kurdun Dişi’
Roxy bunu daha önce
duymuştu.
Ana Kıta’daki en
meşhur partilerden biri.
Kendine has
karakterlerin bir araya geldiği, baya nam salmış alışılagelmedik bir grup.
Kurulduktan birkaç
sene sonra S rütbesine kadar yükselip, kısa bir süre sonra dağıldıkları
Roxy’nin iyi hatırladığı bir şeydi.
Her halükarda, bu Paul
ve Zenith’in ‘Siyah Kurdun Dişi’ üyeleri olacağı aklımın ucundan bile
geçmezdi.
Roxy şaşkınlığını
gizlemeyedi.
Ardından, bu ikili de
bir o kadar şaşırdı.
Roxy Migurdia
dendiğinde, halk arasında meşhur ‘Su Kralı Rütbeli Büyücü’ akla gelir.
Buralara Büyülü
Kıta’dan gelmiş mavi saçlı genç bir kız.
Büyü üniversitesi
mezunu ve birkaç yıl sonrasında ‘Su Aziz Rütbeli Büyücü’ ünvanını alıp Shirone
Krallığı’nın dış mahallerinde bulunan 25
katlı bir labirenti fethetti.
Ardından Shirone Krallığı’nda
Kraliyet Büyücüsü pozisyonuna yükseldi.
Maceracı olduğu
zamanlardan arda kalan hikayeler oldukça meşhurdur, ozanlar tarafından hala
söylenegelir.
Bir başına büyücünün üç başlangıç seviye maceracıyla tanışıp Büyülü Kıta’dan Milis’e
olan macerası, bu tarz bir hikaye.
Hikayede Roxy adı
geçmiyor.
Ancak, Roxy'nin yalnız
bir genç kız büyücünün adı olduğu o
günlerde ünlü bir hikayeydi.
Bu üçü iyi geçinirdi.
Çok da iyi sayılmaz
aslında, ama Paul’un ailesini aramak üzerine olan başvurusunu kabul eden ikili
ve Büyülü Kıta’da Rudeus’u aramayı amaçlayan Roxy’nin gayeleri aynıydı.
Birleşip parti
kurdular ve hep beraber Büyülü Kıta’ya doğru yol aldılar.
İlkin gemiye binip
Milis Kıtası’na gittiler.
Sonra Milis Kıtası’nda
liman şehri olan Batı Limanı’na vardılar ve Sleipnir adında cinsi güzel bir ata
yüksek meblağ bayılıp vagonla birlikte satın aldılar.
Baya yüksek bir
meblağ, ama üçünün de hatrı sayılır miktarda parası olduğundan onlar için sorun
olmadı.
İkisinin Paul’la arası
kötü olduğundan, Kutsal Milis Krallığı’nın başkenti olan Milishion’a uğramamaya
karar verdiler.
Bu ikisinin kendi
memleketlerinde, Mavi Ejderha Sıradağlarındaki cüce köyünde ve Yüce Orman’daki
uzun kulaklı ırk köyünde, kötü bir namı olduğundan buralara uğramaktan da
vazgeçip direk Aziz Limanı’na yöneldiler.
İkilinin duruma
ürettiği bahane ise, yakında yağmur mevsiminin başlayacağı ve Yüce Orman’dan ne
kadar çabuk geçerlerse o kadar iyi olduğuydu.
Yağmurlu mevsim uzun
sürüyor ve bu süre içerisinde Yüce Orman’da yol almanız mümkün değil.
Fakat, bu ikisinin
arasındaki kavgaları ve Milis Kıtası’nda bir saniye bile fazla kalmak
istememelerini göz önüne alınca, Roxy bunların eve dönmek istemediğini varsayıp
vagonlarıyla hemen harekete geçtiler.
Tabi ki sonuç olarak
Büyülü Kıta’ya büyük bir hızla
varacaklardı, Roxy de bundan şikayetçi değildi.
‘Öncelikle bir
Maceracılar Loncası’na uğrayalım.’
Önerisinde bulundu
Roxy ve Maceracılar Loncası’na böylece ayak bastılar.
Maceracılar
Loncası’yla işe başlamak, tüm maceracılar için standarttır.
‘Birkaç yakışıklı adam
olsa iyi olur!’
Elinalise’in sözleri
üzerine Roxy asık bir suratla kaşlarını çattı.
Bu Elinalise adlı elf,
iffetli görüntüsüne rağmen erkekleri çok seviyor.
Bu zarif figürüne
bakınca aklınızın ucundan geçmez ama öncesinde bir sürü çocuk doğurmuş.
Anlattığına göre, bir
çeşit lanetten muzdaripmiş, ama vücudunu bilmediği erkeklere sunan trajik
karakterlerden değil, çünkü olaya severek yaptığı bir şey olarak yaklaşıyor.
Roxy bunu hala akıl
almaz buluyor.
‘Elinalise-san. Biz
buraya erkek bulmaya gelmedik!’
‘Biliyorum.’
Roxy hiç de anlar
gibi durmuyorsun der gibi kaşlarını çattı..
Yabancılar için kulağa
hoş gelebilir, ama lütfen arada yolculuk ettiğin arkadaşlarını da düşün.
Kendine ayırdığın
sürede yapman umrumda değil, ama şuan acil bir durumdayız.
Üstelik bu sürede
hamile kalırsa, yolculuk bir o kadar uzayacak.
Keşke kendine biraz
hakim olsa, diye düşündü Roxy.
‘Roxy’nin de gönlünde
böyle bir iki erkek olmalı, değil mi?’
‘Hayır, yok.’
Elinalise kadar güzel
olsaydım belki, diye düşündü Roxy.
Fakat, maalesef ki
Roxy her kim hakkında ‘bu kişi iyi’ diye düşündüyse, onlar Roxy’i bir kadın
olarak görmedi.
Roxy çocuklara gelince
popüler, ama erkekler arasında popüler değil.
Büyülü Kıta’daki
Maceracılar Loncası.
Farklı farklı
ırklardan bir sürü bireyi aynı partide görebildiğiniz için Ana Kıta’ya kıyasla değişik hissettiriyor.
Roxy loncaya
girdiğinde, gözleri yeni maceracı oldukları her halinden anlaşılan kişilere
çarptı.
Savaşçı görünümlü
kıyafetleri olan üç genç erkek.
Heyecanlarını
saklayamayıp Roxy’nin yanına geldiler.
‘E...ehmm.Senin için
de bir sakıncası yoksa, bizimle parti kurmak ister misin?’
Gençin kararlı sözlerini duyunca, Roxy acı bir şekilde gülümsedi.
‘Olmaz, gördüğün üzere
bir partim var.’
Reddedilmeleri üzerine
üç genç acı acı gülümseyip oradan uzaklaştı.
Bu tarz partilere
katılması için aldığı ilk teklif değildi.
Şuana dek pek çok kez
aynı tarzda davetler almıştı.
Hepsi de üç genç
erkekten oluşuyordu.
Bir zamanlar bu
hikayeyi ozanlardan duyardım, ama bu kadar ünlendiğinden haberim yoktu.
‘Aman aman, Roxy’miz
de yakışıklı erkeklerden davet alırmış!’
Elinalise Roxy’nin
başını okşayarak sataştı.
Her zamanki gibi.
Roxy her seferinde
karşılık verecek değil. Çocuk değil sonuçta.
‘Zaten farklı rütbeye
sahip biriyle parti kuramıyorsun.’
An itibariyle Roxy’nin
maceracı rütbesi A.
Ozanların aklını
başından aldığı bu tarz genç çocuklar genelde D rütbesinde oluyor.
En azından hiçbirini B
rütbesinin üstünde görmedim.
İlk defa böyle bir
teklif aldığında, müthiş bir özgüvenle anlatılan hikayedeki baş karakterin
kendisi olduğunu söyleyip Roxy adını kimseye kabul ettiremeyince kızarıp
bozarmıştı.
Roxy’nin zihninin en
derinlerine gömmek istediği bir anıydı bu.
Ozanın Migurd ırkından
bihaber olmasına ve Roxy’nin 12 yaşında yolculuğa çıkıp iki yıl içinde A
rütbesine ulaştığını düşünmek gibi bir
yanılgıya düşmesine akıl sır erdiremiyordu.
Üstelik hepsi bu kadar
değil, ortalıkta dolaşan hikayeler aşırı abartılı, Büyülü Kıta’yı bir senede
fethedip A rütbesine yükselmek gibi.
Dalga geçmeyi kesin,
diye düşündü Roxy.
Aslında A rütbesine
yükselmesi beş yılını almıştı.
Büyülü Kıta’da parti
kurup B rütbesine yükselmesi ise iki üç yılını almıştı.
Sonrasında o günden
itibaren çeşili partilerde iki yıl kadar takıldı.
Böylelikle bile normal
kişilere kıyasladığında oldukça hızlı yol kat etmişti.
Bu günlerde, eğer
şansın yaver giderse bir sene içerisinde
F rütbesinden bir rütbe atlamak mümkün, çocuklardan oluşan bir partinin
bir sene içinde A rütbesine yükselmesinin imkanı yok.
‘Yazık, oysa tam benim
zevklerime uygun büyüyecek gibi duruyorlardı.’
Eğer yetiştirirsen
tabi, bunu duyunca Roxy eski günleri hatırladı.
Üç yeni maceracı
tarafından çağırıldığı günleri.
Kendilerini ‘Rikarisu
Çetesi’ diye adlandıran üçlü.
Daha sağımı solumu
ayırt edemezken beni köyümden kurtaran üç genç çocuk.
Biri kinayeli ve her
bulduğu yerde yayılan bir tipti, ama dikkatini iyi veriyordu.
Biri insanları
azarlayan ve arkalarından küfürle kötü konuşan bir tipti, ama her seferinde
kendi sözünden cayardı.
Diğeriyse aşırı bilge
bir tipti, partiyi bir araya getiren oydu, ama yolculuk sırasında öldü.
Birlikte Rüzgar
Limanı’na varınca partiyi bozdular, ama...
Roxy düşünüyordu.
Acaba diğer ikisi hala
hayatta mıdır?
Ana Kıta’da bir süre
aktif olduktan sonra farkına vardı, Büyülü Kıta’da maceracı olmak gerçekten
zordu.
Ölme ihtimalin çok
yüksek.
(Hala haliniz vaktiniz
yerindedir umarım, Nokopara ve Bureizu)
ꕥ Bureizu önceki bölümlerde Blaze olarak geçiyor.
Bu kadar geçmişi
düşününce Roxy biraz gülümsedi.
Üstünden yirmi yıl geçmişti.
Öyle uzun ömürlü bir
ırka ait olmayan bu ikisi, maceracılıktan emekli olalı muhtemelen oluyordur
baya.
Tek değişmeyen
aralarında benim.
(Nostaljiye başka
zaman devam ederim.)
Roxy duygularını
toparladı.
Büyülü Kıta’ya gelme
amacım kesinlikle evi ziyaret etmek değil.
Rudeus, bu aileyi
bulmak adına.
‘İyi o zaman, biraz
bilgi toplayalım.’
Diğer ikisine bu
öneride bulunup, maceracılar loncasında bakınmaya başladı.
Bir süre bilgi
topladıktan sonra, ‘Ölü Son’ dedikleri varlığın bu şehirde olduğunu öğrendi.
Görünüşe göre bu grup
son zamanlarda adı hızla yayılan çaylak bir gruptu.
‘Ölü Son’ deyince akla
herkesin çok iyi bildiği bir şeytan gelir.
Supard ırkı arasında
bile bilhassa tehlikeli ve hep çocukları hedef gören bir canavar.
Küçüklüğünde annesi,
Roxy’i hep bu canavarın adıyla korkuturdu.
‘Ölü Son’ yaramaz
çocukları kaçırırmış, öyle bir şey.
Roxy’nin suratı, hana
dönüp ‘Ölü Son’ a dair bilgileri kısaca paylaşmaları üzerine asıldı.
‘İnanılması güç bir
hikaye.’
‘Neymiş inanılması güç
olan?’
‘Ölü Son adını
kabullendirmeye çalışmaları, bunların akılları yerinde değil.’
Ölü son hakkındaki
dehşet verici şey,
Aslında bahsi geçen
kişinin gerçekte yaşıyor olması.
Ana Kıta’da belki pek
bilinmez, ama Ölü Son var ve gerçekten yaşıyor.
Tabii Roxy onu
görmedi, ama hakkında ne kadar söylenti duyduysa, hepsi dehşet vericiydi.
Büyülü Kıta’nın tamamı
ele alındığında, içlerindeki en korkunç canavar denebilirdi.
Maceracılar Loncası, intikamından korktukları için kellesine ödül biçmediler özellikle, oldu ki
hakkında bir zapt etme görevi çıksın, şüphesiz rütbesi S olurdu.
Üstelik bunda başarılı
olursanız, ödülü normal bir S rütbeli görevin iki katı sayılırdı.
‘Ben de anlam
veremedim.’
Kendi bilgilerini
Elinalise’in topladığı bilgilere kıyaslayınca, kendine ‘Ölü Son’ diyen adamın
uzun, açık tenli, mızrak kullanan kel biri olduğu sonucuna vardı.
Ve tabi bu adamın
yakışıklı olduğu da söyleniyordu.
‘Anlatılan hikayelere
bakılırsa iyi biri, bir gece yatağıma davet etsem mi?’
Talhand tiksinti
içinde tükürdü.
‘İşe yaramaz bir bilgi
daha.’
Talhand’ın topladığı
bilgiye göreyse, ‘Ölü Son’ denen grup üç kişilik bir ekip.
Hepsinin bilindik
ismi, [Vahşi Köpek Eris],[Bekçi Köpek Ruijerd], [Sahip] diye geçiyor.
Sondaki ikili
kardeşmiş, veya öyle olduğu söyleniyor.
Vahşi Köpek kızıl
saçlı, Bekçi Köpek bir keltoş ve Sahip tam bir ufaklık.
Vahşi Köpek kılıç
kullanıyor, Bekçi Köpek mızrak ve Sahip sanırsam büyü bahşedilmiş bir asa
kullanıyor.[Sihirli İtem]
Bu üçlünün namı pek de
iyi denemez.
‘Vahşi Köpek çabuk
kavga çıkartan biri.Sahip’in ne söylediklerinde ne de yaptıklarında bir iyilik
yok. Görünen o ki aralarında sadece Bekçi Köpek iyi biri. Söylentiler çocukları
sevdiğini, ve yapılan yanlışları asla görmezden gelmediği yönünde.’
Bu oldukça garip bir
değerlendirme, diye düşündü Roxy.
Galiba bilgiler bir
yerden sonra çarpıtılmış gibiydi.
Kötü biri ufacık bir
iyilik yapmayagörsün, insanlar hemen bunu büyük bir şeymiş gibi abartıp onu
sahiplenirler.
Tabii ki Bekçi Köpek
iyi biri gibi görünecek, benzer senaryo çünkü.
Diğer yandan, belki
kasıtlı olarak bu bilgiyi yayıyorlardır, birilerini kandırmak için.
Görünüşe göre tek
sahip oldukları şiddet değil, kafaları çalışıyor.
‘Tehlikeli bir gruba
benziyorlar. Onlara hiç bulaşmadan hareket etsek iyi olur.’
‘Doğru. Kayıpları
aramaya koyulurken bir de kötülerin gözü üstümüzde olması, bizim için iyi olmaz.’
‘O halde, asıl konuya
gelelim.’
Roxy konuyu
değiştirdi.
Sonuçta Maceracılar
Loncası’na gitme sebepleri Ölü Son hakkında bilgi toplamak değildi.
‘Fedoa Bölgesi’nden
insanlar hakkında bir şeyler bulabildiniz mi?’
‘Sıfır.’
‘Hiçbir şey
bulamadım.’
Roxy çok geç
kaldıklarını düşündü.
Büyülü Kıta,
adamakıllı ekipmanın olmadan aniden ışınlanıp da rahatça dolaşıp hayatta
kalabileceğin bir yer değil.
Elinde hiçbir şey
olmadan bir yıl boyunca hayatta kalabilmek .
Bu kıtada neredeyse
imkansız gibi bir şeydi.
Fedoa Bölgesi’ndeki
ışınlanma hadisesi sonucu geçen sene içerisinde ölen bir sürü insandan biri
olabilirler.
‘Elbette buraya
Paul-san’ın ailesini aramaya geldik.’
‘Zenith, Lilia, Aisha
ve Rudeus.’
Roxy bu ikisine,
bildiği tüm karakteristik özelliklerini çoktan anlatmıştı.
Aisha ile ilgili
bildikleri, Rudeus’un mektubundan öğrendikleriyle sınırlı olduğundan bilgiler
belli belirsiz.
‘Eh, söz konusu Zenith
ise başının çaresine bakmıştır.’
‘Haklısın.’
Bu ikisi Zenith’in
dostu.
Bu yüzden, onun için
endişe duymuyorlar.
Roxy tam olarak
Zenith’in ne kadar işe yarar biri olduğunu bilmiyordu, ama ‘Siyah Kurdun
Dişi’ üyesi olan bu ikilinin ne kadar güçlü olduklarının farkındaydı.
Bu ikisi sorun değil
dediğine göre, herhalde başına çaresine bakabilmiştir.
‘Rudeus çok göze
çarpan bir tip, o yüzden çok geçmeden onu buluruz.’
Roxy daha beş
yaşındayken dudak uçuklatan hünerlerini gösteren öğrencisini hatırladı.
Konu o çocuksa, nereye
giderse gitsin ön plana çıkar ve halk
arasında yaygın bir konuşma konusu olur.
Zenith ve Rudeus.
Üçü şehre girer
girmez bu ikisiyle alakalı hızlıca bilgi
bulabileceklerini düşündü.
Eğer bir köye yakın
ışınlandıysalar, Büyülü Kıta’da hayatta kalabilmek için yeterli güce
sahiptiler.
Bu yüzden, öncelikle
aramaları gereken Lilia ve Aisha idi.
En başından bu ikisi
hakkında bilgi toplamaya karar verdiler.
‘Kendimize bir mühlet
biçelim. Bu iki gün içerisinde Lilia ve Aisha hakkında toplayabildiğimiz kadar
bilgi toplayalım, sonra üçüncü günde toplanıp civar köyleri gezelim, ne
diyorsunuz?’
‘İki üç gün bu iş için
çok az değil mi?’
Elinalise’in sözleri
üzerine Roxy elini salladı.
‘Büyülü Kıta çok büyük
ve ölmüş olma ihtimalleri hayli yüksek. Öncelikle Büyülü Kıta’daki her büyük
kasabayı dolaşıp, Maceracılar Loncası’na arama görevleri bildirmeliyiz.’
Asura Krallığı, Fedoa
Bölgesi halkının aranmasında yardım edenlere finansal destek sunuyor.
Eğer her kasabada bu
iş için görev astırırsak, ve üstüne başarılı olursa, Asura Krallığı fonu
sağlayacak ve Maceracılar Loncası arama işlemini yürütecek. Çoğunlukla, istenen
görev için imza örneğin yoksa, talepte bulunmana rağmen görevi asmıyorlar.
Tersi senaryoda, bu
işlem yapılmazsa Asura Krallığı loncaya ödemede bulunmuyor.
Roxy, Asura
Krallığı’nın büyük felaketle başa çıkış tarzını düşününce sinirlendi.
Büyük bir güç
olduklarından, normalde daha geniş çaplı bir arama organize edebileceklerini
düşündü.
Elini gerçekten taşın
altına koyan kişiler yine Paul ve kendileriydi. Felaketten doğrudan etkilenen
kişiler yani.
(Demek Asura
Krallığı’nın içten içe çürümeye başladığı sadece bir söylenti değilmiş.)
Tarihi en eskilere
dayanan ülke, acaba bu yozlaşmanın sebebi politik otoriteler ve gelenekler mi?
‘Pekala, yarın da
bilgi toplamak adına iyi iş çıkaralım.’
‘Anlaşıldı.’
‘Tamamdır.’
Roxy her ufak meseleye
bir sürü zaman ayıran bir tip değil.
Çabaları beyhude
sonuçlanacak şeylerle vaktini çarçur etmek istemiyor, olabildiğince hızlı
halledip ayrılmak istiyor.
Bu kişiliği öğrencisi
Rudeus’a en güçlü büyüsünü öğretip
ardından ayrılmasıyla gelişti.
Bu hızlı ve yerinde
kararları onun güçlü noktalarından biri, ama Rudeus’un da söylediği gibi,
beceriksiz yanları da yok değil.
Elbette, bunu
belirtecek kimse yok, ve kendisi de aslında bunun güçlü noktalarından olduğunu
düşünüyor.
Tüm bunlara rağmen,
birinci günde loncaya talepte bulunmak, ikinci gün kendi başlarına civarda
aramak ve üçüncü gün yola çıkmak.
Hiç zaman harcamamak
üzere yapılmış bir program denebilir.
Oysa belki en az bir
hafta kalsalardı, farklı bir şeyle karşılaşacaklardı...
Kısım 4
İkinci gün.
Roxy merakına yenik
düşüp Ölü Son’a bakmaya karar verdi.
Çok göze
çarptıklarından, nerede olduklarını çabucak öğrendi.
Sahilde sıkı çalışıp
antrenman yapan bir kız ve erkek çifti var.
Tıpkı bilgilerindeki
gibi, kazık gibi kel bir herif ve kızıl saçlı küçük bir kız.
Küçük kızın iki elinde
gerçek kılıç vardı ve kel adama dehşet verici bir hızda saldırıyordu, sonra
basit hamlelerle savuşturuluyordu.
Yanlış hatırlamıyorsam
‘Ölü Son’ bir büyük ve iki ufaklığın olduğu üç kişilik bir grup.
(Sahip adındaki
ufaklık burada değil mi o zaman?)
Vahşi Köpek ve Bekçi
Köpek son derece üst seviye saldırı ve
savunma hareketlerini tekrar ediyorlar.
Saldırı ve savunma
dememe rağmen, olay sadece Vahşi Köpek’in saldırması ve Bekçi Köpek’in
savuşturmasından ibaret, ama bu Roxy’nin takip etmekte zorlandığı bir teknikti.
Roxy durumu uzaktaki
bir kayanın gölgesinden izlemeye devam etti.
Tıpkı bir ablanın pro
beyzbol dünyasında sihirli bir atışı kavgada silah niyetine kullanmasına
benziyor.
Bu ikisi, güçlü.
Yıllar boyu bir
maceracı olarak gezen Roxy’nin gözünden bakınca bile, güçlü.
En azından ortalıkta
dolanıp üçkağıtçı hareketler yapan birinin güç seviyesinde olmadığını düşündü.
(Onlarla konuşmak
aslında iyi bir fikir olabilir, değil mi?)
Evet, Roxy bunu
düşündüğü anda Bekçi Köpek arkasını döndü.
(...!)
Sanki apaçık bir
şekilde gözleri buluşmuştu.
Keskin bir bakış.
Roxy yoğun bir korkuya
kapıldı.
Kafasında avlanmak
üzere olan bir av ilüzyonu canlandı.
Hızla o bölgeden
topukladı.
Kısım 5
Ruijerd kızın
varlığını en başından hissetmişti.
İstediği bir şey mi
vardı,yoksa sadece izliyor muydu?
O yöne bir bakış
atınca, kayanın arkasından bakan kızın yüzünü gördü.
(Hayır...bu küçük bir
kız değil.)
Bu yetişkin bir dişi
Migurd.
Bir bakışta fark etmek
güç, ama Ruijerd’in ‘göz’ünden kaçmaz.
Fakat, tanıdığım biri
değil.
Gerçi bir tane Migurd
ırkı köyü yok sadece.
Acaba pek
alışılagelmedik bir manzara diye mi bakıyordu? Ruijerd o yöne doğru baktı ve
kız bakışlarını kaçırıp başka tarafa doğru kaçmaya başladı.
(Ah...onu korkuttum
mu?)
‘’Açığını yakaladım!’
Savunması düştüğü anda
Eris saldırıya geçti.
Dövüş ruhuyla dolu bir
saldırı.
‘Kuu!!’
O gün, Ruijerd Eris’e
karşı ilk hatasını yapmış oldu.
‘Yaşasın! Vurdum!
Vurdum değil mi?! Yaşasın!!?’
Eris coşku içinde iki
elini havaya kaldırdı.
Son günlerde Eris’in
teknikleri iyileşmeye başladı.
Gelecekte eminim iyi
bir kılıçustası olacaktır.
Fakat, hala çok genç.
Şimdi burnu havada
olmasına izin verirsem, ileride sonuçları kötü olabilir.
Ruijerd benzer
senaryoyu pek çok savaşçıda görmüştü.
Bu yüzden, şuan için
hamle isabet ettirmesine izin vermeyi düşünmüyordu, ama şu Migurd kızı yüzünden
savunmayı birazcık ihmal etmişti.
Ruijerd Eris’in
duyamayacağı bir of çekti usulca.
Kısım 6
Roxy hana geri
dönerken birkaç kez arkasına bakma gereği hissetti.
Kimse takip etmiyor,
kimse saldırmadı.
Endişe içinde hana
vardı.
Eğer savaş
kabiliyetleri bu derece yüksekse, sihirli kristali hazırlaması gerekir.
Ayrıca büyü çemberi
çizip birkaç parşömen hazırlamaya ihtiyacı olabilir.
Roxy sadece
kendilerini izlediği için saldırmamaları gerektiğini düşünüyordu, ama bu
kendilerine ‘Ölü Son’ diye hitap eden çılgın bir grup olunca, hazırlıklı
olmakta fayda var.
‘Ah, ah!! Harika! Çok
iyisin! Bir daha, dahaa!’
Elinalise’in odasından
gelen sesleri duyunca, Roxy’nin vücudundaki tüm güç çekilir gibi oldu.
Bu kadın bilgi
toplamaya çıkmamış mıydı? Hana adam atıp keyfini sürmek...
‘Sen ciddi misin
ya...’
Talhand’dan Elinalise’in
çabucak odaya erkek attığını duymuştu.
Durum ne olursa olsun,
erkekleri görünce onları baştan çıkarmak
yaptığı ilk iş oluyordu.
Aziz Limanı’nda da
aynıydı, ve Talhand’ın anlattıklarına göre, labirentin derinliklerinde bile
aynıymış.
Bu kadında namus duygusu
kalmamış.
Fakat, bir yandan Roxy
rahatladı.
Şuan yalnız olsa ne
yapacağını bilemez bir halde olurdu.
Elinalise diğer odada
olduğuna göre, olası savaş için hazırlanır, bunların yasak aşkının bitmesini
beklerim.
Ve nihayet, sesler
kesildiğinde, Elinalise’in kulağını çekip beraber bilgi toplamaya devam ederiz.
Bir taşta iki vurur,
aynı zamanda Elinalise’e göz kulak olurum.
(Eh, hanın içine kadar
geleceklerini düşünmüyorum, ama...)
Düşündükten sonra,
Roxy kendi odasında olası bir savaş için hazırlanmaya koyuldu.
Odanın duvarları ince
diye değil, Elinalise’in kendinden geçen çığlıkları o kadar duyuluyordu.
Bunları duymak zorunda
kalınca Roxy de garip bir moda girmeye başladı.
(...Ah.)
Karnına doğru
uzanmakta olan sağ eline sol eliyle tutarak kendine hakim oldu.
Buna ayıracak vaktim
yok şuan.
(Demişken, amma uzun
sürdü...)
Üç saat.
Roxy sessizce
beklemeye devam etti.
Elinalise’in cinsel
münasebeti yakın zamanda bitecek gibi durmuyor.
Ve tabi, ‘Ölü Son’un
saldırmaya geldiğine dair bir belirti de yoktu.
Roxy kendini aptal
gibi hissetmeye başladı.
Aynı zamanda yapması
gerekeni yaptığını düşündü ve kafasına eseni yapan Elinalise’e karşı
bilenmeye başladı.
Şimdi böyle şeylerin
zamanı değil, oysa ben de kendimi tutuyorum.
Roxy’nin siniri
boğazına kadar gelince, tekmeleyerek Elinalise’in odasına girdi.
‘Daha ne kadar
sürdürmeyi düşünüyorsun? Bilgi toplamaya ne oldu...’
‘Amanın? Roxy? Dönmüş
müydün?’
‘Eh, ha?’
Odada beş erkek vardı.
‘Sen de bize katılmak
ister misin?’
Odaya yayılmış erkek
kokusu, erkeklerin suratındaki sapıkça sırıtış, ve sonra bir de Elinalise vardı
tabi; aynı sırıtıştaki bir adamın üstünde kendinden geçmiş bir hali vardı.
Böyle bir şey...bu
kadar erkekle, üstelik bir de karşılıklı rıza ile...Roxy’nin değerlerinin çok
ötesindeydi tüm bunlar.
‘Ahhh, duu...’
Roxy sınırlarını aşıp
zihninde kaderin bu oyununu kolayca
ileri evreye taşıdı.
‘Hiyaaaaa!!!’
Roxy nahoş bir çığlık
atıp o yerden kaçarak uzaklaştı.
Kendi odasına dalıp
asasını hazırladı ve derin derin nefes alıp verdi.
‘Suyun görkemli ruhu,
ey göklerdeki haşmetli yıldırım prensi!
Onları haşmetli buz
kılıcınla devir!
[Buzul Kırık!]’
Hanın bir bölümü
tamamen yerle bir oldu.
Kısım 7
Ve üçüncü gün.
Şehirden ayrılma
vakti.
Dün yaşadığım olaydan
ötürü, belirsizliğini koruyan birkaç şey var.
Bilgi toplama konusu
yarım kaldı ve loncaya yapacağımız görev talebi tamamen unutuldu.
Hanı yerle bir
ettiğimizden ,tamiri için büyük bir meblağ ödedik.
‘Hepsi
Elinalise-san’ın suçu.’
‘Yapacak bir şey yok.
Ara sokakta bilgi toplarken tutkulu bir davet aldım.’
‘Yine de,
öylesine...Beş kişi, tamı tamına beş kişi vardı be!!’
‘Roxy, sen de bir gün
anlayacaksın. Benim gibi güçlü ve güzel bir maceracının böylesine beş serseri
tarafından oyuncak edilmesi, düşüncesi bile doğuracakmışım gibi
hissettiriyor.’
‘Hayır, asla anlamak
istemiyorum.’
Büyü üniversitesinde
bulunduğu yıllarda, Roxy hala bir çocuktu, ve sevgiliymiş, eşmiş, böyle şeylere
anlam veremiyordu.
İlk defa gerçekten bir
partner bulma isteği, Paul ve Zenith’in ne kadar birbirine bağlı olduğunu
görünce ortaya çıktı.
Ben de böyle bir
partner istiyorum.
Fakat, tam böyle
düşünmeye başlamışken, büyü üniversitesi yıllarında bir tanıdığının hikayesini
anımsadı.
Kocasıyla labirentin
derinliklerinde tanışmıştı, ardından birlikte pek çok zorluğun üstesinden gelip
evlenmişlerdi.
Roxy’nin istediği tam
olarak buydu.
Eğer ben de labirentin
derinliklerine dalarsam, belki birini
avcumun içine alabilirim.
Hayalleri zihninde
büyüdü ve büyüdü.
Erkeksi, keskin
hatları olan, uzun boylu ama hala biraz çocuksu insan ırkı bir genç tarafından
kurtarılır, ve sonra tesadüf eseri güçlerini birleştirip oradan kaçmaya çalışırlar,
o süre zarfında birbirlerine aşık olurlar, sonra zaman içerisinde
partisindekilerin ölümün öğrenen genci Roxy teselli eder. Ve ardından o gece
ilk aşklarını yaşarlar.
Bunun üzerine
gerçekten labirente daldığında, tüm bu hayalleri kolayca yerle bir oldu.
Labirent merhametsiz
bir yer ve maceracıların hepsi gaddar tipler, tek çocuksu yanı olan kendisiydi.
Tek başına hareket
eden maceracılar beşinci katta ilerlemeyi bıraktı.
O noktada biriyle
tanışma hayalinden çoktan vazgeçmişti.
Onuncu kata vardığında
şartların sertleştiğini hissedip bir parti aramaya başladı, ama herkes onun
çocuksu olduğunu düşünüp, gülüp geçtiler.
Böylelikle bir başına
yoluna devam edip, koşullara ayak uydurmaya devam ederek ,eninde sonunda
labirenti fethetmeyi başardı.
Gençliğin meyvesi.
Birçok kez ölmek üzere
olduğunu düşündü, ama şansı yaver gitmişti. Bir daha asla denemek istemiyordu.
‘Neyse, öncelikle ilk
adayını bulman gerekiyor Roxy. Bir dahaki sefere beraber gitmeye ne dersin?’
‘Asla olmaz.’
Hayalleri iyice
ayaklar altındaydı.
Ama, idealleri hala
aynı.
Labirentte yakışıklı
bir erkek tavlamak muhtemelen imkansız, ama doğal yoldan aşık olup yine doğal
yoldan evlenmek ihtimaller dahilinde olmalı.
Elinalise’in avcuna
aldığı ortalık adamlara vücudunu sunmak gibi bir niyeti katiyen yok.
Ve sonra...
‘Böyle meselelere çene
yoracak zamanımız yok.’
En azından Roxy Büyülü
Kıta’da seyahat ederken, evlenmesem de olur, diye karar verdi.
Ve böylece daha ilk adımdan bocalamasına rağmen, Roxy Büyülü Kıta’daki yolculuğuna başlamış oldu.