19.06.2020
Kesişen Yollar Sahne 2
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Büyülü gözler.
Birden böyle bir güce sahip insanı
afallatıyor.
Niye Şeytan İmparatoriçesi öyle bir
yerdeydi ve bana böyle bir gücü bahşedildi?
Öylesine fırsat dolu bir gelişme oldu ki
aklım hala almakta güçlük çekiyor.
Lakin Hitogami'nin öngörülerine göre
hareket ediyordum.
Yani bu onun planladığı türden bir gelişme
olmalı.
Böyle düşününce gözümü kovuğundan çıkarıp
parçalamak istiyorum.
Gerçi canım çok yanar gibi geldi, korktum
bir anda o yüzden yapmayacağım.
An itibariyle geri dönüyorken kendi
saflığıma yakındım.
Şehirdeki tüm insanları çifter çifter
görüyorum.
Bir sürü insana hangisi gerçek ayırt
edemediğimden yanlışlıkla çarptım.
Suçun bana atılması üzerine içtenlikle özür
dilerken bile çifter çifter görmek...
Kavga ederken bile çifter çifter görmek...
Kavgaları kazandım ama sonuçta gereksiz
teranelerdi.
Böyle kavgalarndan mümkün olduğunca uzak
durmak istiyorum.
Bunu en yakın zamanda öğrenip ustalaşmaktan
başka bir seçeneğim yok.
Başka bir deyişle, eğer gözümü kullanmayı
öğrenemezsem, yolculuğumuza devam edemeyiz.
Kısım
2
Hana döndüm.
Yüce Şeytan İmparatoriçesi'yle tanıştım!
Bundan bizim ikiliye bahsedince bir hayli
şaşırdılar.
'Yüce Şeytan İmparatoriçesi ha, demek
tekrar hayata döndü.'
Ruijerd'in şaşırdığı konu bana biraz garip
geldi.
'Birden büyülü göze sahip olmam hala gerçek
gibi gelmiyor.'
'Büyülü gözleri bahşetmek Yüce Şeytan
İmparatoriçesi'nin hünerlerinden biridir.'
Yüce Şeytan İmparatoriçesi, Kishirika
Kishirisu.
Diriliş İmparatoriçesi.
Nam-ı diğer Büyülü Gözlerin İmparatoriçesi.
Dövüş hünerleri öyle ahım şahım değil, ama
12 farklı tipte büyülü göze hükmediyor ve her şeyin aslını görebilir.
Tabi bunlar arasında en korkunç özelliğiyse
başkalarının gözlerini büyülü gözlere dönüştürebilmesi.
Bunun sayesinde Kishirika'nın tüm
yoldaşları büyülü göze sahipti ve şeytan ırkına hükmedecek güce ulaştılar.
Hatta bazı şeytan ırkları sırf daha güçlü
olabilmek için topyekün Kishirika'nın destekçisi oldular.
'Acaba neden bu şehirdeydi?'
'Eh, bir şeytan lordu veya şeytan imparatoriçesinin
düşünce tarzını anlamak bize düşmez.'
Dedi Ruijerd omuz silkerek.
Ah doğru bir zamanlar Demon-God Laplace'ın
gerçek niyetini de anlamamıştın.
Desem muhtemelen ciddi manada morali
bozulurdu, o yüzden dile getirmedim.
Eris'in gözleri Yüce Şeytan İmparatoriçesi'ni
duyduğundan beri parıl parıl parlıyordu.
'Harika.Ben de onunla tanışmak istiyorum!'
'Onunla tanışmak mı?'
Eris ve Kishirika.
Merak ediyorum da, acaba nasıl bir muhabbet
kurarlardı.
İlgimi çekti doğrusu.
Hiç beklenmedik şekilde iyi geçinebilirler.
'Acaba hala şehirde midir?'
'Hmmm acaba?'
Yine beklenmedik bir şekilde varoşlarda
açlıktan kıvranıyor olabilir.
O an atmosfer sanki öyle olacakmış gibi
hissettirdi.
Ama öyle olmamalı.
Çünkü giderken birini arıyormuş gibiydi.
Eminim çoktan yolculuğa çıkmıştır.
Kolundaki bilezik tarzında bir şeyin
yönlendirme mekanızmasını izleyerek.
'Düşündüğüm gibi, büyük ihtimalle şehri
terk etmiş.'
'Öyle mi, tüh.'
Demesine rağmen muhtemelen yarın da gelip
aynı varoşu arşınlayacak Eris.
'Hala şu garip his devam ettiğinden
bugünlük benden bu kadar.Siz istediğiniz gibi takılın şimdilik.'
İkisi birden başını salladı.
Kısım
3
Büyülü gözü kullanmak bir haftamı aldı.
Sonuç itibariyle bakarsam çok da zor
değildi.
Büyülü gözü büyü gücümden istifade ederek
kontrol etmek.
Tıpkı sessiz sihirli sözlere benziyordu.
Şimdiye dek defalarca üzerine çalışıp
törpülediğim bir hüner.
Büyü gücü için bir yolak kurmak.
İlklerde biraz afallamıştım, ama sonrasında
2 ana mekanizması olduğunu anlayınca her şey kolaylaştı.
İlki güç.
Ero oyunlardaki statü penceresine benziyor
biraz.
Başlangıçta güç maksimumdaydı, bu yüzden
gördüğüm her şeyi çift görüyordum.
Bunu olabildiğince incelttim.
Gözümdeki büyü gücünü azaltınca gördüğüm
geleceğin mesafesi kısalıyor, aynı zamanda şimdiyi de görebiliyorum.
Güce sahip değilmişim gibi davranmak daha
işime geleceğinden elimden geldiğince gücü azalttım ve beni rahatsız etmeyecek
hale gelince orada durdum.
Şimdi tek yapmam gereken bu durumu korumak.
Eğer odağımı bir an olsun kaybedersem
terazi kaymaya başlıyor.
Stabil hale getirmem 3 günümü aldı.
Diğeri ise uzunluğu, bir diğer deyişle
mesafe.
Geleceğin ne kadar ilerisi görebildiğim.
Büyü gücümü gözüme yönlendirince bunu
ayarlayabiliyorum.
Şimdilik kabaca birkaç saniye ilerisini
görebiliyorum.
Tabi eğer gözüme daha fazla büyü gücü
yönlendirirsem 2-3 saniye daha bunun ilerisini görebiliyorum.
Görebiliyorum ama, her şey bulanıklaşıyor.
Bulanıklaşmak derken gördüklerim çifter,
üçer beşer olmaya başlıyor.
Bu da gelecek her daim değişikliğe açık
demek sanırım.
3 saniye, 4 saniye, bu kadar geleceği
görebiliyorum ama bundan sonrasında 10-20 olası gelecek bir anda beliriyor ve
her şey bulanıklaşıyor.
Bu da o kadar çok olası gelecek var demek.
Ve eğer çok gelecekte bir şeye odaklanıp
görmeye çalışırsam, zihnimdeki yük bir o kadar katmerli artıyor.
Kishirika da iki büyülü göze sahip olursam
bünyemin kaldıramayacağını demişti.
Her neyse, eğer kendime zarar vermeyecek
şekilde kullanmak istersem sadece bir saniye.
Bunu anlamam tamı tamına 3 günümü aldı.
Sonrasında bir gün de bunun için gözüme
yönlendirdiğim güç ve gördüğüm mesafeyi eş zamanlı ayarlamam aldı.
Yani toplamda bir hafta.
Ama sonuçta sağgörü gözünü kullanmakta
ustalaştım.
Kısım
4
Ben büyü gücümü gözüme yönlendirip her gün
'Uyan, Kehanet Gözüm!' diye bağırırken.
Eris ve Ruijerd dışarı çıkıp her gün
beraber bir yere gidiyorlar.
Eris kan ter içinde kalmış, Ruijerd'se
ferahlamış ama yine de hafiften terli bir şekilde dönüyor.
Bu ikisi her gün beraber terlemeleri
gereken bir şey yapıyor.
Ve de her gün!
'Ehm, laf olsun diye soruyorum, ne
yapıyorsunuz bu aralar?'
Bunun üzerine Eris havluyla terini
silerken:
'Hn, hnn, gizli!'
Aynen böyle cevapladı.
Ve tamamen mutlu bir suratla.
Merak ediyorum acaba böyle gizli gizli ne
yapıyor olabilirler.
Acaba ilk seferde topu gediğine koydular
mı?
Acaba artık sadece Eris'in ter kokan
elbiselerini içime çekmekle mi yetineceğim.
Yo öyle endişelendiğimden falan değil.
Herhalükarda bir yerlerde antrenman
yaptıklarından eminim.
Aynen, Eris gizliden gizliye emek sarf eden
birisi.
Fedoa Bölgesi'ndeyken bile boş günlerinde
zamanını Ghyslaine ile çalışmaya sarf ederdi sık sık.
Eskiden de ne yaptığını sorduğumda bana
aynen böyle 'Gizli!' derdi.
Durum böyle olunca, şimdi de aynıdır
diyorum.
Aynı günün gecesi, 34 yaşında NEET
görünümlü bir herif yanaklarımı şamarlıyordu ve kulağıma 'Bugünden itibaren
senin lakabın [Mağlup Köpek]' diye fısıldadı kulağıma.
Bence bu yine Hitogami'nin işi.
O heriften hiçbir hayır gelmez.
Kısım
5
Bir hafta sonrasında büyülü gözlere tamamen
hakim olduğumu dile getirdim.
Bunun üzerine Ruijerd 'Öyleyse Eris'le bir
alıştırma maçı yapın bakalım.' dedi.
Sanırım ne kadar yararlı olacağını yakın
dövüşle göreceğiz.
Yahut belki de Eris'in şu özel
antrenmanının meyvelerini görmek içindir kim bilir.
İkisini birden görmek hoş olacak.
Ben de hemencecik kabul ettim.
Sahile gittik.
Ruijerd'in karşısında etraftan aldığımız
birer sopayla yüz yüze geldik.
'Bakalım büyülü gözlere sahip olman seni
benden kurtarmaya yetecek mi!'
Eris yine her zamanki gibi güvenle dolup
taşıyor.
Eminim geçtiğimiz hafta içerisinde bir iki
şey kapmıştır.
Bense bu muzaffer yüzünü korusun istiyorum.
'Kaybetmek umrumda değil.Sadece yakın
dövüşte ne kadar işime yarıyor görmek istiyorum.'
Bu sefer büyü olmadan dövüşeceğiz.
Sadece büyülü gözleri kullanarak dövüşmek,
sadece bir saniye geleceği görerek.
'Hmmmn, tam Rudeus'un edeceği laflar, ama?'
Eris cümlesini bitirmeden bir öngörü
belirdi.
<Aniden Eris sol yanımdan bir darbe
indirmek için harekete geçer>
Eğer sağgörüye sahip olmasaydım, büyük
ihtimalle bu hamleye zamanında tepki veremezdim.
Önceden saldırmak konusunda tanrı vergisi
var bu kızın.
'Ha?!!'
'Hoi'
Hareketlerini çok net görebiliyorum,
böylece Eris'in suratına bir yumruk indirdim.
Diğer öngörü.
<Duraksamaksızın Eris sağ elindeki
sopayla ardı ardına darbeler indirir>
Bu Eris'in en güçlü olduğu şey.
Nasıl bir darbe yerse yesin geri çekilmeyi
aklından bile geçirmeden hemen karşı saldırıya geçer.
Bacakları yere gayet sağlam bastığından
çoğu saldırı onu sarsmaya bile yetmez, aksine ne kadar hasar verirsen o kadar
kızgınlık-metresine tavan yaptırıp saldırılarının kuvvetini artırırsın.
'Ha?!!'
'Al bakalım'
Koluna kuvvetli bir darbe indirdim.
Eris sopasını düşürdü.
Her zamanki ben olsam bunun maçın
sonuçlandığı nokta olduğunu düşünürdüm.
En azından Ghyslaine zamanında antrenman
maçı yaptığımızda kılıcını düşürürsen kaybetmiş olurdun.
Ama, gel gör ki öngörüler öyle demiyordu.
<Eris hemen diğer saldırısına
geçiyor>
Yani bir diğer deyişle aldatmaca.
Kılıcını yere düşürdü ki gardımı indireyim.
<Sol cenahımdan çenemin ortasına bir
yumruk atmaya yeltenir>
Eris'in özel hareketi, Boreas Yumruğu.
Bilerek kılıcını düşürüp bir açık kollamak,
klasik çevik savaşçı kombosu.
'???!!'
'Bacakların savunmasız.'
Genişçe bir hamleyle sopayı bacaklarına
savurdum ve düşmesini sağladım.
Yumruğu gökyüzünü yalarken Eris yavaşça
yeri boyladı.
Lakin, çabuk pes etmişe benzemiyor.
<Düşerken elleriyle yerden destek alır
ve merkezkaç kuvvetini kullanarak dönüp bacağımı ısırmaya çalışır>
'Ah?'
Bacağımı hemen geri çektim ve dizlerimle Eris'in
üzerine çöküp hareketlerini kısıtladım.
Öylesine saçma sapan bir pozisyondan beni
ısırmaya çalıştığı için Eris'in vücudu yamuk yumuk birbirine karışmıştı.
Kolunun biri vücudunun altında sıkışmış ve
ayağının biri kıçına kadar katlanmış haldeydi.
Bu durumda daha ne yapabilir ki?
Derken birden olduğu yerde çırpınmaya
başladı.
'Bu kadarı yeterli.'
Hakem maçı bitiriyor.
Eris de çabalamaya harcadığı güce bir son
veriyor.
Kazandım...
Kazandım.
Hayatımda ilk kez Eris'e karşı yakın
dövüşte kazandım.
Büyüsüz.
'Tam bir hezimet desene.'
Eris bana alışkın olmadığım ferahlamış bir
ifadeyle baktı.
Bacaklarımı kaldırdım.
Eris yavaşça doğruldu ve üstündeki tozu
temizledi.
<Sonrasında bana saldırır>
Bamm, yakaladım yumruğunu.
Sonrasında Eris'in suratı birden hırçınlaştı.
'Dönüyorum ben!'
Bağırarak dedi ve omuzları titreye titreye
hana döndü.
Onu kızdırdım değil mi?
Ama ondan değil.
Aslında özgüvenine bir darbe indirmiş
oldum.
Çünkü şuana dek hep kolayca kazandığı bir
rakiptim.
Ve birden güçlendim.
Ben olsam ben de kıskanırdım.
'Eris hala çocuk.'
Eris'in gitmesi üzerine dedi Ruijerd.
'Yaşına göre hareket ediyor.'
Dedikten sonra bana döndü.
Gözlerime bakarak başını salladı.
'Güzel komboydu.'
'Büyülü gözlere sahip herkesin yapabileceği
şeyler.'
Gerçi tabi biraz da çalıştım, ama bu
dünyada benim kadar fiziksel güce sahip sürüsüyle var.
Onlarda da büyülü göz olsa bu kadarını
yaparlar herhalde.
'Büyülü gözler öyle bahşedildikten hemen
sonra ustalaşabilecek bir şey değil.'
'Öyle miymiş?'
'Eskiden büyülü gözlere sahip bir Supard
savaşçı vardı, hep göz bandı takardı.Ve gözünü ölene kadar tam olarak kontrol
edemedi.Bir hafta içinde kontrol etmeyi öğrenen sensin asıl anormal olan.
Anladım.
Aynen, anladım.
Tabi tabi.
Eh, büyü gücümü kontrol edebilmek için
bayağı çaba sarfettim zamanında.
Bir haftada ustalaştım gerçi.
Vay vay, demek benim kadar hızlı kontrol
edebilen olmamış ha.
Nfufu.
'Acaba şimdiki halimle Ruijerd-san'a karşı
kazanabilir miyim?'
'Belki büyü kullanırsan.'
'Peki yakın dövüşte?'
'Denemek ister misin?'
Teklifi geri çevirmek olmaz.
Açık konuşayım.
Kendimi bir bok sanmaya başlamıştım.
'Güzel bir dövüş olsun.'
Ruijerd mızrağını kenara bırakıp
yumruklarını hazırladı.
Merak ediyorum acaba bu rakibi sokak
köpeğinden farksızsa silah kullanmasına bile gerek yok mu demek oluyor.
'Eğer istersen büyü de kullanabilirsin,
seçim senin.'
'Olmaz! Sonuçta yumruk yumruğa
dövüşüyoruz.'
Dememi bitirmeden bir öngörü belirdi.
<Ruijerd'in el ayası öyle bir hızla uçar
ki birden gözümün önünde görürüm>
Görebiliyorum.
Ruijerd'in hamlelerini görebiliyorum.
Baş edebilirim.
'Ah!'
Elimi uzatıp yumruğunu yakalamaya çalıştım.
<Elimi yakalar>
Bu öngörüyü görmem üzerine hızlı bir
refleksle elimi geri çektim.
O anda öngörülerim bulanıklaşmaya başladı.
<Ruijerd'in yumruğu beni hazırlıksız
yakalar ve suratımın ortasına iner>
Bir öngörü daha geldi.
İki gelecek.
Ruijerd'in kolumu tutması ve Ruijerd'in
yumruğunu suratıma yapıştırması.
Neredeyse birbiriyle çakışan iki gelecek,
ama ufak bir fark var.
Neden?
1 saniye içerisinde bulanmaması gerekiyordu.
Görmeye ayırdığım süre sadece bir saniye
oysaki.
'Uuahhhh!'
Vücudumu kenara çekerek bir şekilde
kurtulmayı başardım.
<Ruijerd'in yumruğu süratle suratıma
iner>
Yumruğun hareketini gördüm.
Hem de kristal berraklığıyla.
Ruijerd'in sıradaki hamlesini görmeme
rağmen onu savuşturacak herhangi bir hamle yapmayı başaramadım.
'Bammm!!'
Ruijerd'in yumruğu burnumun ucuna indi ve
yeri boyladım.
Ensemin üzerine düşüp toprağa gömüldükten
sonra bir de takla attım.Kasvetli bir düşüş.
Suratımda bir oyuk açılmış gibi
hissediyorum.
Emin olmak için bir yokladım.
Ama her şey yerli yerinde gibi.
Acaba güzel çehremi darmadağın etmiş midir.
'Bu kadar mı?'
Bunu duymam üstüne yenildiğimi fark ettim.
'Evet, yenildim.'
İlk öngörüyü gördüğümde kazanabileceğimi
düşünmüştüm ama o kadar kolay değilmiş demek ki.
'Ama bu anlamana yardımcı olmuştum umarım.'
Ruijerd elini uzattı.
Ben de bu yardım elini tuttum.
'Anlayamadım.Gelecek birden bulandı.Ne
yaptın ki?'
'Ne gördüğünü bilmiyorum ama eğer elinle
savunmaya çalışsaydın yakalardım, savunmasan yumruğu yerdin.Düşündüğüm tek şey
buydu.'
Hmmm.
Diğer bir deyişle şöyle yani.
Eğer hamlelerimi tahmin edebiliyorsa karşı
hamle yapabilir.
Yeteneklerimizdeki farktan ötürü bir saniye
sonrasını görmemin bile bir anlamı kalmıyor demekki.
Shogi oyununa benzetirsem eğer, her ne
kadar rakibinin bir sonraki hareketini bilsen de usta birini yenememen gibi bir
şey işte.
Bu dünyanın yerlileri anormal yükseklikte
kabiliyetlere sahip.
Muhtemelen Ruijerd'e benzer hız seviyesine
sahip bir sürü insan vardır.
'Tabi daha önce aynı büyülü gözlere sahip
bir sürü rakiple dövüştüm.O günlerden kalma bir alışkanlık olarak bunu hesaba
katarak dövüşürüm.Yani tecrübe farkı diyelim.'
'Acaba öyle midir?'
Ruijerd demek büyülü gözlere karşı
deneyimli olduğundan üstesinden gelebiliyor.
Belki de bu dünyada büyülü gözlere karşı
kılıç ustalarının geliştirdiği farklı teknikler vardır.
Mesela Sword-God stili [Işın Kılıcı],
önceden görsen bile bana sanki savuşturulamazmış gibi geliyor.
'Demekki gözlere sahip olmak her şey demek
değilmiş.'
Üstelik eski çağlardan beri büyülü gözlerin
zayıf noktaları muhtemelen bulunmuştur bile.
Mesela gözlerini kapatmak, kalkanı ayna
gibi kullanmak, arkadan saldırmak veya karanlıkta saldırmak gibi.
Ama bunları bir kenara koyarsak, büyülü
gözlerin gücü yine de çok cazip.
Sonuçta Eris'e karşı kazandım, o da bir
şeydir.
Bir yandan göbek atmıyor değilim ileride
büyülü gözleri nasıl kullanırım diye düşünürken.
Eris'in tüm hamlelerini rahatça
okuyabildim.
Şimdiye kadar öngöremediğim tüm hamleleri.
Yani bu da demek oluyor ki, eğer
kullanmakta daha yetkin olursam, Ruijerd'in hamlelerini de okuyabilirim.
İşte o an içimdeki güneş gözlüklü keltoş
keşiş pon diye bir yankıyla belirdi.
'Artık dayak yemeden Eris'in vücudunun ne
kadar geliştiğini kontrol edebilirsin!'
Haha.
Çok sağol oppai-keşişim.
Humu.
İleride bu gözleri nasıl kullanacağımı
düşünürken bir yandan da göbek atmaya devam ediyorum.
Kısım
6
Hana dönerken burnum akmaya başlamıştı,
döndüğümdeyse Eris'i dizlerine sarılmış yatakta otururken buldum.
Ah doğru, unutmuştum.
Keyfi kaçmıştı bir kere.
'Ehmm, Eris-san?'
'Ne?'
Eris'in sesi her zamanki gibi çıkıyordu.
Dövüşümüzden sonra geçen hafta içerisinde
bu ikilinin ne yaptığını Ruijerd'den öğrendim.
Düşündüğüm gibi özel antrenman
yapıyorlarmış.
Şüphelerimin aksine ecchi bir şey yokmuş.
Daha güçlü olabilmek uğruna her gününü
kılıçla alıştırma yapmaya adamış.
Sonrasındaysa galiba Eris nihayet Ruijerd'e
bir kere olsun darbe indirebilmeyi başarmış.
Ruijerd'e bir darbe indirebilmek.
Bu normal bir şey değil.
Şuanki gidişata bakarsam benim asla
başaramayacağım bir şey.
Ruijerd'in dediğine göre o yegane darbeden
sonra fazla büyük görmeye başlamış kendini, bu sebepten Ruijerd-san beni maşa
olarak kullanmış ki aklı başına gelsin.
Ama bu nasıl olur.
Savaşçı gibi davranan bu lolicon şerafettin
kendi hatalarını düzeltmek için beni kullanmış demek.
Ama sonuç olarak her şey yerli yerinde
gibi.
Normalde hep kaybettiği Ruijerd'e karşı bir
darbe sonrasında havalarda gezen burnu, normalde hep hezimet çeken ben
tarafından merhametsizce kırılmış oldu.
Lakin.
Lakin hal böyle olsa da.
Maalesef iyi olmamış.
'Biraz sarılsam olur mu?'
Demeye kalmadan çoktan sarılmıştım
bile...Bu duyguyu iyi bilirim çünkü.
Sanki şimdiye kadar çabalayıp uğraştığın
her şey yüzüne çarpılmış gibi hissedersin, tam bir acizlik hissi.
Elbette biraz kendine gelmeli.
Kendine gelmeli ki bu büyük hatalarla
sonuçlanmasın.
Ama Eris bu aralar büyüme döneminde.
Özgüveninin böyle bir sille yemesi iyi bir
fikir mi bilmiyorum.
Bence başı dik bir şekilde güvenini
sağlamlaştırıp daha da güçlenmesi onun için daha iyi olacaktır.
Ve sonunda iyice yükseldiğinde kendi
hatalarını fark edip onları düzeltmeye çalışabilir.
'Eris geçen süre içerisinde iyice
güçlenmişsin.'
'Ne fark eder ki.Beni teselli etmene gerek
yok.Rudeus'a karşı kazanamayacağımı en başından beridir biliyordum.'
Eris suratında tatsız bir ifadeyle
somurtuyordu.
Hmm, şuan ne desem iyi olurdu acaba?
Böyle durumlara iyi gidecek fiyakalı
cümlelerim yok ne yazık ki.
Ruijerd de odaya dönmedi henüz.
Onun yüzünden burnu havalarda geziyordu,
bence yaptığını düzeltme işi onun olması gerek.
Bu burnu kıran ben olsam da.
Ama, eğer teselli etmekte başarılı olursam,
eminim benim hakkımdaki düşünceleri daha iyiye gidecektir.
Belki de kendini tamamen bana adar ve belki
ateşli dakikalar geçirip anın sarhoşluğuyla kör kütük dans ederiz.
Ruijerd belki de bunları öngörüp ikimizi
yalnız bırakmak istemiştir.
'Özgüvenini kaybetmemelisin.Ruijerd'e darbe
indirmeyi başardığını duydum.Bu muhteşem bir şey değil mi?'
Bunu derken yanına oturdum.
Ardından Eris'in vücut ağırlığı üzerime
çöktü.
Hafiften terinin kokusunu alabiliyordum.
Hoş bir koku.
Ama sakin olmalıyım.Centilmence
davranmalıyım...
'Hiç adil değilsin.Birden büyülü gözlere sahip
oluyorsun, ben elimden geleni yapsam da...'
Birden kaskatı kesildim.
Birden başımdan soğuk su dökülmüş gibi.
İçimdeki hin kurt kuyruğunu kıstırıp inine
döndü.
Ona verecek bir cevap bulamadım.
'....'
Ne diye bu kadar mutluysam artık.
Haklı.
Bu adil değil.
Hem de hiç.
Büyülü gözler sabah akşam çalışıp da elde
ettiğim bir güç değil.
Tamamen şans eseri elime geçmiş bir
yetenek.
Tüm yaptığım biraz yiyecek alıp varoşlarda
olanmaktı.
Tabi ondan sonra bir haftalık bir uyum
sürecim oldu.
Ama hepsi bu, öyle çok büyük bir güçlük
çekmedim.
Ve böylece, bu güçle, bir hafta içerisinde
Eris'e karşı üstün konuma geldim, Eris'se tüm zamanını kan ter içinde kalarak
çalışmalarına veriyordu, cidden ne diye bu kadar mutluysam.
'Üzgünüm.'
'Özür dileme.'
'...'
Dedikten sonra Eris suskun kaldı.
Benden ayrılmak istememesine rağmen.
Normalde olsam Eris'in kokusu ve vücut
ısısından şimdiye deliye dönmüştüm bile.
Ama bunlar aklıma gelmedi bile.
Suçumun cezasını öylece içten içe çekmeye
devam ettim.
Sanki Eris'in kokusu da vücut ısısı da beni
suçlamaya devam ediyordu.
Bu ağır atmosferde, gerekmedikçe büyülü
gözleri kullanmamaya karar verdim.
Böylesine kullanışlı yetenekler gelişimimin
önüne geçecek gibi.
Doğru.
Ruijerd'le dövüşümden anlamam gerekmiyor
muydu.
Önemli olan büyülü gözleri kullanmak için
farklı metodlar bulmak değil.
Önemli olan savaş gücümü artırabilmek.
Eğer büyülü gözleri kullanırsam eminim bu
beni daha güçlü kılar.
Ama bir gün muhakkak limitime ulaşacağım.
Eğer başka şeylere muhtaç olup da kendini
geliştirirsen sonucunu böyle ödersin.
Tehlikeli.
Neredeyse şu Hitogami'nin kötücül
planlarına düşüyordum.
Şüphesiz o herif yoksunluk içerisinde bir
hayat geçireyim istiyor.
Büyülü gözler, bunlar benim son kozum
olmalı.
Evet bundan sonra onları böyle
kullanacağım.
Kısım
7
O gece kendi kendime düşündüm.
Sonuç olarak okyanusu geçebilmek için
aklıma başka bir fikir gelmedi.
Acaba bir yerde hata mı yapıyorum diye
düşündüm.
Ama bu sefer her şey yolunda gidecek dedim.
Elime geçen tek şey büyülü gözler şimdilik.
Acaba bunlarla mı bir şey yapmam gerekecek?
Mesela kumar oynamak gibi mi?
Öyle dememe rağmen, Büyülü Kıta'da kumar
oynamak gibi eğlence türevleri yok.
Olsa olsa kavga eden iki kişi için bahis
yatırmak vardır.
Öyle para kazanmak da itimat edilmez.
Mesela Ruijerd'i dövüşçü olarak sokup cüzi
bir parayla bir sürü para kazanabilirdik.
Bunu yapmak aslında iyi bir fikir olabilir
ama kısa zamanda rakip sıkıntısı çekerdik eminim.
Humu, bunu bile düşünmeme rağmen işe yarar
bir şey gelmiyor aklıma.
Tüm bildiğim Hitogami'nin tavsiyesinden
önceki halime döndüğüm.
Bir açıdan koca bir hafta boşa gitmiş gibi
geliyor.
Amaçsızca bir haftayı çarçur ettik yani.
'Peki! Satıyorum.'
Ağzımla da dillendirdikten sonra, iyice
kararımı verdim.
Tam da iyi bir ana denk geldi, Ruijerd
ortalıkta görünmüyor.
Eris'se yatağın bir ucunda göbekdeliği
açıkta kalmış bir şekilde uyuyor.
Soğukalgınlığına yakalanmasın diye
battaniyeyi üzerine örtüyorum.
Beni durdurabilecek hiçbir şey yok artık.
Muhtemelen bu saatlerde varoşlarda açık bir
rehinci dükkanı bulurum.
Gecenin kuytu vakitlerinde şüpheli itemleri
alıp satan bir dükkan.
Elimde asamla birlikte handan çıkıverdim.
Handan üç adım atar atmaz.
'Gecenin bu saatinde nereye gidiyorsun?'
Ruijerd yoluma çıktı.
Handa değilse nerede bu diyordum ki, meğer
hemen yanıbaşımızdaymış.
Abooov, demek bu herif en başından bizi
dikizlemeyi planlıyormuş.
Acaba ne yalan uydursam?
'Ehmm, ecchi dükkanında ufaktan bir işim
olacaktı.'
'Peki asan bir kadını kucaklamak için
gerekli mi?'
'Ehhmm? Büyücü kılığında yapacağız,
anlarsın ya.'
Sessizlik.
Galiba biraz abarttım gibi.
'Satmayı mı düşünüyorsun?'
'Evet.'
Durumu o kadar harika tahmin etti ki itiraf
ediverdim.
'Bir kez daha soruyorum.Asanı satmayı mı
planlıyorsun?'
'Evet.Asanın malzemesi kaliteli, muhtemelen
iyi bir paraya satabilirim.'
'Sana onu sormuyorum.Elindeki şey senin
için önemli değil mi? Tıpkı bu kolye gibi.'
Ruijerd göğsündeki Roxy'nin kolyesini
çıkarıp gösterdi.
'Evet, aynı şekilde önemli.'
'Öyleyse, yine paraya ihtiyacın olduğunda
onu da mı satacaksın yani?'
'Eğer gerekirse.'
Ruijerde derin bir nefes aldı.
Acaba bağıracak mı?
Bana çocuklar dışında ne olursa olsun
sesini yükseltecek biriymiş gibi gelmemişti hiç.
'Hayat memat meselesi bile olsa, elimdeki
mızrağı asla bırakmazdım.'
Beklenen azar gelmedi.
Sadece iç geçirme gibi bir şey işittim.
'Ama bu oğlunun hatırası olduğundan, değil
mi?'
'Yanılıyorsun.Bu tamamen savaşçı ruhumdan
kaynaklanıyor.'
Savaşçı ruhu ha.
Söylediği şey fevkalade gelebilir, ama bu
okyanusu geçmene yetmez.
Ama Ruijerd'in gözlerindeki hüznü
okuyabiliyordum.
'Daha önce 3 seçeneğimiz olduğundan
bahsetmiştin.'
'Evet bahsettim.'
'Bunlar arasında aklım beni yanıltmıyorsa
asanı satmak yoktu.'
'Yoktu değil mi?'
Acaba yalan söyleyip söylemediğimi mi anlamaya
çalışıyor bilemedim.
Gerçi yalan söylemek istememiştim.
Çünkü asamı satmak yasaya uygun
yöntemlerden biri sonuçta.
'Hala güvenini kazanamadım mı?'
'Güven mi? Tabiki güveniyorum.'
'O halde neden benimle konuşmadın?'
Soruya karşın gözlerimi kaçırmakla yetinebildim.
Çünkü söylesem bile karşı çıkacağını
biliyordum.
Bu yüzden tartışmak istemedim.
Bu da bir diğer deyişle ona yeterince
güvenmediğimin kanıtı aslında.
'Kanımca, geçen sene içerisinde edindiğim
tecrübelerden aşikar.Görev almak, yahut diyelim ki labirente daldık, yine de
200 küçük yeşil sikke gibi bir meblağ öyle kolay kolay biriktirebileceğin bir
şey değil.'
Ruijerd bugün alışılmadık bir biçimde
gerçekçi konuşuyor.
Acaba yediği falan mı dokundu.
'Doğru yol bu bile olsa, aramıza soğukluk girmesine
sebep olacaksa bence bir anlamı olmaz.'
'Yani demek istediğin kaçakçılarla iş
yaparsak aramıza bir soğukluk girecek öyle mi?'
'Evet.Kaçakçılar Ruijerd-san'ın kendince
değerlerinden ötürü kötü diye nitelendirdiği adamlardan sonuçta.'
Kaçakçılık yapmak.
Taşıdıkları şeyler içerisinde köleler de
var.
Ve tabi bu dünyadaki en bilinen suç ne diye
sorsan ilk başta çocuk kaçırmak gelir.
Çünkü çocukları kandırıp kaçırması kolay.
Yani bu bildiğin çocukları kaçırıp satan
adamlarla suç ortağı olmak gibi bir şey.
'Rudeus.'
'Dinliyorum.'
'Bu sefer işler benim yüzümden bu hale
geldi.Eğer sadece ikiniz olsaydınız 200 küçük yeşil sikke toplamak gibi bir
derdiniz olmayacaktı.'
Buna kıyasla tabi başımıza başka türlü
şeyler gelebilirdi.
Sonuçta pek çok kez yanımızda Ruijerd'in
olması bizi kurtarmıştı.
'Savaşçı onurum bu meseleyi çözmen için
asanı satmana razı olmaz.'
Onurun buna razı olmaz desen bile.
'Asayı satarsak elimize bir sürü para
geçecek.Gereken ücreti ödeyip okyanusu geçebileceğiz.Kimse pişman olmayacak.Kimse
bir şeylere katlanmak zorunda olmayacak, elimizdeki en mantıklı çözüm bu ama,
öyle değil mi?'
'Eğer asanı satarsan kendimi hakir
göreceğim.Ayrıca Eris de bundan rahatsız olacak dile getirmese de.Partimize
soğukluk girmesinden kastın bu olmuyor mu zaten?'
Susup kaldım.
Gözlerim Ruijerd'in gözleriyle buluştu.
Dümdüz içime işler gibi bakıyorlardı.
'Bir kaçakçı bul.Ben de gözlerimi her ne
suç işliyorlarsa onlara karşın kapayayım.'
Ciddi bir suratla.
Büyük ihtimalle şuan kaçırılmakta olan
çocukların durumunu görmezden gelmeye azimle niyetlenerek.
Ve sırf ben asamı satmayayım diye.
Benim için.
Kendi prensiplerini benim için çiğniyor.
Böylesine bir kararı azmederek veriyorsa
eğer bir şey demek bana düşmez.
'Eğer şerefsizin birine denk gelir de dayanamayacak
gibi olursan demen yeterli.Merak etme her zaman bir çocuğu kurtarmaya zamanımız
var.'
Eğer Ruijerd böyle bir kararı verebildiyse
biz de işlerimizi zekice hallederiz olur biter.
Okyanusu geçmek için kaçakçılara itimat
edeceğiz.
Ama bu olan bitene kayıtsız kalacağımız
anlamına gelmesin.
Eğer Ruijerd dayanamazsa, biz de hunharca
onlara ihanet edip çocukları kurtarırız.
Kötüler her zaman vardır ve her zaman
kullanılmaya mahkumdurlar.
'O halde kaçakçılara bakınma rotasını
seçiyoruz.'
'Eh, böylesi daha iyi.'
'Bu süreçte birçok nahoş şeyle karşı
karşıya geleceksin, şimdiden bunun için özür dilerim.'
'Eh bu hepimiz için geçerli.'
Ruijerd'le tokalaştık.
Böylece ilk hamleyi ben yaptım ve aşk
savaşını kazandım.
Şaka şaka.
Kısım
8
Tabiki diğer gün her şeyi Eris'e anlattım.
Baya şaşırdı kaldı.
'Eh? Sen zaten varoşlara öyle birini bulup
konuşmak için gitmiyor muydun?'
Galiba o çoktan kaçakçı meselesini düşünmüş
bile.
Ya da daha doğrusu özel antrenmanları
sırasında Ruijerd'i bu konuda ikna etmeye çalışıyor olabilirmiş.
Cidden bu kızla ne yapacağız.
Eh, hal böyle olunca.
Partinin fikri bir olduğuna göre, bugünden
tezi yok kaçakçı buluyoruz.