19.06.2020
Kesişen Yollar Sahne 1
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Hitogamiden tavsiye aldığım günün
ertesi.
Bir tezgahtan yakitoriye benzer
şişlenmiş yiyecek aldım ve varoşlarda dolanmaya başladım.
Yanımda sadece aldığım bu şişler
vardı.
Şiş dediğim de midye benzeri
baharatlanmış bir yiyecek.
Bir kısmı da ne olduğunu
anlayamadığım bir çeşit deniz ürünüydü.
Bir tezgahtan yiyecek al dedin iyi
hoş da ne olacağını söylemedin ki.
Bu yüzden ben de taşıması en kolay
olanı aldım.
Geçen seferki meseleye çok fazla
kafa yormuştum.
Bir amatör yiyecek bir şeyler
pişirmeyi denese ancak başarısızlıkla sonuçlanır.
Eğer yine çok fazla kafa yorarsam,
ne yapacağımı kestiremediğim bir vaziyette takılıp kalırım.
Aynı denildiği gibi biraz yiyecek
aldım ve varoşlarda bir şeyler olsun diye dolanıyorum.
Akılsızca.
Aynı RPG'ler gibi.
Olmak üzere olan şey tamamen
tesadüf eseri.
Uzun uzadıya düşünmenin bir alemi
yok, sadece denilene uy ve akışına bırak.
Bu herif ilgisini çeken olaylardan
keyif alıyor.
Uzan uzadıya düşünmemse onun tam
istediği şey.
Eğer öylece dediğini yaparsam
ilginç falan bulmayacaktır.
Tam böyle düşünüp bir kaç dakikadır
etrafta dolanıyorken birdenbire fark ettim.
'Bir dakika? Aslında şuan olan tam
da tahmin ettiği şey değil mi zaten?'
Kandırıldığımı düşünüyordum.
Ama kurnazca kurduğu cümlelere
bakarsam, tamamen tahminlerine göre hareket ediyorum.
Düşününce fark ediliyor, o rahatsız
edici konuşma tarzı.
Sanki seni parmağında oynatıyormuş
gibi.
Onun asıl amacını anımsa.
İlk görüşmemizde hissettiklerimi.
Bir bildiğim varsa, o da ona
güvenmemem gerektiği.
Pekala, bu son kez onun planlarına
ayak uydurmam olacak.
Bu sefer onun tavsiyesine uyarken
ne olup bitiyor bekleyip göreceğim, ama gelecek sefer kesinlikle itaat etmek
yok.
Şimdi bile dediğini yapmak
istemiyorum ya, neyse.
Kısım 2
Varoşlarda yürümek.
Hem de yalnız.
Merak ediyorum acaba neden yalnız
olması gerekiyor.
Herhalde bu tavsiyenin ardındaki
tüm gerçek orada saklı.
Öyle bir gelişme ki Ruijerd ve Eris
yanımda olsa gerçekleşmeyecek.
Çok kafa yormaya gerek yok.
Erotik bir gelişme olsa hoşuma
giderdi, evet evet öyle olacağını umarak devam edeyim.
Ruijerd'le Eris'e bugün için ayrı
takılacağımızı söyledim.
Mevzu Eris olunca tabi tek başına
takılması tehlikeli olur o yüzden Ruijerd'den onu kollamasını istedim.
Şu sıralarda belki de sahilde
eğleniyorlardır.
'Bir dakika yav? Bu çıkıyorlarmış
gibi olmaz mı?'
Düşünce akışımı takip ederek
kumsalda iki insanın gölgesini hayal ettim.
Yo yo.
Olamaz.
Sa..sa..sa..sakin ol.
Yani Ruijerd ve Eris'ten
bahsediyoruz şimdi.
Öyle bir seks hikayesine
dönüşmesine imkan yok.
Çocuk bakıcılığı, aynen çocuk
bakıcılığı.
Ah!
Ama Ruijerd kaslı!
Eris ona bayağı saygı duyuyor hani!
Ayrıca son zamanlarda hepi topu bir
Sahip'e <The Owner> dönüştüm!
Cık, olamaz.
Ne diye endişeleniyorsam.
Poffff.
Sorun yok, değil mi Ruijerd-san.
Bu devamlı gördüğümüz netorare'ye
dönüşmeyecek, değil mi?
ꕥ Netorare: Sevgilinin veya karının senden çalınması durumu
Sorun yok, değil mi?
Burdan döndüğümde aranızda garip
bir samimiyet olmayacak, değil mi?
B..bak güveniyorum ha!
Şimdilik Ruijerd'e karşı ilk defa
dövüştüğümü kurguluyorum.
Yakın mesafe dövüştü gram şansım
yok.
Ondan kurtulmak için yapmam gereken
ilk şey alnındaki mücevhere karşın algılama mesafesinin 2 katı uzaklığa kaçmak
olacak.
Sonra onu yenmek için suyu kullan.
Suyun akışı ona engel olacaktır.
Cezasını çekmesi için onu suyla
imha etmeliyim.
Öylesine büyük miktarda bir su
büyüsü yapacağım ki okyanusun dibini boylayacak, mutlu son.
O ölene kadar dibe sürükleyeceğim.
Kehkehkeh.
Yanlış anlaşılmasın.
Ruijerd'e güveniyorum.
Amaaa, nasıl desem.
Bu şey gibi işte.
Aşk bir savaştır demezler mi hep?
Kısım 3
Varoşlar baya sakindi.
Normalde varoşlar deyince insanın
aklına kötülerin toplandığı yerler gelir.
Gerçekte, benim gibi pak,saf ve
çaresiz bir çocuk öyle bir yolda yürüyor olsa hemen çocuk kaçırıcıların gözüne
ilişirdi.
Sonuçta bu dünyada çocuk kaçırmak
en çok yapılan ve en fazla kar getiren suçlardan.
Biri beni kaçırmaya gelirse
ellerini ayaklarını kırar sonra bilgi koparmak için sorguya çekerim, üzerinde
kıymetli ne varsa alıp sonra da yetkililere teslim ederdim.
'Hehehe, küçük kız, benimle
gelirsen karnın doyana kadar yemeni sağlarım.'
Varoşlardan bir yerden öyle bir ses
duydum.
Birden kendimi bakınırken buldum.
Korkunç görünümlü suratı olan bir
adam duvara dayanmış oturan bir genç kızın kolunu çekiştiriyordu.
Anlaması gayet basit bir kurgu.
İlk hamleyi yapan kazanır.
Asamı hazırladım ve Taş Gülle'mi
pro bir boksçunun yumruğunun vereceği hasar seviyesinde ayarladım.
Sonrasında taş güllesini adamın
sırtına ateşledim.
Geçen sene içerisinde böyle ölçülü
olmakta bir hayli geliştirdim kendimi.
'Aahh?!'
Sırtını çevirir çevirmez bir tane
daha ateşledim.
Bu seferki azıcık daha kuvvetliydi.
'Hnnaaahh?!'
Baamm! Taş adamın suratının tam ortasına
geldi ve yüzünde çatırdama sesi çıkmışçasına güzel bir ses geldi.
Adam biçimsizce çırpındı, kendini
toparlamaya çalışırken yeri boylayıverdi.
Ölmüş olamaz.
Galiba kendimi tutarak iyi yaptım.
'İyi misiniz genç hanım?'
Elimden geldiğince ferahlatıcı bir
çehre takındım ve elimi kaçırılmak üzere olan kıza uzattım.
'O..Oaah??'
Karşımdaki ufak bir kızdı, biraz
riskli, siyah deri stilde bir kıyafet giyen.
Dizine kadar gelen botlar, deri bir
mini etek.
Köprücük kemikleri, kıvrımsız beli,
göbek deliği ve kalçaları...tüm cildi solgundu.
Ve son olarak en belirgin
özelliğiyse hacimli ve dalgalı mor saçları, keçininkini andıran boynuzlar.
Görür görmez anladım.
Bu bir sukkubus.
O bir kenara bir de küçük bir kız.
Şüphesiz benden de küçüktür.
Acaba bu elimden geleni yaptığım
için Hitogami'nin bana bir ödülü olabilir mi?
O herifin bazen böyle iyi yanları
olabiliyor demek ki.
Ama bu bir sukkubus olmamalı.
Çünkü bu dünyada sukkubus benzeri
varlıklar bir çeşit yaratık olarak sayılıyor.
Eğer yanlış hatırlamıyorsam daha
çok Begaritto Kıtası'nda yerleşim gösteren yaratıklar.(Labirentlerin olduğu
kıta)
Paul'un alışılagelmedik ciddi bir
suratla 'Ailemiz onlara karşı çaresiz.' dediğini hatırlıyorum.
Eminim gerçekte bir sukkubusla
karşı karşıya kalsam onun tekniklerine yenik düşer ve adım atacak dermanım
kalmazdı.
Sukkubuslar Greyrat'ların doğal
düşmanı.
Eh, bu bir yana dursun.
Şehrin ortasında hiç yaratık yoktu.
Diğer bir deyişle, o sukkubus falan
değil.
Muhtemelen sadece erotik elbiseler
giymiş şeytan ırkından bir kız olmalı.
'Aayhhh! Seni gerizekalı, ne yaptın
sen?? Ne yaptığına bir bak!'
Küçük kız tir tir titriyordu.
'B..bu adam... bu adam var ya...?!'
Öyle bir surat yaptı ki aklım
hayalim şaştı.
Ne yaptın sen? Sorumluluğu alacak
mısın, gibisinden bir surat.
'Ah, kusura bakma, bir tanıdık
mıydı?'
Diye sordum başımı yana yatırarak.
Yani az önceki durum normal bir
orta yaşlı adamın tanıdığı bir çocukla konuşurken takındığı surat ifadesi ve
konuşma tarzı değildi de.
Nasıl desem, bu daha çok azmış orta
yaşlı bir loliconun verdiği gibi bir histi.
Şu kızarmış suratına bak, bilincini
kaybetmesine rağmen iğrenç gülüşü kaybolmamış.
Kızı eve götürüp onu savurganca bir
sürü yemekle besleyip sıcak bir yatak verebilir, evet ama karışılığında tutkulu
bir gece isteyecekmiş gibi hani.
'Bu adam karnı aç olan bu kıza
yemek verecekti!!'
ꕥ Karakter kendisinden devamlı 'this one' diye bahsedecek ben de uygun geldiğince kullanmaya çalışacağım, çeviri yaptığım yerde kendisine warawa (妾) diye hitap ettiğini söylüyor, anlam olarak çocuk demekmiş ama samurai ailesinden kadınlar kullanırmış.Yani buradan bir çeşit soylu olduğunu anlatıyor.
Bir yerden gürültülü bir guruldama
sesi geldi.
Yani öyle bir gürültü ki yer
sarsılıyor sanırsın.
Tam ses bitecek gibiyken kızın
bacakları tutmaz oldu ve yere yığıldı.
'Hey...iyi misin?'
Çok da düşünmeden çömelip kızı
kaldırdım.
Böylesine haklı bir gerekçem varken
bir kıza dokunmayı esgeçemezdim.
Ama yanlış anlaşılmasın.
Kızı Hitogami'nin emirlerine uyarak
kurtarmaya geldim.
Az önceki orta yaşlı heriften
farklı olarak.
'Hıı?? Ahh? Bu kız tekrar dirileli
300 sene oldu.Kim derdi ki bu hallere düşsün? Laplace'ın bundan asla haberi
olmamalı!'
Birden garip bir monolog başladı.
Acaba bu kılıkla cosplay yapıyor
olabilir mi?
'Şi..Şimdilik bunları ye de kendine
gel.'
Hazırladığım şişlerin üçünü kızın
ağzına tıkıştırdım.
"Mogyumogyumogyu"
Şişleri kızın ağzına tıkıştırdığım
anda gözleri faltaşı gibi açıldı, gözleri öyleyken ağzıyla şişlenmiş
yiyecekleri yemeye devam etti.
Üstüne elimdeki diğer şişlere de
saldırdı.
Yanımda hala 12 şiş var diyordum ki
bir baktım 10 tanesi bir anda yok oluvermiş.
'Amanın! Bir sene ardından yemek
yemek...harika!'
Küçük kız enerjisini geri kazandı.
Olduğu yerden enerjik bir şekilde
sıçrayarak doğruldu ve ufak bir dönme hareketyile ayakta sabitlendi.
Görünen o ki çevikliği şaşırtıcı
derecede yüksek.
'Bu kız kurtuldu, kurtuldu! Sen!
Sayende, bu kız bir sene daha yaşayabilir!'
O noktada küçük kızın gözleri
sonunda benimkilerle buluştu.
Siyah ve morun karış kuruş olduğu
garip gözleri vardı.
Acaba bu da mı cosplay'in bir
parçası.
Ama bu dünyada henüz lensler icad
edilmemiştir ki.
Demek gözlerinin orijinal hali bu.
'Ah?'
Kızın gözleri birden daire çizmeye
başladı.
O anda gözünün rengi maviye
dönüştü.
Iiiyy iğrenç!!
!Uwaa! Uwaa! Nesin sen? Şaşırtıcı!
Tiksinç! Nedir bu, ne?! Fuahahaha! Bu kız bunu görmeyeli uzun zaman olmuştu!'
Yüzümü gördükten sonra küçük kız
ortalıkta enerjik bir şekilde zıplarken bunları söyledi.
Eh tabi şok geçirmiş olmalı.
Uzun zamandan beridir ilk defa biri
suratıma bakıp da tiksinç diyor.
Neyse, ben de onu tiksinç
bulmuştum.
Ödeştik o zaman.
'Öyle mi? Karnındayken ikizmişsiniz
ama biri doğmuş biri ölmüş ha?'
Ney?
Ne diyor bu yahu?
'Yo, öyle olduğunu sanmıyorum.'
'Cidden mi?'
'Evet.'
'Yine de muazzam büyü gücün!!
Laplace'tan bile fazla, biliyor muydun?'
Ney kiminkinden yüksekmiş?
'Her neyse! Adını söyle!'
'Rudeus Greyrat.'
'Pekala! Bu kıza Kishirika
Kishirisu derler! Yani ŞEYTAN DÜNYASININ YÜCE İMPARATORİÇESİ!'
Elleri belinde, basenlerini öne
çıkararak gururla göğsünü gerdi.
Birden gözlerimin önünde kalçalar
belirince refleks olmuş yaladım.
Hmm, biraz kokuşmuş ama tatlı.
'Ayyhh! Ne yapıyorsun be!? Pislik!'
Küçük kız bacaklarını birbirine
perçinlerken bana dik dik baktı ve onları ovmaya başladı.
Demek öyle ha.
Şeytan Dünyası'nın Yüce
İmparatoriçesi, Kishirika Kishirisu.
Bu adı ben bile duydum.
Büyük İnsan-Şeytan Savaşı'nda
şeytan ırkına liderlik edip savaşan ve kolayca hezimete uğratılan Ölümsüz
Şeytan İmparatoriçesi.
Acaba hakikisi bu mu?
Hitogami'nin tavsiyelerini
dinledim, işte burdayım.
Cidden hakiki Yüce Şeytan
İmparatoriçesi olma ihtimali var.
Ama yine de, hakiki Şeytan
İmparatoriçesi Büyülü Kıta'nın böylesine ücra bir yerinde üstüne üstün bir de
açlıktan kırılacak bir durumda olabilir mi?
Neresinden bakarsam bakayım, kulağa
pek mümkün gelmiyor.
Doğru.
Herhalde bu Büyülü Kıta'daki
çocukların oynarken kendilerini geçmişteki büyük insanların yerine koyması gibi
bir şey.
Ve özellikle popüler olacak tabiki
Demon-God Laplace olurdu.
Gerçeği biliyorum, o herif sinsi
piçin biri olsa da popüler.
Savaşı kaybetmiş olsa bile, Büyülü
Kıta'yı hükmü altına aldı, şeytan ırkını bir araya getirdi, onlara statü kazandırdı
ve barış hakim oldu.
Şeytan ırkının geçmişindeki en
büyük adam, öyle anlatılagelir.
Çocukların genelde oynarken
büründükleri roller Laplace'ın hikayesine ait.
Özellikle ölümsüz Şeytan lordu'yla
savaştığı kısım, Rüzgar Limanı'na gelene dek defalarca kez gördüğüm bir oyun.
Yüce Şeytan İmparatoriçesi
Kishirika da büyük biri her ne kadar öyle diyemesem de.
Ama muhtemelen o daha eski bir
dönemden olduğundan onun uydurma oyunları oynanmıyor.
Bu ufaklık Yüce Şeytan
İmparatoriçesi'nin tutkulu bir hayranı olmalı, galiba oynayacak arkadaşı yok, o
yüzden varoşlarda bir başına oynuyor.
Böyle düşünmek daha zekice olacak
gibi.
Hmm.
Bir başına olmak yalnız
hissettiriyor değil mi?
Peki o zaman, suyuna gideyim ben
de.
'Amanın! Lütfen bağışlayın
Majesteleri!'
Abartılı bir rolle başladım ve bir
uşak gibi tek bacağımın üstüne eğildim.
'O? Oh! Aferin aferin! Biz hep
böyle bir karşılık bekliyorduk zaten! Günümüz gençliğinde görgü falan
kalmamış!'
ꕥ Şuandan itibaren 'this one' ı bize çeviriyorum en azından saygıyadeğer olsun bu kız demek saçma geliyor.
Evet, evet, Kishirika mutlu mesut
başını salladı.
Evet, evet.
Öyle, eminim senle biri oynasın
istemişsindir hep.
'Lütfen kabalığımı mazur görün,
tekrar dirildiğinizi bilmiyordum o yüzden tavırlarım küstahça olmuş olabilir!'
'Sorun değil.Sen bizim hayatımızı
kurtardın.Ne arzu edersen dileyebilirsin.'
Hayatını mı kurtardım...Sadece
açken biraz yemek verdim, değil mi?
'Ehmm? O zaman çok zengin olmak
istiyorum.'
'Budala! Bizim ne kadar meteliksiz
olduğumuzu görmüyor musun!'
Ne arzu edersen dememiş miydin?
Ha anladım bu öyle bir kurgu.
Eğer şimdi para istersem ileride
bir bölümde geri ödemek zorunda kalacağım.
'O zaman, dünyanın yarısı benim
olsun.'
'Neyy! Dünyanın yarısı mı dedin!
Çok büyük! Ama yarım gönüllüce.Niye sadece yarısı?'
'Eh, erkeklere ihtiyacım
olmadığından.'
Ah, nalet olsun gerçek amacımı
belli ettim.
Küçük bir kıza böyle şeyler dememem
gerekirdi.
'Demek öyle, şimdi anladık.Daha çok
genç olmana rağmen şehvet düşkünüsün demek.Ama üzgünüz.Aslına bakarsan, daha
dünyayı ele geçirmedik.'
Eh, Kishirika'nın önderliğindeki
tüm savaşlar şeytan ırkının mağlubiyetiyle sonuçlandı tabi.
'O zaman, senin bedenin de
olur.Bana vücudunla öde.'
'Ah? Bu vücutla mı? Bu yaşınla bile
şehvanisin ha, şimdi böyleysen kim bilir ileride ne olursun.'
'Haha, tabiki bu bir şa...'
Bir şaka, diyecektim ki Kishirika
ellerini mini eteğine götürdü.
'Neyse, elden bir şey
gelmez.Yeniden dirildiğimizden beri ilk tecrübemiz olacak, hassas davran olur
mu?'
Kishirika'nın yanaklarının rengi
değişmeye başladı mini eteğindeki düğmeleri çözerken.
He? Ciddi misin sen?
Şaka yapmıştım sadece...
Yo, ama bu atmosfer öyle şakaydı
deyip geçiştirebileceğin cinsten değil.
Bu artık küçük kız soyunurken
özenle şükranlarımı sunmam gereken an, ardından anın tadını çıkarırken sayın
majestelerini kibarca reddedip işleri doğru yola sokmam gerek.
'Ah, ama dur, ne yazık ki
yapamayız.'
Lakin Kishirika durdu.
Durma, birazcık daha ve her şey
apaçık ortada olacaktı.
'Bu sefer nişanlımız da
burada.Kusrumuza bakma, ama vücudumuzu sana sunamayız.'
İndirdiği mini eteğini yukarı
çekti.
Temiz kalbiyle oynanmış bir erkek
gibi hissediyorum resmen.
Para olmaz dünya olmaz vücudu
olmaz.
'E o zaman ne verebilirsin?'
'Budala, Yüce Şeytan
İmparatoriçesi'nin bahşedebileceği şey dersen akla ilk büyülü gözler gelir!'
Kısım 3
Büyülü gözler...
Büyülü gözler ha.
Acaba öyle bir şey mi?
Sanki bu dünyadaki kahramanların
tarzından biraz farklı.
Aklıma gelmişken, Ghyslaine'in
gözlerinden biri büyülüydü değil mi?
Ama büyülü gözler...
'Büyülü gözler deyince <Birinin
yaşam çizgilerini görüp onları keserek öldürebilme> tarzında gözlerden mi
bahsediyoruz?'
ꕥ Shingetsutan Tsukihime göndermesi, başkarakter Shiki Tohno'nun sahip olduğu özellik, hançerle gördüğü çizgilere kesik atabilirse rakibin öldürüyor.
'Korkunç!! O neymiş öyle! Bizim
öyle tüyler ürpertici yeteneklerimiz yok!'
Öyle değilmiş demekki.
Onun dışında bildiğim tek
büyülü gözler ona bakıldığında seni taşa çevirenler.
Ya da gözlerinden ışın fışkırmasını
sağlayan, veya lazer çıkmasına sebep olanlar, ama bunlar muhtemelen büyülü
gözler arasında sayılmıyor.
'Cidden öyle tehlikeli bir şey
istiyor musun? Birine karşı büyük bir kinin falan mı var?'
'Yoo, ondan değil.'
'İntikam hiç bir şeye çare
değil.Biz iki kere ölmemize rağmen bizi öldürenlere karşı kin tutmadık.Birine
karşı kinlenirsen, o kin seni bağlayan zincir olur.Sonrasında da İnsan-Şeytan
savaşı gibi hadiseler vuku bulur.'
Küçük bir kız tarafından vaaza
çekilmekteydim.
Yani özellikle vampirleri ortadan
ikiye ayırmak gibi bir derdim yok benim, aslında böyle öğütlere hiç gerek yok.
ꕥ Az önce bahsi geçen animeye gönderme var yine.Baş kötüler vampir olduğu için.
'Aslına bakarsan, büyülü gözler
hakkında pek bir şey bilmiyorum.Ne tür gözler var mesela?'
'Humu.Daha yeni dirildik, o yüzden
henüz önemli güce sahip olanlar veremeyiz, ama Büyü gücü gözleri, Ayırt edici
gözler, X ışını gözleri, Durugörü,Sağgörü ve Büyü emen gözler buralarda meşhur
olanlar.'
Yani öyle isimleriyle sayman çok
yardımcı oldu he.
'Hepsini tek tek anlatamaz mısın?'
'Umu? Bilmiyor musun? Cidden
günümüz gençleri hiç çalışmıyor demek ki.'
Bunu dedikten sonra Kishirika uzun
bir müddet detaylarıyla anlattı.
<Büyü Gücü Gözleri>
Bu gözler büyü gücünü doğrudan
görebilmeni sağlar.
En popüler olanı, 10.000 kişiden
birinde var.
<Ayırt Edici Gözler>
Bir şeye baktığında o nesnenin
özelliklerini görebilirsin.
Ama sadece bizim bildiğimiz
nesneler için geçerli.Bizim bilmediğimiz şeylerde 'bilinmiyor' diye çıkar.
<X ışını Gözleri>
Bakmanla duvarların ötesini
görebilirsin.
Ama canlı varlıklarda ve yoğun
büyünün hakim olduğu yerlerde işe yaramaz.
İstersen arzu ettiğin tüm kızları
çıplak görebilirsin, tam da senin gibi azgın şahıslara göre.
<Durugörü>
Uzakları görebilmeni sağlar.Odaklanma
noktasını kontrol etmesi zordur.
Ayrıca sadece görmeni sağlayıp
herhangi bir şekilde etki edemediğinden pek tavsiye edilmez.
<Sağgörü>
Bu göz kısa bir müddet de olsa
geleceği önceden görmeni sağlar.
Bunun da odak noktasını ayarlamak
baya zordur.
Ama tavsiye edilir.
<Büyü Emen Gözler>
Büyü gücünü emebilen gözler.Senin
de büyü gücünü emdiğinden pek tavsiye edildiği söylenemez.
Kishirika büyülü gözler konusuna
baya hakimdi.
Merak ediyorum acaba böyle şeyleri
nerede öğreniyor.
Belki ebeveynleri bu konuda uzman
falandır.
Yoksa Büyülü Gözler Ansiklopedisi
adında bir kitap mı var?
'O zaman 2 tane seçelim de iki
gözüm de büyülü olsun.'
'Hemencecik ikisini de istemek,
şaşırtıcı derecede açgözlüsün biliyor muydun?'
'Al, yemeğin geri kalanı da burada.'
Kalan 2 parça şişi de uzattım,
Kishirika kocaman bir gülümsemeyle uzattığımı aldı.
'Yaşasın...mogumogu.İkisini birden
yapabiliriz sorun olmaz bizim için ama pek önermiyoruz.'
'Nedenmiş?'
'Eğer onlar yüzünden normalde
olduğu gibi göremezsen başına iş almış olursun, genelde görüş alanını bir göz
bandı ile kapatırsın.Eğer ikisini de kapatırsan göremezsin.'
'Ah doğru ya, tanıdığım birinde
öyle bir şey görmüştüm.'
Ghyslaine de göz bandı
kullanıyordu.
Demek Ghyslaine'in de gözü büyülü
bir gözmüş.
'Eğer birkaç yüzyıldır yaşıyor
olsaydın belki kontrol edebilirdin, ama senin gibi bir çocuğa ikisini birden
vermemiz seni çıldırtır.'
Kafayı mı yerim, heh?
Sonuç olarak zihne bir çeşit yük
olacak doğru.
Tüylerim diken diken oldu bak
şimdi.
'O zaman ikisine birden almaktan
vazgeçtim.'
'En iyisini yaparsın.Peki ne
istiyorsun? Biz sağgörü almandan yanayız.'
Büyülü gözler he, ikisine birden
alabilseydim çok güzel olurdu.
Büyü Gücü Gözleri biraz israf olur
gibime geliyor.
Zaten bir sürü insanda varmış.
Ama beklenmedik bir şekilde işe
yarayabilirdi.
Ayırt Edici Gözlere ihtiyacım
olduğunu sanmıyorum.
Daha önce bir şeyi bilmiyorum diye
hiç başım derde girmedi.
Üstelik Yüce Şeytan
İmparatoriçe'mizin bilmediği şeyleri bilmiyormuş.
Şimdiden en ihtiyacım olduğu
zamanlarda beni yarı yolda bıraktığını hayal edebiliyorum.
X ışını gözlerine de ihtiyacım
olduğu söylenemez.
Kontrol edene dek Ruijerd'i de
devamlı çıplak göreceğim aşikar.
Durugörü hoş olabilir aslında,
yararlı.
Ama an itibariyle ihtiyacım
olduğunu sanmıyorum.
Eğer şimdi almış olsam Eris'le
Ruijerd ne alemde görebilirdim, ama eminim alışılageldik Eris'in kavgaya
tutuştuğu Ruijerd'inse mani olmaya çalıştığı bir sahne karşıma çıkardı.
Sağgörü ise...Hmm, hakikaten bu
güzel bir seçim olabilir.
Şuanki halimle Ruijerd ve Eris'e
karşı yakın mesafe dövüşte kazanamam.
Bu dünyadaki canlılar hayli çevik.
Eğer geleceği bir dakika öncesinden
görebilsem, bu benim için muazzam bir avantaj olurdu.
Büyü Emen Gözler'den zaten
bahsetmiyorum bile.
Bir büyücü olarak tüm avantajımı mahveder.
Ama tabi büyülü gözler hakkında bu
kadar şey öğrenebildiğim için sevindim.
Birden yeteneklerimin devredışı
kalmasıyla panikleyip kendimi tehlikeye atabilirdim.
Eğer iyice kafa yorup düşünürsem,
hepsi tamamen nasıl kullanıldıklarına bağlı.
Eh, hangisi olsa kardır.
Zaten oyun icabı yapıyoruz ya.
'O zaman ben tavsiyene uyuyorum.'
'Emin misin? İnsanların çoğu
tavsiye ettiğimizden farklısını seçtiler.Hepsi de <Biraz daha geleceği
görmek ne gibi bir işime yarayabilir ki?> dedi.'
'Bir saniye bile önceden geleceği
görebilirsen dünyayı kontrol edebilirsin.'
Dememe rağmen bu dünyadaki kılıç
ustaları çok hızlı.
Bir saniye önceden ne olacağını
görsen dahi muhtemelen kaybedersin.
Bir de şu [Işık Kılıcı] denen şey
var.
'X ışını gözlerini istemediğine emin
misin? Tüm kızları çıplak görebilirsin diyorum.'
Bu ufaklık, hiç anlamıyor.
Elbette sadece sokakta yürümekle
etrafındaki güzellikleri, genç kadınları çıplak görmek heyecan verici olurdu.
Ama zaten sorun burada.
Çabucak sıkıcı hale gelirdi.
Aksine, elbiseleri bir bir çıkarma
süreci ve altındakinin nasıl bir şey olacağını hayal etmek, işte asıl zevk
budur.
Çadırı diken pocchi elbiseleri
görmeden aynı hazzı yaşayamacak yani anladın mı?
'Peki peki, o zaman iki dakika
dikkatini bana ver.'
'Tamam.'
'Başlıyorum, hazır mısın?'
Kishirika birden parmaklarını sağ
gözüme batırdı.
Tabir edilemez bir acı hissettim.
'Aaaaa???? Aaaaa!!!'
Bir şey düşünemeden kaçmayı
denedim.
Fakat, Kishirika'nın saçları beni
yakaladı ve kaçmama mani oldu.
Şaşırtıcı derecede güçlü.
Aahh aahhh aahhh aahhh!
'Aa? Aaa?! Ne..ne yaptığını
sanıyorsun sen velet?!'
'Kapa çeneni, erkek adam değil
misin sen? Sık dişini biraz.'
Parmaklarıyla göz çukurumda sanki
bir şeyi zımparalarmışçasına bir hisle bir şeyleri kurcalıyordu.
Bir süre geçtikten sonra oynadığı
her neyse tamamen dışarı çekti.
Ve o gözümdeki görme yetimi tamamen
kaybettim.
'Sağgörü gözünün rengi kendi göz
renginden biraz farklıdır ama uzaktan bakılınca fark edilmez.'
'Manyak! Şakasına bile olsa hayatta
yapıp yapmaman gereken şeyler var!'
'Biz Yüce Şeytan
İmparatoriçesi'yiz, oyun olsun diye kimseye büyülü gözleri bahşetmeyiz.'
Hassiktir, gözüm, gözüme ne oldu
böyle??
Ah??? He?
Görebiliyorum.
Gördüğüm şeyler çiftleşti ama en
azından görebiliyorum.
Bu da ne, iğrenç bir his.
'Gözündeki sihir gücünü nasıl
kullandığına bağlı tamamen, ama yapman gereken sihir akışını olabildiğince
inceltmek.Eh, elinden geleni yap ve düzgün kullanabilmek için çalış.'
'Ehm? Ne demek istiyorsun?'
'Dediğimiz gibi sana kalmış.'
Tamamen kafası karışık ben ve
karşımda vaziyetten memnun Kishirika.
Onun kafasını salladığına dair bir
sürü ardışık görüntü görüyorum.
Ama ardışık görüntülere rağmen onun
silüeti daha belirgin.
Bu da neyin nesi, iğrenç.
'Pekala her şey yolunda gibi doğru düzgün
görebildiğine göre.Artık gitme vaktimiz geldi.Bizim Badigardi'yi bulmamız
gerek.Yemeğe gelirsek, sanırım karşılığını fazlasıyla ödedik.'
Bunu demesi üzerine Kishirika bir
damın üzerine sıçradı.
'O halde görüşürüz Rudeus! Başın
yine belaya düşerse bizden yardım isteyebilirsin! Fahahahahahaha! Fahahahah!
Fahahahahafuagahogeho??!'
Arkasında yankılar bırakarak
kahkaha ata ata kayboldu.
Bense öylesine boş boş bakakaldım.
Eh?
Yani gerçek miymiş?
Böylece [Sağgörü] gözüne sahip
oldum.
Kısım 4
--Orta Yaşlı Adamın Bakış Açısından--
'Ahh, başım ağrıyor.'
Dün çok içtim.
Uzun bir işin ilk parçasını
bitirdim, ardından iş arkadaşlarımla partiye gittik.
Sabaha kadar içtik.
Öyle bir içtik ki dükkandaki tüm
mal bitecek sandık.
Sonraaa, doğru sonrasını
hatırlamıyorum.
Dükkandan çıktıktan sonraki tüm
anılarım belli belirsiz.
Yanlış hatırlamıyorsam kestirme
olsun diye varoşlardan birine girmiştim.
Ah doğru.
Sonra orada oturan küçük bir kıza
denk geldim.
Biraz konuşunca bana aç olduğunu
söyledi.
Keyfim yerinde olduğundan onu eve
davet ettim.
Karım şimdiye kahvaltı
hazırlamıştır diyerek.
Maalesef ağzımda hala içkiden kalan
mayhoş bir tat olduğundan ben pek yiyemeyecektim.
Eğer hanımın hazırladığı yemeği
yemezsem sinirleniyor.
Eğer bu kız yerse, muhtemelen
sinirlenmekten vazgeçer.
Sarhoş halimle bu fikir fevkalade
gelmişti.
Ve, o andan itibaren ne oldu bitti
hatırlamıyorum.
Galiba bayılana kadar içtim.
Cüzdanım nerede? Heh, buradaymış.
En azından üstümdekiler çalınmamış.
Gökyüzüne bakınca, güneş hala
tepedeymiş.
Eh, sonuçta bu şehirde baya bilinen
biriyim.
Yani bu korkunç suratı görüp de kim
olduğumu anlamayacak biri olmamalı.
Üstelik dün bir geminin yapımı yeni
bitti, şehirdeki herkesin haberi vardır.
Elbette ilk yolculuk
kutlamalarından haberdardırlar.
O yüzden eminim böylece huzur
içinde uyuyayım diye kimse kılıma dokunmamıştır.
'Bir dakika yav, saat te öğlen
olmamış mı? Obaa? Hanım baya celallenecek!'
Tersaneci Lonca Şefi Bakkasu
Randasu akşamdan kalma baş ağrısıyla kafasını tutarak yoldan koştura koştura
eve gitmeye başladı.