19.06.2020
Kılık Değiştirme ve Sızma
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Rikarisu Şehri.
Büyülü Kıta'nın Üç Büyük Şehri'nden biri.
Şeytan Dünyası'nın Yüce İmparatoriçesi
Kishirika Kishirisu'nun Büyük İnsan-Şeytan Savaşı'nda karargah olarak
kullandığı şehir.
Diğer adıyla Eski Kishirisu Kalesi.
Bu şehri görenlerin şaşırdığı ilk şey
şehrin konumu.
O kadar yer varken, koca bir yanardağ
ağzının tam merkezine inşa edilmiş.
Yanardağın ağzı dolayısıyla doğal bir sur
mahiyetinde, düşman ne kadar saldırırsa saldırsın düşmeyecek bir sur.
Şu an bile kendiliğinden oluşmuş bu bariyer
burayı yaratıkların işgalinden koruyor.
Şehrin merkezinde kısmen harap olmuş
Kishirisu Kalesi bulunuyor.
Bu kale Laplace Savaşı döneminde yıkılmış.
Hala gururla o çağın Şeytan Lordu
Kishirika'nın birlikleriyle Demon-God Laplace'ın arasında geçen savaşın
izlerini taşıyor.
Hakikaten güven aşılayan dış duvarlarıyla
ve şanlı geçmişinin gölgesinde kalmış siyah altından bir kale.
Bu iki simge Yüce Şeytan İmparatoriçesi'nin
otoritesinin ve Şeytan ırkının mücadelelerinin destanını anlatmaya devam
ediyor.
Rikarisu şehri her tarafı tarih kokan,
şerefli bir şehir.
Ve son olarak, seyahat edenler bu şehrin
asıl güzelliğini görebilmek için geceyi beklemek zorunda.
- Maceracı Kanlı Kont'un
[Dünyayı Dolaşmak] adlı kitabından alıntıdır.
Kısım
2
Bunlar Rikarisu şehri hakkında bildiklerim.
Şehrin üç girişi var.
Yanardağın ağzındaki açıklık bunlardan
birisi.
Yanardağın ağzı oldukça yüksek, uçamadığın
sürece diğer girişlerden girmek bir hayli güç.
İkinci girişin iki muhafızı var.
Diğer bir deyişle bu şehrin güvenliği
bayağı katı.
Ruijerd'e bakıyorum.
'Ne yapalım?'
Migurd Köyü'ndeki konuşmamızı hatırladım.
'Ruijerd-san.Bu şehir mi? Bizi içeri
alırlar değil mi?'
'Daha önce hiç girmedim.Beni hep
kovaladılar.'
İnsan ırkı bir yana dursun, Supard ırkı
cidden bayağı nefret ediliyor.
Bu kin şu anki haliyle genetikliğe ulaşmış
diyebilirim.
Eris'in tepkisini gördükten sonra iyice
anlamıştım bunu.
Bunun Büyülü Kıta'da sorun olmayacağını
düşünmüştüm ama pek de öyle görünmüyor.
'Bu arada, her seferinde seni öylece kovalıyorlar
mı?'
'İlkin ben şehre yanaştığımda muhafızlar
bağırmaya başlıyor, çok geçmeden koca bir grup maceracı kitlesi koşarak üzerime
geliyor.'
Olayların akışı kelimeleriyle birlikte
kafamda canlanıyordu, muhafızların 'Dur!' demesinden sayıca kalabalık kaslı
adamların koşarak saldırıya geçmesine kadar hepsi.
'O halde kılık değişikliği yapmamız iyi
olacak gibi.'
Bunu dememin ardından Ruijerd somurtkan bir
suratla bana baktı.
'Kılık değişikliği derken?'
Galiba bu fikrimde hoşuna gitmeyen bir
şeyler var.
'Lütfen biraz sakinleş.İlk olarak şehre
girmemiz gerek.'
'O değil, kılık değiştirmek de ne?'
'He?'
Demek bilmediği şey kılık değişikliğiymiş.
Galiba kültür farklılığının getirdiği bir
şey.
Yo, zaten böyle bir şeyi bilseydi şehre
girmek gibi bir problemi de olmazdı.
'Kılık değişikliği dediğim, kimliğini
saklamak için dış görünüşünü değiştirmen demek.'
'Ha? Peki nasıl öyle bir şeyi yapıyorsun
ki?'
'Bir bakayım.İlk olarak suratını saklamamız
gerek.'
Şimdilik ellerimi yere koyarak oturdum ve
büyü gücümü ellerimde toplamaya başladım.
Kısım
3
'Durun!'
Şehrin girişinde konumlanmış askerler
vardı.
Arsız görünümlü domuz suratlı bir adam ve
katı duruşlu yılan kafalı bir diğeri.
'Kimsiniz! Niye geldiniz!'
Yılan adam belindeki kılıcı tutarak bize
kimliğimizi sordu.
Domuz suratlı adam ahlaksız bir ifadeyle
Eris'i süzüyordu.
Bu domuz suratlı herif lolicon ibnenin teki
mi yoksa? Görünüşe göre iyi geçineceğiz.
'Biz seyahatçileriz.'
Tam plana göre, en önde ben duruyordum.
'Maceracı mısınız?'
'He? Hayır değiliz.Biz sadece
seyahatçileriz.'
Neredeyse hemencecik evet diyecektim, ama
tabi bunu kanıtlayan bir şey yok elimizde.
Bu yaşta Eris'le beraber Maceracılar
Loncası'na katılmak istiyoruz desek aslında garip olmazdı.
'Peki ya şu adam? Şüpheli bir tipe
benziyor.'
Ruijerd topraktan yapmış olduğum yüzünü
kaplayan kaskla suratını gizliyordu.
Mızrağını elbise parçası ile örttük ki
asaya benzesin.
Şüpheli.
Her neyse, yine de Supard ırkı görünümünden
iyidir.
'O benim ağabeyim.Garip bir maceracının
kaskını giymek istedi, ama bir daha çıkaramadı.'
Belki şehirde kaskı zorla çıkarmaya
çalışanlar olur ama eh işte.
'Hahhaha! Amma gerizekalıymış! Durum
öyleyse elden bir şey gelmez.Alet edevat satan kadına bir sorun, eminim işinize
yarayacak bir şey bulur size.'
Yılan kafalı adam gülerek bir adım geri
attı.
O kadar da temkinli oldukları söylenemez.
Japonya'da tüm kafayı kaplayan kask giyen
bir adam olsa, görevliler bir hayli şüphelenirdi.
Acaba çocuklarla birlikte olduğu için mi
böyle?
Aksi halde böylesine kask giymiş biri kesin
şüpheli olarak kafasına kazınırdı.
'Bu arada, şehirde çalışabileceğimiz bir
yer var mı?'
'Çalışacak yer mi? Diyelim ki var, ne
yapacaksın?'
'Ağabeyimin kaskını çıkarmak istediğimizde
para talep ederler de ödeyemezsek çok acınası olurdu, onu ödeyebilmemiz için iş
lazım.'
Yılan kafalı adam kendi kendine söylendi,
'Doğru ya, o yaşlı cadı böyle bir şey isteyebilir.'
Alet edevat dükkanı baya karlı bir meslek
olmalı.
Eh, bizimle bir ilgisi yok.
'O halde Maceracılar Loncası'nı deneyin
derim.Eğer o yere giderseniz, sermayesi olmadan dışarıdan gelenler bile günlük
masraflarını çıkarabilirler.'
'Anladım.'
'Maceracılar Loncası dümdüz ileride.Büyük
bir bina, yani hemen fark edersiniz.'
'Çok teşekkür ederim.'
'Eğer Maceracılar Loncası'na kaydınızı
yaptırırsanız han masrafları da daha ucuza patlar.Bir iş yapacak olun veya
olmayın, kaydolmanız sizin için herhalükarda daha iyi.'
Münasip bir şekilde başımı sallayıp kapıdan
içeri girdim.
Sonrasında durdum.
'Aklıma gelmişken, bu şehrin korunması hep
böyle sıkı mıdır?'
'Yo, son zamanlarda sanırım [Ölü Son]
yakınlarda görülmüş.O yüzden temkinli olmamız gerek.'
'O da ne! Kulağa korkunç geliyor?!'
'Tabi, haklısın, ben de çabucak başka
yerlere gitmesi için dua ediyorum.'
'Eğer onunla karşılaşırsan sonun yakındır,
o yüzden Ölü Son.'
Korkunç bir ad.
Şüphesiz çok korkunç bir canavar olmalı.
Kısım
4
Şehre girdikten sonra.
Roa'dan biraz daha cansız bir şehir
gözlerimizin önünde uzanıyordu.
Fakat, sanki buna benzer bir düzeni başka
bir yerde de görmüştüm.
Şehrin girişinin hemen yanında hanlarla yan
yana tüccarlar, ahırlar ve envai çeşit dükkanlar dizilmişti.
'Hadi bakalım, maceracılar he?'
Onlar hakkında tüm duyduklarımı bir araya
getirirsem, maceracılar aşağı yukarı şirketlerin sevk edilen elemanları gibi.
Çeşit çeşit insanlar iş aramak için
Maceracılar Loncası'na gidiyor ve orada tamamladıkları görevlerle statülerini
yükseltiyorlar.
İnsanlar Maceracılar Loncası'nın verdiği
görevlere vazife diyorlar.
Kabiliyetlerinden emin maceracılar işi
halletmek için yola çıkıyorlar.
'Para kazanabilir miyiz bilmiyorum ama,
şimdiden kaydolsak nasıl olur? Görünen o ki kimliğimizi kanıtlacayak bir şeyler
isteyecekler bizden, ne dersin Eris?'
'Maceracı mı! İsterim! Yapalım!'
Eris'in ışıldayan gözlerini fark etmedim
değil.
Aklıma gelmişken, Eris Ghyslaine'in sayısız
maceracı olduğu günlerin anısını dinlemişti.
Hayret doğrusu, meğer hep bir maceracı
olmayı arzuluyormuş gibi.
'Ruijerd-san, peki sen maceracı mısın?'
'Hayır, ben daha önce hiç Maceracılar
Loncası bulunduracak kadar büyük bir şehre alınmadım.'
Anladım.
Şimdi anlıyorum, Maceracılar Loncası sadece
büyük şehirlerde bulunuyor.
'Eh, eğer öyleyse gitmemiz daha iyi olur
galiba?'
Kafamda yavaş yavaş planları kurguluyorum.
Sonuçta o ağır kaskı devamlı giymesini
bekleyemezsiniz.
Eğer devamlı yüzünü saklamak zorunda
kalacaksa, Supard ırkının kötü namını asla temizleyemez.
Keşke büyük bir şey başarıp hemencecik bunu
bir Supard'ın yaptığını duyurabilsek!
Öylesine bir gidişat olsa ne güzel olurdu,
ama söylenenlere göre maceracılar için tüm düşük seviye görevler şehrin içinde.
Aslına bakarsanız hemen büyük bir şey
yapmaya kalkışmak yerine şehrin içerisinde dolanıp bir sürü bu küçük
görevlerden yapsak, insanlar bakış açısını daha etkin değiştirebiliriz.
Tabi yeterince iyi yaparsanız, Supard'a
olan güven şehrin içerisinde yayılacak ve artacak.
Ruijerd'in karakterinde bir sorun yok.
Birden şehri güçlü bir yaratıktan kurtarsa,
belki iyi bile karşılanır!
Hatta bahsi gelmişken, kayıp bir çocuğu
kurtarması, öyle bir sahne de işimize yarayabilir.
Migurd köyü buna en güzel örnek.
Yaratıkları yok etmek yerine sanırım
insanları kurtarmaya odaklansak daha iyi olacak.
Önyargısı olmayan insanlarla irtibata
geçmeli.
İş sadece Ruijerd'in karakteriyle
çözülseydi, bu kadar uğraşmamıza gerek bile olmazdı.
Lakin insanları kurtarmak için bu kask pek
hoş durmuyor.
Yüz ifadesini görememeleri bir eksi bizim
için.
Ben bile yüzünü göremediğim birine
güvenmezdim.
Acaba sadece saçları saklayan bir kask mı
yapsak?
Yo, yine de şüpheli olurdu.
Bu dünyada başına giydiğin şeyi çıkarma gibisinden
bir kültür var mı bilmiyorum ama bence yine de kaba olur.
Ama orada burada ufak tefek şeyler yapmak
bayağı zamanımızı alır.
Yapacağımız şeyin Ruijerd'in varlığını tüm
şehre yayacak cinsten bir şey olması lazım.
'Hmmm? Ne yapsak?'
İlk iş bir miktar popülerite kazanmak.
Eğer bir iş isimsiz bir genç adam
tarafından yapılmışsa, iş ne kadar harika yapılırsa yapılsın bir faydası yok.
Düşündüğüm gibi, adının iyice hatırlanması
için ilk yapmamız gereken devasa bir yaratık katliamı.
Bu dünyada güçlü olanlara karşı bir
esneklik var.
Eğer ki bayağı dehşet yayan adı çıkmış bir
yaratığı katleden biz olsak, güzel bir popülerite kazanmamız işten bile değil.
Tabi öyle bir durumda Supard ırkının ne
kadar güçlü olduğu bilindiğinden ters etki yapması da ayrı bir ihtimal.
Bir dakika, ama eğer köy bir türlü kriz anı
yaşasa ne olurdu?
Herkes bu zor durumdan saklanıp ağıt
yakarken karşılarında beliren genç ve yakışıklı, şeytan ırkından Ruijerd'in
belirip düşmanı bir hamlede def etmesi gibisinden bir durum olsa.
Vavv, bu kulağa bayağı hoş geliyor değil
mi?
Sorun şu ki, düşman kim olacak?
'Ruijerd-san.Bu [Ölü Son] denen varlık
hakkında bir bilgin var mı?'
Eğer [Ölü Son] diye bilinen bu canavarı
şehre çekebilirsek.
Şehir paniğe kapılırdı.
Sonra Ruijerd sahneye çıkıp onu yener.
İyinin kötüyü mağlup ettiği tamamlanmış bir
hikaye.
Tek kelimeyle harika.
Lakin cevap olarak duyduğum tamamen
varsayımlarımın ötesindeydi.
'O benim.'
'Bu da ne demek oluyor?'
Cidden ne bu?
Acaba felsefi bir cevap mı verdi?!
Diye düşünüyordum tam da...
'Bu taraflarda bana öyle diyorlar.'
Ruijerd = [Ölü Son]
Görünüşe göre böyle bir durum var.
Şimdi anladım.
Daha doğrusu kavradım.
Şehrin kıyısında yürüyen bir Supard ırkı
görseniz, elbette azami temkinde olurdunuz.
Ha??
Bununla birlikte, böylesine bir lakap
takılacak kadar korkulmak.
Cidden insanlar ondan ne kadar korkuyorlar?
Hey hey kapı muhafızları, işinizi biraz
daha düzgün yapsanıza!
Eminim Supard ırkını normal bir birey gibi
görmüyorlardır bile.
Onlar dizginleri kopmuş bir şeytan ırkı, muhtemelen
onlarda kılık kıyafet değiştirecek kadar zeka yoktur diye düşünüyor olmalılar.
'Acaba ne yapabiliriz?'
Ama bu takma lakap bir hayli biliniyor
gibi.
Belki bir şekilde bundan istifade
edebiliriz.
'Başına bir ikramiye falan konmadı değil
mi?'
'Ah, doğru var.'
Doğru mu?
Bu cidden doğru öyle mi?
Sana inanıyorum bak?
Yalan söylüyorsan kötü olur bak.
Şimdilik planlarımızda ufak bir değişiklik
yapalım.
Kısım
5
İlkin Maceracılar Loncası'na gitmeden bir
halk pazarlarını gözden geçirelim.
Giriş bölgesindeki halk pazarları nereye
giderseniz gidin aynıdır.
Böyle dememe rağmen, market fiyatları
arasında bayağı bir uçurum vardı.
Üstelik satılan şeyler arasında da bir
hayli uçurum var.
Mesela Roa'daki ahırlarda at satan yerlere
kıyasla buradakiler kertenkele satıyorlar.
Eminim Büyülü Kıta'daki bu kadar dağlık
taşlık yerlerde bu tarz yaratıklar atlardan daha çok işe yarıyordur.
Ayrıca burada büyük, başında 3-5 kişinin
durduğu tezgahlardan yok, herkesin tezgahı kendine ve küçük.
Önümüzdeki uzun yolculuk için almayı
istediğim birkaç şey var.
Görünüşe göre bunları bir bir almamız
gerekecek.
Yine de şimdilik almamız gerekenler çoktan
belirlendi.
Etrafta dolanıp pazar fiyatlarına
bakındıktan sonra mümkün olan en ucuz fiyata alıyoruz alacaklarımızı.
Öyle çok bir acelemiz yok zaten, ama öyle
zamanımız israf edebilecek kadar bol da değil.
Gözlerimin aradığı şeyler boya ve
kapüşon.Mümkünse limon da bulsam güzel olurdu.
'Hey ihtiyar, bu boyalar biraz pahalı değil
mi? Burası ünlü mağaza falan mı?'
'Saçma saçma konuşma, fiyatlar gayet
uygun.'
'Emin misin?'
'Tabiki!'
'Ama aynı şeyi orada yarı fiyatına
satıyorlar?'
'Neyy?!'
'Gerçi oradakinin kalitesi biraz daha kötü
gibi.Ah, bu kapüşon güzelmiş.Eğer bunu ve şuradaki limonumsu şeyi de alırsam
bana indirim yapar mısın?'
'Evlat bu işte gerçekten
yeteneklisin.Anlaşıldı.Al senin olsun.'
'Ah doğru ya.Çakal sürüsünden elde
ettiğimiz kürk ve Zehirli Kurtların dişleri, bunları bizden satın alır mısın?'
'Burada bayağı var yalnız.Bekle bir
dakika.İki, üç, dört.Bunların hepsine 3 küçük demir sikke versem, ne dersin?'
'Hayatta olmaz.En azından 6 sikke etmez
mi?'
'Yok yok o kadar etmez.O halde 4 sikke.'
'Peki, öyle olsun.'
Biraz araştırma ve pazarlık sürecinden
sonra hem alacaklarımızı aldık hem de satacaklarımızı satmış olduk.
Market fiyatına bakmadığımdan ne kadar eder
hiçbir fikrim yoktu.
Dürüst olmak gerekirse, pazarlık yaparkenki
izlenimlerime dayanarak hemen hemen makul bir ücret aldığımı hissettim.
Şu anki bütçemiz 1 demir sikke, 4 küçük
demir sikke ve 10 taş sikke.
Roxy'nin ebeveynlerinden aldığımız para
bunlar.
Dikkatlice kullanmamız konusunda temkinli
olmam gerek.
Issız bir ara sokağa girdik.
Kötü adamlarla karşılaşmasak çok hoş
olacak.
Yo, eğer onlarla karşı karşıya gelirsek
varlarını yoklarını Ruijerd'e verebilirler.
Bütçemizi artırmak için bir fırsat!
'Ruijerd-san.Eğer biri bize sataşmaya
kalkışırsa, onları yarı öldürelim olur mu?'
'Yarı öldürmek mi? Öldürmek dışındaki her
şey, yani tam olarak öldürme mi demeye çalışıyorsun?'
'Yo, normalde olduğu gibi toza çevirebilirsin
diyorum.'
Fakat ne yazık ki kimse bize sataşmaya
yanaşmadı.
Yani cidden çok yazık.
O kadar kaba saba görünen kaslı adamların
yanından geçtik bir de.
Gerçi büyük ihtimalle paraları da yoktu ya
neyse.
'Ruijerd-san.İlk olarak saçını boyayalım.'
'Boyamak mı, benim saçımı mı?'
'Evet.Bu boyayla.'
'Anladım, demek saçımın rengini
değiştireceksin.Amma ilginç şeyler geliyor senin aklına.'
Vayy methedildim.
Galiba bu dünyada saçı boyamak, rengini
değiştirmek gibi bir adet yok.
Yo, belki de sadece Ruijerd bilmediğindendir?
Sonuçta öyle pek insanların yaşadığı
köylere gittiği söylenemez.
'Ama bundan biraz daha farklı bir renk
seçsek daha iyi olmaz mıydı?'
Seçtiğim renk mavi tonlarındaydı.
Migurd ırkına bulabildiğim en yakın rengi
seçtim.
'Hayır, buraya üç günlük yürüme mesafesinde
bir Migurd köyü var.Bunu bilen bir hayli insan olmalı burada.Hal böyle olunca
bugünden itibaren Ruijerd-san artık bir Migurd ırkısın.'
'Peki ya siz??'
'Bizler buralarda bir yerlerde yanına
aldığın yardakçı 1 ve yardakçı 2'yiz.'
'Yardakçı mı? Eşit savaşçı değil miyiz?'
'Bunların hepsi öylesine bir
rol.Hatırlamana gerek yok, ama başkalarının durumun bu olduğunu düşünmesi için
ben öyle bir rol yapacağım.'
Bu andan itibaren yapacaklarımız rolden
ibaret olacak.
Ruijerd'e de bu rolden bahsettim.
Bugünden itibaren, Ruijerd Migurd ırkından
Roisu diye bir genç adam ve kendini Supard ırkından [Ölü Son] diye göstermeye
çalışıyor.
Roisu diye bilinen Migurd ırkından bu genç
her zaman başkaları tarafından korkulan biri olmak istemiştir.
Ve bir gün iki küçük çocuğu yanına alır.
Büyü yapıp kılıç sanatı bilen çocuklar.
Kendilerini kurtaran Roisu'ya bayılan iki
küçük çocuk.
'Bana bayılıyor musun?'
'Yoo, pek denemez.'
'Anladım.'
Bu ikisi az çok güçlüler.
Bu ikisini görünce Roisu'nun aklına bir şey
gelir.
Migurd ırkına göre ben bayağı uzunum.
Eğer kendime [Ölü Son] Ruijerd dersem,
herkes benden hemen korkar.
Artık gidip dövüşmekte özgürsün, siz ikiniz
gidin ve diğerlerini de kışkırtın.
Bu iki çocuk bayağı yararlı olacaktılar.
Onları kullanarak çabucak ünlenecekti.
'Yani benim adımı kullanarak benmişim gibi
davranacak, vay cani herif.'
'Aynen öyle, kesinlikle affedilemez
birisi.Ama, eğer sahte Ruijerd iyi şeyler yaparsa, insanlar ne düşünür?'
'Ne düşünürler?'
'Sahte olduğu çok açık, ama yine de çok iyi
biri, diye düşünürler.'
Önemli olan biraz yanlış anlaşılma biraz da
komedi.
O insanları kandırmaya çalışan biri, ama
aslında çok iyi biri.
Onlara bunu düşündürmek önemli.
'Hmmm?'
'Sahte Ruijerd iyi adam.Eğer bu söylentiler
ortalıkta yayılırsa iş çantada keklik.Eninde sonunda söylentiler iyice
çarpıtılacak ve "Ruijerd iyi biri" şeklini alacak.'
'Bu cidden harika, ama gerçekten öyle mi
olur dersin?'
'Olacak.'
Bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim.
En azından Ruijerd, şimdiki haliyle kötü
namını olduğundan daha da batıramaz.
Şu anki hali olabilecek en kötü konumda.
'Anladım, bu kadar basit bir şey olması
sorun olmaz mı?'
'Aslında öyle basit
değil.Başarabileceğimizden emin bile değilim.'
Planlar bir yerden sonra çökmesi muhtemel
olan şeylerdir.
Ne kadar detaylı ve titiz biriysen, planın
devam eden kısmında yeni planlar üretmen o kadar kolay olur.
Sonuç olarak, her şey yolunda giderse
dedikodular dedikoduları doğuracak ve Ruijerd'in gerçek yüzü herkes tarafından
bilinecek.
'Peki ya foyamız ortaya çıkarsa?'
'Nasıl böyle bir şey diyebilirsin? Sonuçta
yalan olan bir şey yok ki bunda.'
'Ne demek istiyorsun?'
Bir Supard ırkının Migurd gibi davranırken
kendine Supard demesi.
Eğer her şey planladığımız gibi giderse,
herkesin hoşnut olacağı şeyleri yapar.
Adı bile yanlış değil.
Roisu gerçekte bir Supard ırkı olduğunun
bilinmesini istemiyor, o yüzden kendine diğerlerinin önünde Ruijerd diyor.
Supard ırkından Ruijerd.
Dışarıdan bakanlar Migurd ırkından
Roisu'nun kendini Ruijerd gibi göstermeye çalıştığını düşünerek yanılacaklar.
Bunda yalan olmamasının sebebi de tam
olarak bu.
Yalan söyleyen tek kişi benim.
Fakat Ruijerd yalanların arkasına sığınmayı
reddecektir, o yüzden bu kısım hakkında sessiz kalacağım.
'Diğerleri senin Migurd ırkından olduğuna
dair kendi kendilerine yanılgıya düşecekler.'
'Hm? Ah, şimdi anladım.Sahte olan Roisu
iken ben kendim gibi davranıyorum öyle mi? Kafam iyice çorba olmaya başladı.Ne
yapmam gerek?'
'Olduğun gibi davransan yeter.'
Ruijerd karmaşık bir yüz ifadesi yaptı.
Bu adam istese bile sahip olduğu yetenekle
rol yapamaz.
'Ama, lütfen ucuz sataşmalarla sana gelen
olunca çıldırıp onları öldürmeye kalkışma.'
'Hmm? Bu, bana kavgaya girmemem gerektiğini
söylediğin anlamına mı geliyor?'
'İstersen kavga edebilirsin, ama en azından
zorlanıyormuşsun gibi yap.Birkaç darbe al mesela, omuzlarını düşür ve kavga
bittiğinde şansa, bir şekilde kazanmışsın gibi yap.'
Böyle dememe rağmen, Ruijerd böyle bir rolü
başarabilir mi bilmiyorum.
Diye düşünüyordum ki,
'Yani onlara karşı ölçülü ol diyorsun öyle
mi?'
Galiba bir sorun çıkmayacak.
'Gerçek Ruijerd asla bu kadar zayıf olamaz,
aynı zamanda eğer cidden gerçekse ben harikayım değil mi? Onlara böyle
düşündürmek istiyoruz.'
'Pek anlayamıyorum.'
'Yani onlara sahte olduğunu
düşündüreceksin, bu aynı zamanda düşmanların kendilerini daha iyi hissetmesine
sebep olacak.'
'Ee kendilerini iyi hissedince ne olacak?'
'Supard ırkının zayıf olduğuna dair
dedikodular yayılacak.'
Hemen ardından Ruijerd'in suratı asıldı.
'Supard ırkı zayıf değil!'
'Biliyorum.Ama sizden güçlüsünüz diye
korkuyorlar.Eğer insanlar zayıf olduğunuzu düşünürse daha rahat hissederler,
değil mi?'
Böyle dememe rağmen, bizim o kadar zayıf
olduğumuzu düşünmelerini istemem.
Eğer hala uzaklarda bir yerde yaşayan
Supard ırkı varsa.
Birden tekrar zulme maruz kalabilirler.
Denge çok önemli.
'Öyle bir şey mi?'
Eh, o tarz bir şey işte.
Eğer amaçsızca dolanmaya devam edersek, bir
gün foyamız meydana çıkar.
'Ben destek olmak için elimden geleni
yapacağım, ama sonumuzun ne olacağı Ruijerd'in sarf ettiği çabaya bağlı
olacak.'
'Ah, anladım.Güveniyorum sana.'
Limonumsu meyvenin suyunu Ruijerd'in
saçlarını beyazlatmak için kullandım.
Orijinal zümrüt yeşili saç rengi başarıyla
beyazlatıldı.
Ardından boyamak için aldığımız boyaları
uyguladık.
Hmm.
Pek güzel olmadı aslında.
Aksine bayağı pasaklı gibi duruyor.
Ama en azından yeşile benzemeyen bir renk.
Ama pek Migurd ırkınınki gibi durmuyor
değil mi? Boyları arasındaki fark da bir hayli fazla.
Her neyse, Supard ırkı gibi durmuyor işte.
Eh, kılık değiştirme tipin iyice belirsiz
olunca başarılı olmuş demektir herhalde.
Migurd ırkına benzeyen biri kendini Supard
ırkı olarak tanıtacak ama sanki ikisi de değilmiş gibi bir his verecek.
'Ayrıca bunu sana veriyorum.'
Kolyemi çıkarıp Ruijerd'in boynuna astım.
'Bu Migurd köyünden he.'
'Evet.Bu mezuniyet hediyesi olarak
Shishou'dan aldığım bir şey.O günden beri hep yanımdaydı.'
Eğer bunu giyerse en azından Migurd ırkıyla
daha ilintili biri gibi görünür.
En azından bilenler için yani.
'Kıymetli bir eşya.Geri verdiğinden emin
ol.Mutlaka, geri ver bak.'
'Ah.'
'Eğer kaybedersen cidden çok kötü döverim
seni.'
'Tamam anladım.'
'Ne yapacağıma dair daha açık olursam,
şehrin girişlerini toprak büyüsüyle kapatacağım, ardından şehrin için magma
yağdırıp yanardağın ağzı dolana dek durmayacağım.'
'Diğer insanları da mı katıyorsun içine?
İçinde çocuklar da var hem.'
'Eğer diğer çocukların hayatını kurtarmak
istiyorsan, kaybetmediğinden kesinkes emin ol.'
'Hmm? Eğer bu kadar endişe edeceksen,
vermesen daha iyi olmaz mı?'
'Hayır, bunların hepsi şaka tabiki de.'
'???'
Pekala, Eris'in kapüşonu giymesini
isteyeceğim.
Kızıl saçları bayağı dikkatleri üzerine
çekiyor.
Tüm dikkatleri ve bakışları bir noktaya
çekmemiz gerek.
'Eris, bu kapüşon diyecektim.'
Bunu deyip kapüşonu uzatırken, üzerinde
kulaklar için delikler olduğunu fark ettim.
Ama nasıl olur.
Bu bildiğin Final Fantasy 3'teki rahiplerin
giydiği kapüşonlar gibi.
Renk tam olarak beyaz değil, ama hafiften
pelerin gibi bir kısım arkadan sarkıyor.
Galiba Hayvan ırkına has bir şey.
Bunu almamız bir hata olabilir.
Eris normalde elbise konusunu çok takmaz.
Ama eğer Boreas tarzı selamlamayı görmüş
olsanız anlardınız.
Muhtemelen kendisini hayvan ırkına
benzetecek bir şeyi giymek istemez.
'Ehmm...Eris, şey, bu...'
'B-bu! N-ne yapacaksın onunla!'
'Bu...Şey Eris için, acaba... giyebilir
misin?'
'Cidden mi?!'
Diye düşünmüştüm ama görünüşe göre mutlu
bile oldu.
Bu duruşu hoşnut olmayan birininki gibi
değil en azından.
'Ona gözüm gibi bakacağım.'
Çabucak kapüşonu giydikten sonra Eris ağzı
kulaklarına varırcasına gülümsüyordu.
Eh, sorun yok gibi.
Pek anlamadım ama, her neyse!
Pekala, ilk durak Maceracılar Loncası.
Gerekli olan unsur komedi.
Bunu asla unutmamalıyız.
Umarım her şey yolunda gider.