19.06.2020
Maceracılar Loncası
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Maceracılar Loncası.
Kudretli ve onurlu erkeklerin toplandığı
yer.
Gücüne ve büyü yeteneğine güvenenlerin,
Kılıcına, baltasına, asasına ve
yumruklarına güvenenlerin,
Diğerlerinden daha güçlüyüm diye
övünenlerin ve ölümle gülerek yüzleşenlerin toplandığı yer.
Zırhını kuşanmış kılıç ustalarıyla hafif
giyinmiş büyücülerin de bulunduğu yer.
Domuz gibi bir herif ve başından aşağısı
yılan görünümünde olan bir kadın, bir de at gibi bacakları olan başka bir
kadın.
Bir sürü farklı ırktan kişinin toplanıp bir
araya geldiği yer.
İşte burası Büyülü Kıta'nın Maceracılar
Loncası.
Rikarisu şehrindeki Maceracılar Loncası.
Büyük kapısı hiddetle açılıp gürültülü bir
ses çıkardı.
Loncadakilerin bakışları neler olduğunu
merak ederek girişe toplanıyor.
Maceracılar Loncası'nın kapısını bu kadar
hırçınca açacak tek tük birileri vardır.
Acaba bir parti mi döndü?
Acaba muhafızlar köye saldıran yaratıklar
için destek istemeye mi geldi?
Yoksa bu rüzgarın bize oynadığı bir oyun
mu?
Düşününce, Ölü Son yakınlarda görülmüş deniyordu,
ama olamaz değil mi?
Herkes bunları düşünüyorken, maceracıların
önünde 3 kişi belirdi.
En önde bir oğlan vardı.
Hala çok gençti, ama kendinden emin bir
tavrı vardı.Elbiseye sarılmış bir asa ve üst kalite olmasına rağmen toza
bulanmış elbisesi vardı.
Hiç istifini bozmadan böylesine korkunç
görünümü olan yetişkinlerle dolu bir mekana girip dümdüz yürümeye devam etti.
Birkaç kişi kendi kendine burada neler
oluyor diye sormadan edemedi.Görüntüsü davranışlarından bir hayli farklıydı.
Belki de görüntüsü asıl yaşından farklı
gösteren bir ırktandı.
Oğlanın gölgesine saklanan, büyük ihtimalle
küçük bir kızdı.
Başındaki kapüşon o kadar aşağı inmişti ki
yüzünü tam olarak göremediğinizden emin olamıyorsunuz.
Ama yaşına kıyasla keskin bakışlarıyla
inatçı bir tipi vardı.
Görenler hemen bir bakışla belindeki kılıcı
kullanmaya yatkın olduğunu söyleyebilirdi.
Orada bulunan birkaç adam şimdiden bunu
kabullenmişlerdi.
Ve son olarak uzun boylu ve yapılı bir
adam.
Alnında kırmızı bir cevher, yüzündeyse
çarpı şeklinde yara izleri vardı.
[Ölü Son]'un fiziksel özelliklerine
neredeyse birebir uyuyordu.Neredeyse feryat çığlığını basacaklar vardı.
Ama o mavi saç...
Hemen bu işte bir hata olduğunu
anladılar.Bu ona çok benzeyen farklı biri olmalı.
Garip.
Hem de çok garip.
Neredeyse içerisinde bir tane bile normal
diyebileceğiniz kimse olmayan bir grup.
Buraya niye geldiklerini düşünmek bile
tüyler ürpertici.
Oğlan seslice gürledi.
'Hey hey, heyhey! Bakmayı kesin sizi
dallamalar! Gözlerinizle kimi süzdüğünüzü sanıyorsunuz siz?!'
Yo, yo, kimsiniz hiçbir fikrimiz yok, diye
düşünüyordu herkes.
'Nasıl olur, bu gördüğünüz bir Supard! Ölü
Son Ruijerd! Sessiz olun, korkun veya kaçmaya başlayın!'
Yo yo, bu asla olamaz, diye düşünüyordu
herkes.
Supard ırkının saçı zümrüt yeşili rengindeydi
ve göreni olduğu yerde kalp krizi geçirtmeye yetecek kadar korkunçtu.
Yeşil olmayı bırak bunun saçı pasaklı bir
mavi.
'Aniki! Galiba dünyanın öbür ucu olan
burada [Ölü Son]'u tanımıyorlar.Ah ah, bacaklarını biraz kıpırdatsalar
bilirlerdi ama o kadar söylentileri duymalarına rağmen yine de seni
tanıyamıyorlar.'
Görünen o ki bu oğlan, genç adamın [Ölü
Son] olduğunu iddia ediyordu.
Biraz düşündükten sonra, oğlanın gürültülü
performansı bir yerden komik gelmeye başladı.
Bir anda tüyler ürperten atmosfer kayboldu.
Oğlanın Aniki dediği genç adam.
Gerçekten de yüzündeki yara izleri ve kızıl
renkteki gözleri tıpkı [Ölü Son]'a benziyor.
Fakat önemli bir şey bildiğin farklı.
'Pu...'
O sesi çıkaran da kim?
'Bu da ne piç herif! Sen kime gülüyorsun!'
Oğlan etraftaki herkesin duyabileceği bir
seste gürleyerek öfkeli bir suratla etrafa bakındı.
Görüntüsü o kadar komikti ki loncadaki
herkesi bir kahkaha aldı götürdü.
Sonra birisi söyledi.
'Fuahahahahh...Ama bilirsin...Supard
ırkının saçı...yeşil olur değil mi?'
Bu sözlerden sonra Maceracılar Loncası'nın
lobisi kahkaha tufanına tutuldu.
Maceracılar Loncası.
Zihnimde böyle bir senaryo canlandırmıştım zaten, ama umduğumdan daha zor oldu.
Muhtemelen Büyülü Kıta'da çok daha geniş yelpazede ırk çeşitliliği olmasından kaynaklanıyor.
At kafası olan bir adam, peygamber devesi gibi orakları olan bir diğer adam, kanatları kelebeğinkine benzeyen bir kadın ve vücudunun aşağı kısmı bir yılanınki gibi olan bir diğer kadın.
Birçoğu insanlara benziyor fakat sadece bir kısımları bayağı farklı bir şekilde.
Ayrıca herhangi bir uzvu hayvanlara benzememesine rağmen, insanlarla görünümü yakından uzaktan alakası olmayanlar da vardı.
Bazılarının cildi tamamen mavi renkte, bazılarının omuzlarından dikenler çıkmış falan.
Hatta bazılarının iki kafası, bazılarınınsa dört kolu var.
İnsanlara çok benzemelerine rağmen, aslında oldukça farklılar.
Böyle düşününce, aslında Migurd ırkı ve Supard ırkı da bunlara kıyasla insan ırkına bir hayli benziyor.
'Aniki'yle dalga geçeyim falan demeyin! Aniki bizi, çölde bize saldıran yaratıklardan kurtardı tamam mı!'
Etrafımdakilerden etkilenmeksizin rolüme uygun bir anda devam ediyorum.
'Duydunuz mu! Ölü Son birini kurtarmış diyor!'
'Hyahahahaha! Harika! O çok asil biri!'
'Cidden! Beni de kurtarmasını istiyorum! Gyahahaha!!'
Normalde etrafımda bu kadar insanın kahkaha atıp beni aşağılaması durumunda korkuya kapılırdım, fakat rol yapmamdan mıdır artık başka bir şeyden mi bilmiyorum, insanların kahkahaları gerçekten o kadar uzak geliyordu ki bir şekilde sabredebildim.
Yoksa, belki de biraz büyümüşümdür?
Yo, yo.
Kibirlenmenin hiçbir şeye faydası yok.
Bir kere zaten bana gülmüyorlar, kahkahaları Ruijerd'e yönelik.
Bacaklarımın titremesi için bir neden yok.
O halde önceden hazırladığım plan A ile devam edeyim.
'Bu herifler asla affedilemez!Aniki! Hepsine hadlerini bildirelim!'
'Fuu...Bırak gülmek isteyenler istediğini yapsın.'
Bu arada kimsenin gülmemesi gibi bir durum için plan B'yi de hazırlamıştık.
'Sorun değil mi?? Hadi ama!'
'Bak sen, daha şimdiden ağır abi gibi takılıyorlar!'
'Çok tehlikeli! Şimdiden yere kapanıp özür dileyesim geliyor!'
Bu herifler, eğer Ruijerd'in gerçek Ruijerd olduğunu bilselerdi acaba af dilerler miydi?
'Hnn! Siz yatın kalkın Aniki'nin hoşgörülü olmasına dua edin!'
Seslice bunu söyleyerek etrafımda ne var ne yok bakmaya başladım.
Solda bir yığın kağıdın üzerini kapladığı kocaman bir duyuru panosu vardı.
Sağdaysa afallamışça bize bakan personellerin bulunduğu dört tane tezgah vardı.
Sağımıza doğru o zaman.
Arkamdaki ikiliyi tezgaha yönlendirdim.
Ruijerd'le göz göze geldikten sonra tekrar sesimi yükselttim.
'Hey personel! Bizler maceracı olarak kaydolmak istiyoruz!'
Galerideki herkesin duymasına yetecek kadar sesli bağırdım.
Arkamızdan bir diğer kahkaha tufanı daha koptu.
'Ö..Ö..Ölü Son tamamen ezik bir çaylak olarak başlayacak mı diyor yani?!'
'Puahhaha??! Karnıma sancı girdi!'
'Harika...! Ben artık Ölü Son'dan kıdemli olacağım!'
'Bu kesinlikle övünebileceğin bir şey!'
Peki, bu kadarı yeterli herhalde.
'Kesin sesinizi be.Personelin dediklerini duyamıyorum!'
Bağırmamdan sonra maceracılar susup içlerinden kıkırdamaya başladılar.
'Ta...Tamam anladık.'
'İlk açıklamalar önemli olmalı tabi, değil mi?! Hihihi.'
'Kuku ku'
Peki, herkes gülmekle meşgul.
Eh, o da güzel.
Uzunca bir 44 seneydi.
Sonunda ilk olduğum yere, 'Hello Work' e döndüm.
Aziz seviye büyücü niteliğini elimde bulundurmama, yolda yeni dostlar edinmeme ve '100 yıllık işsiz, Hundred NEET' diye anılmama rağmen sonunda he?!
Eğer arkamdaki bencil küçük kızın desteği olmasa...
Önce iş sonra aş!
Bunlar bir yana.
'Peki personel-san.Böyle ortalığı ayaklandırdığım için kusra bakmayın.Umarım iyi anlaşırız.'
Turuncu saçlı ve uzunca dişleri olan bayan bir personel.
Kocaman göğüslerindeki dekoltesi elbisesinden çok açık görülebiliyor.
Gerçi 3 tane memesi olduğu için iki dekolte birden görüyordum.
Eğer miktarı bir artırırsan etkisi ikiye katlanıyor he, nasıl bir şeyse artık.
'Eh? Ah tabi.Maceracı olmak istiyordunuz değil mi?'
Davranışlarım hemen değişince bir anlığına duraksadı.
Eh, hep öyle davranmaya devam etseydim zaten bir yerden sonra yakayı ele verirdik.
Sadece bizi hor görmeyecekleri kadar rol yapmak yeterli.
'Evet.Sonuçta buraya yeni geliyoruz.'
'O halde lütfen bu formları doldurun.'
Bize 3 tane kağıtla bir tane karakalem verildi.
Kağıtların hepsi aynıydı.
Adını ve mesleğini yazacağın bir bölüm, dikkat etmemiz gereken şeyler ve etik kuralları.
Acaba okuma yazma bilmeyen insanlar ne yapıyor?
Ve tam da bunu düşünüyorken.
'Eğer harfleri okuyamıyorsanız sizin için okuyabilirim, ne dersiniz?'
Anladım, demek böyle yapıyorlarmış.
'Yo, gerek yok.'
Eris'in de duyabilmesi için seslice okuyorum.
Özetlemek gerekirse böyle bir şey.
Böyle katı kurallarla arası pek iyi değil.
Benim de aramın çok iyi olduğu söylenemez.
Ama böyle şeyleri sonuçta düzgünce baştan sona okumak gerek.
Şimdilik herhangi bir sorun olmayacak gibi duruyor.
Ama ondan önce.
'Personel-san, bir sorum var.'
'Neymiş?'
'Bu sözleri, her yer için hazırladınız mı?'
'Her yer için derken, mesela?'
'İnsan dili.'
'Ah, eğer onu diyorsan evet var.'
'Eğer onu diyorsan he.'
Acaba azınlık bir ırkın kullandığı dil desem de olur muydu.
Eminim Japonca yoktur.
Demon-God dilini kullanarak yazıyorum.
Benim genç görünen bir şeytan ırkından olmama inanmaları insan ırkından olduğumu bilmelerinden daha iyi.
'Eris sen de kendininkini yaz.'
Eris'e de yazmasını söyledim.
Böyle sözleşme durumlarında kendin yazman daha iyidir.
Bu arada loncadaki tüm konuşmalar Demon-God dilinde gerçekleşiyor.
Eris'in suratı uzun süredir asıktı, çünkü etrafımızdaki söylenenlerin hiçbirini anlamıyordu.
Eğer yapılan aşağılamaları duyup anlamış olsa muhtemelen hemen kılıcını çekip saldırırdı.
'Kullanmak gibi bir niyetimiz yok ama, sahte bir isim kullanılması durumunda ne oluyor?'
'Bir düzenleme yok.Sonuçta sadece bir kayıt ismi.'
'Bir zanlı adı yazılmış olsa bile mi?'
'Büyülü Kıta'da zanlılarla alakalı bir tanım yok, Maceracılar Loncası'na bir dert açmadığın sürece sorun yok.Fakat eğer Maceracılar Loncası için niteliksiz hükmüne geçersen, bu ülkedeki hiçbir yerde bir daha kayıt olamazsın.'
'Sizce bu doğru mu?'
'Büyülü Kıta'da doğduğundan beri isim almamış kimseler var.Bu sebepten ötürü kaydolurken sahte isim kullanmak burada yasaklanmamış.
Şimdi anlıyorum.
Her kıtanın kendine göre farklı yetkileri var ve aralarında bayağı farklar mevcut.
Supard ırkının kayıt olamama ihtimalini düşünüp sahte ismi olan Roisu'yu kullanması gerektiğini düşünmüştüm, ama galiba öyle bir sorun çıkmayacak.
'Diyelim ki bu kıtada kaydolduktan sonra başka bir kıtaya gittik, tekrar kaydolmamız gerekecek mi?'
'Hayır gerekmiyor.'
Düşündüğüm gibi.
'Yazdıktan sonra lütfen elinizi şuraya koyun.'
Hazırlanan şey tam ero oyun kutusu boyutlarında saydam bir levhaydı.
Tam ortasına bir büyü çemberi kazınmıştı.
Altında ise metal görünümlü kartlar dağınık şekilde duruyordu.
Hmm, acaba ne olabilir.
'Böyle mi?'
Şimdilik, ilk ben başlıyorum.
Hemen elimi yerleştirdim.
Personel kontrol ettikten sonra levhanın kenarına parmağıyla bastı.
'İsim: Rudeus Greyrat'
'Mesleği: Büyücü'
'Rütbesi: F'
Personel hanım kayıtsızca kağıtta yazanları okudu ve levhaya tekrar bastı.
Sonrasında büyü çemberi kızıl bir ışık yayarak parladı ve aniden söndü.
'Lütfen kartınızı alın, bu artık sizin Maceracı Kartınız.'
Tamamen normal bir demir plaka.
Üzerinde parlayan harflerle bunlar yazıyordu:
Bunlar İnsan dilinde yazıyordu.
Ama şimdi anlıyorum, bu bir çeşit Sihirli item.
Aslında bunu kullansan, büyü gücüyle kitap üretmek daha basit olmaz mıydı?
Eğer böyle bir teknolojiyi halkın içinden bir yer olan Maceracılar Loncası gibi bir yerde kullanıyorlarsa, daha fazla yerde yaygın olması gerekmiyor mu?
Ama yok, muhtemelen bu levhanın kendine has bir mekanizması vardır.
İsim, meslek, rütbe personelin verdiği kağıttan da alınmış olabilir, ama cinsiyet, ırk ve yaş sadece elini okumasıyla bilinebiliyor mu?
Yandık.
İnsan ırkından olduğumu saklamayı düşünüyordum, ama bırak yaşı, ırk bile apaçık ortada artık.
Eh, her neyse.Elimizden bir şey gelmez.
Ah, yoksa, bu Supard ırkından olduğunu da mı gösteriyor?
Tam bunu düşündüğüm anda Ruijerd'in kartında Şeytan ırkı kelimeleri göründü.
Bayağı kullanışlıymış.Biraz olsun rahatladım.
Yaşı görünmesine rağmen personelin pek de umrunda değil gibi.
Acaba bu şeytan ırkları için cidden hiç garip olmayan bir durum mu?
Hem Ruijerd Supardia ismini görmesi bile umrunda olmadı.
Acaba sahte ismi falan olduğunu mu düşünüyor?
Ne kaba, daha yeni sahte isim kullanmayacağız dedim oysaki.
Yoksa acaba Ruijerd Supardia'nın gerçek adı [Ölü Son] diye mi biliniyor?
Bir süredir Ölü Son'la ilgili laflar duyuyordum, ama Ruijerd'i alakadar eden bir şey yoktu.
Bu arada, Ruijerd'in kartındaki kelimeler Demon-God dilinde yazılmıştı.
Eris de kartını aldıktan sonra kayıt işlemleri tamamlandı.
Eris'in kartı da insan dilindeydi.
'Benim kartımda farklı dilden kelimeler var ama?'
'Evet, kullanılan alfabe ırka göre değişiyor.'
İnsan ırkı için insan dili ha.
'Peki ya melezsen?'
'Irkların karıştığı durumlar olmuyor değil, ama genelde bir ırkın kanı daha baskın olur ve o ırka göre harfler belirir.'
'İnsan ırkından birinin Demon-God dilinde bir kartı alıp da okuyamaması gibi bir durum olsa, bu sorun teşkil etmez miydi?'
'Öyle bir durumda parmağını kartın arka kısmındaki orta noktaya yerleştiriyorsun ve dili oradan belirleyebiliyorsun.'
Test etmek için parmağımı orta noktaya yerleştirip 'Beast-God Dili'ni seçtim.
Hemen harfler değişti.
Vay canına, ilginç.
Demon-God Dili ve Fighting-God Dili de.
Değiştirmeye devam ettim ve personel sonunda beni azarladı.
'Eğer çok abartırsan karttaki Büyü gücü hızlı biter, o yüzden dikkatli olsan iyi olur.'
'Peki eğer biterse ne olur?'
'Lonca gerekirse tekrar yeniler.'
Düşündüğüm gibi, kartın içinde bir çeşit mekanizma var.
Muhtemelen bu kartlarda da büyü çemberi falan vardır.
'Büyü gücü bitse bile bilgi içeriğinde değişme olmuyor öyle mi?'
'Evet öyle.'
'Eğer bu kartı uzun süre kullanırsam, içindeki elektrik daha hızlı bitmeye başlar mı?'
'Elektrik mi? Eğer büyü gücünden bahsediyorsan öyle bir şey yok.Büyü gücü normalde bir sene kadar yetiyor, bir görevi tamamlayınca ayrıca otomatik olarak yenileniyor, yani normal bir durumda bitme gibi bir ihtimal söz konusu değil.'
'Peki sıfırdan doldurmak ne kadara patlar?'
'Ücretli değil ki?'
E o zaman ne diye az önce beni azarladın, diye düşündüm, ama bir yerlerde kartındaki bilgilerin birden kaybolduğunu iddia eden tipler çıkabilir.
Her yerde böyle hak iddia eden tipler vardır.
'Anladım, dikkatli olurum.'
Ama, Elektrikli şarj mekanizması he?
Kim buldu hiçbir fikrim yok ama bayağı ilginç bir sistem kullanıyorlar.
Eğer bundan istifade ederek bir şeyler üretmeye kalksan eminim bir sürü şey icat edilebilirdi, fakat.
Belki de bu teknik sadece Maceracılar Loncası'nın tekelindedir.
Eh, çok da umrumda değil açıkçası.
'nfufu'
Eris ağzı kulaklarına vararak sırıtıyordu kartına bakarken.
Biliyorum çok mutlu oldun ama keçileri kaçırma olur mu?
'Bir parti kurmak ister miydiniz?'
'Parti mi? Ah, tabi.'
Personel deyince aklıma geldi.
Kağıtta yazmadığından unutmuşum.
Ta en başından parti kurmayı planlıyorduk zaten.
'Ondan önce, parti detaylarını öğrenebilir miyiz?'
'Elbette.'
Ve personel bize bir açıklama yaptı.
Bir partide en fazla 7 üye bulunabilir.
Sadece parti liderinin bir üstü ve altına kadar olan rütbedekiler katılabilir bu partiye.
Partinin rütbesi kabul edilen görevlere göre belirlenir.
Partinin ortalaması tüm üyeler baz alarak yapılır.
Bir görev tamamlandığında tüm parti üyeleri aynı statü ilerlemesine tabi tutulur.
Ayrıca partideyken bir başına görev de alabilirsin.
Parti lideri ve lonca sorumlusu üyenin partide bulunması şart.
Görevden çekilmek için sadece lonca sorumlusu üye yeterlidir.
Parti liderinin tüm üyeleri zorla çekilmeye zorlamak gibi bir otoritesi vardır.
Liderin ölümü gibi bir durumda parti otomatik olarak dağılır.
İki parti ve daha çoğu birleşip bir klan kurabilirler.
Loncada iyi bir konumu olan klanlara lonca tarafından bazı ayrıcalıklar verilebilir.
Klan kısmı şimdilik gereksiz.
Klan meselesi şu an için bizi ilgilendirmiyor.
'Peki, partinizin adını ne koymak istersiniz?'
'[Ölü Son] olsun lütfen.'
Personelin yüzü birden kaskatı kesildi.
Ama bir prodan beklendiği üzere, hemen gülümseyen suratına geri döndü.
'Anladım.O halde Maceracı kartlarınızı tekrar alayım.'
Kartlarımızı çıkardık ve geri verdik.
Personel bir süreliğine onları alıp bir yere koyduktan sonra geri iade ediyor.
'Lütfen doğrulayın.'
Ama Ölü Son yazısını görmek nasıl desem, biraz utanç verici.
O kadar tüyler ürpertici gelmesine rağmen, birisi söylediğinde sanki...
Yanındaki (F) sanırım partinin rütbesi.
'Kayıt işlemleriniz bu kadar.'
'Ah, Teşekkürler.'
'Eğer bir görev almak isterseniz, duyuru panosundaki kağıdı yırtıp kabul bölümüne götürün lütfen.'
'Peki.'
'Alışveriş yeri arka tarafta, lütfen bu ikisini karıştırmamaya dikkat edin.'
'Arka tarafta demek.Tekrar teşekkürler.'
Hof...Sonunda bitti.
Kabul edebileceğimiz görevler F ve E seviye görevler.
Bu rütbeler için öyle pek görev yok.Daha çok şehrin içerisi için görevler bunlar.
Dükkan düzenlenmesi, yemik hazırlığına yardım etme, kayıt formları, kayıp ev hayvanı arama ve zararlı böceklerin imha edilmesi.
Hepsi çok basit görünüyor ve karşılığında ödenen fiyat oldukça az.
Bu arada görevler böyle yazılmış:
Hiçbiri normalde parti kurup da gideceğin görevler değildi.
Aşağı düzey görevler muhtemelen genelde tek başına yapılıyor.
Görevler tamamlandığında ödüller eşit paylaşıldığından, eğer iş yükünü parti üyeleri arasında bölersen normalde göre daha hızlı rütbe atlıyorsun galiba.
'Şimdilik basit bir şeyden mi başlasak?'
Fakat neden kayıp bir ev hayvanını aramanın E seviyesinde olduğuna anlam veremedim.
Ah, belki de şehrin kocaman olduğundandır.
Ayrıca bu 'Bulunana dek' kaidesi kulağa gıcık geliyor.
Sonuçta ölmüş olma ihtimali bile var.
Ama tüm harçlığını biriktirmiş, muhtemelen tatlı bir kız bu arama talebinde bulunan.
Yardım edecek kimse çıkmasa çok yazık olurdu değil mi?
'Bir ejderhayla falan savaşmamızı isteyen görev yok mu?'
'S rütbesinde bir tane var.İşte bu.'
'Gerçekten mi?! Okuyamıyorum.'
'Kuzey bölgesine başıboş bir ejderha yerleşmiş diyor.'
'Acaba yenebilir miyiz?'
'Şimdilik burada dursak iyi olur.Ejderhalar güçlü.'
'Anladım.Ama bu yaratıkları katletme kısmı güzel değil mi?'
'Yaratık katletme tipi görevler C rütbesinde.'
'C rütbesinden aşağı yok mu hiç?'
'Galiba öyle.'
'Başlangıç olarak hep goblinlerle falan savaşılır diye duymuştum ama?'
'Bu kıtada öyle zayıf yaratıklar yok.'
Eris Ruijerd'den görevlerin detaylarını okumasını istedi ve her seferinde tehlike kokan şeyler söyledi.
İşleri Ruijerd'e bırakmak daha iyi oluyor.
'Heyhey, pukuku, Ö...Ölü Son'un üyeleri...ha...Bu...fufu, biraz şey..kuku, sizin için üst seviye olmasın?'
Ve sırıtarak gelen bu adam kahkahayı basarken bizim ikiliye yanaştı.
At kafalı body salonundan fırlamış maço bir adam.
Hemen ikisinin önüne geçtim ve at kafalı adamın sözünü kestim.
'Kapa çeneni! İstediğimiz gibi F ve E görevleri alabiliriz!'
'Heyhey, ama öyle olmaz.Burada size
tavsiyede bulunmaya çalışmıyor muyum?'
'Ne dedin?'
'Bak, işte bu görev.Kayıp ev hayvanı arama.'
Huzur içinde yatsın, yırtılan şey az önce baktığımız görevin kağıdıydı.
'Bu üst seviye bir görev çünkü, şehir aramak için çok büyük.'
'Heyhey heyhey hey.Senin aniki şu Supard [Ölü Son] değil mi?'
'Ne olmuş öyleyse!'
'Alnındaki göz sadece süs olsun diye mi var? Bu yer kocaman olsa bile, o gözün
bulmasının bir gün bile almaması gerek, değil mi?'
Hm.
Şimdi anladım.
Tekrar düşününce cidden öyle.
Eğer aradığımız şey kanlı canlı bir varlıksa Ruijerd için çocuk oyuncağı.
Mesela bir kedi olsa, onun için hiç sorun olmaz.
Ee, tavsiye derken neyi kast ediyor?
Düpedüz biz sahtekarız diye bizi kızdırmaya çalışmıyor mu?
'Kes sesini! Kendi halimize bırak bizi!'
Onu direk terslerken böyle dedim, tabi Ruijerd'in yeteneğiyle arama görevi
sorunsuz geçecek.
Şimdilik muhtemelen geri çekilsek iyi olur.
'Aniki! Gidelim!'
'Hm? Görevi almıyor muyduk?'
'Boşver! Böyle bir halde görevi alsak bile bize bir yararı olmaz!'
Her neyse, zaten bugün için sadece loncada baş gösterip kayıt olmamızı
planlamıştım.
Ayrıca panoda ne tür görevler var onlara bakacaktım.
Asıl aktivitemiz yarından itibaren başlıyor.
'Gidelim.'
Maceracılar Loncası'ndan çıkmamızın ardından muazzam bir kahkaha gürültüsü
duydum.
'Heyhey, böylece görev falan almadan çekip gidecek misiniz?'
'Tam da beklendiği üzere Ölü Son Hazretleri işi ağırdan alıyor!'
'Gyahahahaha!'
Ruijerd afallamışça bir ifadeye sahipti.
Acaba bunun bizim için cidden iyi olup olmadığını merak ediyordu herhalde.
Sorun yok.
Şimdilik yapmak istediklerimizi başardık.
Ölü Son lafını duyduklarında bile tetikte ve gergin hissetmek yerine tek
yaptıkları kahkaha atmak oldu.
Olabilecek en iyi senaryo olmayabilir belki.
Ama kuşkusuz önemli bir adım attık.
En azından bu kadarından eminim.
---
Ve böylece Maceracı olduk.