19.06.2020
Hocanın Sırrı
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Bir rüya gördüm.
Meleklerin gökyüzünden aşağı indiği bir
rüya.
Dünkünden biraz farklıydı, iyi olduğundan
emin olduğum bir rüyaydı.
Ama tam böyle düşünürken, kasıklarını
gizleyen mozaikler gördüm ve itici suratlarla [Fufufu] diye kıkırdıyorlardı.
Galiba bu da bir kabus.
Bunu anlamam üzerine uyandım.
'Sadece bir rüya...'
Son zamanlarda bir sürü kabus görmeye
başladım...
Önümde toprak ve taşlarla dolu, ucu bucağı
olmayan bir dünya.
Büyülü Kıta.
Devasa Kıta'nın bir parçası İnsan-Şeytan
Savaşı'nda ayrılmış.Bir zamanlar üzerinde Demon-God Laplace'ın şeytan ırklarını
birleştirdiği yer burası.
Bu kıtanın büyüklüğü Ana kıtanın yarısı
kadar.
Ama burada neredeyse hiç bitki yok.Yerde
bir sürü çatlaklar var, sitenin engebeleri arasındaki yükseklik farkı çok
fazla.Görüşümüzü engelleyen kocaman kayaçlar var, sanki doğal bir
labirentteymişiz hissi veriyor.
Ayrıca Büyülü kıtadaki mana derişimi bir
hayli yoğun ve üzerinde birçok güçlü sihirli yaratıklar var.Denilenlere göre
eğer Büyülü kıtayı boydan boya gitmek istersen Ana kıtadakinin 3 katı zaman
alırmış.
Kısım
2
Uzun bir yolculuk olacak.
Eris'e açıklamayı düşünürken, onun bu
hususta çok heyecanlı olduğunu fark ettim.Gözleri Büyülü kıtanın arazisine
bakarken yıldızlarla dolu.
'Eris, bu yerin adı, Büyülü Kıta...'
'Büyülü Kıta! O zaman yolculuğumuz başlamak
üzere!'
Cidden çok mutlu.
Tamamen soğukkanlı.
Söyleyeceğim herhangi bir şey ancak
güvenini kaybetmesine sebep olur.
Kısım
3
Eris ve Ruijerd birbirlerine iyice
ısındılar.Galiba ben uyurken hala konuşuyorlarmış.
Eh, kavga etmelerinden iyidir.
Eris mutlu mutlu evinde yaşadığı
maceralardan bahsediyor, Ruijerd de daima katıldığını söyleyen cevaplar veriyor
Eris konuşurken.
Başlangıçtaki korkmuş davranışlarına da ne
oldu böyle?
Eris gerçekten bu korkunç adamdan
korkmamaya başladı.
Ara sıra Eris, tüylerimin diken diken
olmasına sebep oalcak derecede, fazlasıyla kaba şeyler söylemesine rağmen
Ruijerd pek sinirlenmiyor.
Ne derse desin Ruijerd bunları tereddüt
etmeden bir kenara itiyor.
Supard ırkı hemen hiddetleniyor diye
dedikoduları yayan da kim?
Tabi böyle dememe rağmen, şimdiki Eris az
çok atmosferi okuyabiliyor.
Yani, galiba Edona ona doğru düzgün
insanları sinirlendirecek şeylerden bahsetmemesi gerektiğini öğretmiş.
Umarım öyledir.
Ama tanımadığı insanlara karşı Ruijerd ne
kadar tölerans gösterebilir bilmiyorum, Eris'in biraz daha sağduyulu olmasını
isterdim açıkçası.
Tabi Eris'in sabrı da yok denecek kadar az
olduğu için umarım Ruijerd de dikkatlı olur.
Tam böyle düşünüyorken birden Eris'in sesi
yüksek çıkmaya başlıyor
'Rudeus kardeşin mi?'
'Hayır!'
'Ama Greyrat aile adı değil mi?'
'Öyle olsa bile kardeşim değil!'
'Anne tarafından veya baba tarafından yarım
kardeş falan mı?'
'İkisi de değil!'
'İnsan ırkında nasıl oluyor pek bilmememe
rağmen, aile bireylerine sahip çıkmalısın.'
'Sana yanlış anladığını söylüyorum te ne
zamandır!'
'Fark etmez, sadece onun kıymetini bil.'
'Uuu...'
Eris duraksayıp güçlü bir tonla:
'De-değer veriyorum zaten...'
Eh, gerçek kardeş olmamamıza rağmen.
Eris benden daha büyük.
Kısım
4
Büyülü Kıta'da taşlardan başka bir şey yok
ve yükseltiler bayağı dik.Ayrıca yer çok sert.
Toprağı kazmaya çalışsan her yere dağılır.
Neredeyse hiç besin yok.
Yani bölge neredeyse çöl denecek kadar
kötü.Eğer buralarda yaşamaya devam ederse, şeytan ırkı bile birbiriyle
savaşmaya başlar tabiki.
Neredeyse hiç bitki örtüsü yok, ara sıra
kaktüse benzeyen taşlar görüyorum hepsi o.
'Hmm.Bir süre durun.Sakın olduğunuz yerden
hareket etmeyin.'
Her 10 dakikada bir Ruijerd böyle söyleyip
önümüzden bir tarafa doğru koşturur.Taşlarla dolu tepelerin ardına atlayıp
birkaç dakikaya kaybolur.
Amma fiziksel çevikliğe sahip.
Ghyslaine de bu konuda muhteşemdir, ama
onların çevikliklerini sayıya döksek Ruijerd'inkiler Ghyslaine'inkinden yüksek
çıkardı.
Ruijerd 5 dakikadan az bir sürede geri
dönüyor.
'Beklettiğim için kusra bakmayın, hadi
gidelim.'
Bir şey dememesine rağmen tridentin ucundan
hafif bir kan kokusu geliyor.Sanırım gidip ilerlememize engel teşkil edebilecek
canavarları temizledi.
Hakikaten Roxy'nin sözlüğündeki gibi,
Supard ırkındaki kırmızı renkli taş tıpkı radar gibi.Bu yetenekle düşmanlarını
hızlıca bulabiliyorlar.
Ruijerd önce davranarak Sihirli yaratıkları
daha bizi farketmeden öldürüyor.
'Hey! Te ne zamandır ne yapıyorsun böyle?'
Eris kabaca soruyor.
'Önümüzdeki Sihirli yaratıkları
temizledim.'
Ruijerd kısa ve öz cevaplıyor.
'Daha göremeden nerede olduklarını nasıl
biliyorsun böyle!'
'Ben görebilirim.'
Ruijerd böyle deyip yüzündeki saçları
kaldırıyor.Alnı açılınca kırmızı renkli taşı görebiliyoruz.
Eris bir anlığına geri çekilmesine rağmen
dikkatle taşa bakıyor, galiba hoşuna gitti.Ardından ilgili bir ifade
gösteriyor.
'Çok faydalı olsa gerek.'
'Evet bayağı işe yarıyor, ama defalarca kez
böyle bir şeye sahip olmasaydım keşke diye düşündüm.'
'O zaman sana yardım edeyim! Hadi çıkar!'
'Bu imkansız.'
Ruijerd çarpık bir şekilde gülümsüyor.Eris
şaka yapmasını da öğrenmiş...
Şakaydı değil mi?
Bayağı eğleniyorlar gibi, ben de katılayım.
'O konuya gelirsek, buralardaki sihirli
yaratıklar çok güçlü diye duymuştum...'
'Buralarda öyle çok kuvvetli olanlar
yok.Şehirden uzakta olduğumuz için yaratıkların sayısı bir hayli fazla sadece.'
Evet, bir sürü var.
Başından beridir Ruijerd 10 dakikada bir
yolu temizliyor.Asura Krallığı'nda olsa saatlerce at arabasıyla yolculuk etmene
rağmen bir tane bile sihirli yaratık görmezsin.
Asura Krallığı için şövalyeler ve
maceracılar düzenli aralıklarla sihirli yaratıkları öldürüyorlar.
Ama burası için bile sihirli yaratıklarla
bu kadar sık karşı karşıya gelmemiz aşırı fazla.
'En başından beri tek başına savaşıyorsun,
cidden iyi misin?'
'Sorun değil.Hepsini tek hamlede öldürdüm
zaten.'
'Anladım...Yorulursan söylemen
yatar.İyileştirme büyüsü kullanarak destek olabilirim.'
'Çocukların endişelenmesine gerek yok.'
Bunu derken Ruijerd elini başıma koyup
ürkekçe okşuyor.
Belki de bu adam çocukların başını
okşamaktan ayrı bir zevk alıyordur?
'Tek yapman gereken kız kardeşinin yanında
durup onu korumak.'
'Kaç kere diyeceğim! Kimmiş kardeş! Ben
daha büyüğüm bir kere!'
'Hmm, öyle mi? Afedersin.'
Ruijerd böyle deyip Eris'in başını okşuyor,
ama ardından Eris eline bir tane yapıştırıyor.
Zavallı Ruijerd.
Kısım
5
Neredeyse 3 ay oldu.
Yolun engebe sıkıntılarından dolayı birçok
kez durmak zorunda kaldık.Yılan gibi yollardan geçerken bir sürü zaman
harcadık.
Düz bir çizgi olarak hesaplasak belki bir
kilometreye bile ulaşmamışızdır.
Yoruldum.Dün de böyleydim.
Vücudum neden bu kadar yorgun hissediyor
bilmiyorum.Acaba ışınlanmadan dolayı mı? Yoksa kısaca gücüm mü yetmiyor.
Ghyslaine'in önderliğinde fiziksel
özelliklerimi iyice yükseltmiş olmam gerekiyordu oysaki...
'Bir köy!'
Eris'te hiç yorgunluk emaresi yok ve her
yere ilgiyle bakınıp duruyor.Dayanıklılığına hayranım.
Eris bir köy demesine rağmen bu yer daha
çok bir mezra gibi duruyor.Bir düzine ev bir araya toplanmış ve kabataslak
yapılmış bir çitle çevrilmiş.Çitin yamacında ufak bir ekilmiş alan var.
Ne ekiliyor bilmemekle birlikte, çabaların
sonucu verimsiz gibi.
Böylesine nehrin akmadığı susuz bir yerde
muhtemelen boşa uğraşı gibi bir şey.
'Durun!'
Giriş kapalı.Yakından bakınca, orta okula
gidenlere yaşıt gibi bir genç orada duruyor.Mavi saçları bana Roxy'i hatırlattı.
'Ruijerd, kim bu insanlar!'
Bizi durduran kişi Demon-God dilini
konuşuyordu.Görünüşe göre Magic-God dilinde dinleme olarak iyiyim.Düzgünce
anlayabiliyorum, peki.
'Bunlar bahsi geçen kayan yıldızlar.'
'Şüpheliler, bunları köye sokamam!'
'Neden, nereleri şüpheli görünüyor?'
Ruijerd'in yüzü geriliyor ve ona yanaşarak
cevap vermeye zorluyor.
Nasıl bir yeri sarsan kanasusamışlık.
Eğer ilk başta onu böyle görsem, arkama
bakmadan kaçardım hemen.
'Neresinden bakarsam bakayım, şüpheliler!'
'Sadece mana vakası sebebiyle Asura'dan
buraya ışınlanmışlar.'
'Fakat...'
'Alçak herif, bu çocukları ölüme mi terk
edeceksin...?'
Ruijerd yumruklarını sıkıyor.Refleks olarak
elini tutuyorum.
'Sakin ol, onun görevi bu.'
'Ney...?'
'Yani onun gibi ast kademe birisi bu sorunu
çözemez.Mevkisi daha yüksek birini bulsan daha iyi olmaz mı?'
Ast lafını duyunca gencin kaşları bir araya
gelip çatılıyor.
'Haklısın.Robin, şefi çağır.'
Ruijerd gence sanki <Saçmalamayı kes>
dermiş gibi dik dik bakıyor.
'Ahh, ben de aynı şeyi düşünüyordum.'
Robin denen genç gözlerini kapıyor ve 10
saniye boyunca öyle duruyor...
'...'
Ne yapıyor böyle? Harekete geçsene artık.
Gözünü kapamak falan, kaytarıyor musun!
Yoksa bir öpücük falan mı bekliyorsun?
'Ruijerd-san, ne bu...?'
'Migurd ırkı birbirleriyle aynı yerde
olmasalar bile konuşabiliyorlar.'
'Ah, şimdi sen bahsedince, Shishou da bana
böyle bir şey olduğunu söylemişti.'
Daha doğrusu Roxy'nin mektubunda öyle
yazıyordu.Migurd ırkı yakınlardaysalar birbirleriyle konuşabilirler.
Buna ek olarak Roxy'nin yazdığına göre,
sırf bu özellikten kaçmak için köyden ayrılmış.
Zavallı Roxy...
Yani, bu demek oluyor ki burası Migurd
topluluğu.
Roxy'nin adını versem daha iyi olacak
gibi.Ah, olmaz, hala Roxy'nin köyle ilişkisinin nasıl olduğunu bilmiyorum.Kendime
gereksiz dert açma ihtimali var.
'Şef birazdan gelecek.'
'Gidip kendimiz bulsak da sorun olmaz değil
mi?'
'Sizi nasıl köye alayım!'
'Öyle mi?'
Kısa bir süreliğine ortam gerildi.Eris
hafifçe elbise kolumu çekiştiriyor.
'Hey, neler oluyor?'
Eris Demon-God dilinden anlamıyor.
'Bizim çok şüpheli olduğumuzu söylüyor, o
yüzden şefin bizi kontrol etmesini sağlayacak.'
'Ney, neremiz şüpheli görünüyormuş...'
Eris kaşlarını çatarak elbiselerine
bakıyor.Şehre giderken ve kılıç derslerine katılırken giyindiği kıyafet.
Giyinmek için çok sade olsalar bile bence
garip değil.
En azından ben Ruijerd'den pek bir farkı
olduğunu düşünmüyorum.Eğer resmi bir kıyafet falan giyinse, o zaman işte
şüpheli olurdu...
'Sorun çıkmaz değil mi?'
'Sorun çıkmaz derken?'
'Ne olduğunu soruyorsan, açıklaması benim
için de zor...Yani, şey...'
'Sorun yok.'
'Öyle mi...?'
Doğal olarak, girişteki münakaşayı görünce
Eris huzursuz hissetmiş olmalı.Ama bir sorun olmayacağını söylediğimde
sakinleşti.
'Şef gelmek üzere.'
Çocuksu bir yetişkin elinde bastonla köyden
geliyor.Ve peşisıra iki orta okula gidiyormuş izlenimi veren kız geliyor.
Herkes genç görünüyor.
Belki de yetişkin olup yaşlansalar bile
hala orta okullu gibi duruyorlardır? Roxy'nin sözlüğünde böyle bir şey yoktu.
Ah bir dakika, sözlüğündeki çizimler orta
okulluyu andırıyordu.
Roxy kendini çizmiş diye düşünmüştüm, hatta
göğüsleri biraz daha dolgun çizmişti...Belki o çizdiği aslında yetişkin bir
Migurd ırkına aitti?
Ben düşünürken şef Robin'le konuşmaya
başlıyor.
'Çocuklar bunlar öyle mi...?'
'Evet, görünüşe göre birisi Demon-God
dilini konuşabiliyor, neresinden bakarsanız bakın şüpheli.'
'Dili falan herkes öğrenince konuşabilir,
değil mi?'
'Neden o yaşta bir insan Demon-god dilini
öğrensin ki!'
Cidden.
Şef Robin'in omzunu sıvazlıyor.
'Tamam tamam.Biraz sakin olmalısın.'
Şef yavaşça benim yanıma doğru
yürüyor.Herhalükarda başımı eğiyorum.
Soylularınki gibi değil, japon tarzında.
'Tanıştığımıza memnın oldum.Benim adım
Rudeus Greyrat.'
'Ah, çok naziksin.Ben bu topluluğun şefiyim,
Rocks.'
Eris'e kaç göz yapıyorum.Onunla aynı yaşta
gibi görünüyor ama şefin tarzı onunkinden tamamen farklı, ve Eris ne yapması
gerektiğini bilmiyor.
Kollarını çiçek yapıyor, sonra salıveriyor
ve bir türlü sakinleşemiyor.
Kollarını üst üste atıp her zamanki
cüretkar pozunu yapsa mı yapmasa mı karar veremiyor.
'Eris hadi selamlamanı yap.'
'Ama Demon-god dilini bilmiyorum?'
'Sadece ahlak bilgisi dersinde ne gördüysen
onu yap, ben senin yerine çeviririm.'
'Aa- Tanıştığımıza memnun oldum, benim adım
Eris Boreas Greyrat.'
Eris ahlak bilgisi derslerinde öğrendiğini
uygulayarak selamlamasını yapıyor.Bunu görmesi üzerine Rocks gülümsüyor.
'Şu genç bayan, selamlamada mı bulundu?'
'Evet, bizim oralarda selamlama tarzı
böyle.'
'Heehh~ Ama seninkisinden farklı?'
'Erkekler ve kızlar için farklı.'
Rocks 'anladım' gibisinden başını sallıyor
ve benim yaptığımı taklit ederek Eris'e başını eğiyor.
'Ben bu topluluğun şefi Rocks'um.'
Eris şefin başını eğdiğini görünce ne
yapacağını bilemez halde bana bakıyor.
'Rudeus, ne diyor?'
'Diyor ki [Ben bu topluluğun şefi
Rocks'um.]'
'Ö-öyle mi.Hm, Hmph.Rudeus'un dediği gibi,
konuşabiliyoruz işte.'
Eris gülerek söylüylor.
Pekala, böyle iyi değil mi?
'Ee, bizi köye alabilir misiniz?'
'Hmmmm...'
Rocks sanki yalayacakmış gibi vücuduma bakıyor.
Lütfen yapma.
Böylesine şehvetli gözlerle bakarsan,
soyunmam gerekiyormuş gibi hissediyorum...
Rocks'un gözleri göğsüme gelince
duraksıyor.
'Bu kolyeyi nereden buldun?'
'Shishou verdi.'
'Shishou kim?'
'Roxy.'
Dürüstçe adını söyledim.Tekrar düşününce,
bu saygıdeğer Shishou'mun adı, neden saklamam gereksin ki?
'Neyy!'
Robin gürültüyle bağırdı.Hızlıca koşup
omuzlarımdan yakaladı.
Kendi mezarımı mı kazdım?
'Sen, az önce Roxy mi dedin!?'
'Evet, o benim Shishou'm...'
Cevaplarken gözlerimin ucuyla Ruijerd'in
yumruklarını kaldırdığını gördüm, hemen durdurdum.
Robin sinirden çok endişesini gösteriyor.
'Roxy nerede şimdi?!'
'Uzun süredir görmedim, o yüzden...'
'Çabuk söyle!Roxy, Roxy benim kızım!!'
Afedersin? Ne dedin?
'Üzgünüm, az önce ne dedin duymadım.'
'Roxy benim kızım! Hala hayatta mı?!'
Ney? Yo, bu sefer çok net duydum.
Bir saniye, ben daha çok bu orta okullu
izlenimi veren adamı merak ediyorum.Görünümüne bakarak Roxy'nin erkek kardeşi
diyebilirdim.
Ama, hm, anladım--
'Hemen söyle, köyü 20 sene önce terk etti
ve o günden beri haber alamadık!'
Galiba Roxy gizlice evi terk etmiş.Böyle
bir şey duymamıştım ondan.Haahhh.Shishou'mun açıklamaları yeterince detaylı
değilmiş demek ki.
Ehmm, 20 sene mi dedi.
Roxy şu an kaç yaşında?
'Afedersin, susmayı bırakıp bir şeyler
diyemez misin?'
Ah, kusura bakma.
'Roxy şu anda...'
Omuzlarımın Robin tarafından tutulmakta
olduğunu yeni fark ettim.Hemen hemen tehdit ediliyormuşum gibi.Halbuki tehdit
edilmekten biraz farklı bir durum.
Neredeyse şiddete teslim olmam gerekiyormuş
gibi.
Eğer şiddetten pes etmemi istiyorsan en
azından beyzbol sopasıyla PC'mi parçalaman, karate ile pataklaman ve
kutsallarıma sövmen gerek!
Eğer böylesine sağlam bir tavır
göstermezsem, Eris'in yine huzursuz hissetmesine sebep olurum, değil mi?
'Öncesinde lütfen cevap ver.Roxy şu an kaç
yaşında?'
'Yaş mı? Yo, ondan önce...'
'Bu çok önemli bir konu! Ayrıca bana Migurd
ırkının ortalama ömrünü de söyle!'
Bu kesinlikle duymam gereken bir şey.
'Ah, ehmmm...Roxy şuan 44 yaşında
olmalı.Migurd ırkı ortalama olarak 200 sene civarında yaşar.Bazıları
hastalıktan erken ölse de, eğer iyice yetişkin olurlarsa o yaşa kadar yaşarlar
genelde.'
Benimle neredeyse aynı yaşta.Biraz mutlu
oldum.
'Anladım...Ah, beni tutmayı bırakır mısın.'
Robin sonunda ellerini çekiyor.Güzel,
güzel, artık konuşabiliriz.
'Yarım yıl önce Roxy hala
Shirone'deydi.Onunla yüz yüze görüşemesem de mektuplarla iletişimimi
sürdürdüm.'
'Mektup mu...? O çocuk İnsan dilinde
yazmayı biliyor mu?'
'En azından 7 sene öncesinden beridir çok
iyi bir şekilde yazabiliyordu evet.'
'Öyle mi...O zaman iyi şu an, değil mi?'
'Eğer bir kaza gelmediyse başına veya
hastalanmadıysa, şu an turp gibi olmalı.'
Bunu dememin ardından, Robin bacakları
titreyerek yere diz çöktü.Ağlamaklı gözlerle rahatlamış bir ifadesi vardı.
'Öyle mi...Demek güvende...Demek
iyi...Haha...Harika.'
Harika değil mi babacığım.
Ama ona bakmak kendi babam Paul'u
anımsatıyor.Eğer Paul güvende olduğumu bilse muhtemelen o da ağlardı.
Yakın bir zamanda Buina'ya mektup yazasım
var.
'Peki, köye girmemize izin verecek
misiniz?'
Şef Rocks'la konuşurken, gözlerimin ucuyla
ağlamakta olan Robin'e bakıyorum.
'Elbette.Roxy'nin güvende olduğunu
bildirenlere nasıl soğuk davranabiliriz ki?'
Roxy'nin kolyesinin olağanüstü etkileri
var.Eğer böyle olacağını bilsem ta en başından gösterirdim.
Ah, yo, diyalogun ilerleyişine bakarsak,
Roxy'i öldürüp kolyeyi çalmış olmamdan şüphelenebilirlerdi.
Şeytan ırkı gerçekten uzun süre yaşıyormuş
ve görünümleri yaşından farklı duran bir sürü kişi var.
Eğer benim gerçek yaşımın kırktan fazla
olduğu ortaya çıksa, ne kadar 10 yaşında bir çocuk gibi dursam da şüpheli
olurdu değil mi?
Kendimi kontrol etmem gerek.Daha çocuğa
yakışır hareketler yapmam gerek.
Ve böylece, [Migurd ırkının mezrasına]
girdik.