19.06.2020
Kendine Tanrı Diyen Üçkağıtçı
Çevirmen: NatsuJun
Bir rüya gördüm.
Rüyamda Eris'i kollarımda taşıyor, aynı
zamanda uçuyorum.
Önümdeki manzara inanılmaz bir hızla
değişiyor.
Sanki ses veya ışık hızı gibi, aşağıya ve
yukarıya düzensizce değişiyor.
Neden böyle olduğuna anlam veremiyorum.
Tek bildiğim eğer dikkat etmezsem, ah yok,
dikkat etsem bile hızımı kaybedip düşeceğim.
Bu sonu gelmeyen değişen manzara
kargaşasında odaklanıp iniş yapacak güvenli bir yer arıyorum.
Neden diye sorarsanız cevabını ben de
bilmiyorum.
Sadece, eğer bunu yapmazsam ölecekmişim
gibi geliyor.
Ama çok hızlı hareket ediyorum, önümdeki
manzara gözlerimin baş edebileceğinden çok daha hızlı değişiyor, tıpkı kumar
makinelerinin dönmesi gibi.
Odaklanıp manamı vücuduma yayıyorum.
Ardından, sadece bir anlığına yavaşlıyorum.
Olamaz, yine düşüyorum.
Tam böyle düşünüyorken araziyi
görüyorum.Düz ve geniş bir alan.
Denize düşmek, dağın üstüne düşmek ve de
ormana düşmek çok kötü olurdu, ama eğer böylesine düz bir araziyse...
Umutlarım canlanırken, düşmeye devam
ediyorum.
Herhalükarda, başarıyla frenleyip kızıl
kahverengi toprağı olan bir alana iniş yapıyorum.
Ve bilincim sekteye uğruyor.
Kısım 2
Gözlerimin açıldığı an, kendimi tamamen
bembeyaz bir dünyada buluyorum.
Bu dünyada hiçbir şey yok, hemen bunun bir
rüya olduğunu fark ediyorum.
Astral seyehat tarzı bir şey mi acaba.
Ayrıca bedenim çok ağır sanki.
'....Eh?'
Vücuduma bakınca bir ürpertiye kapılıyorum.
Bu benim öncelerden alışık olduğum 34
yaşındaki vücudum.
Ve aynı zamanda geçmişimi hatırlamaya
başlıyorum.
Pişman, geçimsiz, nezaketsiz ve saf düşünce
tarzım.
Bunları düşününce yaşadığım bu 10 yıl tıpkı
bir rüya gibiydi, kalbimdeki umutsuzluk büyüyor.
Geri döndüm.
Sezgilerim kendime gelmeme sebep oldu.
Ve sonuç olarak bu gerçeği kolayca
kabullenebildim.
Gerçekten rüya gibiydi.
Öylesine uzunca bir rüya olmasına rağmen,
mutluyum.
Sıcacık, beni seven bir ailede dünyaya
gelip, 10 yaşıma kadar öylesine tatlı kızlarla beraber oldum.
Yine de daha fazla tadını çıkarmak
isterdim.
Anladım.
Demek her şey son buldu...
Rudeus'la ilgili anılarımın gittikçe
silikleştiğini hissedebiliyorum.
Bu rüya mı artık her neyse, uyanmam çok
hayal kırıklığı oluşturdu.
Gerçekten ne düşünüyorsam...
Öylesine mutlu ve lütufkar bir hayatın bana
bahşedilmesi düşünülemezdi zaten.
Kısım 3
Birden orada garip bir herif olduğunu fark
ediyorum.
Sırıtan, boş, beyaz bir surat.
Belirgin bir özelliği yok.
Karşımdakinin bir surat olduğunu fark
edince, aklımdakiler birden uçup gitti.
Hatırlayamıyorum.
Belki de sırf bu sebepten dolayı, bu herif
bana tamamen mozaiklerle kaplanmış gibi bir izlenim verdi.
Ama sanki samimi biriymiş gibi hissettim.
'Hey, bu galiba ilk karşılaşmamız.Merhaba
Rudeus-kun.'
Depresif halimle birlikte, sanki müstehcen
içerikliymiş gibi mozaiklerle kaplı garip biri tarafından muhabbete
tutuluyorum.
ꕥ Japonya'da +18 sektörü genelde sansürlü olur, dolayısıyla adamın mozaikle kaplı olması fesat Rudeus'un aklına garip şeyler getiriyor olmalı.
Bu kişinin sesi tarafsız, kız mı erkek mi
anlayamıyorum.
Ayrıca mozaiklerle kaplı, bir kız olarak
düşünüp erotik şeyler hayal etmemde sorun olmamalı o halde.
'Beni duyabiliyorsun değil mi?'
Ah, tabi duyabiliyorum.
Selam, selam.
'Güzel, selamlamayı bilmen güzel bir şey.'
Ses çıkaramama rağmen galiba bu kişiyle
iletişim kurabiliyorum.O zaman böyle konuşmaya devam edeyim.
'Fena değil, iyi uyum sağlıyorsun.'
Hiç de doğru değil.
'Mmfufu.Öyle öyle.'
Peki, sen kimsin acaba?
'Ben tam gördüğün gibiyim.'
Gördüğüm gibi mi? Mozaiklerle kaplı olmana
rağmen...Yoksa sen Eşsiz Savaşçı Spellman mısın?
ꕥ Matchless Warrior: Eşsiz savaşçı: Buna biraz bakınmam gerekti ama çok bir bilgi bulamadım, matchless warrior oyunlarda en üst zorlukta bir tek darbe almadan oyunu bitirebilmekle elde edilen efsanevi bir title imiş.
'Spellman mı? O kim, bana benzeyen biri
mi?'
Evet bayağı benziyor, hatta o da
mozaiklerle kaplı.
'Anladım, demek senin dünyanda öyle şeyler
de varmış.'
Ama senin gibi kimse yoktu tabi.
'Benim gibi kimse yok he...Eh her neyse.Ben
bir tanrıyım.Ben Human-God, Hitogami.'
Haa.Hitogami...
ꕥ Japoncası olanlar Human-God ile Hitogami'nin kelime manası olarak aynı şeyler olduğunu bilir.Öyle biraz ironik dursa da Human-God kendine Hitogami denilmesini istiyor.
'Bu çok ilgisizce bir cevap oldu.'
Yo...Neden bir tanrı benimle konuşuyor?
Ayrıca senin ortaya çıkman, nasıl desem biraz geç olmadı mı? Biraz daha evvel
kendini göstermen gerekmiyor muydu?
'Biraz daha evvel mi...? Ne demek
istiyorsun?'
Yok bir şey.Lütfen devam et.
'Hakkındaki her şeyi izledim.Bir hayli
ilginç bir hayatın var.'
Dikizlemek çok eğlenceli olsa gerek.
'Evet, gerçekten ilgi çekici.Bu yüzden her
daim seni koruyordum.'
Beni mi koruyordun...Teşekkürler, çok
lütufkarsın.Ama böyle küçümsenerek konuşulmam çok sinirlerime dokunuyor.
'Çok soğuksun.Dertlisin diye düşünüp
seninle konuşmayı seçmiştim oysaki.'
Birinin başı dertteyken konuşan insanlar
genelde kötü insanlar olur.
'Ben senin dostunum.'
Haa! Dost mu! Güldürme beni.
Eski yaşamımda böyle insanlar vardı.Ben
senin dostunum.Hey, ben seni korurum merak etme, elinden geleni yap.Bir takım
sorumsuz insan müsveddesi.Bir düşün bakalım o insanlar beni kovduktan sonra ne
oldu.Şu an senin sözlerin de aynı hissi veriyor.Sana güvenemem.
'Böyle diyorsan bana diyecek pek bir şey
kalmıyor...Eh her neyse, sana bir nasihatte bulunacağım.'
Nasihate ihtiyacım yok.
'Nasihatimi dinleyip dinlememek tamamen
sana kalmış.'
Ah bu tip.Evet evet böyle tipler de
vardı.Nasihat...Düşüncelerini içten değil de dışarıdan yönlendirirler.Cidden
tavsiyelerin işleyişini çözemiyorum.Dürüstçe yapmak istediğimi yapsam bile bir
anlamı yok.'Kalbini bir şeye verirsen, o işi halledersin.' çağı çoktan
bitti.Elde ettiğin her pozitif şey ümitsizliğine eklenip yüzüne savrulacak.
Aynen böyle! Ne tür bir rüya gösteriyorsun
bana, ne lanet bir paralel evrendir bu!
Beni tekrar hayata getirmek gibi bir şeye
kalkışıp, hayatı güzel olarak değerlendirmeme sebep olmak.Senin işlerini
halletme tarzın bu mu? Tam hayatımı doruklarında yaşıyorken beni eski boktan
halime geri getirmek mi!
'Yo yo, yanlış anlama.Sana söylemek
istediklerim eski yaşamınla alakalı değil, şu anki yaşamını ilgilendiriyor.'
...Hm? O zaman bu vücudum?
'Bu senin ruhunun vücut bulmuş
hali.Fiziksel vücudun değil.'
Ruhsal vücut.
'Elbette fiziksel vücudun da sağlam.'
O halde, bu sadece bir rüya mı? Uyandığımda
eski boktan vücuduma geri dönmeyeceğim...öyle mi?
'Evvet.Bu bir rüya.Uyandığında vücudun o
bulunduğu vaziyete geri dönecek.Şimdi rahatladın mı?'
Rahatladım.Anladım, demek bu bir rüya.
'Ah, ama buna sadece bir rüya diyemeyiz.Şu
an doğrudan ruhsal vücudunla konuşuyorum.Yalnız ruhsal vücudunla fiziksel
vücudun arasında bu kadar fark olması şaşırtıcı.'
Çok açık sözlüsün.
Peki ne yapmamı istiyorsun?
Bu dünyaya yabancı biri olduğumdan,
geldiğim dünyaya geri gitmemi mi istiyorsun?
'Ney, bu nasıl mümkün olsun? Ben bile, bu 6
dünya dışında bir yere seni yollayamam.Bu kadar bariz bir şeyi bilmiyor
muydun?'
Hee...Ney bariz ney değil nasıl bileyim?
'Sen de haklısın.'
Bir dakika.Eğer beni geri yollayamıyorsan
benim bu dünyaya gelmeme sebep olan sen değil misin?
'Eh.Öncelikle ben yeniden doğma gibi bir
işe kalkışmam.Bu tarz işler kötü Dragon-God'ın altından çıkar.'
Hmm.
Kötü Dragon-God ha...
'Peki, duymak istiyor musun? Nasihatimi.'
...Duymak istemiyorum.
'Ehh! Niye?'
Şu anki halimiz hiç iç açıcı olmasa bile,
sen haddinden fazla şüphelisin.
Senin gibi birinden gelecek hiçbir şeye
kulak asmamalıyım.
'Şüphe...hmm?'
Ah, şüpheli evet.Sende tam bir yalancı tipi
var.Bir internet oyununda gördüğüm yalancı karaktere çok benziyorsun.Eğer
yalancıyı dinlersen, onun kontrolüne girersin.
'Bir dümen çevirmiyorum, gerçekten.Eğer ki
dümen çeviriyor olsam, sana nasihatimi dinlemek isteyip istemeyeceğini
sormazdım.'
Bu sadece bir strateji olmasın?
'Sadece inan banaaaaaa.'
Tanrı olmana rağmen, böylesine utanç verici
bir sesle bağırıyorsun.
Öncelikle benim inandığım tanrı sen
değilsin.Gerçek tanrı bana mucizeyi bahşedendir.
Eğer başka bir dinin başka tanrısı garip
bir şey söylerse, tabiki bunu şüpheli bulurum.
Ayrıca devamlı güven konusunu ortaya atan
insanlar muhakkak ki yalancılardır.
Çok sevdiğim bir kitapta böyle yazıyordu, o
yüzden yanlış olamaz.
'Öyle bir şey tabiki demeyeceğim.Sadece
diyeceğime bir kez olsun kulak ver.'
Ne?
Ne demek 'bir kez olsun' , biliyorum beni
kandırmaya çalışıyorsun.
Bir kere, önceki yaşamımda defalarca kez
tanrılara dua edip yalvardım.
Ölümümde bile bir kere olsun yardımıma gelmedin.Şimdi
mi nasihatte bulunuyorsun?
'Yo, yo, senin tanrıların ve ben tamamen
faklı varlıklarız.Sana bugünden itibaren yardım edeceğim dedim, değil mi?'
Bu yüzden sana inanamam diyorum
zaten.Sadece yağlamakla olacak iş değil.Eğer inanmamı istiyorsan, bir mucize
göster de göreyim bakalım.
'Zaten öyle yapıyorum.Rüyanda seninle
konuşuyorum değil mi? Bunu benden başka kimse yapamaz.'
Sadece lafta.Bana ulaşmak için rüyaları
kullanmasan bile, bir mektup falanla da ulaşabilirdin.
'Haklısın.Bana inanamayacağını söyledin
zaten, ama eğer seni böylece bırakırsam öleceksin.'
...Ölmek mi? Niye?
'Büyülü Kıta berbat bir mekan.Yiyecek
neredeyse hiçbir şey yok ve eski yaşadığın yere kıyasla birçok güçlü sihirli
yaratık var burada.İletişim kurabiliyor olmana rağmen, buranın ortak
değeryargıları farklıdır.Cidden böylece devam edebileceğini mi düşünüyorsun?
Kendine güvenin var mı?'
Hee? Büyülü Kıta mı? Bir dakika, neden
bahsediyorsun?
ꕥ Büyülü Kıta, Ana Kıta'dan ayrılan Şeytan Kıtası'nın diğer adı.
'Devasa bir alan etkili Mana Vakası'nın
içine düşüp başka bir yere ışınlandınız.'
Mana Vakası.O ışık mı?
'Evet, o ışık.'
Işınlanma.Demek o bir ışınlanmaydı...
Mağdur olan sadece ben değilim.
Acaba Philip iyi midir?
Buina'da sorun olmamalı, sonuçta bayağı
uzaktalar.
Sylphy meraklanmış olmalı.
...Tam olarak ne oldu?
'Bana soruyorsun, bu bana güvenmek
istediğin manasına mı geliyor? Az evvel dediklerime inanmıyordun.'
Haklısın.Çok kolay kandım.
'Sadece herkesin senin sağ salim olman için
duacı olduğunu söyleyebilirim.Geri dönmen için dua mı ne ediyorlar işte.'
Bunu...her kim olsa yapardı.
'Öyle mi? Kalbinin derinliklerinde, bu
dünyadan yok olsan diğerleri rahatlardı diye düşünüyordun, yanılıyor muyum?'
...Öyle düşünmedim desem yalan
olurdu.Önceki dünyamdan bana ihtiyaçları yokken kayboldum.Şu an bile aynı
düşünceye sahibim.
'Ama bu dünyada ihtiyaç duyulmayan biri
değilsin.Lütfen sağ salim geri dön.'
Ahh.Haklısın.
'Ama nasihatimi dinlersen, kesin olarak
diyemesem bile, geri dönme şansın çok yüksek.'
Dur.Öncelikle amacın ne onu sorayım.Neden
benle bu kadar ilgilisin?
'Amma çok konuşuyorsun...Çünkü yaşam tarzın
çok ilginç.Sadece bu bile yeterli değil mi?'
Sadece bir şeyler ilginç diye kafasına göre
hareket edenler kesinlikle kötü kişilerdir.
'Sizin evvelki dünyada öyle mi işliyor?'
Çünkü sadece ilginç diye bir şeyler
yapanlar genelde insanları avcunun içinde oynatmaktan zevk alır.
'Belki ben de öyle bir yapıya sahibimdir.'
Ayrıca neymiş benimle ilgili bu kadar
ilginç olan?
'İlginç demekten ziyade bir anlamı var
diyelim.Yabancı evrenden birilerini görmek gerçekten çok nadir gerçekleşir.Sana
nasihatler vererek diğer insanlarla etkileşimde bulunmanı sağlasam.Kim bilir
nasıl bir son olurdu...?'
Anladım.Tıpkı bir maymuna belli belirsiz
bir komut verip görevi nasıl idame edeceğini gözlemlemek gibi.Bu cidden çok
abartılı bir meşgale olsa gerek.
'Heh...Hey.Sana sorduğum ilk soruyu unuttun
mu?'
İlk sorun derken?
'O halde tekrar sorayım.Kendine güveniyor
musun? Tamamen bilmediğin tehlikeli bir yerde yaşam mücadelesi vermeye güvenin
var mı?'
...Hayır.
'O halde nasihatlerimi dinlemen daha iyi
olmaz mı? Buna rağmen tekrar diyorum, nasihatimi dinleyip dinlememek sana
kalmış.'
İyi, iyi anladım.Nasihat masihat her neyse,
söyle de kurtulalım.Sonuç olarak uzun ve can sıkıcı bir sürü şey söyledin.Sadece
söyle ve bitsin, bu kadarı yetmez mi?
'...Peki peki.Rudeus, iyi
dinle.Uyandığında, yanındaki adama güven, ve ona yardım et.'
Mozaik tanrı sadece bu sözleri söyleyerek
arkasında bir yankı bırakıp kayboldu.