19.06.2020
Kırılma Anı
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Shirone Kraliyet Sarayı.
Roxy öylesine dışarı bakıyor ve kaşlarını
çatıyor.
Gökyüzündeki renkler gariptir; gri, siyah,
mor ve sarı.
Normaldeki mavi rengi gitmiştir.
Ama bu renkleri sanki daha önce bir yerde
görmüştür.
'Bu da ne...'
Renkleri daha önce görmüş olmasına rağmen,
gökyüzünü daha önce böyle değişirken görmemiştir.
Ama bunu gören herkes doğal bir fenomen
olmadığını bilir.
Büyük ihtimalle bir şey Mana'nın çığırından
çıkmasına sebep olmuş olmalı.
Bu derece bir şey, uzaktan bakınca Mana girdabına
benziyor.
Roxy sonunda bunu nerede gördüğünü
hatırlar.Bu parlama yerini daha önce Büyü Üniversitesi'nden de
görmüştür.Çağırma Büyüsü'ne benziyordur.
'Bu yer Asura'da...Acaba Rudeus olabilir
mi?'
Roxy öğrencisinin görüntüsünü anımsar, bir
zamanlar öğretmenlik yaptığı ufaklık.
Bu ufaklık daha 5 yaşında, terlemeden
fırtınalı bir rüzgar oluşturabilmişti.
O zamanlar zaten Mana'sına söz
geçirebiliyordu.
Artık 10 yaşında.Sonunda bunu başarması
mümkün olmalı.Mektubunda Çağırma Büyüsü'nü yapamadığından bahsetmesine rağmen,
bir şekilde öğretici materyallere ulaşmış olmalı.
'Yakaladım!'
Derin düşünceler içerisindeyken arkadan
biri sarılır ve göğsünü okşar, aynı zamanda poposuna dayanan sert bir şey
hisseder.
'Haaahh...'
Roxy artık bıkmıştır.İtikleyip bu kadar
kalın cübbe üzerinden okşamaya çalışmak, bir şey hissetmesine sebep
olmayacaktır.
Üstelik saldırıyı gerçekleştireni mutlu
etse bile kurban mutlu olmayacak.
'İnfilak eden alev vücudumu sar,
<<Yanan Yer>>!'
'Gyaaa!'
Alevle örtülü bariyer arkasındaki kişinin
yerinden fırlamasına sebep olur.
Aynı seviyede sessiz sihirli sözler
kullanamamasına rağmen, bu 5 sene içerisinde sözleri kısaltmayı başarmıştı.
Rudeus da öğrencilerine sessiz sihirli
sözleri öğretiyor, bunu öğrenmesi üzerine Roxy, büyü sözlerini kısaltmak
üzerine çalışmaya başladı, fakat kullanması o kadar basit değildi.
Yetenekli genç, öğrencilerinden çok şey
bekliyor olsa gerek.Ama bu herkesin onun kadar yetenekli olduğu anlamına
gelmiyor.
'Majesteleri, bir bayanın göğüslerini öyle
arkadan elleyemezsiniz.'
'Roxy, beni öldürmeye mi çalışıyorsun? Seni
zindana atarım bak!'
15 yaşındaki 7.prens Pax Shirone, tam bir
velet.
İlkin alımlı görünmüştü, fakat son
zamanlarda gittikçe sapıklaştı, gün içinde bile cinsel şehvetini dobra dobra
sergiliyor.
'Ah bunun için beni bağışlayın, ama eğer o
kadarcıkla ölecekseniz, Majesteleri bir sinekten daha aşağı demektir.'
'Nggghhh! Bu ne küstahlık! Bu affedilemez!
Eğer bağışlamam için yalvaracaksan, cüppeni katla ve külodunu görmeme izin
ver!'
'Olmaz.'
Bazı hizmetçiler daha önce onun tarafından
saldırıya uğradı, bunun üzerine kral onu cezalandırdı.
Ve son zamanlarda kraliyet ailesinin özel
hocasına cinsel şakalarıyla gözünü dikmekte.
(Bu demode kızda ne buluyor?)
Roxy anlam veremez.
Prens'in verdiği tüm emirlere uymak gibi
bir zorunluluğu yoktu.
Anlaşmada açıkça belirtilmişti.Prens
bencilce bir istekte bulunursa, hoca kendi kararını uygulayabilir.
Bu kalede prensin emirlerini tümüyle
dinleyen birkaç kişi vardı. 7.prens olduğundan kral olma ihtimali çok küçüktü
ve neredeyse hiç otoritesi bulunmamaktaydı.
Eğer mevzu otoriteyse, kraliyet ailesi
büyücüsü olan Roxy'nin otoritesi daha fazlaydı.
'Roxy, bir sevgilin olduğunu biliyorum.'
Prens farklı yöntemler kullanmayı dener.
'Ah canım! Ne ara benim sevgilim olması
gibisinden abartılı şeyler oldu?'
Roxy başını eğip, sanki uykusunda birden
konuşmaya başlamış gibi olan prense dönerek sorar.
Sevgili, daha önce bir tane bulmayı
düşünmüş olmasına rağmen, Migurd ırkına has özelliklerinden dolayı başkalarının
ona bakma zahmetinde bile bulunmamasından dolayı vazgeçmişti.
ꕥ Migurd ırkının tipik özelliği yavaş yaşlanmalarından kaynaklı çocuk gibi görünmeleri oluyor.
Prens biraz farklı bir kafaya sahip ve
görünüşe göre öyle bir bedeni denemek istiyor, fakat Roxy kendini öyle ucuza
satmayı planlamıyor.
'Hehehe, gizlice odana girdim ve raftaki
yığınla şey arasında bir mektup buldum! Kim olduğunu bilmiyorum ama otoritemi
kullanarak onu lime lime edebilirim! Eğer onun zalimce öldürülmesini
istemiyorsan, kadınım ol!'
Bahsedilen diğer yöntemler hep bu tarzda.
Sevgiliyi rehine olarak kullanıp vücuduna
karşılık sevdiği önünde işkence etmek ve onlara sahip olma zevkini tatmak.
Tabi prensin otoritesi falan yoktu.Yine de
o bir prensti ve kendine ait birlikleri vardı, ve gerçek şu ki hizmetçilerin sevgililerinin
rehine olarak kaçırıldığına dair söylentiler de dolanmaktaydı ortalıkta.
(Zevksiz.Ancak tiksinme duygusu olur öyle,
hmm.)
Roxy sevgilisinin olmamasına
sevinir.Mektupların hepsi Rudeus'tandı ve o sadece saygı değer bir
öğrencisiydi, sevgilisi değil.
'Oh, buyur nasıl istersen öyle yap.'
'N-Ney! Bak gerçekten yaparım!
Yalvaracaksan şimdi yap! Eğer merhamet dilenirsen sadece bedeninle
kurtarırsın!'
Prens kafasını bile kullanmıyordu.Ayrıca
Rudeus'un nerede olduğuna dair en ufak fikri yoktu.
Bu yaklaşımla, muhakkak mektupta yazanları
da okumamıştı.
'Eğer Rudeus'un kılına dokunabilirsen,
vücuduma sahip olabilirsin gerçekten istiyorsan tabi.'
'Nasıl bu kadar kendine
güvenebiliyorsun....Otoritemi bilmiyor musun sen!?'
Roxy bu konuda rahattı, onun sahip olduğu
otorite o kadar küçük ki aşağılayıcı bir kahkaha atsa yeridir.
'Rudeus Asura Krallığı'ndaki üst tabaka bir
soylunun, Boreas'ların himayesinde.'
'Boreas mı...? Bir prens olarak niye üst
tabaka bir soyludan korkacak mışım ki?'
Daha Asura Krallığı'ndaki üst tabaka
soyluların isimlerini bile bilmiyor.Roxy bu gerçeği fark edince iç geçirir.
(Öğretmenleri buna ne öğretiyorsa artık.)
Asura'nın 4 büyük lordu; Notus, Boreas,
Zephyrus ve Eurus, bunlar çok meşhur.
Asura Krallığı'nda savaş olursa, bunlar her
nesilde askeri gücün temelini oluşturan subaylardır.
Eğer Shirone'de bir tören gerçekleşse, bu
adı taşıyan soyluların da görülmesi gayet normal.
Bunlar kesinlikle hatırlanması gereken
soylular.
'Asura Shirone'den on kat daha büyük bir
ülke, eğer ki bunların üyelerini korkutup şüphe altına sokmak istiyorsan, üst
derece politik güce ve stratejiye ihtiyacınız var demektir.Majestelerinin
otoritesiyle bu imkansız bir şey.'
'Suikastçi! Ben de imparatorluk
muhafızlarımı yollarım...'
İmparatorluk muhafızı lafını duyunca Roxy
bir iç daha çeker.Cidden bu prens neresiyle düşünüyorsa.
'İmparatorluk muhafızları sınırdışına
çıkamaz, değil mi? Sınırı geçseler bile, Boreas ailesi Ghyslaine'i tuttu.Fedoa
bölgesinin surla kaplı şehrinden malikaneye kadar sızıp, Sword-King Ghyslaine'i
geçip üstüne bir de usta büyücüyü öldürecekler öyle mi? Sence bu mümkün mü?'
'Grrr, grrrumumu...'
Prens dişlerini sıkıp yeri tekmelemeye
başlar ve Roxy bunun üzerine tekrar iç geçirir.
(Haaa.Cidden 15 yaşına gelmiş ve hala tek
kelime bile okuyamıyor.)
Rudeus'un mesul olduğu Eris, zincirleri
kırılmış bir hayvan gibiydi.Ama son zamanlarda söylenenlere göre bayağı uslu
davranmaya başlamış.
Şu anki öğrenim gören prense kıyasla.
Eskiden bayağı şirindi ve potansiyeli
vardı.Ama otoritesinin farkına vardığından beri gelişimi iyice söndü.
Son zamanlarda sınıfta uyumaktan başka bir
şey yapmıyor.Roxy içten içe bir öğretmen olarak yeteneksiz olduğunu düşünüyor.
'Ayrıca yakında majestelerinin özel hocası
olmayı bırakacağım, suikastçileri yollasan bile zamanında halledemeyeceksin.'
Prens şaşkınlık içinde sesini yükseltir.
'N-Ney! Bunu ilk defa duyuyorum!'
'Hatırlamaman senin suçun.'
Söz yetişkin olana kadar geçerliydi.İlk
başta Roxy davet edilirse kalmayı düşünüyordu, sözleşmenin sona ermesinden
sonra bile.
Ama pek çoğuna göre Roxy'nin varlığını göze
batıyordu.
Buradan ayrılmak onun için mantıklı bir
karar olurdu.
'Bu güzel bir fırsat hmm.'
'Neymiş güzel fırsat?'
'Batıdaki gökyüzü birden değişmeye başladı,
bir bakmak istiyordum.'
'Bu ne...'
'Çoktan beridir görmediğim Rudeus'u görmek
istiyorum' demedi tabi seslice.
Eğer deseydi, muhakkak ki prens zıvanadan
çıkacaktı.
'Hala Roxy'e ihtiyacım var! Derslerimde
hala öğrenimimin ortasındayım, değil mi!'
'Ne demek öğreniminin ortası, derste
devamlı uyumuyor musun?'
'Uyandırmamak Roxy'nin suçu.'
'Öyle mi, o halde bu berbat hoca yakında
gitmiş olacak.Lütfen sizi uyandırabilen bir hoca tutun, çünkü ben bırakmış
olacağım.'
Roxy ona öğretemediğini hissediyordu.
Ona bir şey öğretene kadar Rudeus 10-20
tane öğrenirdi.Böyle bir öğrenciyle şans eseri karşılaştıktan sonra, Roxy
öğretmen olmak konusunda kendine güvenini kaybetmişti.
Böylece Roxy Shirone'den ayrılır, yolun
ortasında 7.prensin şövalyeleri ona saldırır, fakat hepsini geri püskürtür.
7.prens Roxy'nin ona saldırdığını iddia
eder ve şiddet dolu davranışları affedilemez olduğundan hemen tutuklama emri
çıkartılmasını ister.
Fakat Shirone Kralı onu umursamaz.
Üstelik prensi Su Kralı Büyücü <<Roxy
Migurdia>>'yı kaçırdığı gerekçesiyle azarlar ve şiddetli bir cezaya
çarptırır.
Kısım
2
Gökyüzündeki değişikliği tek fark eden Roxy
değildi, bu tutarsız ve garip değişiklikler dünyadaki tüm güçlü varlıklar
tarafından fark edildi.
--Kızıl Ejderha Dağı sınırlarında--
100.nesil [Dragon God] Orsted batıdaki
gökyüzüne bakar.
'Mana orada toplanıyor...? Acaba hatalı bir
şey mi oldu?'
Düşünceli bir ifade gösterir.
'Eh, oraya gidince görürüz.'
Ve tek hamlede öldürdüğü kızıl ejderha
cesedinin üzerine basarak, doğruca batıya doğru ilerler.
Sayısız ejderha etrafında daire çizer,
fakat hiçbiri saldıramaz.Yerde yürüyenin kim olduğunu bilmektedirler.
Topyekün saldırsalar bile sonlarının aynı
olacağını bilirler.Aynı zamanda bir şey yapmazlarsa öldürülmeyeceklerini de.
O bir ejder tanrısı, bu dünyanın
sağduyusuna göre anormal bir varlık.
Hiç kimsenin savaşmaması gereken bir
varlık.
Başka bir beyinsiz genç ejderha Orsted'e
saldırıyor ve koca bir et yığınına dönüyor.
Kızıl ejderhalar farkında, eğer bu varlığa
öfke gösterisinde bulunmazlarsa, gökte uçmak güvenli.
Ana kıtada muhakkak ki en güçlü varlıklar
kızıl ejderhalardı, bu savaş kabiliyetine sahip olmalarından değil, ayrıca
kıvrak zekalı olmalarından dolayı öyle görülüyordu.
Kızıl ejderler farkında.
Bu, dünyadaki en güçlü kişi, hep birlikte
el ele verseler bile onu alt edemeyecekler.
Kızıl ejderhaların bakışları altında
yavaşça dağın eteklerine iniyor...Hiç kimse amacı nedir bilmiyor.
--Gökyüzü Şatosunda--
3 kahramandan biri, [Ejderha Kralı]
Perugius kuzeydeki gökyüzünden aşağı bakıyor.
'Bu şey de ne?
Tıpkı Şeytan Dünyası'nın Yüce
İmparatoriçesi tekrar dirildiğindeki gibi ışık yayıyor.'
Yanında duran, gökyüzü ırkından siyah
kanatlı ve beyaz bir kuş maskesi olan dişi biri.
'Toplanan Mana'nın tipi çok farklı.'
Diyor sessizce.
'Evet, daha çok çağırma büyüsündeki ışığa
benziyor.'
'Fakat bu çağırma büyüsünün ışığı...sanki
bir yerlerde görmüş gibiyim.'
'Gökyüzü Şato'sunun oluşturulmasındaki
gibi.'
Perugius hafifçe kıpırdar.
O an Perugius, Gökyüzü Şatosu [Kaos
Bozan]'daki tahtında oturmaktaydı.12 hizmetçisine önderlik edip aklında tek bir
hedefle gökyüzünü gözetlemeye devam ediyor.
İntikam.Demon-God Laplace tekrar yaşama
geldiği an onu mahvedecektir.
Sadece mührün çözüleceği an için gökyüzünde
beklemektedir.
'Acaba Demon God'ın mührü Şeytan
Dünyası'nın Yüce İmparatoriçesi tarafından çözülmüş olabilir mi?'
'Bu mümkün.Yüce Şeytan İmparatoriçe 300
yıldır tekrar dönmüş olmasına rağmen kaygı verici derecede sessizdi.'
'Pekala.Arumanfi!'
'Emredin.'
Beyaz elbiseler giymiş sarı maskeli adam,
sessizce Perugius'un önünde diz çöker.
'Yola çık ve araştır...Yo, eminim kötü bir
şeyler dönüyor.Şüpheli birilerini görürsen öldür gitsin.'
'Anlaşıldı.'
[Zırhlı Ejder Kralı] Perugius harekete
geçer.
12 takipçisi ona eşlik eder.
4 kıymetli arkadaşının intikamı için.
Bu sefer, Laplace'ı öldürmek için.
--Kılıçların Kutsal Diyarı'nda--
[Sword God]Gull Farion güneydeki gökyüzüne
bakar.
'Bu gökyüzü...Hmmm.'
Başka yere odaklandığı sırada, iki kurnaz
öğrencisi aynı anda saldırıya geçerler.
'Ben izliyorken saldırmayı kesin.'
Öğrencilerinin halsiz soluklarına kıyasla o
sakindir.
Sword God her zamanki gibi yeterli
idraklerinin olmadığını düşünür.
Sword-İmparator olarak adlandırılmalarına
rağmen, ulaşabilecekleri yer o kadardır.
Sıkıcı, çok sıkıcı.
Kılıç teknikleri için meşhur olmana gerek
yok.
Sadece güçlü olman gerek, hepsi bu.
Eğer ün arıyorsan, bu sadece para ve
otorite içindir.
Bunların hiçbir değeri yoktur ve bu şeyler
herhangi bir insan tarafından kolayca elde edilebilir.Hepsini kılıcımla ikiye
bölerim.
Eğer güçlü olursan istediğin herşeyi
yapabilirsin.
Eğer istediğin her şeyi yapabiliyorsan, o
zaman yaşıyorsun demektir.
Bunu en iyi Ghyslaine bilir, ama o da
gittikçe yumuşamaya başladı.
Sword-Kral olduğundan beri ilerleme
kaydetmedi.
Açgözlü kişi zayıf olsa bile, güçlü olması
için kılıç sallaması gerekir.
Gücü elde edince açgözlülüğü diner.
Şu anki Ghyslaine bunu başaramıyor,
yeterince aç gözlü değil.
Bu ikisi yeteneksiz değil, fakat böylesine
tekdüze arzular onları ancak Sword-İmparator seviyesine kadar taşıyabilir.
Ölüm kalım savaşında sağ kalabilmek için
arzuların sonsuz olmalı.
'Hey, hey, kalkın çabuk.Beni yenip de
birbirinizle dövüşseniz bile Sword-God namını alacağınızı sanmayın!
Gökten yağarcasına para kazanabilirsiniz,
kölesinden tut prensesine kadar kadınlar götlerini uzatıp sıraya girerler,
herkesi duyunca yerinden zıplatacak derecede dehşetli bir ünvana sahip
olacaksınız, hatta attığınız her adımla insan denizini ikiye ayırabileceksiniz,
daha ne duruyorsunuz!'
'Ben kılıcı bunlar için öğrenmiyorum!'
'Shishou! Sakın beni küçümseyeyim deme!'
İşte böyle.
Kendinize karşı dürüst olun.
Böylece beni aşıp öldürerek Sword God
ünvanına sahip olabilirsiniz.
Sword God çoktan güneydeki gökyüzünde vuku
bulan şeyi unutmuştu.
--Büyülü Kıta'nın bilinmeyen bir yerinde--
Yüce İmparatoriçe Kishirika Kishirisu
gökyüzüne bakar.
'Hah! Sırtımı çevirsem bile görebiliyorum!
Nasıl, harika değil mi?'
Kimse cevaplamaz, çünkü etrafında kimse
yoktur.
'Beni görmezden geliyorsun demek!
Uahahahahha! Tamam, tamam, affediyorum sizi insanlar! Demişken, hep bu huzurlu
çağ yüzünden kimse bana yanaşmıyor, yani sizi affetmekten başka çarem yok
insanlar! Uahahahahah, fuahahahah, fuha öhü...öhü öhü öhü.'
Kishirika yalnızdır, nasıl demeli, çünkü
kimse onu umursamaz.
Tekrar dünyaya geldiği an 'Şeytan
Dünyası'nın Yüce İmparatoriçesi Kishirika geldi! Biliyorum hepinizi beklettim!
Fuahahahahah!' diye bağırdı, fakat etrafında kimse yoktu.
Sokaklarda aynı şeyi bağırarak koşturdu ve
etrafındakiler ona acıyarak baktılar.Sonrasında herkes görmezden geldi.
Eski bir arkadaşını bulduktan sonra, artık
barış çağına girdiklerini ve kendisini tutması gerektiğini öğrendi.
'Bu insan gökbilimciler ne halt yiyor?
Geçmişte ben doğarken birden pencereden gatagata sesleri çıkardı ve özgürlük
gösterileri yapılırdı.
Bu açılış gösterileri olmadan benim
döneşimin muazzamlığına uymuyor.
Haaa, öfff.Şimdiki gençler ne yapıyor
böyle.'
Kishirika yerdeki çakılları tekmeler ve
batıdaki gökyüzüne, Mana girdabına bakar.Yüce Şeytan İmparatoriçe aynı zamanda
[Sihirli Gözlü Şeytan İmparatoriçe] olarak da bilinir, 10'un üzerinde sihirli
göze sahiptir ve kimse bir bakışla neler gördüğünü bilmemektedir.
Ne kadar uzakta olursa olsun tüm netliğiyle
görür.Güçlü Mana enerjisini, familiar çağırma ışığını ve tüm bunların
arkasındaki kişiyi.
'Ne, kim olduğunu göremiyor muyum, bariyer
var demek ha.Yüzünü göstermeden böyle bir şey yapabildiğine göre, bu kişi
utangaç olmalı...'
Kishirika'nın sihirli gözleri her şeye
muktedir değil.O yüzden ancak Yüce Şeytan İmparatoriçesi'ne kadar
yükselebilmiş, ve ne kadar zaman geçerse geçsin asla Demon God olamayacak.Ama
bu onun umrunda değil.
'Kahramanları çağırmak bayağı ilginçmiş,
ama son zamanlada herkes Laplace'ın peşinden gidiyor...Kishirika mı? Heh, o da
kimmiş?
Hep öyle değil mi zaten...
Muhtemelen kahramanları bulmaya veya şu
yakışıklı Laplace züppesinin yanına gitmiştirler...Ahh, çok kıskandım, yine
şöyle bir geçit töreniyle ilgi odağı olmak istiyorum.'
Kishirika iç geçirerek yolculuk etmeye
devam eder.
Kendisine uygun gördüğü bir güzergahta
ilerleyerek.
--Aynı zamanda Rudeus'un bakış açısından--
Surla çevrili Roa şehrinin dışındaki küçük
bir tepeye çıkıyorum.
Doğum günümde verdiğim sözü, Ghyslaine aziz
seviyesindeki su büyüsünü göstermeyi, yerine getirmeye gidiyorum.
Tabi Eris de bize takılıyor.
Asadaki Sihirli taş ve asayı tutan elim
bağlı.
Kötü görüntüsüne rağmen, Sihirli taşı
saklamak yerine sadece yaydığı manayı örtbas etmeyi planlıyorum.
Böyle pahalı bir şeyi görürlerse hırsızlar
başımıza üşüşür.
Aziz seviye su büyüsünü kullanmadan evvel
<<Asi Su Ejder Kralı>>'nı deniyorum.
Daha önce kullandığımla aynı miktarda mana
kullanıyorum, normaldekinin birkaç katı büyüklüğünde bir su topu oluşuyor.
'Vay canına, kocaman.'
Düzeltmeye çalıştığımda su topu aşırı
küçülüp neredeyse çıplak gözle görünmeyecek hale geliyor.
Galiba azar azar değiştirmem gerekecek.
30 dakikalık deneylerim sonucunda, yaptığım
büyüyü 5 katı etkin kıldığını fark ettim.
Saldırı büyüleri güçleniyor ve daha önce
yaptığım büyülerle aynı gücü sergileyebilmem için gereken mana azalıyor.
Sayılarla ifade edersek.
Asa olmadan: Mana bedeli 10 ise, Güç 5.
Asa ile: Mana bedeli 10 ise, Güç 25.
Asa ile: Mana bedeli 2 ise, Güç 5.
Başka bir ifadeyle hem teleskop hem de
mikroskop gibi, detaylı ayarlamaları yapmak zorlaşıyor ama muhtemelen alışırsam
sorun olmayacaktır.
'Sorun ne?'
'Ayarlaması biraz sıkıntılı ama bu şey bir
harika.'
Eris endişeyle bana bakıyor.
Merak etme, sadece yeni oyuncağım beni
biraz büyüledi.
Ardından daha fazla deney yaptım.Anladığım
kadarıyla Ateş büyüsünde etkinliği 2 kat artırıyor, Toprak ve Hava büyülerinde
ise 3 kat artırıyor, ayrıca bu asayla kaynaşmış büyüleri yapmak bir hayli zor
olacak gibi.
Yo, muhtemelen ona da zamanla alışırım,
değil mi?
'Pekala, beklettiğim için kusra
bakmayın.Rudeus Greyrat size ultra mega süper güçlü sergilemek üzere!'
'Yaşasınnn---!'
Eris mutluca alkışlıyor.
Ghyslaine de bayağı ilgileniyor gibi.
Ben de gaza geldim.O halde başlıyorum.
'Fuhahahah! Şimdi mana toplayalım! Ey yüce
su ruhu, göklere yükselen yıldı....Aree?'
Asayla beraber iki elimi gökyüzüne kaldırıp
Cumulonimbus büyüsünün sözlerini söylemeye başladığım an.
Herkes gökyüzüne bakıyor ve onu görüyoruz.
'Gökyüzünün rengi değişmeye başladı....Bu
da ne!'
Gökyüzün rengi rahatsız edici şekilde
değişiyor.Galiba gri ve mor karışımı...
Ghyslaine göz bandı kaldırıyor ve koyu
yeşil renkli gözünü gösteriyor, niye acaba.
Gözlerinin rengi farklı demeye mi
getiriyorsun?
'Neler oluyor?'
'Bilmiyorum.Bu Mana aşırı güçlü.....!'
Demek o göz manayı görebiliyormuş.
Ghyslaine'in gerçek gücünü te 3 sene sonra
öğreniyorum...
Ghyslaine hemen göz bandını yerine
yerleştiriyor.
'Her neyse, malikaneye mi dönsek?'
'Bu belirtiler neyin göstergesi bilmiyorum
ama bir şeyler olmadan saklanacak bir yer bulsak iyi olur.'
'Hayır, şehrin yakınında toplanan Mana çok
daha güçlü, en iyisi burayı terk etmek.'
'Eğer öyleyse onları uyarmamız gerek!'
Philip'e söyleyip şehirdeki insanlarla
beraber bu durumun önüne geçmeliyiz.
'Ben hemen gidip...Rudeus! Yere yat!'
Refleksle hemen çöküyorum.Bir şeyin havayı
kesip ıslık çıkardığını duydum sanki, üzerimden bir şey büyük hızla geçti.
Sırtımdan soğuk terler boşalmaya başlıyor.
Ne, oldu.Az önce ne oldu?
Önümde, eli kılıcında olan Ghyslaine,
birden kılıcını sallıyor.Ardından sadece Ghyslaine'in aynı duruşunu devam
ettirdiğini görüyorum.
Sword God stilinin en güçlü tekniği [Uzun
Kılıcın Işığı] ve ayrıca [Işın Kılıcının Sanatı] adlandırılan teknik.
Bunu defalarca gördüm.
Kılıcını sınırlarını zorlayarak salladıktan
sonra, kılıcının ucu ışık hızına ulaşır ve böylece Sword God stilinin en güçlü
tekniği gerçekleşmiş olur.
Ghyslaine bana sırf bu teknikten dolayı
Sword God stilinin diğer stiller arasında en güçlüsü sayıldığını söylemişti.
Ghyslaine sıkıntı içerisinde kaşlarını
çatıyor ve sonunda ben de başımı çeviriyorum.
'Ne...ne ara...'
Karşımızda bir adam duruyor, altın renginde
saçları var ve sanki bir öğrenci üniforması gibi beyaz bir kıyafet giyiyor,
düğmelenmiş bir gömlek ve uzun pantolon.
Sarı renk maskesinin altında muhtemelen
İkemen bir surat saklı.Maskesi muhtemelen tilkiye benzer bir hayvan baz
alınarak yapılmış.
ꕥ İkemen: yakışıklı erkek tiplemesi
Sağ elinde bir hançer var.Galiba az önce
başımın üzerini yalayıp geçen oydu.
Sonrasında adamın suratından muazzam
miktarda ışık çıkıyor ve her şeyi beyaza boyuyor.
'GAAA!'
Ghyslaine'in gürlemesini duyuyorum.
Çarpışan metal sesleri.
Birinin koşuşturma sesi.
2, 3 kez daha metal şıngırdaması.
Tekrar görebildiğimde Ghyslaine hemen
önümdeydi.Göz bandını çıkarmıştı.
Anladım, gözleri kör eden ışığın salındığı
an göz bandını çıkarıp görmek için diğer gözünü kullandı.
'Piç herif.Kimsin sen? Greyrat ailesinin
bir düşmanı mısın yoksa!'
'Aydınlık Arumanfi benim adım.'
'Arumanfi mi?'
'Bu alışılmadık fenomen için
geldim.Perugius-sama'nın emirleri üzerine...'
Perugius adını duymuştum, [Demon-God
Laplace'ı yenen üç kahraman]'dan biri.(Ama haklayamadılar.)
12 familiarı çağıran büyücü o.
Hatta Arumanfi adını da
hatırlıyorum.Perugius'un 12 familiar'ından biri, Aydınlık Arumanfi.
'Ghyslaine, dikkatli ol.Kitaplarda ışık
gibi hızlı hareket ettiği geçiyordu.'
'Rudeus, Ojou-sama'yı al ve buradan
uzaklaş.'
Dediklerine uyarak Eris'i arkama alıp onlara
mani olmayacak bir yere kaçıyorum.Ama çok uzaklaşamam, eğer acil bir durum
olursa Ghyslaine hala yardımımıza koşabilir.
Eğer bu cidden bahsettiğimiz Aydınlık
Arumanfi ise kılıç ona zarar veremez.
Ama bu herif nerede saklanıyordu?
...Yo, hatırladığım kadarıyla Aydınlık
Arumanfi ışık ruhlarına hükmedendi.Mekanı görebildiği sürece, ne kadar uzak
olursa olsun anında oraya gidebilir.
Kitapta okuduğumda imkansız diye
düşünmüştüm, ama birden arkamızda belirdi.
Ghyslaine'in hata yapacak kadar dikkatsiz
olduğunu sanmıyorum, ve Arumanfi'nin de saklanmak için bir sebebi yok.Kısacası
uçtu, kelimelerden de anlaşılabileceği gibi, ışık hızında.
'Kadın, çekil önümden.Eğer bu çocuğu
öldürürsem belki fenomen son bulur.'
Dediğine göre, ne dedin? Fenomen mi? Bir
şeyler yanlış mı anladı acaba?
'Ben Sword-Kralı Ghyslaine Dedorudia.Bunun
bizimle bir alakası yok, bırak bizi!'
'Neden inanayım ki dediklerine.Kanıt
göster.'
'Buyur! Bu Sword God'ın 7 kılıcından biri,
Barış Sütunu[Hiramune]!
Sword-Kralı ve kılıç gözünün önünde, hala
inanmıyor musun!'
Ghyslaine elindeki kılıcı uzatıyor ve
Arumanfi'ye gösteriyor.Kılıcın bir de adı varmış, hmm.
Hiramune.Kılıcın adı nedense sahibine hiç
uymuyor.
ꕥ Kelime oyunu yapılmış.Kanjisi Barış Sütunu olarak okunuyormuş, ama aynı zamanda tahta göğüslü diye de okunabiliyormuş.Yani böyle Oppai'ye böyle tezat.
'Shishou ve kabilen üzerine yemin et.'
'Üstad Gull Farion ve kabilem Dedorudia
üzerine yemin ederim!'
'Pekala.Eğer masum değilseniz, gelecekte
Perugius-sama tarafından idam edileceksiniz.'
'Sorun yok.'
Arumanfi hançerini yerine sokar.Neler
dönüyor anlam veremesem de, galiba uzlaşabildiler.
Eski yaşamımda böyle şeyler söyleyip yemin
edilmesine öyle kolayca itimat edilmezdi, fakat bu dünyada farklı gibi.
Ghyslaine'in yeminine tamamen güvendiğini
düşünürsek, sanki papanın tanrıya inanması gibi bir inançtı.
'Eğer yapan sen değilsen, boşver gitsin.'
'...Bize aniden saldırdığın için özür
dilemeyecek misin?'
'Böyle bir yerde bulunmanız sizin suçunuz.'
Aydınlık Arumanfi ayrılmaya hazırlanır.
Tam o anda.
'Ah.'
Bu an gözlerimi esir aldı.
Gökyüzü ışın ışınından dolayı beyaza
boyandı ve ışın yerde yayılmaya başladı.
Işının yere dokunduğu an, herşey tsunamiye
uğramış gibi yerle bir oluyor.
Malikane kayboluyor.
Şehir kayboluyor.
Surlar kayboluyor.
Tüm çiçeklerin ve çimenlerin yutulduğu o
anda ışık bize yaklaşmaya başladı.
Arumanfi başını çeviri ona bakıyor.Hemen
ardından altın renginde bir ışığa dönüşüp kaçıyor.
Ghyslaine bunu görmesiyle bize doğru
koşuyor, fakat koşarken yaklaşan beyaz ışığa karışıyor.
Bunu görmesi üzerine şaşkınlıktan boş boş
bakarken hareketsiz kalıyor.
En azından Eris'i koruyabilmek istiyorum ve
ona kalkan oluyorum.
O gün Fedoa yok oldu.