19.06.2020
Mutlak Söz
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Çeşitli şeyleri tecrübe etmemle beraber
yakında 10 yaşına gireceğim.
Tüm senemi dilleri öğrenmekle
geçirdim.Bunlar Demon-God dili, Beast-God dili ve de Fighting-God dili.
Fighting-God dili İnsan diline benziyor, o
yüzden öğrenmesi pek zor olmadı.Sanki İngilizce'ye biraz Almanca karışması gibi
bir şey işte.
Tek fark kelime hazinesi ile ifade
kalıpları.
Gramer olarak hemen hemen İnsan diliyle
aynı.
Bu dünyanın dilleri öyle zor değil.
Bir şeyi ezberledikten sonra kuralı
diğerlerine de uygulamak çok basit oluyor.
Belki bu dünyanın devamlı savaşla alakadar
olmasından dolayıdır.
Gelgelelim Heaven-God dili ve Sea-God dili
için edebi bir kaynak bulamadım, yani bilen insanlar dışında bunları öğrenme
imkanım yok.
Kılıç eğitimine gelirsek, sonunda orta
seviyeye ulaştım.Eris 2 senede İleri seviyeye ulaştığından kıyaslama açısından
onun rakibi bile olamam.
Yetenek açısından bariz bir fark olduğunu
hissediyorum.
Ama dinlenme günlerinde bile çalışmaya
devam ediyor, belki bunun da bir etkisi vardır.
Onun kılıca harcadığı süreyi ben dilleri
öğrenmeye harcıyorum.Arada fark olması çok doğal.
Büyüye gelirsek, figürleri yapmaktaki
hünerlerimi geliştiriyorum.
Ufacık detayları bile yapabildiğime göre
geliştiğime şüphe yok.
Tabi durum bu olsa bile, çıkmaz sokakta
olduğum bir gerçek.
Eh, sonuçta Büyü Üniversitesi'ne
gideceğimden acele etmeye gerek yok.
Tüm bunları göz alarak, 10 senedir bu
dünyada olmam beni derinden duygulandırdı.
Kısım
2
Doğum günümden tam 1 ay önce, Eris ve
malikanedeki insanlar bir şeylerle meşgul olmaya başladılar, bir şey mi oldu
acaba?
Önemli birinin ziyareti veya Greyrat
ailesinden birinin, yoksa Eris'in nişanlısı mı...
Yo, eminim olamaz.Eris'in nasıl bir
nişanlısı olabilir ki(güler).
Ama yine de huzursuz hissedip araştırmaya
başladım.
Eris'i mükemmeliyetle takip ettim ve
hizmetçilerle güle eğlene konuşurken buldum.
Ghyslaine de oradaydı ve sanırım beni fark
etmedi, yemek için hazırlanmış ziyafete bakıyordu.
'Rudeus'un şaşırmasını istiyorum,
muhtemelen sevinçten gözyaşına boğulacak!'
'Bunu demek zor, Rudeus şaşırsa bile bunu
yüzünde belli edeceğini sanmıyorum.'
'Ama mutlu olur değil mi?'
'Elbette, yan aileden geldiğine göre bir
çok zorluk çekmiş olmalı.'
Aslında o kadar zorluk çektiğimi
söyleyemem...
Ama ne hakkında konuşuyorlar acaba?
Benim dedikodumu mu çeviriyorlar? İşimi iyi
yaptığıma emin olmama rağmen, belki sadece böyle düşünen benimdir.
Bu evdeki insanları üzüyor muyum?
Eğer öyleyse muhakkak ağlarım.
'Rudeus'un doğum gününe zamanında
yetiştiremeyeceğiz!'
'Ama çok acele edersek doğru düzgün
yapamayız.'
'Düzgün yapamazsak yemez mi?'
'Hayır, bahsettiğimiz kişi Rudeus-sama ise
kömüre dönmesine rağmen yiyecektir.'
'Gerçekten mi?'
'Evet, masada Sauros-sama varsa tabi.'
Ah, demek buymuş.Doğum günü partisi mi
hazırlıyorlarmış?
'Keşke Rudeus o ailede doğmasaymış...'
Eris yüzünde bir acıma emaresiyle söylüyor.
Anladım, muhabbetin konusunu fark edince
orayı terk ediyorum.
Her nasılsa, ben öyle topluma
gösterilebilecek biri değilim gibi.
Doğru tabi, neresinden bakarsanız bakın,
ben o herifin oğluyum.
Gerçi o şekilde kastetmiyorum.
Bu, bunca zaman burada kalmam sonucu
anlayabildiğim bir şey.
Paul'un asıl adı Paul Notus Greyrat.
[Notus] Paul'un soylu adı, ama Notus
ailesiyle bağlarını kopardı.
Şu an aile başı ya erkek kardeşi ya da
kuzeni.
Eğer işler böyle bitse sorun yok.
Fakat bazı insanlar meselenin çözüldüğünü
düşünmüyor, çünkü şu an Notus ailesinin başında bulunan kişi Paul'dan daha kötü
birisiymiş ve onlar bunu değiştirmek istiyorlar.
Şimdiki aile başı çok hassas birisiymiş ve
tüm olası adayları ortadan kaldırmak için büyük çaba sarf ediyormuş.
O taraklarda tuzum olmasa dahi, bazı
insanlar Paul'un Boreas ailesinin desteğini alıp Notus'a dönme planları içinde
olduğunu düşünebilir.
Sözde otoriteyi elinde bulunduran insanlar gölgeden
bile ürkerler.Olası kötü bir senaryoda suikastçi gönderilebilir, o yüzden fazla
göze batmamakta fayda var.
Önceki kulak kabartmamıza dönersek.
Rudeus'un zavallı olduğu duruma.
Aslında Eris'ten pek aşağı olmayan bir
statüde olabilirdim, fakat şu an için hizmetçi konumundayım, bu sebeple acınası
bir durum.
Ve soyluların gelenekleri içerisinde...
10 yaşına girmek gibi özel bir günde parti
tarzında bir şey yapılamaması.Gerçekten daha acınası bir durum.
Uzun zamandır Sauros-sama'dan bencilce bir
istekte bulunmayan Eris bunu dile getirmiş, ve benim için gizliden bir doğum
günü hazırlanması kararlaştırılmış.
Sadece malikanedekilerin katılacağı küçük
bir aile partisi.
Benim partim.
Ah, ağlamama sebep olacak şeyler söyleme.
Dürüst olayım, bu çok tehlikeli.
Biliyor olmama rağmen, onuncu yaş
partisinin bu kadar özel bir şey olduğunun farkında değildim.Ayrıca Eris'inki
gibi çoğunluk tarafından bir parti olmayıp küçük bir parti olmasına rağmen.
Sadece ailemin iştirak edeceği bir parti,
tabiki gelirim.[Ah, evvet, aynen öyle]
Öyle bir cevap alsam.
Bunu Eris planlamış, yaşıtı kimsesi yok ve
böyle bir şeyi ilk defa yapıyor.
Eğer mutlu olmazsam hayal kırıklığına
uğrayacak.Görünüşe göre biraz daha Su Büyüsü çalışıp yalandan ağlama metodları
geliştirmem gerekecek.
Sonuçta ortamın atmosferini okuyabilen
biriyim.
Kısım
3
O gün malikane oldukça meşguldü.
Dersler bitince Ghyslaine odama geldi.Onu
bu kadar gergin görmek nadir olur, kuyruğu dik duruyordu, dik derken hani
bayağı dik.
'Şey, Büyü dersinden sormak istediğim
birkaç şey vardı.'
Gözlerini kaçırıyor, galiba beni odada
tutabilmek için yolladılar.Tamam tamam, dediğiniz gibi olsun.
'Oh~ Sorun neydi?'
'Aziz seviye büyüsünü gösterebilir misin?'
'Yaparım ama şehir moloz yığınına döner
eğer yaparsam.'
'Ney? Nasıl bir büyüymüş o öyle?'
'Aziz seviye büyü şiddetli rüzgarlarının ve
şimşek fırtınalarının estiği, tüm şehrin sel altında kalmasına sebep olabilecek
kadar güçlü bir büyü.'
'Cidden çok güçlüymüş, gelecek sefere
gösterirsin o zaman.'
Böylesine bir övgüyü ondan çok nadir görürüm,
bu muhtemelen kavgaya bahane arama faslı gibi bir şey.
Pekala, şuna biraz takılayım.
'Peki, madem öyle diyorsun, tamam o halde.2
saatlik bir yolculuk yaparsak büyü için uygun bir yere gidebiliriz, hemen şimdi
çıkalım.'
Ghyslaine'in suratı keman yayı gibi titrer.
'Dur bekle.Eğer şimdi çıkarsak dönüşümüz
geç vakte denk gelecek, vahşi doğada sihirli yaratıklar var ve ormanın
derinlikleri bayağı tehlikeli.'
'Öyle mi? Ben Ghyslaine varken sorun olmaz
diye düşünmüştüm, sonuçta hayvan ırkının duyuları çok hassas, gece bile olsa
sorun olmaz demiştin.'
'Kendine çok güvenmek yasak.'
'Haklısın, zaten aziz seviye büyü bir hayli
mana harcamama sebep oluyor, gelecek dinlenme günümüzde gideriz o zaman.'
'Aahh, güzel, bir dahaki sefere yapalım.'
Mesele doğal olarak kapanıyor.
Normalde pek reaksiyon göstermeyen
Ghyslaine'e takılıp kızdırmak bayağı eğlenceli oluyor.
Paniklediğinde kuyruğu hızla savrularak
dikleşiyor, bir şeyler dediğimde kuyruğu oraya buraya sallanıyor.Sadece onu
izlemek bile ben bir hayli eğlendiriyor.
'Ah, aklıma gelmişken, burada sıcak su
dışında hiçbir şey yok...'
'Sa-sakın hareket etme.Gerek yok susamadım
ben.'
'Öyle mi.'
Aslında ben her türlü suyu büyüyle
yapabiliyorum, aklına gelmediği sürece sorun yok.
Pekala, böyle giderse beni odadan
çıkarmamak için elinden geleni yapacak, o zaman biraz cinsel şakanın vakti
gelmiştir.
'Bilirsin, bugünlerde figür heykelleri
yapıyorum.'
Bunu derken 1/10 Ghyslaine figürünü
çıkarıyorum.Önceki ürünüme göre geliştiğime bir hayli eminim.
Kasların dış hatları oldukça profesyonel
işi diyebilirim.
'Ah, bu ben miyim? Bayağı iyi yapmışsın,
Eris Ojou-sama'nın figürüne kıyasla...Eh, kuyruk nerede?'
'O konuda yeterince bilgim yok ve şu ana
dek hep hayal gücümü kullanmak durumunda kaldım.Bu seferki bayağı iyi
gittiğinden gerçeğinin aynısı gibi olsun istedim.'
Kuyruğu sallanırken Ghyslaine derin
düşüncelere dalmış gibiydi.
Göstereceği ifadeyi görmek için
sabırsızlanıyorum.
'Kuyruğuna ve bağlandığı bölgeye bakabilir
miyim?'
'Tabiki.'
Böylece Ghyslaine çekinmeden ayağa kalkıp
götünü bana gösteriyor.
Muhteşem! Tam Ghyslaine'e yakışır şekilde!
Amma erkeksi!
Ona karşı hiç şansım yok!
Dur, pes edeyim deme! Daha bitmedi, genelde
tetikte olan Ghyslaine erotik şeyler yapabilme fırsatı her zaman eline geçmez.
'Biraz dokunabilir miyim?'
'Ah, buyur.'
Neredeyse şaplak atar gibi kavradım.
Sert!
Eh!?
Bir dakika, burası götü değil mi?
Ne abartılı kas tabakası, neredeyse demir
kadar sert diyebilirim.
Ama onun yanında kendine has bir yumuşaklık
var diyebilirim, nasıl desem, tam ideal tipte?
Fakat yine de bunu erotik olarak düşünmek
biraz zor.
Bir erkeğin özlemiyle yanıp tutuştuğu
kaslar.
Her erkeğin özlemini çektiği en üst seviye
kas tabakası.
İçinde hem kırmızı hem de beyaz kas tipinin
bulunduğu pembe renk kas tabakası!
Bu Süper-bro ile Ero-tanrıçasının kutsanmış
bileşimi!
Lütfen bana da böyle kaslar bahşeyle...
'Pekala, işim bitti.'
Mutlak bir yenilgiyle ellerimi Ghyslaine'in
götünden çekiyorum.
'Bir keresinde Eris'i portresini yaptırmak
için sanatçı tutarken görmüştüm.Ben de kendimden bir parça geride bırakmak
istiyorum, tamamlanmış eserlerin için sabırsızlanıyorum.'
Keyifle gülümsüyor.
Sanki kaybetmiş hissediyorum.
Bir erkek olarak.
Erkeksi olma konusunda.
Nedeeeen, Ghyslaine'e karşı kazanamayacak
mıyım...
'....Akşam yemeği vakti neredeyse gelmek
üzere.'
'Hmm, erken değil mi?'
Hala şoke olup kuyruğunu dikelirken görmek
istiyorum, ama yemeğin hazır olduğunu bilgilendirmek üzere hizmetçi içeri
giriyor.
Kısım
4
Yemek salonuna girdiğim an bir alkış
yükseliyor.
İlk defa herkes toplanmış bir vaziyette.Bu
tabiki Sauros, Philip ve nadiren gördüğüm Hilda'yı da kapsıyor.
'Buu..?'
Arkamı döndüğümde Ghyslaine de
alkışlıyordu.
'Ehh? Ehh?'
Şaşırmış rolü.
'Rudeus! Doğum günün kutlu olsun!'
Eris koca buket çiçeği uzatırken
söylüyor.Bugün ateşli bir kırmızı renk elbise giymiş.
Çok heyecanlanmış gibi yaparak alıyorum.
'Ah, bu şey mi, 10. yaş günü, bugün...'
Bugün için hazırladığım sözlerimi ederken
yüzüme bir karanlık çöküyor.
Elbise kolumu gözlerimi kapatmak için
yüzüme götürüyorum, ardından su büyüsüyle gözyaşı oluşturup akmasını
sağlıyorum.Ardından burnum da doluyor.
'Üzgünüm...Böyle....olduğum....için....Buraya
hep....asla hata yapamam...diyerek geldim....ve sevilmeyen biriyim....eğer
başaramazsam babamın yüzü düşer diye....Ben asla....kutlanacağını....düşünmemiştim.'
Elbise kolumu yüzümden çekince Eris'i
şaşkına dönmüş halde buldum.
Philip, Sauros ve malikanedeki herkes
alkışlamayı bırakmış boş bir ifadeyle bakınıyorlardı.
Arere, rol yapmam o kadar mı kötü...?
Yo, belki de tam tersidir.O kadar iyi rol
yapmışımdır ki, çok epik çuvalladım.Mümkünse paçayı kurtarabileceğim bir yerde
kessem güzel olur.
Haa, böyle düşününce ne kadar iğrenç bir
yetişkin haline geldiğimi anlıyorum...
Her neyse.
Rol yapmaya devam ediyorum.
Eris panikle kahyaya soruyor.
'Ne yapsak, ne yapsak?'
Galiba ağlamam büyük yankı uyandırdı.
O kadar tatlı ki sarılmadan
edemedim.Hafifçe dolu burnumla beraber teşekkürlerimi fısıldıyorum.
'Eris, teşekkür ederim...'
'Şey, önemli değil cidden! Rudeus aileden
sayılır, tabiki yapacağız! Greyrat ailesi üyesi, değil mi Oto-sama, Ojii-sama!'
Normal Eris olsa 'Kıymetini bil!' falan
derdi.
Ama görünüşe göre Philip'in de bu konuda
takdirini arıyor.Fakat sadece Sauros'u gürlerken görüyorum.
'Savaşaaa! Notus'larla savaşa gidiyoruz!
Philemon'u öldürüp aile lideri olarak yerine Rudeus'u getireceğiz! Philip!
Alphon~~se! Gire~~nu! Benimle gelin!! Tüm birlikleri toplayın!'
ꕥ Bu arada Girenu Ghyslaine'in Sword-Kral lakabı -Kara Kurt- demek.
Ve böylece Boreas Greyrat ile Notus Greyrat
arasında savaş ilan edilir.
Kan davası iki Greyrat ailesini içine
sürükler ve Asura Krallığı'nı uzun süre kaosa sokacak bir sivil savaşa
sürükleyerek yıllıklara geçer.
....Bu tarz bir şey, tabiki de olmadı.
'Babaa, sakin ol! Biraz kendini
tutmalısın!'
'Philip, beni engellemeye mi çalışıyorsun!
Gel de kendin bak! O gerizekalı ahmağa kıyasla Rudeus daha uygun değil mi?'
'Ben de öyle düşünüyorum, lakin sakin ol!
Bugünün neşeli bir gün olması icap ediyor! Savaş çıkması kötü olur, Eurus ile
Zephyrus düşmanımız olur!'
'Seni aptal! Ben bu savaşı kendim de
kazanırım! Çekil yolumdan!!!!'
Böylece Sauros Philip'i dışarı sürükler.
Herkes ne olup bittiğine anlam
verememektedir.
'Ahem.'
Eris boğazını temizler.
'Ojii-san bir yana...Bugünü özel olarak
Rudeus için hazırladık!'
Eris göğsünü gerer yüzü kızararak.
Son zamanlarda göğüsleri büyüdüğünden
sütyen kullanmaya başladı, göğsünü gerdiğinde artık ayrı bir tatlı oluyor.
Sennin şimdilik tatlı olduğunu ama
büyüyünce arsızlaşacağını söyledi.
Teşekkürler sennin.
ꕥ Sennin derken Rudeus kendi sapık yanını yaşlı bir keşiş olarak kişiselleştiriyor.
'Demişken, acaba bir sürpriz mi var?'
'Sence ne gibi duruyor?!'
Sürpriz olan şey.
Acaba ne olabilir?
Bilgisayar ve Eroge? Yo, yo.
Eris benim durumumu düşüüyor.Ailemden
ayrıldım, bunca zamandır bir başınayım ve yalnız hissetmiş olmalıyım.Bu doğum
günümde, Eğer benim yerimde Eris olsaydı ne tür hediyeyle mutlu olurdu?
Ghyslaine'in ve dedesinin yanında
kutlaması.
Bana gelince...
'Acaba, Otou-sama mı burada...?'
Eris'in yüzüne birden karanlık çöküyor,
sadece o değil, kahya, hizmetçiler... herkesin yüzünde halden anlarcasına bir
ifade beliriyor.
'Paul...san, dedi ki, ormandaki sihirli
yaratıklar son zamanlarda daha aktif olmaya başlamış, o yüzden gelemiyormuş, a-
ama bahsettiğimiz Rudeus'sa orada olmasam da sorun olmayacaktır....Zenith-san
da çocukların aniden ateşlerinin çıktığını söyledi, gelemiyormuş...'
Eris karmaşıkça yanıtlıyor.
Ahh----.
Eh, önceden haberini verdiklerine göre
elden bir şey gelmez.Köydekiler pek çok konuda Paul'a bağımlı, ve eğer
ufaklıklar hastaysa Lilia her şeyi tek başına halledemeyecektir.
'O konu hakkında, şey... Rudeus...'
Eris doğru kelimeleri bulamayıp bir kez
daha kendini yiyip bitiriyor, normalde kendinden bu kadar emin olan kedimiz
böyle sıkıntılı bir durumla karşılaşınca bayağı tatlı oluyor.
Merak etme.Paul'un burada olmaması daha iyi
diyebilirim.
'Anladım, demek annem ve babam
gelemiyorlar...'
Umursamıyormuş gibi davranıyorum, ama bunu
yapmaya çalışırken burnumun dolu olup gözlerimin yaşlı olmasından dolayı bayağı
moralim bozukmuş gibi görünüyorum.
O anda hizmetçilerden biri hüngür hüngür
ağlamaya başlıyor, tam bir fiyasko...Atmosferin bu denli iç karartıcı olacağı
aklımın ucundan bile geçmezdi.
Üzgünüm, demek ki atmosferi cidden
okuyamıyormuşum...
Tam böyle düşünürken birden Hilda bana
doğru koşup sıkıca sarılıyor, kazara elimdeki çiçekleri düşürüyorum.
'Uaaahh'
Daha önce neredeyse hiç Hilda'yla
konuşmadım.
Eris'inkiyle aynı tarzda ateşli kızıl
saçları var ve dul bir hanım havası taşıyan genç ve güzel bir kadın gibi.
Tıpkı Eroge'lerde karşınıza çıkan tarzdan,
evlenip genç yaşta dul kalan kadın tiplemesi.
Tabi Philip hayatta olduğuna göre dul falan
değil.
Ama asıl önemli olan şey....Memeleri
kocaman!
Acaba Eris'inkiler de bu kadar büyür
mü....!?
Aaann!
'Üzülme Rudeus, için rahat olsun.Sen benim
de oğlum sayılırsın!'
Hilda bana sıkı sıkı sarılıyor ve
bağırırmış gibi bir sesle söylüyor.
Areee?
Bu kadın benden nefret etmiyor muydu?
'Kimse itiraz etmesin! Seni evlat
edineceğiz....Yo, Eris'le evlen.Tabii! Harika fikir! Öyle yapalım!'
'O-Okaa-sama!?'
Hilda birden kendini kaybediyor.
Doğal olarak Eris şoke olmuş durumda.
'Eris! Rudeus'un ailemize katılmasını
istemiyor musun!'
'Rudeus daha 10 yaşında!'
'Yaşla alakası yok! Bahane bulmayı bırak da
artık düzgün bir kız gibi davran!'
'Elimden geleni yapıyorum!'
Öfkeli Hilda.
Karşılık veren Eris.
Bu aileye gelin olarak gelmesine rağmen, o
da bir Greyrat ailesi üyesi, tıpkı Sauros gibi.
'Pekala, bunu sonra tartışırız!'
'Kyaa! Hayatım! Ne yapıyorsun! Bu zavallıyı
kurtarmamız gerek!'
Henüz dönmüş olan Philip Hilda'yı zapt
ederek zarifçe odadan çıkarıyor.
Böylesine kaotik bir ortamda bile kalbi
sükunette, sakince durumu değerlendiriyor.
Çok havalı, eminim harika bir büyücü
olurdu.Güvenilir ve herkes tarafından örnek alınması gereken bir adam.
Pekala, kendimi toparlamamın vakti geldi.
'Nedir o? Sürpriz dediğin?'
Eris kollarını beline dayar, göğsünü gerip
çenesini biraz öne iter.
Bu klasik pozunu bir süredir görmüyordum.
'Hmph hmph! Alphonse, getir bakalım!'
Eris parmaklarını şıklatıp tiz bir ses çıkarır.
Eris'in yüzü kızarmıştır ama Alphonse bunu
önemsemez ve heykelin gölgesinin arkasından bir asayı çıkarıp getirir.
Bu Roxy'nin kullandığına benzer bir asa.
Asa sert ve çıkıntılı bir ağaçtan yapılmış,
ucunu süsleyen büyük bir Sihirli taş vardı, görünen o ki bir hayli pahalı bir
taş.
Gördüğüm an anlamıştım, bu asa çok pahalı
olmalıydı.
Asanın seviyesi yapıldığı ağaca ve ucundaki
Sihirli taşa göre belirlenirdi.
Ağacın arazisi tüm Büyü sistemine olan
uyumunu etkiliyor.
Kurogaki'de ateş ve toprak sistemi uyumlu,
Injyuga'da ise hava ve su sistemi uyumlu.
Ama uyumsuz olsa bile büyünün gücünü
azaltmasa gerek, o yüzden herhangi bir materyal sorun olmaz.
En önemli kısım Sihirli taş, mananın
Sihirli taş halini almasıyla, büyünün gücünün muazzam derecede arttığı
bilinmektedir, üstelik aynı manayı kullanmana rağmen.
Fiyatını kıyaslarsak, Ghyslaine ile Eris'e
verdiğim sihirli değneklerde Sihirli taş başına birer gümüş sikke ödedim.
Daha ucuzları olmasına rağmen, Roxy'nin
bana o boyutlarda bir değnek verdiğini hatırladığımdan aynı boyutu tercih
ettim.
Boyut olarak serçe parmağın ucu kadar.
Bu yumruk boyutundaki Sihirli taşı ele
alırsak, en az 100 altın sikke olmalı.
Üstelik Sihirli taş hafiften mavi renkli ve
su sistemine uyumlu.Böylece kullandığım büyülerde bayağı bir güçlenme olacak.
Cidden ne kadar tuttu acaba...
Eklemek gerekirse, zindanlardan elde
ettiğin kristaller de bir çeşit Sihirli taş oluyorlar, tek farkları onlar
güçlendirme etkisi yapmıyorlar.
Bu açıdan bakınca Sihirli kristaller içinde
mana bulunuyor, ama asa yapımında kullanılmak yerine büyülü aletlerde veya çok
mana gerektiren büyülerde destek eşyası olarak kullanılıyorlar.
Eris uzaktan, asayı inceleyen beni
izleyerek tatmin olmuşçasına başını sallıyor.
'Alphonse, açıkla bakalım.'
'Emredersiniz, Ojou-sama.
Materyal Milis kıtasından ithal edilmiş,
Yüce Orman'ın doğu bölgesinde yetişen <<Yaşlı
Treant>>'tan.Asanın sopa kısmı onun
dalından yapılmış.
Kanımca iyi eğitimli Rudeus-sama, bu kadar
peri ırmağından su içtikten sonra onun farklı özellikler kazandığının
farkındadır.Bu su büyüsünü kullanabilen A dereceli bir yaratıktır.
Sihirli taş ise Begaritto kıtasında bulunan
başıboş bir ejderhadan geliyor, A dereceli bir cevher.Yapıcısı Asura Krallık
Sarayı'nın Büyü takımından, asa zanaatkarı olup [Asa Müdürü] diye adlandırılan
Chein Procyon'dur.'
Vay canına, bu harika.Galiba su sisteminde
özellikle iyi.
Ama bu aşırı pahalı olmalı, öyle değil mi?
Yo, böyle şeyleri düşünmenin zamanı değil
şimdi.
Eris'e durmadan para harcamaları hakkında
uyarıda bulunsam da, bugünlük bir şey demeyeceğim.
Bu özellikle benim için yapılmış, eğer geri
çevirirsem ayıp olur.
'Asanın adı <<Asi Su Ejder
Kralı>>'
Görünüşünün aksine oldukça hafif.İki elimle
sallayıp biraz oynuyorum.Sihirli taş bir hayli büyük olsa da, genel olarak ağırlığı
güzel dengelenmiş.
Bu kadar pahalı bir eşyadan bekleneceği
gibi.
'Teşekkür ederim, benim için parti
düzenlemekle yetinmeyip, böylesine pahalı bir...'
'Parasını boşver! Hadi, partiye devam
edelim! Yemekler soğumasın!'
Eris neşeyle beni yönlendiriyor ve ön
koltuğun baş ucunda kocaman bir pasta beni bekliyor.
'Ben de yardım ettim!'
Ne dedin!?
Kısım
5
Parti başladıktan sonra, Eris bir süre
makineli tabanca gibi konuşmaya devam etti.
Mhhmmmm, diyerek dinlemeye devam ettim,
yaklaşık partinin ortalarında Eris'in uykusu gelmeye başladı, ardından derin
uykuya daldı.
Çok mu gergin ne? Ya da tam tersi gergin
tellerin koptuğundan mı böyle...
Ghyslaine onu prenses gibi odasına taşıyor
ve istirahate çekiliyorlar, çabalarınızdan dolayı teşekkürler.
Sauros ve Hilda da partinin ortasında
ayrılmışlardı.
Sauros bana şarap içirmek istedi ama Philip
yapmamaya ikna etti, haliyle biraz hayal kırıklığı oldu bende.İşin garibi en
çok içen Hilda'ydı ve baya sarhoş olmuştu.Yüzünde güller açıyor ve gürültüyle
kahkahalar atıyordu.
Ayrılmadan önce bana iyi geceler öpücüğü
verdi, sonra odasına gitti.
Yemek hemen hemen tümüyle yenmişti,
hizmetçiler uykulu halde boş tabakları götürdüler, geriye sadece ben ve Philip
kalmıştık.
Philip sessizce bir başına içmeye devam
ediyordu, acaba üzüm şarabı mı?
Eris'in doğum gününde öğrendim ki, Asura
Krallığı'nda içilen şaraplar bölgeden bölgeye çeşitlilik gösteriyormuş.
Arpadan yapılan şarap oldukça çeşitliymiş,
fakat kutlamalarda kullanılan şarap genelde üzüm şarabı olurmuş.
'Aile savaşında kaybettim.'
Philip kısık sesle söyledi.
'Eris'in neden kardeşi olmadığını biliyor
musun? Hiç fark ettin mi?'
Ciddiyetle başımı salladım, fark ettim ama
hiç sormadım.
'Aslında kardeşi var.Eris'in bir büyük bir
de küçük erkek kardeşi var, küçük olanı seninle yaşıt şu an.'
'...Öldüler mi?'
Philip ürkmüşçesine bana baktı.Kazara direk
mevzuya dalmıştım.Yaptığım çok kabaydı.
'Doğmaları üzerinden çok geçmeden,
başkentte yaşayan kardeşim onları aldı.'
'Aldı derken? Ne oldu?'
'Yüzeyel bahaneleri evlatlık oğul gibi alarak
başkentte eğitim görmelerini sağlamak, ama işin aslı...sadece bir geleneğin
devamı niteliğinde.'
Böylece Philip Boreas ailesinin törelerini
açıklamaya başlıyor.Boreas ailesinin töresi diğer gelenekleriyle birlikte aile
reisi olabilmek için devamlı bir savaş içerisinde olmayı gerektiriyormuş.
Sauros'un 10 oğlu varmış, bunların
arasından 3'ü:
Roa'nın reisi Philip.
İç güveysi Gordon, Eurus Greyrat ailesine
gitmiş.
Sonrasında şu anki hükümet reisi
pozisyonunda olup, mevkisi için çok genç görülen James var.
Bir de tren gibi uzayıp giden adı olan biri
var.
Eh, bunlar bir yana, Sauros sıradaki reisin
belirlenmesi için bunların birbiriyle güç mücadelesine girmesini söylemiş.
Çıkarımlarıma göre kazanan ve şu anki reis
James, kaybedenlerse Philip ve Gordon.
Güç mücadelesinin ilk yarısı.
İlkin James perde arkasından Eurus'un
kızını kullanıp Gordon'la karşılaşmasını sağlamış.
Bu planla birbirlerini tanımadan, aşk
kıvılcımları alev almış.
Gordon kendini aşka adayıp beklenmedik bir
şekilde James'in yardımıyla Eurus ailesine iç güveysi gitmiş.
Onun için Boreas ailesi reisliği son
bulmuştu.
O zamanlar Philip ve James aşağı yukarı
eşit güçteymişler, birbirleriyle mücadele edip bağlantılarını kullanmaya devam
etmişler.Pek dramatik bir şey yokmuş.Philip kısaca kaybetmiş.
Eğer bir farktan bahsetmemiz gerekiyorsa,
bu ikisinin yeteneklerinden kaynaklanırdı.
James Philip'ten büyük ve başkentte
bağlantıları varmış, ayrıca önemli bir bakanın sağ koluymuş.
Hem bağlantıları hem de serveti olunca,
dolayısıyla kaydadeğer bir otoritesi oluyor.
Philip'in de aşağı kalır yanı yok
diyebiliriz ama bu 6 yıllık mesafeyi doldurmak kolay olmasa gerek.
James Philip'in Roa'nın reisi olmasını
sağlamış ve başkentten kovalamış.
James Fedoa'nın lordu olsa bile işi
Philip'e yıkmayı planlıyormuş.
Şu an hükümet reisi ve başkentten ayrılmayı
düşünmüyor.Philip kırsal kesimde ve artık yükselmesi pek mümkün görünmüyor.
Sonrasında James bir talepte bulunmuş, eğer
Philip'in oğlan çocuğu olursa başkente evlat edinilmeye yollanacakmış.
'Tüm erkek çocuklarını elinden almak, bu
çok barbarca değil mi?'
'Fark etmez, çok da umurumda değil, sonuçta
töre böyle.'
Boreas Greyrat ailesinde doğan tüm erkekler
sıradaki reis olmak için yetiştiriliyorlar.
Bu, başarısız olanların oğullarının
mücadelede yer almamasını sağlamak için izlenen bir yöntem.
Oğullara otorite elde etmeleri için yardım
etmek bilinen bir şeydir, bu da bunu engellemeyi amaçlıyor.
Gordon Eurus ailesinde olduğundan kendince
kurallara tabi tutuluyor, fakat Philip töreye uymak zorunda, bu yüzden erkek
evlatlarını James'e teslim ediyor.
Çocuklar daha ne olup bittiğine aklı
kesmedikleri için James'i babaları olarak biliyorlar.
'Eğer kazanan ben olsaydım, durumlar tam
tersi olacaktı.'
Philip durumu kabullenmiş gibi.Belki de
Sauros'un öz evladı değildir.
Lakin Hilda ne olursa olsun durumu
hazmedememiş gibi.
Philip'e bağlanmış ortalama bir soylunun
kızı.Eris doğmadan önce kafası pek yerinde değilmiş ama Eris doğduktan sonra
bir süreliğine sakinleşmiş.
Eris'in erkek kardeşi alındıktan sonra
tekrar istikrarsız hale gelmiş.
'Senden nefret ediyor.Kendi evladı burada
değilken, neden başkasının çocuğu bu malikanede dolanıyor, dedi.'
Hep beni görmezden geldiğini hissetmiştim
zaten, anladım, demek sebebi buymuş.
'Ayrıca tek başına kalan Eris hanım
hanımcık olacağına cadaloz oldu.Elden bir şey gelmez diye düşünüyordum.'
'Elden bir şey gelmez derken?'
'Onu kullanarak James'i tahtından etmek çok
zor olacak.'
Ah, bu herif, hala vazgeçmemiş mi?
'Ama son zamanlarda seni görünce, belki
biraz şans vardır diyorum.'
'.....Haaa.'
'Rol yaparak babamla Hilda'yı bile
kandırmayı başardın.'
Yani 'kandırmak' kelimesini kullanman
cidden gerekiyor muydu...
Sadece birkaç şey ekledim ki millete garip
gelmesin.
'Hem paranın önemini biliyorsun, hem de
birilerini pohpohlamayı.Birinin kalbini kazanmak için çekinmeden hayatını riske
atabiliyorsun.'
Acaba önceki kurguladığım olaydan mı
bahsediyorsun, yoksa son birkaç senedir devamlı yediğim dayaktan mı?
'Bunlarla birlikte, sayende Eris de
olgunlaştı.'
Paul bunu beklemediğini söylüyordu.
Paul'dan sivri zekalı olduğumu duymuş.Fakat
Paul'un hayatı boyunca kızların eteğini kaldırmakla meşgul olan bir herif
olduğunu düşününce, onun veledinin biraz daha düzgün biri olacağını hayal
etmiş.
Eğer Eris böyle bir veletle etkileşimde
bulunursa, ortaya ilginç kimyasal reaksiyonlar çıkarmış.Philip böyle umuyormuş.
'Bu cidden nostaljik oldu, Paul'un bana
yakardığı gün.'
Böylece Philip açıklamaya başladı.
Ayrıntıları sormamla beraber, Paul'un para,
kalacak yer ve sabit bir işe ihtiyacı olduğunu ama eski üst tabaka soylu yaşamına
dönmek istemeyip Philip'e sızlandığını anlattı.
Hatta benim için Philip'in önünde diz
çökmüş ve rica etmiş.Lilia'nın olayında bile bunu yapmamıştı.
Her neyse, bu daha sonra düşüneceğim bir
şey.
'Ama ben burada olmasam da Eris bir şekilde
değişecekti, değil mi?'
'Bir şekilde mi? İmkanı yok.Eris'e tamamen
ümitsiz vaka gözüyle bakıyordum.Hep onun soylu olmak yerine Ghyslaine ile
maceracı olacağını düşündüm.'
Buradan itibaren Philip bana olayın Eris
perdesini anlattı.Bu perde kulaklara zarar.Daha 9 yaşında hanımefendi başarıyla
vahşet çocuğu statüsünü kazanmıştı.
'Ne dersin? Eris'le evlenip Boreas ismini
taşır mısın? Eğer kabul edersen, hemen onu bağlayıp yatağına atabilirim.'
Bu bayağı baştan çıkartıcı bir teklif...
Eris'i bağlayıp onunla işimi görmeme izin
vermek.Son zamanlarda içimde bir ateş cinsel uyarı hissetmeme sebep oluyor, bu
kadar harika bir teklif sunulmuşken elimin tersiyle itmek, düşüncesi bile hoş
değil.
Ama dur, bekle.
Benimle kafa mı buluyor?
Önceki cümleyi oku.
Boreas adını almak mı?
'10 yaşındaki bir çocuğa neler diyorsun
sen...'
'Sen Paul'un oğlusun değil mi?'
'Ondan bahsetmiyorum.'
'İşleri ben halledeceğim.Sana sadece o
pozisyonda oturmak düşüyor.Ne dersin, sana bir sürü kız yollarım.'
Muhtemelen üzerime kız yağdırarak anlaşmayı
mühürlemeye çalışıyor.
Paul'un adı çıkmış, iğrenç bir durum.
'...İçerken yapılan hoş muhabbetmiş gibi
davranacağım buna.'
Bunun üzerine Philip tiz bir kahkaha attı.
'Haklısın.Öylesi daha iyi olur.Boreas
meselesi bir yana, Eris'i istediğin gibi sevebilirsin, sorumluluklara bağımlı
kalmadan.Herhalükarda, evlenirse geri gelecektir.'
Philip bunu dedikten sonra tekrar gülüyor.
Biriyle evlenmek, birkaç gün sonra Eris
kocasını döverek öldürür.
Bunu çok rahat hayal edebiliyorum.
Eğer elimi Eris'e uzatsam, arka planda Philip
tarafından kullanılacakmışım gibi hissediyorum.
'Biraz dinlensem iyi oalcak.'
'Tabi, iyi geceler.'
Ve böylelikle Eris'in sponsorluğunu yaptığı
doğum günü partisi biter.
Kısım
6
'Ho-ho- hoşgeldin....!'
Odama döndüğümde, odasında uyuyor olması gereken
Eris yatağımın üstünde oturuyordu.
Kırmızı bir gecelik giymiş.
Şu ana dek muhtemelen hiç böyle bir şey
giymemişti.
Neler oluyor? Bu onun yapacağı bir şey gibi
durmuyor.Hay aksi, uyumaya gitmemiş miydin sen?
'Sorun ne, gecenin bu saatinde?'
'Rudeus tek başına yalnız hisseder, o
yüzden bu gece senle yatacağım!'
Eris kızararak yüzünü çeviriyor.Sanırım
ebeveynlerimin gelmemesi üzerine düşünceli davranmaya çalışıyor.
Eris 12 yaşında olmasına rağmen hala
ailesine bağımlı yaşıyor, muhtemelen benim 3 senedir onlardan ayrı kaldığımı
düşününce dayanamayacağımı zannetmiş olsa gerek.
Yo, belki bu Hilda'nın planladığı bir
şeydir, uyandırıp bu geceliği giydirerek odama yollamıştır.
Eris 12 yaşına girdi, dişi figürüne tam
yaklaşamamış olmasına rağmen, ucundan da olsa vuruş alanıma giriyor.
Bedenim hala ergenliğe girmedi, o yüzden
milli olacağım gün henüz kapıda değil, ama tahminen çok da uzak değil.
Tsundere Ojou-sama'yla ilk seferlerimden
ilki...
Bu kalıp aklımdan geçince 34 yaşındaki
işsiz halim dizginleri eline alıyor.(Kendisi biraz lolicon'dur)
(De~gwehehehehofo ohhohodopffhohoho
pffffhahahahou)
Sivilce suratlı, tiksinç gülüşlü yansımamın
saldırmasından Eris beni uyandırıyor.
Yok, olmaz.
Ona elimi uzatamam.
Philip beni kullanır.
Philip'in kaybettiği, Paul'un kaçtığı güç
mücadelesine gömülüp kalırım.
'Bugün çok yalnız hissediyorum, o yüzden
ecchi şeyler yapabilirim, tamam mı?'
Bu gitmesini istememin nazik versiyonu.
Eris normalde en çok cinsel şakalardan
nefret eder, o yüzden böyle bir şey söylersem kaçacaktır.Düşüncem buydu fakat
beklenmedik bir cevap aldım.
'Ama biraz.. tamam mı!'
Ciddi misin sen!?
Bugün Eris-san cidden sınırlarını aştı.
Bu yaşlı baya böyle şeyler söylersen,
kendimi tutamayabilirim.
Eris'in yanına gidip oturuyorum, yataktan
'kii' gibi bir ses çıkıyor.
Eski ben olsaydım, muhakkak 'gigigi'
gibisinden anı bozan iğrenç bir ses çıkarırdım.
Zihnim şimdiden boşaldı, iyi düşünemiyorum.
Biri beni kullanacakmış? Bunun nesi kötü?
3 sene önceki Eris böylesine 'dere' olmuş,
tabi ki işin içine almam gereken riskler karışacak.
'Sesin titriyor, farkında mısın?'
'Sana öyle gelmiştir.'
'Öyle mi?'
Eris'in başını okuşuyorum ve ipek gibi
saçlarını hissediyorum.Üst tabaka bir soylu olmasına rağmen, bu malikanede
küvet, şofben gibi şeyler yok.Bu sebeple saçını her gün yıkayamıyor.
Günün tamamında kılıç çalışmaktan başka bir
şey yapmayan, genelde kaba olan Eris benim hatrım için böyle giyinmiş.
'Eris gerçekten çok tatlı.'
'Durup dururken ne diyorsun...'
Eris'in kızarması kulaklarını aşıp tavan
yapıyor.
Hafifçe omzunu kavrayıp yanağından
öpüyorum.
'Hau...!'
'Biraz okşayacağım, tamam mı?'
Kendimi göğüslerine uzanmaktan
alamadım.Ufacık olsalar da, sonuçta oradalar.
Yasak elmayı yeme iznini aldım.
Normalde yasak elmayı yemeye çalıştığımda
aynı zamanda dayak yemeye de hazırlardım kendimi bir yandan, ama bu tamamen
farklı bir durum.
Geceliğin üzerinden de olsa, Lolita
gemisini kumanda ettiğim muhakkak.
'Mmm~...'
Eris muhtemelen bundan bir şey
hissetmiyordur.
Sadece utanç verici bir şey yaptığımızın
farkında, biliyorum.
Sıkıntı veren, utandırıcı duygularını
bastırıp ağzını sıkıca kapatarak gözlerinde oluşan ufak gözyaşı taneleriyle
bana bakıyor.
Çok tatlı.
Poposunu okşuyorum, devamlı kılıç eğitimi
yaptığından sıkı kaslar oluşmuş.
Ama Ghyslaine'inki akdar değil, bir
çocuğunkine benzer biçimde ve daha esnek.
Eris gözlerini sıkıca kapatıp omuzlarıma
yaslanıyor, sanki yalvarır gibi.
Ah, bu şey, yapabilirim mi demek?
Yapabilirim değil mi?
Sonuna kadar mı?
Başlıyorum o zaman?
Peki.
Itadakimasu.
Kararımı verince elimi apış arasına
uzattım.İlk defa bir kızın şeyine dokunmak, sıcaklığını hissetmek, yumuşak
olmasa da sıkı et dokusu olan yere ulaşmak.
'Olmaaaaaazzzzz!'
Bam! Bir tokat silsilesi.
Bum! Suratıma birkaç tane daha.
Kabaaam! Tekmelenip yere yuvarlandım.
Çat! Çut! 2 tane de cabası.
Tamamen savunmasız bir şekilde şaşkına
dönmüştüm ve tüm vurdukları sayı oldu.
Eris tepesine kadar kızarmış suratıyla dik
dik bana bakıyor.
'Sadece biraz dedim! Rudeus tam bir aptal,
mankafa!'
Böylece kapı ortasından yarık açılmış gibi
açık kaldı ve rüzgar gibi çıktı gitti.
Kısım
7
Olduğum yerde kaldım ve afallamışça tavana
baktım.
Sanki ısınmış beynimi ele geçiren şey
birden duruldu.
'Demek bakir olunca böyle oluyormuş...'
Kendinden nefret etme.
Tamamen durumu yanlış yorumladım.
Çok heyecan yaptım ve önümdekinin hala bir
çocuk olduğunu unuttum, böylece korkunç bir hataya mahal verdim.
'Ahh, kafama tüküreyim, ne düşünüyordum
ki...'
O kadar Eroge oynadıktan sonra kız baş
karakterlerin ne düşündüğünü hala anlayamadım mı?
Donkan baş karakterler gibi onları yatağa
yıkıp hızlıca işimi bitirdiğim doğruydu, sorumsuzca davranış.
ꕥ Donkan: ilk kitabın sonunda çokça geçiyordu, mankafa, işin gidişatından anlamayan, verilen pasları görmeyen klasik harem animesi baş karakteri.
Sonuçta vardığım çıkarım buydu.
Oyuncunun bakış açısıyla kız kahramanları
öyle görebilirsin.Ama baş karakter olunca o iş öyle yürümüyor.
Donkan baş karakterlerin dünyası.
Sevildiğim konusunda şüphem yok ve
gelecekte olabilecek olası şeylerde fark etmemiş gibi davranıp mesafeyi
kısaltmayacağım.
Diğer donkan baş karakterlere göre çok mu
yüzeysel şeyler yapıyorum?
Onlara kıyasla çok mu basitim?
Özellikle Philip'le öylesine bir konuşmadan
sonra.
Ne oldu o hani içerken yapılan hoş muhabbet
olayına, ha? Dediğimden tamamen farklı bir şey yapmadım mı şimdi?
Eğer o işi Eris'le gerçekten yapsaydım,
olacakları biliyorum.
Taak, yaptım, evlendik.3 atış ve
Boreas'ların ufak dostu haline geldim.
Öyle olunca bu kahrolası lanet politik
kavgaya dahil olmayacağım, gibisinden şeyler mi diyeceğim?
Sorumsuz olmaya çalışmak mı? O bir gecelik
bir şeydi deyip bahane mi üreteceğim?
Tamamen aptallık.
İşte o an beyni olmayan bir maymun gibi
gece gündüz Eris'in peşine dolanırdım.
Eski halim Paul'a kıyaslanamayacak kadar
olsa da baya aktifti.
Ama sadece bir kereyle tatmin olunacak bir
şey değil.Bugün başlatan oydu, gelecek sefere aranan kişi ben olacağım.
Philip de Hilda da bunu yapmamı istiyor, ve
kimse beni durdurmaz.Sadece anlık bir zevk için politik mücadele kaosuna
sürükleneceğim.
Gözlerimi etrafta gezdirince, odanın
köşesindeki asamı görüyorum.
'........!'
Doğru.
Eris'in duygularını ihmal ettim.
Parayı ayarlayan Philip ve Sauros olsa
bile, asayı bana vermek isteyen Eris'ti.
Mutlu olmam için partiyi planlayan,
muhabbette geçenlerden endişe edip odama beni tesellietmeye gelen yine O'ydu.
Bugün benim için elinden gelen her şeyi
yaptı, bense kendi arzularımın kurbanı oldum ve ona zarar verdim.
Kafasında sadece ben olan bir çocukla işimi
görmek...
Hizmetçilerle konuşurkenki mutlu
ifadelerini bir düşün.
Sanki yaptıklarım bunları çiğnermiş gibi.
'....Haha.'
Ben aşağılığın tekiyim.
Paul'a hakaret etmeye hakkım yok.
Kimseye ders vermeye hakkım yok.
Çöp başka dünyaya gitse de yine aynı çöp.
Yarın eşyalarımı toplayıp gideceğim.Dönüş
yolunun ortasında tıpkı kullanılıp atılmış bir çöp gibi düşüğ ölmeliyim.
'Ah....!'
Farkına vardığımda, Eris kapının kenarında
dikiliyordu.
Yüzünün sadece yarısı görünüyordu.Hızla
ayağa kalkıp direk ona...
...Yo, tüm vücudumu yere sereceğim!
'Az önce yaptığım şey için gerçekten çok
üzgünüm.'
Kaplumbağa gibi yere kapandım.
'....'
Bir göz atıp kenara kaçıyor, sonra titrek
bir sesle.
'Bu-bugün özel bir gün, o yüzden
affediyorum...!'
Affetti...!
'Rudeus sapığın önde gideni zaten,
biliyorum!'
Kim sana böyle şeyler söylüyor...!
Tamam sapığım kabul.Üzgünüm.Bendim.O sapık
adam bendim, hepsi benim suçum.Oswari-man tam olarak burada.
ꕥ Oswari-man sapık adamla yapılan bir kelime oyunuymuş.
'Ama böyle şeyler için erken...5 yıl! 5
sene sonra, Rudeus yetişkin olduğunda, o zaman kadar....Sabırlı ol!'
'Emredersin...!'
Yere kapanmaya devam ediyorum.
'Peki, ben uyumaya gidiyorum.İyi geceler
Rudeus, yarın görüşmek üzere.'
Eris kekeleyerek sözünü bitiriyor ve
odasına dönüyor, ayak seslerini duymayana kadar öylece duruyorum, ardından
kapıyı kapatıyorum.
'Hoff..'
Sırtımı kapıya yaslayarak oturuyorum.
'Ah, yaşasın..'
Bugünün doğum günü olması cidden harika!
Bugünün özel durumları cidden harika!
Bu olandan daha kötüsü olmaması daha da
harika!
'Yaşasınnnn!'
5 sene sonra! Söz verdi!
Eris'le! Söz!
Tamam.Bir daha böyle bir şey yapmayacağım.5
sene demek 15 olmam demek.Uzun gibi görünse bile, kendimi tutabilirim.Sonuçta
olacağından eminsem azmedebilirim.
Sonuçta ben bir centilmenim, sapık değil
centilmen.
Normalde yaptığım cinsel şakalar da yok,
şarap eskidikçe tadı güzelleşir.
Eğer yavaş yavaş içmeye devam edersem, 5
sene sonra tadı olmaz.
Tetikte olacağım ki o zaman geldiğinde tam
gaz yüklenebileyim.
Ero'ya boyun eğmeyen güçlü biri olacağım.
Bu sefer donkan baş karakter olmak
zorundayım.
5 sene boyunca basılı tuttuğum A tuşunu, 5
sene sonra bırakacağım.
ꕥ A tuşu derken A:Attack->saldırı
Bu sözü kalbime kazıyorum.
Peki lolita, dokunmak yok.
Hm?
Bir dakika, 5 sene sonra...? Donkan tip?
Zihnimde birden Sylphy'nin solgun suratı canlanıyor.
Hawawa....
Kısım
8
Uyandığımda donum rezalet bir hal
almıştı.Galiba farkında olmadan A tuşunu bırakmıştım.
Yarın daha sıkı çabalayacağım.
Çamaşırları toplayan hizmetçiden Eris'e
dememesini isteyeceğim.Görürse benimle dalga geçer.
Ne utanç verici.
--Durum--
Adı: Eris Boreas Greyrat
Meslek: Fedoa Lordu'nun torunu
Kişilik: Biraz vahşi, bazı konularda uysal
Onunla konuşurken: Dikkatle dinliyor
Dil: Neredeyse mükemmel
Matematik: Bölmeyi de biliyor
Büyü: Sessiz sihirli sözleri kullanamıyor, orta seviye büyüleri zor buluyor
Kılıç: Sword-God stilinde ileri seviyede
Görgü Kuralları: Saraydaki zorlu kuralları öğreniyor
Sevdiği Kişiler: Dedesi, Ghyslaine
Aşık olduğu kişi: Rudeus