19.06.2020
Düşüncesiz
Çevirmen: NatsuJun
Hayatımda çok bir değişiklik yok.
Sabahları kılıç eğitimi yapıyorum.Eğer öğleden sonra boşsam çevremi inceleyip tepedeki büyük ağacın olduğu yerde büyü tekniklerini çalışıyorum.
Rüzgar estirerek kılıcımın hızını arttırıyor, şok dalgası oluşturarak vücudumun keskin dönüşler yapmasını sağlıyorum, bataklık kurarak rakibimin ayak hareketlerine mani oluyorum...
Bazıları üçkağıtçılık yaparak kılıç tekniklerimin gelişmeyeceğini düşünebilir.
Ama ben o şekilde düşünmüyorum.
Dövüş oyunlarında iyi olmanın iki yolu vardır.
İlki zayıfın güçlüyü yenebileceği yollar düşünmek.
İkincisiyse kendimi eğitip yeteneklerimi yükseltmek.
Şu anlık öncekini düşünüyorum.
Hedefim Paul'u yenmek.
Paul bayağı güçlü.Baba olarak yeterince yetişkin olmasa bile, bir kılıç ustası olarak birinci kalite.
Eğer ikinci metoda candan bir şekilde öncelik verip vücudumu çalıştırırsam, er ya da geç kazanmam mümkün.
6 yaşındayım.10 yıl sonra ben 16 olacağım, Paul 35 olacak.
Ve ondan bir 5 sene sonra ben 21 olacağım, Paul ise 40 olacak.
Bu şekilde 'er ya da geç' yöntemiyle kazanmamın bir manası yok.
Eğer bir rakibi en iyi olduğu dönemden sonra yenersem, 'Heh, hala aktif görevde olsaydım...' gibisinden bahaneler üretebilir.
Ancak zirve kondisyonunda yenersem bir anlamı olur.
Paul şu an 25 yaşında.
Aktif görevi bırakmış olsa bile, vücudu zirve kondisyonunda.Gelecek 5 sene içerisinde en azından bir kere kazanmayı umuyorum.
Mümkünse kılıç teknikleriyle olacak.Aksi halde büyü ile karışık olarak yakın dövüşte savaşacağım.
Bunu düşünürken, Paul'un görüntüsü ile zihnimde alıştırma yapıyorum bugün de.
'Af edersin, çok bekledin mi?'
'Yo, yeni geldim.'
Tipik çiftlerin buluşmasına benzer sözlerden sonra oynamaya başladık.
İlk zamanlarda, önceki çocuk Somar ve yanındaki veletler koşarak bize gelirlerdi.Arada hatta üst sınıf ilkokul çocukları bile onlara katılıyorlardı, ama her seferinde geri çekildiler.Her seferinde, Somar'ın annesi evimize büyük bir yaygara çıkarmak için koştururdu.
Sonunda sebebini anladım.Somar'ın annesi çocukların olayından konuştuğunu iddia etse de aslında Paul'u seviyor.Çocukların kavgaları onu görmesi için sadece bir bahane.Ne saçma bir şey.
Somar da muhtemelen çok gıcık oluyordur, her seferinde bize gelmelerinde bir sıyrık almış oluyor.Görünüşe göre kaza olduğuyla alakalı kandırmaya çalışmıyor.Ondan böyle şüphelenmek oldukça utanç verici bir durum.
5 defa geri çevirildiler.
Aniden, bir günden sonra gelmemeye başladılar.Bazen uzaktan bizi izliyorlar ama onlarla karşılaşınca bizimle konuşmuyorlardı.
Bizi tamamen görmezden gelmeye karar vermiş olsalar gerek.
Bununla birlikte olay çözümlenmiş gibi görünüyor ve tepedeki büyük ağaç artık bizim bölgemiz.
Eğer büyü yapmayı becerebilirse, veletleri kendi başına da savuşturabilir.
Başlarda Sylph nefes nefese kalana kadar 5 veya 6 kere başlangıç seviye büyü kullanabiliyordu, ama bir yıllık bir süre içerisinde mana kapasitesi dikkate değer ölçüde arttı.Yarım gün boyunca pratik yapsa bile bir sorun olmuyor.
'Mana kapasitesinin bir sınırı var.'
Bu sözün çok az bir doğruluk payı var.
Ama büyüler farklı bir konu.
Ateş büyüsünde oldukça zayıf.Hava ve su büyüsünde bayağı bir usta, ama iş ateş büyüsüne gelince hiç iyi değil.
Niye? Acaba damarlarında Elf kanı akıyor diye mi?
Hayır.
Roxy'nin derslerinde [özelleşilen sistem] ve [zayıf sistem]lerin olduğunu öğrenmiştim.
Eğer bunlardan yola çıkarsak, herkesin özelleştiği ve zayıf olduğu sistemler var.
Bir keresinde ona sordum: 'Sylph, ateşten korkuyor musun?'
'Hayır.' ile cevaplamış olsa da bana avucunu gösterdiğinde, çirkin duran bir yanık görmüştüm.
Daha 3 yaşındayken ve ebeveynlerinin dikkat etmediği bir sırada eliyle ocağın üzerindeki metal bir çubuğu tutmuş.
'Ama artık korkmuyorum.'
Bunu diyor olsa bile, bilinçaltında korkuyor olabilir.
Bu yaşadığı zayıf sistemine etki edebilir.
Cüceleri ele alırsanız, su büyüsü zayıf sistemi olan bir sürü cüce var.
Cüceler tipik olarak dağlık alanlarda yaşarlar, hem yaşamaları hem de eğlenmeleri için toprak onlara eşlik ediyor.Büyüdüklerinde babalarından demircilik öğreniyorlar ve geçim olarak da mineral taşlarını kazıyorlar, bu yüzden eğilimleri daha çok ateş ve toprak sistemine.Bununla birlikte, dağdaki aktiviteleri sık sık kaplıcalarla veya aşırı yağan yağmurun getirdiği selle karşılaştığından özellikle su büyüsüne karşı zayıflar.
Muhtemelen bu tarz bir şeydir, yani direk ırkla alakalı değildir.
Eklemek gerekirse, benim zayıf sistemim yok.
Rahat bir şekilde yetiştirildiğimden dolayı.
Sıcak rüzgar ve su yapmak için ateşe çok da ihtiyaç yok aslında.
Ama ona farklı kavramları öğretmek çok zahmetli olur, o yüzden ateş büyüsünü öğrenmesini sağlıyorum.Her istediğinde ateş büyüsü kullanabilmesinin ona bir zararı yok.Eğer malzemeleri ısıtırsan Salmonella yok edilmiş olur.Kimse yiyecek yüzünden ölümüne zehirlenmek istemez, bu yüzden yiyecekler adamakıllı pişirilmeli.
Eğer zehirlenmeyi iyileştirmek için başlangıç seviye büyü uygularsan, zehirin çoğu etkisiz hale gelmiş olur.
Sylph ateş büyüsünü öğrenmek için çok çaba sarf etse de şikayet etmiyor ve çalışmaya devam ediyor.
Çünkü bunu isteyen oydu.
(Roxy'nin bana verdiği) Asamı kullanmaktan alnında iz çıkan ve (benden aldığı) büyü ders kitabını elinde tutan Sylph, çok güzel görünüyor.
Benim gibi bir erkek bile böyle düşünüyor.Gelecekte mutlaka çok popüler olacak.
Kıskanç bir yürek varsa o da baba yüreğidir.
ꕥ Sözün tamamı Totsugeki adlı bir mangadan alıntı, olaya yönelik gönderme varmış.
Böyle bir ses birden kulağımda çınladı.Hızla başımı salladım.
Yo, yo.Kıskançlığın bir manası yok.Ayrıca, böyle bir strateji izlemeliyim.
İkemenlerle yemleme stratejisi.
ꕥ ikemen: yakışıklı
Slyph gibi büyük bir ikemen ve yanında normal kankası olan ben.Kızlar bana üşüşecek, lalala.
'Hey, Rudi.Bunu nasıl okuyoruz?'
İçimden şarkı söylerken, Sylph açık olan sayfayı parmağıyla işaret ederek bana baktı.
Bu bakış aşırı kuvvetli.Acil durum.İnsanı onu kucaklayıp öpmeye zorluyor.
Dayan!
'O 『Çığ』'
'Ne anlama geliyor?'
'Yamaçta birikmiş devasa miktarda kardan bahsediyor.Yamaçtaki kar kendi ağırlığını taşıyamayınca düşüyor.Kışın bazen çatıdan düşen karlar oluyor, değil mi? Bu onun çok daha büyük versiyonu.'
'Öyle m....Harika.Sen daha önce gördün mü hiç?'
'Çığı mı? Tabiki....hayır.'
Sadece televizyonda görmüştüm.
Sylph'in ders kitabından çalışmasını sağlıyorum.Böyle yaparak ona kitabı okumayı ve harfleri yazmayı öğretebilirim.Dil öğrenmenin herhangi bir kötü yanı yok.
Bu dünyadaki okuryazar oranını bilmesem de, eminim Japonya'daki gibi %100'e yakın değildir.
Okuryazar oranı azaldıkça, bilmenin önemli o denli artıyor.
'Anladım!!'
Sylph muzaffer bir çığlık attı, onu orta seviye büyü 『Buz sütunu』'nu başarıyla yaparken izliyorum.Yerden güneşin altında parıldayan koca bir buz sütunu çıkıyor.
'Artık baya alıştın, hmm.'
'Evvet!!...Ama bu kitapta Rudi'nin kullandıkları yok mu?'
Sylph başını eğerek sordu.
'Hm?'
Daha önce kullandığım büyüyü anlatmaya başlayınca hatırladım.Sıcak sudaki olaydan bahsediyor.
Büyü kitabının sayfalarını çevirip iki yeri işaret ediyorum.
'Burada yazılı.Şelale ve Isıtan Eller.'
'...?'
'İkisini birlikte kullan.'
'...?'
Hala başını eğiyor.
'Nasıl ikisinin sihirli sözlerini aynı anda söylüyorsun ki?'
Hass...İçgüdüsel olarak söyledim.Doğru ya, kitapta iki farklı büyünün sözlerini aynı anda söylemeyi anlatmıyordu...
Artık Paul'la içgüdüsel tip diye dalga geçemeyeceğim.
2 büyüyü aynı anda yaparken sessiz sihirli sözleri gösterdim.
Sylph'in gözleri büyüdü.Sessiz sihirli sözler bu dünyada tartışılmaz bir şekilde üst derece yeteneklerden biri olarak sınıflandırılıyordu.Roxy bunu beceremiyor ve dediği kadarıyla büyü üniversitesinde sadece bir öğretmen kullanabiliyormuş.
Bu yüzden sessiz sihirli sözleri öğretmemeliyim.Roxy'nin kaynaşmış büyüleri daha iyi olur.
Şahsen çok zor olduğunu düşünmüyorum, benzer sonuçlar elde etmek yeterli.
'Bana onu öğret.'
' "O" derken?'
'Sözleri söylemek zorunda olmadığın.'
Ama Sylph öyle düşünmüyormuş.
Elbette 2 farklı büyüyü aynı anda yapabilmek tek bir büyüyü sihirli sözleri söyleyerek yapmaktan daha cazip geliyor.
Hmm...Neyse, eğer cidden öğretemezsem, kaynaşmış büyüyü kendisi isteyecektir.
'Hmm, tabi ki.Bir büyüyü yaparken sahip olduğun hissin aynısını kullan.Bedenindeki manayı parmaklarının ucuna topla ve sözleri söylemek yerine o anki oluşan duyguyu hisset.Manayı topladığında, kullanacağın büyüyü düşünüp büyünün ellerinden çıkmasını sağlamaya çalış.Bir dene bu dediğimi.Su topuyla başla.'
İyi öğrettim mi?
Pek iyi anlatamıyorum.
Sylph gözlerini 'hmmm' diye mırıldanarak kapatıyor, vücudunu garip bir dans yapıyormuş gibi büküyor.
Hisse göre bir şey yapmaya çalışmak çok zor.
Sessiz sihirli sözler beyinde işlem görür, yani farklı insanların bunu uygulama metodu da farklı olacaktır.
Temellerin önemli olduğunu düşündüğümden Sylph'e bir sene boyunca sihirli sözleri çalıştırdım.
Düşündüğüm gibi, sihirli sözleri kullandıkça sessiz sihirli sözleri kullanabilmek daha zor olmalı.Şu ana kadar her şeyi yaparken sağ elini kullanıp sonrasında sol elinle yapmaya çalışmak gibi.Aniden değişmesi için oldukça zor bir iş.
'Başardım! Rudi başardım!!'
Ama olaylar düşündüğüm gibi ilerlemedi.
Sylph sevinçle bağırarak tekrar tekrar su topu atıyordu.
Devamlı sihirli sözleri kullanmış olmasına rağmen...Belki de sadece bir yıl olduğu içindir.Tıpkı bisikletteki yan tekerlekleri çıkarmak gibi.Gençliğin algı gücü.Ya da Sylph'in doğuştan sahip olduğu bir yetenek mi?
'Güzel.O halde şu ana kadar öğrendiğin tüm büyüleri sessiz sihirli sözleri kullanarak bir kere yapmayı dene.'
'Tamam!!'
Herhalükarda, eğer sessiz sihirli sözleri kullanabiliyorsa ona öğretmem daha kolay olacak.
Çünkü ona yaptığım şeyleri öğretiyorum.
'Hm?'
Aniden bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başladı.
Normalde yağmur yağmadan eve varabilelim diye hava durumuna çok dikkat ederim, ama Sylph sessiz sihirli sözleri kullanmayı başarınca dikkatim dağıldı.
'Ah---ah, cidden çok şiddetli yağıyor.'
'Rudi, yağmur yağdırabiliyorsun, peki durdurabilir misin?'
'Yapabilirim ama zaten ıslandık.Ayrıca yağmur suyunu almazsa ekinler büyüyemez.Hava durumuna zarar verici olduğuyla ilgili şikayet gelmediği sürece müdahele etmem.'
Konuşurken Greyrat'ların evine doğru koşuyrduk.
Çünkü Sylph'in evi çok uzakta.
'Merhaba...'
Eve girdiğimde hizmetçi Lilia'yı elinde büyük bir havluyla beklerken buldum.
'Hoşgeldiniz, Efendi Rudeus...ve arkadaşı.Sıcak suyu hazırladım.Soğuk almadan hemen 2.kata çıkıp vücudunuzu kurulayın.Paul ve Zenith yakında döner ve onlar için hazırlık yapmam gerek.Kendiniz halledebilir misiniz?'
'Sorun yok.'
Lilia muhtemelen yağmurdan ötürü ıslanmış olarak döneceğimi tahmin etmişti.Pek konuşmasa bile, özellikle benimle, kesinlikle çok yetenekli bir hizmetçi.Ona dememe gerek kalmadan bir tane daha büyük havlu çıkardı Sylph'i görür görmez.
Ayakkabılarımızı çıkarıp yalın ayak yürüdük, 2.kata çıkarken saçlarımızı ve ayaklarımızı kuruttuk.
Odaya girer girmez içinde sıcak su olan fıçıyı gördüm.Bu dünyada duşu bırak, küvet kültürü bile yok.Fıçıyı kullanarak vücudunu yıkayıp ovalıyorsun sadece.
Roxy'nin dediklerine göre kaplıcalar varmış.
Duş almayı sevmeyen biri için bu yeterli.
'Hm?'
Anadan doğma soyununca, Sylph sanki ortalıkta kıpır kıpır kıvranıp kızarmaya başladı.
'Sorun ne? Eğer elbiselerini çıkartmazsan nezle olacaksın biliyorsun değil mi?'
'EH? Mmm, mmm...'
Ama Sylph hala hareket etmiyor.Başkaları önünde elbiselerini çıkarmaktan utanıyor mu acaba...
Ya da kendi başına elbiselerini çıkarmayı mı bilmiyor? Elden bir şey gelmez, sonuçta daha 6 yaşında.
'Böyle, ellerini kaldır.'
'Ama... Şey...'
Sylph'in ellerini kaldırmasını sağlayıp gömleğini çıkarttım.
Kastan eser olmayan kar beyazı teni önümde belirdi.Pantolonunu çıkarmayı denediğimde ellerimden tuttu.
'Yo- olmaz...'
Başkaları tarafından görülmek utangaç hissetmesine mi sebep oluyor acaba?
Gençken ben de öyleydim.Anaokulu zamanında, yüzme derslerinden sonra duş aldığımızda yaşıtım diğer çocuklar tarafından görülünce utanırdım.
Ama Sylph'in elleri buz gibi.Eğer böyle devam ederse gerçekten şifayı kapacak.
Zorla pantolonunu tutup indiriyorum.
'Ya....Yapma....'
Küloduna uzandığımda başıma vurdu.
Başımı kaldırdığımda bana ağlamaklı bir halde bakıyordu.
'Gülmeyeceğim söz...'
'Ha-Hayır, dediğin şey...OLMAZ...,!!'
İçten bir şekilde tersliyor.İlk defa bu kadar bir şeyi reddettiğini görüyorum.
Biraz şaşırdım.
Acaba elfler çıplak görülemez gibisinden bir kural mı var?
Eğer öyle bir şeyse, zorla soymaya çalışmak iyi olmaz...
'Anladım, anladım.O halde söz ver.Üstünü başını değişmen lazım.Islak don çok rahatsız edici ve eğer üşütürsen karnın ağrıyabilir.'
'Tamam...'
Ellerimi saldım ve Sylph gözyaşlarıyla başını salladı.
Cidden çok tatlı.Bu tatlı çocukla iyi ilişkiler içinde olmak istiyorum.
Aniden içimden ona eşek şakası yapmak geçti.
Sadece benim çırılçıplak olmam haksızlık değil mi?
'Bir açık!'
Bir hamlede külodunu aşağı çektim.
Saldır!! Çıplak sarkaç!
'Aa....aaa. Yooo!'
'....Heh?'
Sylph çığlık attı.
Hemen ardından vücudunu kapattı.
O an gözlerimle gördüğüm herkeste olan saf kısa kılıç değildi.
Tabi uğursuz görüntüsü olan karanlık bir bıçak da değildi.
Orada olan,
Yo, orada olmayan----
.....Evet.Hiçbir şey.
Olması gereken şey orada değildi.
Eski hayatımda sayılamayacak kadar çok gördüm.
Bazen mozaikli ve bazen mozaiksiz.Birgün gerçeğini tatmak istediğim ve delifişeğimin siyah beyaz kağıt mendiller yerine buluşmasını istediğim şey---o şeyi az önce gördüm.
Sylph.
O...aslında bir kız.
Beynim durdu.
Az önce gülüp geçemeyeceğim bir şey mi yaptım şimdi ben?
'Rudeus, ne yaptığını sanıyorsun...'
Hızlı bir şekilde başımı çeviriyorum.Paul orada duruyordu.Ne zaman döndü? Çığlığı duyunca mı koştu acaba?
Bir nebze hareket etmiyorum.Paul da öyle.
Sylph kenardaki yığının üzerine tamamen çıplak bir şekilde düşüyor.
Ve ellerimde hala onun külodu duruyor.
Sevimli yavrukuşum hırçın gençliğini sergiliyor.Mazeretin bile kurtaramayacağı bir vaziyete düştüm.
Elimdeki külot yere düşüyor.
Dışarıda bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor, ama ben sadece külodun sessiz düşüşünü duyabiliyorum.
Neredeyse tastamam düşünmeden azarlıyordum onu, ama bu sefer basiretli davrandım.Belki bunda yine benim göremediğim bir sebep vardır.Önceki hatamı tekrarlayamam.Herhalükarda, ağlamaklı kızı eşim ve hizmetçiye teslim ettim ve sıcak su ile bezi kullanarak oğlumun vücudunu sildim.
'Neden böyle bir şey yaptın?'
'Özür dilerim.'
Bir sene önce ona bir ders vermeye kalkıştığımda asla özür dilemeyeceğini gösteren bir tavır takınmıştı, ama şimdi hemen özür diledi.Davranışları da bir acaip, sanki tuza batırılmış sebzeler gibi.
'Sebebini bilmek istiyorum.'
'Sırılsıklam olduk.Elbiselerimizin çıkarılması gerektiğini düşünüyordum...'
'Ama o çıkarmak istemedi?'
'Evet...'
'Baban daha önce kızlara karşı nazik olman gerektiğini söyledi, değil mi?'
Rudeus'un herhangi bir açıklaması yok.Ben onun yaşındayken ne yapmıştım?
Galiba 'Ama' ve 'Onun haricinde' gibi sözler söylemiştim.
Her zaman bahaneler üreten bir çocuktum.Oğlum cidden müthiş.
'Eh, senin gibi bir çocuğun belirli ilgileri olacaktır elbet, ama zorlamak seçenekler dahilinde değil.'
'....Doğru, üzgünüm.Bir daha yapmayacağım.'
Büyük bir şok yaşamış gibi duran oğluma bakınca biraz üzgün hissettim.
Kadınlara düşkün olmak kesinlikle kanımızda var.Tatlı bir kız görür görmez bir enerji patlaması yaşıyordum, mutlaka peşinden gidip şansımı denerdim.Şu an durgunlaşmış olsam da eskiden sınır tanımazdım.
Bu büyük ihtimalle kalıtsal.
Her şeyi mantık çerçevesinde yapan oğlumun içgüdülerine söz geçirememesi oldukça makul.
Daha önce neden fark edemedim...Yo, şu an onunla empati yapmanın vakti değil.
Ona tecrübelerimden istifade ederek öğretmem gerek.
'Babana özür dilemene gerek yok.Sylph'e özür dilemen lazım.Anladın mı?'
'Sylph, ehm...Beni affeder mi...'
Bunu dedikten sonra büyük bir ümitsizliğe kapıldı oğlum.
Aslında düşününce oğlum bu çocuğa oldukça bağlı.Bir sene önceki olay da onu koruduğu için yaşandı.Sonuç olarak benden tokat bile yedi.
Ondan sonra her gün onunla oynayıp onu diğer çocuklardan korudu.Kılıç tekniklerini ve büyü çalışmalarını hiç aksatmadı, buna rağmen ona zaman ayırdı.Ve onunla yakınlaştığında o kadar değer verdiği asasını ve büyü kitabını bile hediye olarak verdi.
Onun kendisinden nefret etme ihtimaline karşı neden bu kadar moralinin bozuk olduğunu anlayabiliyorum.
Ben de öyleyim.Birinin benden nefret etmesi kötü hissetmeme sebep olurdu.
Ama üzülme evlat.Tecrübelerime dayanarak durumu tersine çevirmek için büyük bir şans var.
'Merak etme sorun yok.Ona şu ana dek kabaca bir şey yapmadın.İçtenlikle özür dilersen, mutlaka seni affedecektir.'
Oğlumun yüzü biraz olsun parıldadı.
Oğlum çok zeki.Bu hatayı yapmış olsa bile eminim bu ilişkiyi düzeltecektir.
Dahası, bu hatayı kızın kalbini kazanmak için bile kullanabilir.
Bu kadar güvenilirlik ve ödleklik.
Oğlum banyosunu bitirince Sylph'e ilk sözü şu oldu:
'Özür dilerim Sylph.Saçın kısa olduğundan, hep erkek olduğunu düşünmüştüm!!'
Oğlumun mükemmel biri olduğunu düşünürdüm, ama bazı yanları ağız uçuklatacak derecede mankafaca.
İlk defa onun hakkında böyle düşündüm.
Özür diledim, teselli ettim, övgüde bulundum, ama sonunda affedildim.
Sylph artık kız olduğuna göre ona Sylphy diyeceğim.
Galiba tam adı Sylphiette.
Böylesine güzel bir kızı bir erkekle karıştırdım.Galiba muhakeme yeteneğimden ötürü Paul'un nutku tutuldu.
Cidden 'Sen aslında bir kız mısın?' durumu olacağına ihtimal vermezdim.
Ne yapabilirdim ki? Tanıştığımızda saç benimkinden bile kısaydı.Saçı modern dünyamızdaki gibi moda bir saç kesimi olmasa da bir rahibinki kadar kısa da değildi.Bir kere bile kız gibi giyinmedi.Açık kahve gömlek ve pantolon, hepsi bu.Eğer uzun, etekli bir şeyler giyse ben de karıştırmazdım.
Hayır...Mantıklı düşün.
Saç renginden dolayı zorbalık görüyordu, bu yüzden belli olmasın diye saçını kısa kestiriyor olabilir.Zorbalıktan ötürü eminim kaçmak istemiştir, o yüzden etekli bir elbise yerine pantolon daha rahatına gelmiştir.Sylphy pek zengin değil, yani pantolonu yaptıktan sonra bir de etek yapmaya yetecek kadar kumaş kalmamıştır.
Eğer 3 sene sonra tanışmış olsaydık, yine karıştırmazdım.
Tam manasıyla yakışıklı çocuk fikrindeydim, ama aslında öyle pek erkeksi davranışı da yoktu.
Eğer...Amaaan, boşver gitsin.
Ne desem bahane olacak.
Artık kız olduğunu bildiğime göre, davranışlarımı ona göre değiştirmem gerekecek.
'Sy-Sylphy çok güzel.Saçını uzatsan daha iyi olmaz mı?'
'Eh...?'
Eğer belki görünüşü tamamen değişirse ona olan duygularım da değişebilir.
Böylece ona önermiş oldum.
Sylphy saçını sevmese bile, zümrüt yeşili saçları güneşin altında ışıl ışıl parıldıyor.Gerçekten saçını uzatmasını diledim.At kuyruğu veya iki kuyruk falan yapsa harika dururdu.
'İstemiyorum...'
Ama o günden itibaren, Sylphy bana karşı ürkek davranmaya başladı.
Açıkça benden kaçınıyor, özellikle fiziksel temas gerektiren durumlarda.
Daha önce çok uysal olduğundan dolayı böyle yapınca açıkçası şok oldum.
'Öyle mi.O zaman sessiz sihirli sözlerden alıştırma yapalım bugün.'
'Peki.'
Yüz ifademi düzelttim ve hislerimi gizledim.Sylphy'nin tek arkadaşı benim, o yüzden sadece benimle oynayabiliyor.Benden kaçınıyor olsa bile yine de benimle oynamaya istekli.
Bu yüzden bugünlük böyle olsun diyorum.
『Kılıç Teknikleri』
Sword-God stili : Başlangıç seviyesinde
Water-God stili : Başlangıç seviyesinde
『Saldırı Büyüsü』
Ateş sistemi : İleri seviyede
Su sistemi : Aziz seviyesinde
Hava sistemi : İleri seviyede
Toprak sistemi : İleri seviyede
『İyileştirme Büyüsü』
İyileştirme sistemi : Orta seviyede
Panzehir sistemi : Başlangıç seviyesinde
İyileştirme Büyüsü de düşündüğüm gibi 7 derecede sınıflandırılmış ve 4 sisteme bölünmüş: İyileştirme, Bariyer, Panzehir ve Kutsal Saldırı.
Ama Saldırı Büyüsü'nden farklı olarak Ateş-Aziz veya Su-Aziz gibi havalı isimlendirmeler yok.
Ama aziz seviyede İyileştirici veya aziz seviyede Panzehirci gibi şeyler var.
İyileştirme adından da belli olduğu üzere yaraları iyileştiren büyü.İlk olarak sadece sıyrıkları iyi edebiliyorsun, ama eğer imparator seviyesine ulaşırsan, galiba kayıp organları bile yeniden oluşturabiliyorsun.Ama, tanrı seviyesine ulaşsan bile ölüleri tekrar hayata getiremezsin.
Panzehir büyüsü de aynı şekilde adından belli, zehiri ve ya hastalığı iyi etmek.Yüksek seviyelerinde zehirleri iyi eden ilaç bile üretebilirsin.Büyüyle ilgili durumsal hastalıklar görünüşe göre aziz seviyesi ve üstü, ayrıca öğrenmesi aşırı zor.
Bariyer büyüsü savunmanı artıran bir büyü, büyü duvarı kurmak gibi.Basitçe anlatmak gerekirse, destek büyüsü.Detayları hakkında pek bilgim olmasa da, kabaca hafif yaralarda hücre yenilenme hızını artırdığını biliyorum veya beyinde aşırı kimyasal üreterek ağrının azalmasını sağlayabiliyor.Roxy nasıl kullanıldığını bilmiyordu.
Kutsal saldırı sistemi ruhlara ve kötü ırklara karşı etkili olan bir büyüye benziyor, ama Kutsal Rahip Savaşçıları tarafından bir sır gibi saklanıyor.Büyü üniversitesi de öğretmiyormuş, bu yüzden Roxy durumu pek açıklayamadı.
Daha önce ruh görmemiş olmama rağmen, galiba bu dünyada ruhlar var.
Mantığını kavramazsan sessiz sihirli sözleri kullanamazsın.Cidden çok elverişsiz.
Dahası, Saldırı Büyülerinde biraz mantık olsa bile, diğer büyülerin kendi içerisinde bir mantığı var mı bilmiyorum.Büyünün her şeyi yapabildiğini bilmeme rağmen, bunu yapabilmek için neyi değiştirmem gerek bilmiyorum.
Mesela bir şeyi yukarıya havalandırmak ve ya elime doğru çekmek, zihinsel yeteneklerimi kullanıp kontrol etmek.
Bunlar kopyalanabilir gibi hissediyorum, ama telekinezisi olan biri değilim, o yüzden nasıl yapılır bilmiyorum.
Eklemek gerekirse, yaraları iyileştirmenin işleyişi bana oldukça anlaşılmaz geliyor.Bu yüzden İyileştirme Büyüsü'nü sessiz sihirli sözler ile yapamıyorum.Eğer bir doktorun sahip olduğu birikimim olsaydı, belki sessiz sihirli sözleri kullanabilirdim.
Diğer sistemlerde de ilişkili detayları bilirsem eğer büyüyü kopyalamam mümkün.
Ya da belki herhangi bir spor faaliyetini yapmış olsaydım, kılıç tekniklerim bir adım daha ötede olurdu.
Böyle düşündüğümde önceki yaşamda koca bir zamanı anlamsızca israf ettiğimi hissediyorum.
Hayır.
İsraf değildi.
Çalışmamış veya okula gitmemiş olduğum doğru, ama hep kış uykusunda da değildim.Ayrıca bir çok ilgi alanım vardı ve diğerleri çalışmakla ve okulla meşgulken birçok oyun oynadım.
Oyun bilgisi, deneyimi ve düşünce tarzı bu dünyada kullanılabilir.
Öyle olmalı...!!
Ama, şimdilik bir işe yaramıyor.
'Haaaah...'
Diye iç çektim.
Açıktan iç çekmem Paul'u kızdırır diye düşünmüştüm, ama ağzı kulaklarına varmışçasına sırıtıyor.
'Haha.Dur tahmin edeyim, Rudi.Sylphiette'nin senden nefret etmesi canını mı sıkıyor?'
O yüzden iç çekmemiştim.
Sebep o olmasa bile, Sylphy ile yaşanan olay dertlerimden bir tanesi.
'Doğru.Kılıç tekniklerim gelişmiyor ve Sylphy benden nefret ediyor.Tabi iç çekecekğim.'
Paul Cheshire kedisi gibi gülüp tahta kılıcı yere sapladı.Ona yaslanarak bana küçümserce bakıyor.
Bana bir şakaymışım gibi muamele ediyor olamaz değil mi?
'Baban sana bir şeyler düşünmende yardım edebilir~'
Beklenmedik bir şey söyledi.
Aklım saat mekanizması gibi çalışmaya başladı.
Babam= Paul= Çok popüler.Zenith güzel bir kadın denebilir, ve Bayan Ada ile olan olay var.Götüne dokunduğu Lilia bile mutluydu.Acaba bir kızdan nefret edilmemenin gizli bir taktiği mi var?
Offline yaşamda olduğu gibi?
Eh, babam içgüdüsel tip grubundan olduğu için anlatsa da anlamayabilirim, ama belki önerisini değerlendiririm.
'Yapacaksan buyur.'
'Hm, desme mi ki, hmmm~'
'Ayakkabılarını yalayayım mı?'
'Yo tamam, neden birden fazlasıyla itaat eden biri oldun?'
'Eğer söylemezsen anneme Lilia'yı şehvetle süzdüğünü derim.'
'Şimdi de zorbalık mı yapıyorsun...Dur, ney!? Gördün mü ki!! Peki, anladım.Havalanmamam gerekirdi.'
Lilia'yı şehvetle süzmen yemdi aslında...
Acaba---Zina?
Neyse.Bu herif aşırı popüler demiştim zaten.Bay Popüler'in tavsiyelerini dinleyelim bakalım.
'İyi dinle, Rudeus.Kadınlar-'
'Evet.'
'Bazen erkeklerin güçlü olmasını severler, ama onlar hakkındaki zayıf noktaları da severler.'
'Oh.'
Daha önce böyle bir şey duymuştum.Annelik içgüdüsü müydü?
'Sylphiette'ye şu ana dek sadece gücünü gösterdin, doğru mu?'
'Öyle miymiş? Hiç fark etmedim.'
'İyi düşün.Eğer senden güçlü olan biri sana karşı olan arzusunu zorlasaydı, ne olurdu?'
'Korkardım.'
'Değil mi?'
O gün hakkında konuşuyor.Erkeğin kıza dönüştüğü gün.
'O yüzden zayıf yanlarını da göstermelisin.Birini güçlü yanlarınla koru, aynı zamanda zayıf noktalarının o kişi tarafından korunmasına izin ver.Bu tarz bir ilişki kurman gerek.'
'Oh!!'
Bu rahat anlaşılırdı!İnsana Paul hiç de içgüdüsel tip değil diye düşündüren tarzdan!
Sadece güçlü olmak doğru değil.Sadece zayıf olmak da öyle.Popüler olmak için ikisine de ihtiyacın var!!
'Ama zayıf yanları nasıl göstereceğim ki?'
'O kolay.Şuan dertli değil misin?'
'Evet.'
'Sadece burnuna kadar gelmiş dertlerini Sylphiette'ye anlatman yeter.Ona moralinin bozuk olduğunu söyle ve senden kaçınmasından ötürü çok dertli olduğunu söyle.'
'Peki ya sonra?'
Paul güldü.
Şeytani bir gülümseme.
'Eğer iyi giderse sana kendiliğinden yanaşacaktır.Hatta seni teselli bile edebilir.Sonra tekrar canlanacaksın.Hiçkimsenin sorunu kalmayacak sen canlanınca.'
'!!'
Demek cevap buymuş.Tavrımla karşımdakinin duygularını kontrol etmek...
İnanılmaz.Ama plan başarıya ulaşmayabilir,değil mi?
'A-ama eğer yürümezse?'
'Beni bul tekrardan.Diğer adımı öğretirim sana.'
Bir de ikinci numara mı varmış.Düzenbaz.Bu adam cidden düzenbaz!!
'Anladım.O zaman, ben kaçtım!!'
'Hadi görüşürüz.'
Paul eliyle beni kışkışladı.Kaygıyla yanıp tutuşarak ayrıldım.
'6 yaşındaki oğluma öğrettiğim şeye bak...'
Galiba arkamdan bir ses duydum.
Genelde tahta kılıcımı beraberimde getiririm ve gelmeden vücudumu iyice silerim, ama şu an kan ter içindeyim.Ne yapsam? Elden bir şey gelmez.Zihnimde deneme yapmaya başlasam iyi olacak.Tahta kılıcımı zihnimde sallıyorum, dövüşü hayal ederek.Öncelikle gücümü göstermeliyim.Sonra zayıf yanım.Zayıflık.Nasıl yapsam ki?Doğru, ümitsizliğe kapılmış gibi görünmeliyim.Peki ya sonra? Zamanlama, hm.Hepsini bir anda mı halletsem? Bu çok ani olurdu.Belki de sohbetin gidişatına göre ayarlamalıyım.Yapabilir miyim ki? Yo, yapmak zorundayım.
Kafa karışıklığı içerisinde kılıcımı sallıyorum.Tutuşum ne ara zayıfladı bilmiyorum.Kılıç elimden kayıp gitti.
'Aaah...'
Kılıç Sylphy'nin olduğu yere düştü.Zihnim bulandı.
N-Ne yapsam? Ne desem?
'S-sorun ne Rudeus...?'
Sylphy gözleri gergin bir şekilde bana bakıyor.Ne, bana neden buraya geldiğimi mi soruyor?
'Ehm, Haa...haa, ben sadece Sylphy'nin tatlı ifadesini göremezsem çok pişman olurum diyordum.'
'Y-yo, ondan bahsetmiyorum.Terin.'
'Haa...Haaa...Ah, ter mi? Ney...?'
Nefes nefese kalmış olarak ona yaklaşıyorum, ama ürkmüş bir ifade ile geri çekiliyor.Önceden de olduğu gibi, ona yaklaşmamı istemeyip geri çekiliyor.
Sana böylesine abayı yakmışken sen diğer yana kaçıyorsun.
Şaka yapıyordum.
'...'
Alnımdaki terleri sildim.Nefes alışım düzeldi.Güzel.
Çok kederli bir yüz ifadesi takındım, başımı ağaca dayadım ve yaptıklarımı derinlemesine düşünürce durdum.Omuzlarım düştü ve derinden bir iç çektim.
'Hah...Son günlerde, Sylphy çok soğuk davranıyor...'
Bir süre sessizlik hüküm sürdü.
Bu kadarı yeterli mi? Paul bu kadar yeter mi? Daha mı zayıf davransaydım, ya da çok mu yapmacık oldu?
'!!'
Elim arkadan sıkı sıkı tutuldu.Yumuşak ve narin bir sıcaklık hissettim.Döndüğümde Sylphy oradaydı.
W-Woahhh!
Aşırı yakın.Uzun zamandır Sylphy bu kadar yakın olmamıştı.Paul-san! Başardım!!
'Çünkü, son günlerde Rudeus biraz garipti...'
Hmm, farkındayım.
Dememe gerek bile yok, son zamanlarda ona aynı şekilde davranmadım.
Sylphy'nin bakış açısından, belki benim tavırlarım çok değişti.Sanki karşındaki kişinin evlenecek kişi arayan varlıklı bir kadın olduğunu öğrenmek gibi.
Mutlaka rahatsız hissedecektir.Ama nasıl bir yaklaşımda bulunmalıyım?
Eskiden olsa yapamazdım.Böylesine güzel bir kızla beraberim, nasıl gergin olmayayım ki?
Aynı yaşta ve küçük bir kız.Cidden nasıl iyi geçinirim bilmiyorum.
Eğer yetişkin bakışaçısından bakarsam, eğer Sylphy daha büyük olsa, belki Eroge'lerdeki bilgimi kullanıp halledebilirdim.Eğer bir erkek çocuğu olsa erkek kardeşimden olan tecrübemi kullanabilirdim.
Ama o çocukluk arkadaşı ve bir kız.Elbette kızlarla iyi geçinen oyunlar oynadım H(+18) açısından, ama bu hayalden başka bir şey değil.Ayrıca en basitinden onunla o tarz bir ilişki yaşamak istemiyorum.Sylphy daha çok küçük.
Benim 'dayanamıyorum, saldıracağım' tarzında menzilime girmedi.
Geçici olarak öyle olduğu oluyor.Geleceği dört gözle bekliyorum.
Neyse bunların hepsini bir yana bırakalım şimdi.Zorbalık gören bir kız.Ben zorbalık görürken kimse yanımda olmadı, o yüzden onun yoldaşı olmak istiyorum.Kız erkek fark etmeksizin, değişmeyecek tek şey bu.Ama ona öncesiyle aynı şekilde davranmak istesem bile bu çok zor.Ben de bir erkeğim ve kızlarla iyi ilişkiler kurmak istiyorum.
Yarınlar için!!
Aghh...Anlamıyorum.Ne yapmalıyım? Keşke daha önce böyle şeyleri Paul'a sorsaydım.
'...Üzgünüm, ben aslında Rudeus'tan nefret etmiyorum.'
'S-Sylphy...'
İşe yaramaz biri gibi bir ifade gösterince Sylphy başımı okşadı.
Ve rahatlayarak bana gülümsedi.Tatlı bir gülümseme.
Bir anlık kalbim durdu.
Açıkça benim hatam olmasına rağmen benden özür diledi.
Elini sıkıca tuttum.
Sylphy kızararak bana baktı.
'Peki, önceden olduğu gibi devam edebilir miyiz?'
Başını kaldırınca bu soruyu sormamın etkisinin ne kadar güçlü olduğunu hissettim.
Kalbimi kararlı kılmaya yetecek kadar.
Kararımı verdim.
Evet, normalde olanı istiyor.
Önceki ilişkiyi sürdürmek için, ona önceki gibi davranmalıyım, olduğu kadar.
Benden korkmaması ve garip hissetmemesi için benim erkek onun kız olmasını görmezden gelmem gerek.
Ancak öyle olabilir.Öyle de olmalı.
Hadi yapalım.
Donkan baş karakter.