18.06.2020
Kısım 5
Çevirmen: Gölge
"Eh?"
Fark ettiğim zaman, parktaydım.
"-T..tekrar?"
Sürprizin tamamını aldım. Bu yer hakkında şüphem yok. Geçen geceki çocuk parkı.
Hatta okul formamı giyiyorum.
Telefonumu cebimden aldım ve kontrol ettim, 02:14, Salı, 26 Haziran. İleride
bir gün.
Odamda kendi halimde şort ve kısa donumla olmalıyım. Bu gecen geceki rüyamla
aynı mi?
Rüyada olduğumu sanmıyorum, beş duyum bunu diyor. Sadece emin olmak için,
yüzümü cimcikledim.
"Ow... Bu demektir ki bu rüya değil."
Rüyada değilsem, uyurgezerim. Durum buysa, endişe verici.
Peki o zaman, sonra ne olacak? Bu rüya olsaydı uyanmak isterdim ama nasıl
olacak bilmiyorum. Dün de, beklenmedik bir şekilde uyandım.
Birileri uyanmam için bana vuracak mı? Ayrıca, uyurken ve gözlerimi kapatırken
mi dersin?... Doğrusu, ben tamamen uyanığım.
“Bu acı da ne, bari bu rüyayı keşfetsem."
Geçen gece de buraya indiğime şaşırırken, çevreye çok dikkat etmemiştim. Bu
gece, ikinci kez daha sakindim.
"Nasıl da nostaljik."
Bahçe girişini gözden geçirdim. Bu Mi-ko ile tanıştığım yeri bana iyi
hatırlattı. Hala yavru olan Mi-ko çocukluk arkadaşımın kollarında taşınırken,
yüzüm "tatlı! tatlı! tatlı!" diye bakıyordu.
Çocukluk arkadaşımla(Akane Shun) 9 aydır karşılaşmamıştım. İlkokul boyunca
onunla oynadım, Nanaobi'ye yerleştiğimden beri, sadece okulda karşılaştım ve
liseye gittiğimden bu yana nadirdi(Suijo'u ortaokulunda Shun'un 3. yılı); yani
daha çok dernek* içindi. Shun... Onun iyi olduğunu umarım.
***
Parktan ayrılırken, dün gece gittiğim yolu gözden geçirdim. Gerçekten burada
oturan kimse yok, hatta bakkal bile yok.
"Peh, zevkleri iyi..."
Bakkalda biraz kola içtikten sonra, keşfime devam ettim. Kolanın
tatlılığı, soğukluğu ve asit gücüyle "Bu gerçekten rüya mı?” Şüphelerime
tekrar başladım.
Aynı zamanda kuru sığır etim, el fenerim, bir de kendimi korumak için
güneş şemsiyem var. Başında biri olmayan kasaya parasını koydum. Bir kere,
düşüncelerim "Bu bir rüya, aşırdığım şeylerin parasını ödedim" ve
"Bu bir rüya, param geri gelmeyecek." Bu yerde, kendime hakim olmak
istiyorum.
Bu arada, bu şehir "neredeyse ıssız" diyebilirim, ama bu
"tamamen ıssız" olduğu anlamına gelmez. En azından buradayım. Geçen
geceki Akeno denen kız dün gece de buradaydı. Başka birinin bu gece burada
olması tamamen mümkün.
Ve bu bir sorun. Şu anda, sırtımda o duygu var, sadece bir insan mı?
".........................."
Durdum ve dikkatle dinledim. Bu sessiz yerde ve kendi ayak seslerim olmadan,
sanırım yaklaşan kişileri algılayabileceğim. Bir adım, sonra değeri...
Muhtemelen ayak sesleri düzenli. Bir yerde, ayak sesleri gergin geliyordu. Biri
giderek yaklaşıyor.
Kesinlikle bu hayalet kasabada benden başka biriyle karşılaşacağım demek ama
hoş bir karşılama. Bir gizli katil korkunç olurdu. Eğer bu o kızsa... sıradaki
ne?
Her neyse, ona dönmeye karar verdim. Dar sokağın girişi hakkında iki şey
biliyorum. Shun ve Ben, bizim ilkokul günümüz, kısa yol olarak kullanılırdı.
Kendimi orada karanlıkta saklayacaktım ve geçerken onu gözlemleyecektim. Bulur
ve harekete geçersem, onu doğrudan pusuya düşürecektim.
"... iyi."
Geri dündüm, sokağa giren biri beni burada bulabilirdi.
"---- gah-!"
Aniden yıldızlar gözlerimde patladı! Yavaş bir şok kafamdan vücuduma yayılıyor
ve şaşırtıyor. Tamamen geriye doğru düştüm.
Ellerinin her iki yanında altın mızrak
vardı. Mızrağın ucu dönen bir haç gibiydi, hıristiyanlıktari ilahi haleler gibi
sadece ay ışığında parlıyordu. Ay ışığı yanıp sönerken, kolayca canavarın sert
ölçekli, dev vücudunda kırmızı bir çizgi bırakarak geçti. -1. Bölüm Sonu-
"Gu .... tsu ...!!!"
Yarılan kafamın acısıyla inledim,
Bu durum, geçen gecekiyle aynı mı...?!
Kusma dürtüme direndim,
görüşümdeki titrek alana odaklanmayı denedim ve uzanmış boş duran ince bacağımı
gördüm.
Kız bana tepeden bakıyordu.
"Sen… ne halt
ediyorsun!"
Sopasını salladı, Kısa, vahşi
soluklar arasında konuştu. Bu kelimelerle, beni sorgulamasını bekliyordum ama
yapmayacakmış gibi görünüyordu. Bana dik dik bakan gözleri, muhakeme
yeteneğinden yoksundu.
Benden habersiz görünüyor. Onun
yüzüne bakıp ay ışığında açıkça teşekkür edebilirdim ama bana açık görüneceğini
sanmam. Dahası bana doğru açık bir düşmanlık gösteriyor.
" ... to, ma ..."
Lanet, açıkça konuşamadım. Tekrar
sopayla vuracak mı? Bu rüyamdan kaçmak için iyi bir yol olurdu. Değilse, sadece
aşağı büzülmeyle sona erecekti. Boktan bir ölüm yolu.
Diğer yandan, sersem vücudumla,
sopayla vurulmasını önlemek zordu. Eğer durum buysa, ona doğru uçmak iyi
olurdu. Acım biraz sürebilir. Yani…
"--Haaaaaaaaah!"
Ve çığlık atmadan ve sopasını
savurmadan önce, tekme attım. Bayılması yüzüne attığım şaplağa bağlıydı!
"Kya--?!"
Bir çarpma için aşırı güçlüydü.
Kız hızla ve hayal kırıklılığıyla indi ve saldırıma devam ettim.
"B...Bırak gideyim!"
Onun üstünde, yumruklarını bana
vururken, benimle mücadele etti.
"Tch... !"
Bulantı ve yorgunluk hissi tekrar
nüksetti.
"S...Sakinleş!"
Ona karşı kaba yaklaşımımla işe yaramaz
hissediyorum ama başka şansım yoktu. Onu bileklerinden yakaladım ve zemine
çarptı, tüm direnci durdu.
"Ya...Yardım etsin! Birisi!"
Şimdi de, kızın sesi ağlıyor
gibiydi. Lanet olsun, bu kız sinsi. Mağdur ve kendimi savunmak için yapıyor
olsam da, saldırgan gibi hissettim. Kenardan, suçüstü tecavüzden yakalanmış
gibi görünüyordum.
Öte yandan, onun taşkınlığını
durdurmak için, sadece kenara çekilemem. Onu nasıl sakinleştirebilirim?
"Bağırsan da kimse gelmeyecek, o yüzden kes sesini-" sadece
tecavüz şüphesini güçlendirecekti. Bu gibi durumlarda, buna hızlı bir şekilde
son vermeliyim. Ah, buldum-!
"Akeno!!"
Hızlı ve keskin bir şekilde ona
seslendim.
Hemen etkilendi ve cevapladı:
"Ha…" Çığlıklar durdu. O anda, yavaş ve hassas bir şekilde sözlerime
dokundum.
"Kasugamori Akeno. Suijou
Akademisi, orta okul 3-C. Bayanlar Lakros takımı üyesi… Sanırım?
"Be...Beni nasıl
biliyorsun?"
Kız bir değişiklikle zayıfça titredi.
Onu tanıdığı veya takipçisi miydim? Bahse girerim sadece o ikisi arasından
birini seçebilir gibisin.
"Üst sınıflardan duydum. Kure
Nazumu'dan. Onun sınıf arkadaşıyım."
Yani her şey sıraya konulacaktı.
"Kure'nin… Sınıf
arkadaşı…"
"Bu doğru, Suijou Akademi,
liseden 1-E. Hoshi Sakuya. Benim"
"Hoshi... "
Mırıldanmasından, muhtemelen
hatıralarında beni arıyor. Ama daha önce benimle tanışmadı: Kendimi tanıtmadım.
Tek taraflı bir giriş yapmak
imkansızdır. Kız sakinleştiğin anda, yavaşça tuttuğum bileklerini serbest
bıraktım ve ayağa kalktım.
"Kaba girişimim için özür
dilerim… Ne olduğuna gelince… acıyor mu?"
Kalkan kıza elimi uzattım.
"Te...Teşekkür ederim."
Kız duraksadı, ama elimi tuttu.
Ayakta, vücudundaki tozu sirkeledi.
"Hm… Ben iyiyim. Aniden sana
vurduğum için özür dilerim. Sen iyi misin?.. Hayır, iyi olamazsın. Tüm gücümle
sopamı başına savurdum."
"Ah, sadece küçük bir çizik."
İmkansız, cehennem gibi acıyor.
Katlanıp bir centilmen gibi gülümsedim. Kız mütevazi bir ifade ile ilk kez bana
baktı.
"............... ?"
Bakışları beklenmedik bir şekilde
keskinleşti. Sonra sertçe bana baktı.
"Sen… Neredeydin…"
Sonunda beni tanıdı. Şimdi, ona
nasıl cevap vermeliyim? "Üzgünüm, ama daha önce karşılaştık" kötü bir
izlenim verecekti, benim için bile. Hmm, durum buysa, sadece onu ikna
edebilecek kelimelerle konuşmalıyım. Diğer sözcüklerle--
"Geçen gece, seninle bir
rüyada karşılaştım, değil mi?"
“------ !?”
Bu sabah karşılaştığım kızla aynı
kelimeleri tekrarladı. Bana bakarken ifadesi değişti…
"Sabahki sapıksın! Ve dünden
beri beni takip ettin!"
Bu sözlerle aşağılanmış oldum.
Sanırım tehlikede, bunu şu an inkar etmem gerek. "Bu sabah olanlar
tamamen kazaydı. Dahası, ben takipçi değilim. Ne halt yemeye beni yanlış
anladın bilmiyorum ama-"
"Yanlış anlaşılma?! Benim
açımdan söyleyeyim! Dünden beri beni takip ediyorsun, bu sabah ve hatta bu
gece! Bu takip değilse, takibin ne olduğunu bilmiyorum. Anlamazsan, sana bir
şey söyleyeyim. Hepsini bildiğim için, bu açıkça takip---suçunu itiraf et!
Anladıysan düşün. Bir daha karşıma çıkma! Yap ve seni okuldan sınır dışı
ettireyim. Polislere de rapor vereceğim!"
“……………”
Kızın karar verdiği her şeyle,
sadece sessiz kalabilirim. Onun durumunu düşünürsek, düşüncesi geçerli
olabilir. Daha saygılı olsaydı, bunlar hiç olmayabilirdi. Durum buysa,
durumumu daha net bir şekilde belirtmeliyim!
"Bu tahrip edici ve aşırı
utanç verici bir yanlış anlaşılma! Bu şekilde düşünebilirsin, ama seninle bir
ilgim yok. Popüler veya değil, sen benim için "tehlikeli kız"sın!
Dizginlemeden sopanla bana vurdun, sadece lanet olası kafanda neler oluyor!
Oldukça iyi sakatladın! Ve bu cinayete teşebbüstür!"
Şiddetli kelimeler kafamdan
geçerken konuştum. Sinirleniyorum.
İfadesi soldu, ağzını açıp
kapayabildi. Şey, tavrını koruyabilseydi, hala sevimli olabilirdi ama… Moral
bozukluğu şöyle dursun, dik dik bakmaya devam etti.
"Bu haklı bir şekilde kendini
savunmaktır! Ben sadece beni takip eden bazı sapıklar için kendimi
izliyorum.Bir sapık asla böyle söylenmez!"
"Suçlamalarınla yetti! Bir kez bile
takipçin olmadım! Yoksa benim takipçim sensin demeli miyim…!"
"Yapmadım. Neden ben!? Seni
takip etmek için bir nedenim yok!"
"Salağa yatma! Hep arkamda
bir şeyi fark ettim---?
---arkada? Bu garipti ve
duraksadım. Arkamdan beni takip eden birisinin, beni önümde bekliyor olması
imkansızdı.
“Bu… Bu da ne…”
Hızlı bir şekilde ağzımı
kapatırken, şaşkınlıkla, kız geri adım attı.
Ah lanet olsun. Kaçınılmaz iyi bir
nedenle yere yıkılmam mümkündü: Lanet olsun, bunu en başından kaçırmıştım.
Birileri beni takip ediyordu,
sadece kim olduğunu bulmak için sokağa sıçradım. O "birisi" bu kız
değilse…?
Yüksek sesle kavga ettiysek,
başkası şimdiye dek kavgayı fark edebilirdi, diğer yandan, bize yaklaşıyor
olsaydı fark ederdik.
“… … … …”
Bununla birlikte, yavaşça ve
sessizce arkamı döndüm. Orada-
Bir ejderha yaklaşıyor.
Başlangıçta yanlış hüküm verdiğimi
düşündüm. Blok duvardan görünen geçite bir silüet görüyorum, belli ki insan
değil daha çok sürüngen kafalı anormal bir dev. Ay ışığında yansıyan teni, çok
sayıda pullarla kaplı ve pörtlemiş göz yuvaları, açıkça bana bakıyor. Burnu
benden 2 metre uzun.
Bir an aklım çıktı. Bu görüntüye
mi bakıyorum? Deliriyor muyum? Hayır, sadece rüyadayım. Tek bir fantastik
yaratık, sadece rüyada olduğumu onaylıyor.
*Ejderha Hırlar*
Ejderhalar oyunlarda, mangalarda
veya filmlerde saygınlar. Bazen kahramanlar onlara liderlik etti, bazen kahramanların
yanında savaştılar, bazense kahramanların yolunda durdular. Bence bir kahraman
pozisyonunda olmanın karşılığı bir sürü çocukluk tecrübesi olurdu.
Bizi bir araya getirdikten sonraki
ilişki neydi? Bu durumda ne "rehber", ne "müttefik"
ne de "düşman". Onun gözlerine bakınca zekasal bir anlam göremiyorum.
Gözler hareketli nesneleri kitlemek için yararlı tek organlardır. Durumumuz
daha ilkeldi, bu "Avcı ve Av" ilişkisiydi.
"B..Bu şey de ne?"
Aniden kızın sesi sayesinde
duyularımı tersledim. Beyaz görüş alanım netleşti. Bir sonraki an-
“---- !!!”
Ejderha geniş ağızını açtı, başını
sokağın içine soktu! İçgüdüsel olarak geri sıçradım, kızın omuzlarını kaptım ve
zemine daldım! Kızın ağırlığından tam darbe alarak, asfalt boyu yuvarlandık.
"Ah, off…!"
Bunun çok acı verici olduğunu
söyleyebilirim, ama ejderha tarafından yenmeyle karşılaştırıldığında bir şey
değil. Ejderhanın dişlerinin ayak bileklerime gittiği belliydi. Eğer biraz daha
yavaş olsaydım ayak bileklerimden yakalanacaktım. Umutsuz pozisyon, sürüklenmek
ve yutulmak olacaktı.
*Ejderha Hırlar*
Kızgınlığıyla beni yakalayamadı,
ejderha kükredi. Tenim ve kulak zarlarım elektrik şokundaymış gibi titredi. Dar
sokak için Tanrı'ya şükürler olsun. Devasa kertenkele çite yakalandı, birkaç
santimetreyle bize ulaşamadı.
"Ne! Bu da ne demek? Bu
gerçek mi, gerçek…!?
"Bunun gerçek olmasının bir
yolu yok. Bu rüyanın yaratılışı olmalı."
"Ama gerçek görünüyor…"
"Ah...bu an, "gerçek
şey" dediğin rüyada."
“Hangisi!?”
"Umrumda değil! Herhangibi
bir yer iyi. Herhangi-"
*Ejderha hırlar*
Ejderha kendini daha fazla itti.
Beton duvarların her iki tarafı da çatlıyor. Lanet olsun…!? "TABANLARI
YAĞLA!"
Kararlılıkla, gözlerimi terörden
uzağa çevirdim. Sırtımı ejderhaya dönüp, aklı karışmış kızın elini yakaladım ve
kaçtım.
*Çarpar---* Arkamda çöken molozun
sesini duydum. Çit hızla kırılmış olmalıydı. Yine de hala küçük bir sokak
vardı. Devin girebilmesinin hiçbir yolu yoktu---
"Geliyor---!"
Kızın çığılıkları cevap gibi, çit
yıkılırken, ejderha vücudunu görüş alanıma attı.
"Lanet! Lanet olsun! Acele
et!"
"Acele et deme!"
Dayanma gücümüz farklı,
adımlarımız farklı. Ejderha hızla yaklaşıyor!
Adım-adım, ejderhanın ayak sesleri
düşündüğümden daha hafifti. Hareketli bir ejderha için tahmin ettiğimden daha
hızlıydı. Yaklaşan çığlıkları dinlerken, sağa sola bakmadan, tereddüt etmeden
koştuk.
Sadece önümüzdeki sokakta bir özel
evin çiti yayılıyor. Sokağın içine atlamaya gidiyoruz…
"Dümdüz ileri!"
Bir acıyla durdum. Kız
gücüyle beni zorladı, bacakları durmadan sağa döndü.
“Hyaaa --- !”
Fakat kız öne yuvarlandı ve
sokaktan kaçtı. Hemen bundan sonra…
*Fark atar*
Yanımdan bir saldırı geldi ve bu
yüzden heyecan verici bir şey hissettim. Görüşüm bulanıklaştı ve soldan sağa
doğru aktı. Ve sonra başka bir kaza! Vücudumun içinden mide bulandırıcı bir ses
duydum. Kendimi hissedebilseydim, zemine yuvarlandım.
*öksürür*
Boğazımı engelleyen sıcak
bir şey hissederken, öksürdüm. Büyük miktarda çinko tadı olan sıvı ağıdımdan
taşmaya başladı. Yoğun kokusu burnumu uyuşturdu. Olamaz...Kan mı?
“Sakuya --- !!!”
Bir ses adımla seslendi. Bir
kız--- Akeno bana mı sesleniyor?
Anladım. Yatacak durumda değilim.
Mükemmel şekilde uyanığım. Yani önümdekinden kaçmayı… Düşündüm, ama
söyleyemedim. Islık gibi bir ses ağızımdan kaçtı.
Lanet olsun! Bedenim söylüyor
neden duyamıyorum. Bu Akeno'nun bana vurduğu zamandan farklıydı. Yakın bile
değildi. Her nasılsa sadece göz bebeklerimi hareket ettirebildim.
“………………”
Yakınımda yanımda ejderha gördüm.
Dönen toz içinde, bazı düşmüş blok
parçaların üzerine adım attım, fil büyüklüğündeki kertenkele bana baktı.
Gerçekten, heyecan doluydum ve soluğum
kesilmişti.
*hırrrrr*
Ejderhanın hırlayarak ağzını açtı,
aniden görüşümü kapattı. Başımı korumak için içgüdüsel bir şekilde sağ kolumu
kaldırdım. Ve sonra kolum ısırıldı.
“Ga .. ah?”
Keskin dişler kollarıma daldı. Ve
sonra vücudumu boyunca sürüklendi ve havaya kaldırdı...! Yerçekimi ile beni
aşağı çekerek canavarın dişleri gitmeme izin vermeyecekti. Kol kaslarım
parçalanıyor. Kan kaslarımdan zemine doğru parça parça aktı.
"Dur..! Dur! Ona git!"
Akeno'nun acı çığlıkları solmak
üzere olan bilincimi çağırdı. Hala orada duruyor! Aptal, kaç. Kaç!
Kendim hakkında endişeli değilim
bu bir rüya. Rüyada ölsem de gerçekte ölmem… Böyle düşünmek istedim. Veya
söyleyebilir miyim, hadi rüyadan uyanmama izin ver! Ya da insanüstü güçler ver.
Tüm bunlar başarısız olursa… Birileri bana yardım etsin!
“… ya! Sıkı dur, Sakuya!”
“…………………………………..”
*Küt* giden bedenim düştü.
Beklediğim an bırakmalıyım diye düşündüm.
*Ejderha tekrar kükredi*
Sağ kolumdan geçen sinir bozucu
ağrıyı, bedenimde yine hissettim. Ejderhanın aşağı doğrulmuş olan ağzı şimdi
yukarıya yöneldi.
Ah, anladım. Timsahlar avlarını
ağızlarına böyle atar. Sonra düşerek, açılan boşluğa çekildim. Sıcak karanlık
beni yutuyor muydu---?
*Ejderha acıyla çığlık attı*
Kulak zarım yüksek sesle ayrıldı
sandım. Görüşüm, artık gitmiş olmalı, nasılsa yukarıdaki ayı(yarım aydan biraz
daha büyük)algılıyor.
Bedenim ağır bir şekilde, asfaltın
düz yüzeyine….vuruldu? Canavar beni kustu mu?
Ben ölmeden bitmesi iyi ya da kötü
şans olmalı. İki metreden bedenim tek parça düşmüş olmalı. Kaburgam, sol omzum
ve kaburgam yerinden çıktı… Buradaki kemiklerimde kırık olduğunu biliyorum.
Boğazımdaki kanı, elimde olmadan kustum.
Kafam bir çok büyük sesle
hayattaydı. Önümdeki zemin hala sallanıyor. Lanet olası ejderha, az kalsın beni
öldürecekti. Sadece ne halt yemeye çalışıyorsun?
"Sakuya! İyi misin!?"
Sanırsam yanımdan bir ses geldi,
Akeno bana bakıyor olmalı.
“…. Yaşıyorum …”
Cevapladım çünkü ben iyiyim diye
blöf yapmaya da cesaretim yok. Bu kelimelerle birlikte kan kustum.
"…!? Sıkı tutun! Ne
yapıyorsun? Ne yapabilir…"
"...ejderha...değil mi…"
Akeno'nun bana koşmasından,
ejderhanın tehdidinin basık olduğu anlamına mı geliyor? Hemen hemen onun
kükremesini duyabiliyorsam da…?
"Bu iyi… bak."
Akeno'nun cevabına güvenemem.
Huzursuz, şüpheli gözlerimle, sesin geldiği yöne döndüm. Sadece gözlerim
hareket etti, takip eden kıza kitlendiler.
Orada, savaşan bir bakire gördüm.
Savaşan bakire, gecede dans
ederken, tüylü kask ve fantastik görünümlü bir zırh giyiyordu.
*Ejderha acıyla inledi*
Ejderha öfkeyle, korkunç dişlerini
kadına ulaştıramadı. Kolayca sağa sola kaydı, ejderhayla
eğleniyor ve ejderhanın alanına darbe indiremiyordu. Ve sonra---
“----- !”
Küçük bir bağırışla, savaşan
bakire silahını gök yüzünde kaldırdı. Mızrak, meteor gibi göğü çizerek,
canavarın alanına daldı.
*ejderha tekrar acıyla çığlık
attı.*
Ejderha, ön ayaklarını yukarı
kaldırarak yükseldi. Gece göğünde, başka bir çığlık attı.
Ama son ayağı üstündeydi. Gücü
aniden geniş gövdesinden gitti, yer çekimi tarafından aşağı çekildi ve yüksek
sesle çarparak yere indi. Hala orada kaldı.
Savaşçı bakire ejderhanın
sırtındaki omurgasına yavaşça indi.
Zarif giysisiyle,
Rüzgarda sallanan uzun saçlarıyla,
Ay ışığında parlayan berrak
gözleriyle,
--- Seksi figürüyle, Ben-
Nefesimi tuttum,
Gözlerim bulanıklaştı,
Unutulmuş işkence görmüş
vücudumdaki acı,
---dehşet içinde onu izledim ama
hiçbir şey yapamadım.