18.06.2020
Shoddy Utopia Policy
Çevirmen: Gölge
O gün, dünyanın son günü olduğu açıklandı. Benimle bir ilgisi olmadığını
düşünmeden edemesem de, dünya kolaylıkla kaos içine düşecekti.
Düne kadar, günlük hayatım hep böyle gidecek sanırdım. Sabah uyanıp,
yatak başımı düzeltirdim ve ve 7.30'da istasyona yönelirdim. Okul hayatım kendi
çapında normaldi. Çok tembellik etmeden, gerektiği gibi çalıştım ve ödevlerimi
unutmadım. Notlarım olağanüstü değildi ama hala oldukça iyiydi. Şimdi geriyi
düşününce, neden böyle tek amaçlı şeylere devam ettiğimi anlamıyorum.
Bir keresinde herkesinki gibi olan bu sıkıcı günlerin sadece yok olmasını
dilemiştim. Fakat, dileğimin böyle gerçekleştiğini gördükten sonra, bunun o
kadar da iyi bir şey olmadığını düşünmeye başladım. Örneğin, dileğim
gerçekleşseydi, önceki hayatıma geri dönmek isterdim. Bu tür bir şey nadir
değildir. Değerli bir şeyi kaybettiğin an, ne kadar değerli olduğunu fark
edersin.
Ben o şeyleri düşünürken, sonunda yarın kader günü olacaktı. Ve nedense,
okula son bir kez gidiyor gibi hissettim. Yani sabah her zamanki gibi uyandım,
dağınık saçlarımı düzelttim, ve 7.30 istasyonuna gittim. Trenler artık
çalışmıyordu, yani okula ulaştığımda zaten geç kalmıştım.
Okulda, onu hatırladım. Çıkmıyorduk ya da o türden bir ilişkimiz yoktu.
İyi anlaşıyorduk, ama özellikle hakkında konuşabileceğimiz ortak bir
yanımız yoktu. Biz sadece "Yarın havanın nasıl olacak acaba?" gibi
şeylerden konuşurduk. Belki bugün de her zaman olduğu gibi sınıfta olurdu ve
yine her zaman olduğu gibi havadan konuşurduk. Bunun mümkün olduğunu
düşünmüyordum ama beklentilerimin aksine, gerçekten de sınıftaydı. Özellikle
şaşırmış görünmeyerek, bana döndü ve şöyle dedi:
"Trenlerin hala çalıştığı bir yer olduğunu duydum. Birlikte gitmek
ister misin?"
Tek kelime etmeden, başımı salladım. O trene binersek, bizi dünyanın sonundan
çok, çok uzaklara götürebilecekmiş gibi hissettim.
Ve böylece, trene ulaşmayı başardık. İçeride ikimizden başka kimse yoktu. Camın
dışındaki boş hatta bakarak konuştum.
“Yarından itibaren özgürce yaşayabilecek miyim, merak ediyorum.”
Bana gülümsedi. Eminim en başından beri bu trenin nereye gideceğini
biliyordu. Ayrıca yarı yolda, bunun kitaplardan öğrendiğimiz hayata meydan
okuma olduğunu farkettim.
"Yarın da hava güzel olsaydı, hoş olurdu."
Dedim pencereden mavi gökyüzüne bakarken.
Tren, bizi dünyanın sonundan uzaklara götürerek ağır ağır hareket etti. Yavaşça
düştü, vadinin aşağısına.
"Görmek istemediğin şeylerden uzağa kaçmak da bir seçenek değil
midir?"
Ağzına patlamış mısırı atıp meyve suyuyla yuttuktan sonra, biri böyle
mırıldandı.
--SON--