18.06.2020

Savaş Başlangıcı

resim
Çevirmen: Cetus, Natsujun

Köyün girişinde 100 kişilik vampir ordusu bekliyordu. Önlerinde ise Lucas ve Sebastian saldırıyı yönetmeye hazırdı.

 

“Hey, sizler Denneth’in alevli nefesiyle başa çıkmanın bir yolunu biliyor musunuz?”

 

Lucas bir plan oluşturmak amacıyla Sebastian’a sordu.

 

Hepsi silahlı ve savaşa hazırdı ama Denneth’i küçük göremezlerdi. İskeletin onu neden güçsüz gördüğünü bilmese de Lucas için güçsüz bir canavar değildi. Oyundaki tüm zamanını bu mağarada geçiren Lucas bunu iyi öğrenmişti.

 

“Öyle bir saldırıya karşı savunmanın bir yolu var fakat… gücümüzün yarısına mal olur.”

 

“Ne demek istiyorsun?”

 

Sebastian sonra süreci açıkladı.

 

50 kadar büyücü saldırıyı engelleyecek kadar güçlü bir bariyer oluşturabilirdi. Fakat bu sürede bariyeri oluşturabilmek için hareket etmemeleri gerekiyordu. Sadece o kadarla kalmıyordu, yeteneğin hazırlanması uzun sürdüğü için bariyer oluşturulduktan sonra en iyisi saldırı bitince bile bariyeri kaldırmamaktı.

 

“Anlıyorum, o zaman bu bariyer üssümüz olacak ve tamamlandıktan sonra ejderhanın saldırılarına göre girip çıkacağız.”

 

“Tamamdır.”

 

“Peki, başka yetenekleriniz de var mı?”

 

Yeteneklerini duyduktan sonra Lucas bir plan oluşturdu. Daha önce hiç tecrübesi olmadığı için ne kadar etkili olacağını bilmiyordu. Fakat başka hiçbir seçeneği olmadığı için planına güvenmesi gerekiyordu.

 

+     +     +

 

Bu sırada gerçek dünyada Trask ve çalışanları zaman farkı yüzünden Lucas’ın [Alfa Gri Kurt] tarafından saldırıya uğradığı zamanı izliyordu. Tabii Lucas’ın etrafta yürüdüğü veya normal avlandığı zamanları atlamışlardı.

 

“Sonunda izlemeye değer bir rakip…”

 

Trask sonunda videoyla ilgilenmiş ve o da izlemeye başlamıştı.

 

Şu anda binanın içindeki tiyatro odasındalardı. Büyük ekran ve projektörle tıpkı bir sinema gibiydi. Başka çalışanların oturması için de yerler de vardı fakat hepsine yetmemişti bu yüzden bazıları ayakta kalmıştı ama sorun etmiyorlardı.

 

Bir süre sonra Lucas’ın Alfa’nın kükremesiyle felç olduğu yere geldiler.

 

“Hah, görünüşe göre tekrar ölecek.”

 

“Hi hi, içimde bir his var, eğer Lucas’sa bundan bir şekilde kurtulmayı başaracaktır.”

 

“Ne söylüyorsun? Hareket edemez, yapabileceği hiç-”

 

Pearce Lilianne’le tartışması sırasında sözünü yarım bırakmak zorunda kalmıştı. Nedeni ise Lucas’ın bir sonraki hamlesiydi. Öyle ki odadaki herkes gözlerini Lucas’a dikmişti.

 

Çünkü Lucas yetenek kullanarak vücudunu hareket ettirmiş ve saldırıdan kurtulmayı başarmıştı.

 

“Anlıyorum, demek yetenek yardımcısı cezalardan daha önce geliyor. Başka bir açıklık fark etmiş olması… bu çocuk da kim böyle?”

 

İmkansız gibi görünen olayın nasıl olduğunu anlayan Trask hayranlığını gösterdi.

 

“Yazılımcılara söyle tamir etsinler… o görevi bitirdikten sonra. Başarılı olsa da olmasa da… Ayrıca tüm oyunculara değişiklikle ilgili bildiri gönder.”

 

“Peki, patronun iznini alacağız.”

 

Çalışanın patrondan bahsetmesinin nedeni Trask’tan daha üst rütbeli birisinin olmasıydı. Trask sadece şirketin dünyadaki birçok CEO’sundan biriydi, tüm şirkete sahip değildi. Başka birisi sahipti.

 

[World Gate Online] adlı oyunu yaratan kişi…

 

Tek başına başka bir dünya yaratmış birisi, şirket yönetmek gibi problemli bir işi ise daha uygun Trask gibi insanlara bırakmıştı.

 

Onun iznini istemelerinin nedeni ise gereksiz bir iş yaparak işlerin aksamasına yol açmamak istemeleriydi. [Eğitim Odası]’ndaki açığı giderirken de onu bilgilendirmişlerdi tabii.

 

Bir süre sonra çalışan geri döndü ve mesajı iletti.

 

“Nasıldı?”

 

“O-o… patron öyle kalmasını istedi.”

 

“… Nedenini sordun mu?”

 

“Evet, bilerek öyle bıraktığını söyledi…oyuncuların hayal güçlerini serbest bırakmak için.”

 

Bunu duyunca Trask alaylı bir şekilde gülümsedi.

 

“Sanırım o öyle bir insan…”

 

“Efendim, savaş bitti, tekrar hızlandıralım mı?”

 

Nostaljik duygular içindeyken, Lilianne Trask’a seslendi ve iznini istedi.

 

“Ah, evet lütfen… Tamamdır, durabilirsin.”

 

Trask ilginç bir şeyin olabileceğini görmüş ve videoyu normal hızına döndürtmüştü.

 

Videoda Lucas köye geri dönüyordu.

 

“Ovvv, orduya bak!”

 

“En az 100 kişiler!”

 

“Oh!!! Belki görevi tamamlayabilir!!!”

 

Köyün girişindeki vampir ordusunu görenler tezahürata başlamıştı.

 

Akıllarında Lucas liderlik edeceği baskına benzer bir savaş vardı.

 

[[Hadi, şu EXP ejderhasını halledelim.]]

 

“Bir baskın! Bir baskın!!!”

 

Lucas’la Denneth arasında gerçekleşecek olan savaşı bekleyen izleyiciler bağırdı.

 

“Hoh, bir vampir ordusunu yönetecek olması… üstelik [Karizma] değerini de elde etmiş gibi görünüyor.”

 

“Hi hi hi, tam da Lucas’tan bekleneceği gibi.”

 

Pearce ve Lilianne Lucas’a hayranlıklarını göstermişlerdi.

 

“Oradaki, son parçayı fragmana eklemeyi unutma.”

 

Videoyu hazırlamakla görevli kişiye emir verdikten sonra Trask gülümsedi ve ancak kendisinin duyabileceği bir sesle konuştu.

 

“Şimdi, bana neyin var neyin yok göster, [Dünya Geçidi Anahtarı]’nın taşıyıcısı…”

 

+     +     +

 

‘O’ masasının arkasında oturuyordu, önünde yaşanan savaşı izliyordu.

 

Sayısız monitör duvarı kaplamış durumdaydı.

 

Önünde çeşitli karakterler geziyor, dinleniyor, savaşıyor ve çeşitli işler yapıyorlardı. Bunlar [World Gate Online]’ın bazı oyuncularıydı. ‘Kendi’ başına yarattığı oyunun…

 

Etrafında birçok oyuncu olmasına rağmen o ilgisini beyaz saçlı, bir ejderhayla savaşmakta olanın üstünde odaklamıştı.

 

[Eğitim Odası]’ndaki açık giderilmek için izin istendiğinde bu oyuncuyu ilginç bulmuştu.

 

İlk başta [Eğitim Odası]’nda bir açık olduğu haberi geldiğinde şaşırmıştı. Olayı araştırınca bunu kimin keşfettiğini de bulmuştu. O oğlan bu açık sayesinde 1. Seviye için çok yüksek değerler kazanmıştı.

 

Oğlanı izlerken düşünceleri karmaşık durumdaydı. Hem bu kadar basit bir hata yaptığı için tedirgin olmuş, hem ‘kendi’ programında açık bulabilen bir oyuncu olduğu için sevinmiş, hem de ileride bu çocuğun gelebileceği noktadan dolayı korkmuş ve son olarak ilginç bulmuştu.

 

O zamandan beri oğlanın [Portal]’ını hacklemiş ve takip etmekteydi. Fakat oğlan bir hata yapmış ve başlangıç kasabasını yeniden doğum noktası olarak eklemediği için yüksek seviyeli bir zindanda hapis kalmıştı.

 

Şimdi ise oğlanın mağarayı terk etme zamanı gelmişti. Fakat önce mağaranın gardiyanı konumundaki ejderhayı yok etmesi gerekiyordu.

 

 

Savaşı izlerken unuttuğunu düşündüğü doğal bir gülümseyiş yüzünde belirdi…



"İkinci grup, canavarın dikkatini sağ tarafa çekin! Dördüncü grup, büyüyle destek çıkın! Beşinci grup, görüş açısını engelleyin! Üçüncü grup, etrafını çevirin ve saldırın! Birinci grup, biz önden saldıracağız! Hadi hadi hadi!"

 

Lucas, Vampir gruplarına Denneth'e saldırmalarını emrederken karmaşık duygular içerisindeydi.

 

Vampirleri şu şekilde böldü;

İlk grup, savaşlarda en usta 10 vampir ve Lucas'tan oluşuyordu. Onlar, ejderhaya maksimum hasar vermekle yükümlüydü.

İkinci grup, gruplar içerisindeki en hızlı ve en çevik 10 vampirden oluşuyordu. Bu grup, ejderhanın dikkatini başka yönlere çekmekle yükümlüydü.

Üçüncü grup da rakibin zayıf yönünü bulma konusunda becerikli 10 vampirden oluşuyordu. Birinci gruptan farklı olarak direk ejderhanın zayıf noktalarına saldıracaklardı.

Dördüncü grup, büyü yapmakta ustalaşmış 15 vampirden oluşuyordu. Bunlar da kendi aralarında ofansif büyü ve şifa büyüsü yapan iki gruba ayrılıyor.

Beşinci grup ise geriye kalan vampirler, savaşlarda az tecrübeli olan vampirlerdi. Acemi birliği demek daha doğru olur. Bunların görevi ise yarasa formuna dönüşüp rakibin görüşünü bozmak, yani onu rahatsız etmektir.

 

Geriye kalan 50 vampir, üs olarak kullanacakları bariyerin sürekliliğini sağlamakla görevliydi.

 

Lucas, bu orduya liderlik etmeye başladığından beri, askeri düzeni ve defansın sürekliliğini ne kadar süre koruyabilecekleri konusunda endişeliydi.

 

Ejderhanın da onları duyabileceği için askerlere sesli komut vermenin uygun olup olmadığını düşünüyordu. Fantastik romanlarda, mangalarda ve animelerde, ejderha ırkı en zeki ırk olarak bilindiği için her zaman onları korkunç bulmuştur Lucas. Yine de ejderha onlara aldırış etmeyip sağa sola saldırılarda bulunuyordu.

 

Kuyruğunu sallayarak ve yere çarparak vampirlere saldırmaya devam etti ama vampirler, yarasaya dönüşerek kolayca ondan kaçtılar. Lucas yarasaya dönüşemezdi tabii ki, şimdiye ölmüş olurdu bu yüzden. Neyse ki, ejderha, rakibin dikkatini dağıtan ikinci gruba odaklanmıştı.

 

Canavar, kolayca hücum edemeyecekleri cüsseye sahip olmasına rağmen vampirler, üçüncü grup sayesinde boşlukları ve zayıf noktaları buluyorlardı. Onlar da az hasar veren ama sürekli ataklarda bulunuyorlardı. Lucas, ejderhaya az hasar verebilse bile [Draughtbane]'i HP'sini hızlıca yenilemesinde etkili oluyordu.

 

Vampirlerin saldırılarından dolayı öfkelenen Denneth, derin bir soluk aldı.

 

" S-S*ktir! Geri çekilin! Bariyere geçip kendinizi koruyun! "

 

Kötü bir şeyler olacağını hissettiği için Lucas, hemen herkesin bariyere geri dönmesini emretti.

 

Şüphelenmekte haklı çıktı ; çünkü ejderha neredeyse depreme neden olan ve mağarayı sarsan, kulakları sağır edici bir şekilde gürledi.

 

*RRROOOOOOOOOOOOOOOOOOAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAAARRRRRRRRRRRRRRRRR!!!!!!!!!!!!!!!* 

 

"Gh-!? Vü-Vücudum..."

 

Bu daha önce [Mezarlık Baykuşu]** ve [Alfa Gri Kurt]'un kullandığı gibi felç edici bir yetenekti ama bu sefer farklı hissediyordu.

 

Bu atağı kırabilmenin yolunu bildiği hâlde korktuğunu hissetti, daha önce hiç olmadığı kadar. Vücudunu hâlâ hareket ettiremiyordu. Bariyeri siper olarak kullanmasaydı, bir sonraki atağı karşılayamayacağını biliyordu.

 

Bazıları, zamanında bariyere saklanamayıp dışarıda felç olmuşlardı. Herkes, onların bariyere çekilmesi gerektiğini biliyordu ama kimse kendinde o cesareti bulamıyordu.

 

Korku demek böyle bir şeydi işte.

 

Ejderha, çenesini genişçe açtı ve alev püskürttü.

 

“---!!!!”

 

Korkudan dolayı çığlık bile atamayan vampirler, kara alev tarafından ölümüne yandılar. Yine de Lucas, [Gece Görüşü] yeteneğini maksimum seviyeye ulaştırdığı için kara alevin içinde olan her şeyi gördü. Gördükleri beyninin derinliklerine işliyordu. Yoldaşlarının silüetleri yavaşça eriyordu. Malesef, olanları izlemekten başka elinden gelen bir şey yoktu.

 

"E-evlat..."

 

Lucas'ın yanında olan Sebastian, onun suratını görünce birşeyler homurdandı. Lucas, muhtemelen onun kendisiyle konuştuğunu fark etmedi. Gözlerinden yaşlar akıyordu.

 

Lucas, dişlerini sıkarak duygularını bastırdı. Sonunda biraz sakinleşmişti. Hâlâ karşısındaki sahneye bakarak Sebastian'a sordu:

 

" Melez vampirler bu canavarı nasıl yönetiyor? Bu nasıl mümkün?"

 

Bir acemi olmasına rağmen, Lucas ejderhaların kolayca evcilleştirilip yönetilemeyeceğini biliyordu. Bu yüzden sorma ihtiyacı duydu.

 

" Beynini yıkayıp onu yönetmeleri lazım. Yine de yakınlarında onu yöneten birisi olması lazım. "

 

"Burada kimse yok..."

 

Sebastian, Lucas'ın ne düşündüğünü tahmin etti ve yüzü sıkıntılı bir hâl aldı.

 

Düşman, canavarı kontrol edebiliyorsa -ki bunun için yakında olması lazım- ve ortalıkta hiç melez vampir olmadığını düşünürsek geriye tek bir sonuç kalıyor.

 

"Biri safkan vampirlere ihanet etmiş"

 

Bunu düşünmüş olsa da bunu kanıtlayacak bir delili yoktu ve kimin yaptığını bilmiyordu. İçinden başka bir ses de melez vampirlerin Denneth'i kontrol etmesinin başka bir yolu olabileceğini söylüyordu.

 

Haklı veya haksız olabilir ama hâlâ ejderhayı bir şekilde yenmek zorundaydılar.

 

"Herkes hücum etsin! Aynı taktikle!"

 

Lucas, bağırdı bağırmasına ama hiç bir karşılık alamadı. Geriye dönüp orduya baktığında onların harekete geçmekte tereddüt ettiğini gördü. Bazıları hâlâ korkudan titriyordu.

 

Bunun olacağını zaten biliyordu. İlk başta, o bile kaçmak istemişti bu canavardan. Ama buradan çıkmanın tek yolunun bu canavarı alt etmek olduğunu biliyordu. Bunu vampirler de biliyordu.

 

"Hıh...İyi o zaman."

 

Lucas, bir azimle kendisini bariyerin dışına attı ve canavarın üzerine doğru koşup, ona gözükara bir şekilde saldırmaya başladı.

 

Ejderhanın kuyruğunun sağdan üzerine geldiğini gören Lucas zıpladı. Sonra ejderha, kuyruğunu Lucas'ın üzerine çıkarıp ona doğru bir atakta bulundu.

 

Havadayken kendisine doğru gelen kuyruktan kaçınma şansı yoktu ; bu yüzden kılıcıyla savuşturdu. Yine de kuyruğun ağırlığı Lucas'ın gücünü aştığı için bu saldırıyla Lucas yere çakıldı.

 

Hâlâ devam edebilir durumdaydı ama ejderhanın ayağı Lucas'ın üzerindeydi şimdi.

 

"S-sıçtık!"

 

Saldırının yaklaştığını hisseden Lucas, yuvarlandı ve zar zor savuşturdu saldırıyı. Ejderhanın ayağıyla yere uyguladığı darbe yeri sarsınca Lucas'ı havaya sıçrattı.

 

Tutunacak yeri yoktu ve ardından ejderhanın eliyle yaptığı vuruş onun duvara çakılmasına neden oldu.

 

"G-gh..."

 

Lucas'ın HP'si %10'un altındaydı ve bunun gibi bir darbe daha yerse kesinlikle ölecekti ve görevde başarısız olacaktı.

 

Ejderha, bariyerin içindeki vampirlere bakış atıp onlarla ilgilenmediğini gösterircesine burnundan bir soluk verdi.Lucas'ın çakıldığı yere yürümeye başladı.

 

"S-s*ktir, böyle mi sona erecek?"

 

Kaçınılmaz ölümüne yaklaşırken Lucas, sadece ölümü beklercesine gözlerini kapatabildi sıkıca.

 

*Boom*

 

Bir patlama olmuştu. Lucas, gözlerini açtı ve patlamanın kaynağını görmek için etrafına bakındı.

 

Bariyerde, dördüncü grubun ejderhayı büyü yağmuruna tuttuğunu gördü.

 

Bunun ardından, geriye kalan vampir ordusu bariyerden dışarı çıkıp aynı taktiklerle ejderhaya saldırdılar.

 

Bu anî saldırı yüzünden kafası karışan ejderha, Lucas'ı bırakıp vampirlere saldırmaya başladı.

 

Çok geçmeden Sebastian, Lucas'ın yanındaydı ve elini ona uzattı.

 

" Neden? Hâlâ dikkati benim üzerimdeyken beni geride bırakıp çıkıştan kaçmalıydınız!"

 

"Ailelerimizi arkamızda nasıl bırakırız? Bizim için elinden geleni yaparak savaşan birini de terk etmemizin imkânı yok. Soylu vampirler olarak, bunu yapamayız."

 

Sebastian, Lucas'ın yorumuna acayip bir şekilde gülümsedi.

 

"...Hıh... Sizler ne kadar inatçısınız böyle. Melez vampirlerin neden kaçtıklarını anlıyorum."

 

"Haha, öyleyizdir."

 

Karmaşık hisler içerisindeyken Lucas, ona uzatılan yardım elini tutup ayağa kalktı.

 

Dördüncü gruptan biri tarafından iyileştirildikten sonra ikisi de birinci gruba katılıp karşı saldırıya geçtiler.

 

+ + +

 

Aldcrest köyünde, geriye kalan vampirler girişin önünde, ejderhayı yenmek için onları terk eden sevdiklerinin geri dönmelerini bekliyorlardı.

 

"...Baba..."

 

Geriye kalan vampirlerin arasından Lilith, ellerini dua edercesine birleştirmiş babasının geri dönmesini diliyordu.

 

"Herşey yoluna girecek tatlım... Baban, güçlü biri."

 

Emma, kızının düşüncelerini fark ettiği için başını okşayarak onu sakinleştirdi.

 

Her şey yoluna girecek. O anda, herkesin düşünebildiği tek şey buydu. İnandıkları tek şeydi, bu. Başka seçenekleri yoktu ama buna inandırmaya zorladılar kendilerini.

 

"Her şey yoluna girecek..."

 

+ + +

 

Yerüstünde, zemin art arda sarsılıyordu.

 

"Bir başka sarsıntı daha mı? Neler oluyor burada?"

 

"Bana sorma. Bu sarsıntılara neyin sebep olduğu hakkında bir fikrim yok."

 

"Biliyorum ama yine de sormak istedim."

 

En yakın şehir merkezine yol alan Geeves ve Rice, sarsıntıları hissedene kadar huzurlu bir şekilde sohbet ediyorlardı.

 

İlk başta, anî sarsıntıdan dolayı şaşkına dönseler de sarsıntılar devam ettikçe çok geçmeden bu duruma şaşırmaya başladılar ama hâlâ buna neyin neden olduğunu merak ediyorlardı.

 

"Hahah, belki aşağıda koca bir yaratık vardır."

 

"Haha, Belki de öyledir ama ne çeşit bir yaratığın bu sarsıntılara neden olduğunu merak ediyorum."

 

"Hmmm, bir ejderha?"

 

"Ne saçmalıyorsun Geeves? Başlangıç şehrinin yakınlarında bir ejderha olmasının imkânı yok."

 

"Belki zindanın girişi buradan uzaktadır?"

 

"Olabilir. Ama birisi bir ejderhayla ile kapışıyorsa, kesinlikle çoktan üst seviyelerde olmalı."

 

Rice'ın dediği gibi, oyun piyasaya sürüldüğünden beri kimse henüz bir ejderha görmemişti. Herkes, oyunda ejderhaların olabileceğini düşünse de kimse ejderhalardan birini görememişti.

 

Yani canavar gerçekten bir ejderha ise savaşta ölmüş olsa bile, birileri çoktan o kişiyi övmüştü.

 

"Sanırım haklısın. Hey, koca bir Golem'e** ne dersin?"

 

"Veya dev?"

 

"Bir Hidra* da olabilir!"

 

"Sadece demek istiyorum ki bir ejderha olamaz."

 

Bu şekilde, ikisi huzurlu bir şekilde konuşmalarına devam ederek yollarına koyuldular.

 

O anda, birisi onları lanetliyormuş gibi sırtlarında bir ürperti hissettiler. Tabii ki bu kişi Lucas'tı ama bu başka bir hikâye.

 

+ + +

 

*RAAAAAAAAAAAAAAHHHHHHHHHHHHHHH!!!!!!!!!!!!!!!!!!* 

 

Kendinden küçük birşeyler tarafından saldırıya uğrayan ejderha öfkelenip etrafına bir şok dalgası vererek herkesi kendisinden öteye uçurdu.

 

Bu dalgadan dolayı, Lucas ile Sebastian ayrı düştü ve Lucas, zeminle üstüne düşen bir kaya arasına sıkıştı. Kaya, ayağının üstündeydi ve onun hareket etmesini engelliyordu.

 

Etrafına baktığında bazı vampirlerin de aynı duruma düştüğünü gördü. Bazıları hâlâ ayağa kalkmakta güçlük çekiyordu.

 

Nihayetinde görüş menzilinde Sebastian'ı gördü.

 

Ejderhaya en yakın kişi oydu ve görünüşe göre aynı sıkıntıdan dolayı ayağa kalkamıyordu o da. Ejderha, Sebastian'a yaklaştıkça Lucas'ın iyice rengi soluyordu.

 

"Hass... Kaç!"

 

Bütün gücüyle sol ayağındaki kaya parçasını ittirdi ama ne kadar zorlasa da onu üstünden atamıyordu.

 

Normalde onu ittirebilecek güçte olmasına rağmen, mevcut can seviyesinin sonuna yaklaşmıştı.

 

Hiç bir şey yapamayacak kadar yorgundu ama pes etmedi. Kaya parçasından kurtulup Sebastian'a ulaşmalıydı.

 

"Lanet olsun! Biriniz! En azından biriniz beni kurtarsın!"

 

Sebastian, ona yiyecek ve her ne kadar uyumayı kabul etmemiş olsa da yatak verdi. Savaşabileceği bir şey verdi. Aslında tek başına savaşmak zorunda olmasına rağmen onu savaşta destekledi ve son olarak Lucas'ın başı dertteyken, o kaçmadı.

 

Lucas bu defa onu kurtararak borcunu ödemek istedi.

 

Bu düşüncesinin en büyük nedeni bir oyuncudan yani Lucas'tan farklı olarak NPClerin bir hayatının olmasıydı.

 

Ejderhanın kendisine yaklaştığını fark eden Sebastian, bitkin bir şekilde ayağa kalkmayı başardı ve ejderhadan kaçmayı çalıştı.

 

Ama çok yavaş kalmıştı. Ejderha çoktan onu yakalamış ve onu yemek için ağzını genişçe açmıştı.

 

"Yoo! Buna izin vermeyeceğim!"

 

Lucas, kaya parçasını hareket ettirmekten vazgeçip Sebastian'ın ona verdiği kılıcı eline aldıktan sonra serbest kalmak için ayağına savurdu kılıcı.

 

Sonunda serbest kalan Lucas, Sebastian'a ulaşmak için vurabildiği kadar sert bir şekilde yere vurdu.

 

Bunun uygunsuz olduğunu bilse de kaybolan ayağı yerine kılıcı baston olarak kullandığı için endişelenecek zamanı yoktu.

 

Sebastian'ın karşısındaydı şimdi, Sebastian'a doğru sıçradı ve onu başka bir yöne itti ve havada süzüldü.

 

Lucas için zaman yavaşlamış gibiydi. Sebastian'ın ağzının Lucas'ın ismini söylercesine açılıp kapandığını gördü sadece ama Lucas, onu anlamayacak kadar bilinçsizdi. Eğer gerçekten ismini söylediyse, bu Sebastian'ın ona ilk defa ismiyle hitap ettiği andı.

 

"Bu his... Bunu daha önce nerede hissetmiştim?"

 

Lucas, gözlerini kapatmış, ölümünü bekliyordu.

 

"Ah, evet... O zamandı... Bu mağaraya düştüğüm zaman..."

 

Sonrasında, ejderhanın ağzının kapanış sesiyle beraber bütün gürültüler kesildi ve Lucas, karanlık tarafından yutuldu.

 

*Golem: efsanelerde ruhu olmayan genelde kilden veya topraktan oluşturulan bir canlıdır.

*Hydra veya Hidra: Mitolojide çok başlı yılan olarak geçer. Kestikçe yeni kafaları çıkarmış.