19.06.2020
Barbarlık Daha Son Bulmadı
Çevirmen: NatsuJun
Kısım
1
Özel hoca olarak işe başlayalı bir ay oldu.
Başından beridir Eris derslere katılmakta isteksizdi.
Matematik ve okumaya gelince hemen toz olup
kayboluyor ve kılıç derslerinin vakti gelmedikçe ortaya çıkmıyordu.
Tabi arada istisnalar olmuyor değildi.Sadece
büyü dersinin vakti gelince pürdikkat
dinliyordu.
İlk defa Alev Topu büyüsünü kullandığında ne kadar mutlu olduğunu ifade etmeye yetecek bir kelime bulamıyorum.Ve yoğun bir şekilde yanan perdelere bakarken:
'Bir gün gelecek Rudeus gibi kocaman
havaifişekler yapacağım'
dedi.
Yangını söndürdüm ve onu ben yokken ateş büyüsü kullanmaması
hususunda uyardım.Yanmış perdelerden sızan
ışık üzerine yansımıştı.Ne açıdan
bakarsam bakayım
kasten ortalığı ateşe veren birinin yüz
ifadesi vardı,
ama öğrenmeye bayağı
can atıyordu.Sadece görünüşüne bakarak diğer derslerde de sorun çıkmayacaktır
demiştim.
Öyle düşünmüştüm, ama tahminlerim doğru olmaktan çok uzaktı.
Eris'in konu Matematik ve dile gelince
zerre kadar ilgisi yoktu.
Eğer ona ders vermeye kalkışırsam hemen topukluyordu.Eğer yakalamaya çalışırsam beni pataklayıp öyle kaçıyordu.
Eğer kovalamaya devam edersem, kaçmaya devam etmeden beni bir daha dövüyordu.
Yaşanan olaydan dolayı matematik ve dilin önemini
anladığını düşünüyorum, ama görünüşe göre cidden tüm kalbiyle nefret ediyor onlardan.
Philip'e dert yandığımda ifadesizce omuz silkerek:
'Sınıftaki öğrenciye dersi dinletmek de özel hocanın görevi.' dedi.
Bunu yalanlayamam.
Eris'i aramaya koyuluyorum.
Ghyslaine'in içtenlikle matematik ve dil
derslerine katılmasına rağmen, sonuçta o sadece eşlik eden birisi.
Bir tek Ghyslaine'e ne diye öğreteyim?
Ama Eris'i bulmak o kadar kolay değil.
Daha bir ay önce gelmiş biri olan bana kıyasla Eris burada yıllardır kalıyor.Bölgeye olan bilgisi bana kıyasla
dağlarla taşlar arasındaki kadar.Saklambaç tarzında kaçmasından bahsetmiyorum
bile.
Daha önceki özel hocaları da bu konuda
tonlarca çaba harcamış.
Fakat malikane ne kadar büyük olursa olsun,
bölgenin sonuçta sınırları belli.Yani hala bulunabilir.
Eris'i bulan öğretmenler istisnasız dayak yemiş.
İlkin öğretmenler bunun üzerine
istifa etmiş.
Ama buna karşın Eris'i döven
bir özel hoca var.Şiddete karşı şiddet.İlk
başta böyle planlamıştım.
Ama bu hoca gecenin yarısında Eris
tarafından tahta bir kılıçla saldırıya uğramış ve iyileşmesi aylar süren
yaralar almış,
bu yüzden yapmaktan vazgeçtim.
Eris'in gece gündüz saldırılarını def
edebilen tek kişi Ghyslaine.
Açıkçası def etme konusunda kendime
güvenemiyorum.
Onu bulsam bile sonum hastanelik olacak.
Eğer mümkünse onu aramak istemiyorum.
Tanınmayacak derecede dayak yemek
istemiyorum.
Büyü derslerine katıldığı sürece ona sadece büyü öğretmek de yeterli olmaz mıydı? Ama Philip bana matematik ve dil öğretmem konusunda emir verdi.Ayrıca öğrettiğim seviyenin büyü öğrettiğim seviye kadar olmasını vurguladı.Hatta
:
'Büyüye kıyasla diğer dersler aslında daha önemli.'
diye belirtti.
Buna karşı çıkamam.
Belki başka bir kaçırılma vakası
kurgulamalıyım.
Laf dinlemeyen çocuklar cezalandırılmalı.
Bunu düşünürken sonunda onu buluyorum.
Tüm vücudu ahırdaki samanların altında
kalmış, sadece karnı görünecek şekilde rahatça
uyuyor.
'Fuuu~....Fuuu~'
Derin uykuya dalmış.Suratı tıpkı bir melek gibi.
Ama görünüşüne aldanır
da cazibesine kapılırsan, karşında
bir şeytan bulursun.
Tabi bu şeytanın yumruğunu yersen bayağı bir kan kusacaksın
demektir.
Durum böyle olmasına rağmen, onu uyandırmam gerek.
Herhalükarda Eris'in tişörtünü karnını örtecek şekilde çekiyorum
ki üşütmesin.
O arada tabi göğüs kısmına ufaktan masaj yapıyorum.
İçimdeki keşiş bana bir görev veriyor.
'Hmm demek öyle, daha hala AA, ama büyüme
ihtimali hala oldukça yüksek.Büyüyünce E seviyesini bile geçebilir.Büyümesi
için her gün onlara masaj yapman gerek.Bu da eğitimin bir parçası.Hoh hoh hoh.'
Çok teşekkür ederim keşiş-sama.
İyice tadını çıkardıktan sonra kısık bir
sesle onu selamlıyorum.
'Ojou-sama.Uyanın, Eris Ojou-sama.Keyifli
Matematik dersi vaktimiz geldi.'
Gram hareket etmiyor, eh dersini vermem
gerek o halde.
Laf dinlemeyenler çocukların külodunun
alınmasına yapacak bir şey yok, bilmem anlatabildim mi?
Yavaşça gevşek elbisesine uzandım
ve tam o anda.
'!'
Eris'in gözleri birden açılıyor.
Bakışları birden kalçalarındaki ellerimden yüzüme çevriliyor.
'Grrrrr'
Uykunun izlerini taşıyan yüze gıcırdayan
dişler eşlik ediyor.
Hemen ardından Eris'in yumruğu kalkıyor.
Yüze mi!? Ellerimi birleştirip hemen yüzümü koruyorum.
'Guuaahhhh....!'
Karın boşluğuma şiddetli bir darbe.
Acı içerisinde diz çöküyorum.
Tersi düzü yok.Bu bildiğin şeytanın kendisi.
'Hmph!'
Homurdanmayla beraber tekrar tekrar
tekmeliyor.
Üstüme basıp geçerek Ojou-sama ahırı terk
ediyor.
Kısım
2
Başka seçeneğim yok.
Yardım için Ghyslaine'e baş vurdum.
Paul'un ağzıyla konuşuyor gibi olsam da, Ghyslaine tam bir kaskafa.Son zamanlarda Dil
ve Matematik dersine katılmasıyla ikna etme ihtimali daha yüksek olacaktır.Eğer
diyen oysa Eris dinleyecektir.
Bu benim en basit kaçış yolum.
İlk başta Ghyslaine ifadesiz bir tavır takınıyor, ama çaktırmadan su büyüsü kullanıp
nehirler kadar ağlayınca
kendi rızasıyla kabul ediyor.
Kandırması çok kolay biri.
Kısım
3
Pekala, yeteneklerini göster bakalım.
Özellikle ne olacak nasıl olacak konuşmadık, her şeyi ona bıraktım.
Ghyslaine büyü derslerine ara verdiğimizde
harekete geçiyor.
'Eskiden elimdeki kılıç her şeyin üstesinden gelmeye yeter diye düşünürdüm.'
Aniden geçmişi hakkında konuşmaya başlıyor.
Bir zamanlar haylaz bir veletmiş, sonrasında onu kabullenen bir öğretmen
bulmuş ve bir maceracı
oluvermiş, ilk yoldaşı
olduğu anlar falan---Uzun bir tanıtım masalı, nereden nereye....Birçoğu sıkıntılı geçmişiyle alakalı.
'Maceracı olduğum zamanlarda tüm işleri başkaları
hallederdi.Silah, zırh,
yemek, harcamalar, günlük ihtiyaçlar,
iletişim, harita ve yön
tayini...Su şişesini doldurup taşımanın önemi, ateş yakmak için odunların toplanması, meşalenin sol eli meşgul
etmesi...Bunlar yoldaşlarımdan
ayrıldıktan sonra önemini
kavradığım şeylerdi.'
Anlattıklarına göre partisinden 7 sene önce
ayrılmış.
Başka bir deyişle Paul ve Zenith'in gruptan
ayrılıp kırsal bir yere yerleşmesi sonucunda partinin dağılmasıyla beraber ayrılmak
zorunda kalmış.
Bazı belirtilerden hissetmiş olmama rağmen,
aynı partiden olduklarını düşünmek garip geliyor.
'Diğer parti üyelerinin kendilerine has düşüncelerine rağmen, öncü kuvvet olmakla sorumlu Paul ile tek şifacı Zenith'in partiden ayrılmasıyla parti dağılmasa
bile muhtemelen eninde sonunda bölünecekti bir yerde.Bu normal bir şey.'
6 kişilik bir parti.
Savaşçı, kılıç ustası, kılıç ustası, büyücü, şifacı, hırsız.
Mesleki olarak açıklamak gerekirse böyle
bir dizilim varmış.
O zamanlar Ghyslaine'in daha Sword-Aziz
olmasına rağmen, saldırı gücü oldukça yüksekmiş.
Savaşçı (Bilinmiyor) : Tank
Kılıç Ustası (Paul) : Tank ve Saldırı
birimi
Kılıç Ustası (Ghyslaine) : Saldırı birimi
Büyücü (Bilinmiyor) : Saldırı birimi
Şifacı (Zenith) : Şifacı
Eklemek gerekirse, lafta hırsız dediğimiz
Ghyslaine'in dediklerine göre çeşitli işlerden sorumlu kişi.
Kapıları açmaktan tuzak var mı diye kontrol
etmeye tutun, kamp kurmaktan tüccarlarla pazarlık yapmaya kadar her şey
onlardan sorulurmuş.
Kıvrak zekalı okumuş bir tip, genelde zeki
kişilerin yaptığı türden.
Bunlar genelde tüccar ailelerinden
gelirlermiş.
'Bunlara hazine avcısı demek doğru olurdu o
zaman öyle mi?'
Böyle diyorum, fakat Ghyslaine homurdanarak
cevaplıyor:
'O herif partinin bütçesini araklayıp
devamlı kumara yatırırdı, hırsız demek tam yerinde olur.'
'Bütçeden çalmak, fark edilirse dayak yemez
mi?'
'Yo, o herif kumarda oldukça yetenekliydi,
her zaman bir şeyler kazanıp dönerdi.Bütçenin yarısını kazandığı
zamanlar nadir olurdu.Elimiz sıkıştığındaysa oldukça
tutumlu davranırdı.'
Galiba dediği gibiymiş.
Ama bütçeyi artırsa bile, nasıl böyle
birini bağışlayabilirsin
ki...
Anlamakta güçlük çekiyorum.
Övünmek gibi olmasın ama, hiç kumara bulaşmak
gibi kötü bir huyum olmadı.
Daha önce internette ¥100,000 kaybetmiş
olmama rağmen.
ꕥ ¥100,000 ~ 1.000$ imiş.
Eh, parti Paul gibi kadınlar konusunda
laçka biri var zaten, muhtemelen partinin genelinde ahlak değeryargısı o kadar yüksek
değildir standart olarak.
Herkesin tarzı farklıdır.Daha çok insan,
daha çok kural demektir.
'Peki kılıç ustası ile savaşçı arasındaki
fark nedir?'
Hafiften ilgimi çektiği için soruyorum.
Eğer ikisi de ön safta ise, farklı
kefeye koymanın
bir manası
yok.
'Eğer bir kılıç kullanıyorsan ve stilin 3 ana stilden birine aitse kılıç ustasısın
demektir.3 ana stile ait olmayıp kılıç kullanan herkes savaşçı olarak adlandırılır.Ayrıca
istersen 3 ana stilden birini kullanıyor ol, eğer kılıç kullanmıyorsan
yine savaşçısın demektir.'
'Ehh, demek kılıç ustalarına has böyle özel
bir kural varmış.'
Daha doğrusu bu 3 stil özel olan.
Ghyslaine'in kullandığı teknik şahaneydi.
Ne ara kılıcını salladı onu bile
bilmiyorum.
Sadece bir anlık hareket ve düşmanın kafası
yerde.
Daha sonra bu hareketi sorduğumda bana 『Uzun kılıcın ışığı』
adında Sword-God stilinden gizli bir teknik olduğunu söyledi.
'O zaman bir şövalye ne oluyor?'
'Şövalye bildiğin şövalye
demek işte.Eğer bir krallıktaki
lordun emri altında
isen şövalyesin demektir.Eğitimli olanlar dil ve matematik bilirler.Bazıları basit
büyü bilirler.Çoğunluğu asil ailelerinden gelirler ve çok onurludurlar.'
Okula gittiklerinden dolayı eğitimini almışlardır,
muhtemelen.
'Babam da o zamanlar bir şövalye miydi?'
'Pek emin değilim, Paul kendisi için kılıç ustası diye bahsediyordu sanırsam.'
'Daha önce büyücü kılıç ustası ve büyücü
savaşçı tarzında
şeyler duymuştum?'
'Bunlar büyü bilen kişiler ve kendilerine göre ünvanları
vardır.Mesleğine bakmaksızın kendilerine ne dedikleri onlara kalmış.'
'Oh~'
Dikkatle dinlerken Eris'in gözleri birden
parıldıyor.
Bana veya Ghyslaine'e yakınlarda bir
yerdeki zindana girmeyi teklif etmeyecek değil mi?
Bu cidden huzursuz hissetmeme sebep
oluyor.Maceracı olmaya kıyasla etrafımın kızlar tarafından sarılıp Eroge'lerdeki
gibi bir yaşantımın olmasını isterim.
Ah, ups, asıl plan Ghyslaine'in Dil öğreniminin
öneminden bahsetmesiydi.
Farkına varmadan merakıma yenildim ve
konuyu dağıttım.
Ama bu bahtsız olaydaki şansa bakın ki, diğer gün
Eris matematik ve dil derslerine girmek için geliyor.
Bunların hepsi Ghyslaine sayesinde.Geçmişte
tecrübe ettiği sıkıntılı anılarından bahsetmesiyle.
Sadece onu dinlemek bile midenizin
bulanmasına yeterli, ama sayesinde Eris artık bunun öğrenilmesi gereken bir şey
olduğuna karar vermiş olabilir.
Tabi sadece ilgi çekici bulduğundan,
Ghyslaine'in hikayelerini dinlemek için de geliyor olabilir.Herhalükarda, işliyor olması
yeter de artar.
Bunu yapma ihtimalini daha önce değerlendirmiştim...ama
o olay olmasaydı,
kanımca Ojou-sama söylediklerimin
zerresini dinlemezdi.
O olaydan önce bana bir karıncaya bakıyormuş
gibi bakardı
hep.
Yani o olay boşa bir çaba değildi.
Ne olursa olsun, böyle sonuçlanması güzel.
Kısım
4
Her şeyden önce, ilk ders için
ona dört temel işlemleri öğretiyorum.
Eris okula gidip özel hocalarla ders gördüğünden dolayı
basit toplama işlemlerini yapabiliyor.
'Rudeus!'
'N'oldu Eris-kun.'
Zıpkın gibi elini kaldıran Eris'e
dönüyorum.
'Bölmeyi öğrenmek neden önemli?'
Bölmenin ve çıkarmanın önemini anlamıyor.
Zaten çıkarma işleminde çok zayıf.
İçimden bir ses bu bir önden
onluk alıp işlem yapma mevzunda takılıp matematiği bırakacak
diyor.
'Önemini konuşmak yerine, bu temel olarak çarpma işleminin tam tersi.'
'Sana ne işe yarıyor dedim.'
'Peki, diyelim elinde 100 gümüş sikke var
ve 5 kişiye paylaştırman
gerekiyor, ne yapacaksın?'
'Önceki öğretmenimle aynı şeyleri söylüyorsun!'
Eris masaya güçlü bir darbe indiriyor.
'Bu yüzden neden! Neden! Paylaşmak zorunda
mıyız! Paylaşmaya gerek var mı!'
Ah tabi, öğrenmeye istekli olmayan veletlerin
böyle bahaneleri olur hep.
Ama işin aslına bakarsak, gerçekten
önemli değil.
'Kim bilir, git o 5 kişiye sor.Bu sadece eşit
paylaşmak istediğinde işe yarıyor.'
'İşe yarıyor diyorsun, bu aynı
zamanda çıkarma işlemine de ihtiyacımız yok demek öyle
mi?'
'Kullanmayı istemiyorsan, tabiki kullanmaya
ihtiyacın yok demektir.Ama kullanmayı istememekle kullanamamak, bu ikisi
tamamen birbirinden farklı şeyler.'
'Mumumumumu....'
'Kullanamamak' kelimesini kullanınca
gururlu Eris birden çenesini kapıyor.Ama bu elde olan problemi çözmüyor.Eğer bu
tarz bahaneler türetmeye
devam ederse, matematik öğretmenin
bir anlamı
kalmayacak.
Böyle zamanlarda bir tek Ghyslaine'e
güvenebilirim.
'Ghyslaine, daha önce hiç paylaşman gerektiğinde
sıkıntı yaşamış mıydın?'
'Hmmm, bir keresinde azığımın bir kısmını kaybetmiştim ve kalanını birkaç güne yetecek şekilde bölmek
istedim, ama başarısız oldum.Sonuç
olarak 3 gün
boyunca ne bir şey yedim ne de içtim.Neredeyse öleceğimi
düşünmüştüm.Yolun yarısından sonra cidden dayanamadım
ve sihirli yaratığın dışkısını yerden alıp
yedim, sonrasında
midem allakk bullak oldu.Kusma dürtüsüne karşı
koydum, mide ağrısı ve ishalle mücadele
ederken etrafımdaki
sihirli yaratıklarla
savaşmam gerekti---'
Geçmişini anlatan hikaye 5 dakika sürdü daha, midemi bulandırdı.
Benzim kaçmış olarak dinledim ben, ama bu
sanki Eris'in kulağına
destansı bir anı
gibi geliyordu.
Gözleri öyle parlıyordu ki içine yıldız
kaçmış sanırdınız.
'Peki, bölme öğrenmek istiyorum, lütfen öğretmeye
devam et.'
Ghyslaine'in böyle bir şey anlatmasıyla
Eris'e düşen uysalca dinlemek oluyor.
Sauros ailesinin sanırım hayvan ırkına özel
bir bağı var, bunu belli ediyorlar zaten, Eris de Ghyslaine'e yapışmaya devam ediyor.
Eğer Ghyslaine'se konuşan Eris itaatle
dinliyor.Tıpkı küçük erkek kardeşin ablasını takip etmesi gibi, o ne yaparsa aynısını yapıyor.
'Peki, sırada sıkıcı tekrar dersi
var.Lütfen tüm bu soruları cevaplandırın.Eğer anlamadığınız bir şey olursa, çekinmeden
sorun.'
Her şey adım adım ilerliyor böylece.
Ghyslaine de bir öğretmen olarak fevkalade.
Yanlış yaptığım yerleri işaret ediyor ve dürüstçe düşündüğünü dile getiriyor.
Paul da hataları gösteriyor ama o sadece
yanlış olduğunu demekle yetiniyor.Asla dolaylı yoldan dahi olsa hatamın
ne olduğunu ve hatamı
nasıl düzelteceğimi anlatmıyor.
Bugün her zamanki gibi; Eris ve ben karşı karşıya
kılıçlarımızı tutuyoruz, hem idman yapıyoruz
hem de Ghyslaine bize kılavuzluk
edip ne yapmamız
gerektiğini söylüyor.
'Hamlenizi yaparkenki duruşunuzu unutmayın ve her zaman gözünüz rakibinizde olsun.'
Tak.
Elimdeki tahta kılıç Eris'in tahta
kılıcından aldığım
darbeyle yere fırlıyor.
'Eğer rakibinden daha erken adımını atarsan, rakibinin hareket ettiği yöne dikkatle bak ve yolunu kes.Eğer rakibinden daha yavaşsan, kılıcını salladığın istikametten kaçacaktır.'
Karşılık veremeden Eris'in kılıcından boylamasına
bir darbe alıyorum.
Aldığım ağır darbe pamuğa sarılmış zırhtan geçip
tüm vücuduma yayılıyor.
'Rakibinin adımlarına tepki verip bakışlarınla
hareketlerini önceden kestirebilmelisin!'
Tekrar darbe alıyorum.
'Rudeus! Kafanı kullanıp düşünmeye çalışma! Sadece rakibinin nereye gideceğini düşün ve kılıcını salla!'
Şimdi benim düşünmemi mi istiyorsun, düşünmememi mi?
'Eris! Durma! Rakibin daha pes etmedi!'
'Peki!'
Aramızda açık bir fark var.
Eris hayat dolu yanıt veriyor.Tepkilerinden
daha yığınla enerjisi olduğunu çıkardım; ne yazık
bende bir damla bile kuvvet kalmadı.
Kabul etmeliyim, bu kızın bana ardı arkası
kesilmeden saldırıp beni yerle bir etmeye yetecek kadar enerjisi var.Ghyslaine
onu durdurana kadar bunu sergilemeye devam ediyor.
Karşı hamle yapmama bile izin vermiyor, sanırım Eris matematik dersinde biriktirdiği tüm hıncını benden çıkarmak
niyetinde.
Kahretsin.
Ama bu ay içerisinde yeteneğimde bariz bir
artış hissettim.
Yaklaşık benim seviyemde olan Eris gibi birinin rakibim olmasının büyük yardımı dokundu.
Konu ne olursa olsun, senin seviyende
birinin çevrende olması büyümene kademe kademe yardımcı olacaktır.
Yeteneklerimizin az çok benzer olmasına rağmen
Eris benden kıl
payı üstün, ama Paul veya Ghyslaine'e kıyasla gücü solda sıfır kalıyor.
Yine de rakibimin ne yaptığını anlayabiliyorum.
Eğer rakibimi anlayabilirsem sonrasında onu yenebilirim.
Daha önce o hamleyle darbe aldım, o yüzden
o bölgeyi koruyacağım.
Saydığım kıyaslamalı
gerekçelere dayanarak kafamda senaryolar üretiyorum.
Paul'a karşı yetenek farkı o
kadar fazla ki öngörü olarak bocalıyorum.Hareketlerini
bile takip edebilmekten acizim o yüzden hızlı ve zavallı
bir şekilde yeri boyluyorum.
Tavsiyelerine kulak vermeme rağmen,
temellerimiz arasındaki
fark o kadar fazla ki elimden bir şey gelmiyor.
Bu sebeple yaptığım her hareketi sorguladım.
Ghyslaine bana bir şey öğretirken, yukarıda
bahsettiğim gibi bir sebep olsa bile, anlatımını anlayıp uygulayabilecek kadar yapabiliyorum.Ama bana hamleyi karşılayıp aynı
zamanda püskürtmekten bahsediyor, o yüzden
tekniği kullanırken
bocalıyorum.
Ama rakibim Eris olunca eğer farklı bir şey veya dalavere yaparsam sonucunda muazzam değişiklikler oluyor.
Duraksamama rağmen tekniklerimiz arasındaki fark ufacık
ve hala saldırabiliyorum.
Belki bu diğer gün işlemeyecek veya Eris farklı bir teknik kullanacak ama dün yapamadığım şeyler bugün
yapılmış oluyor veya daha önce
görmemiş olduğum teknikler bugün öğretiliyor.Böyle
ufaktan değişen tecrübelerin
üst üste eklenmesiyle geliştiğimize şüphe yok.
Düşündüğüm gibi, bir rakibinin olması büyük avantajlar getiriyor, aradaki kusurları yok sayarsak tabi.
Hedefimiz peşinden gidip herkesi geçmek.
Belki yetenek puanımız 1 veya 2 puan artmıştır, ama arasındaki
fark bu kadar az olan insanlar için çok büyük önem arz ediyor bu.
Daha ne olduğunu anlamadan, gittikçe güçlenmiştik.
Ama büyüme açısından Eris daha hızlı.
Eğer keçiyle aslanı
beraber eğitirsen, elbette aslan keçiden daha hızlı güçlenecektir.
Ama yürümeye başladığımdan beri Paul'un beni eğitmesini de işe katınca, sonuçtan
memnun değilim.
'Rudeus hala iyi değilsin!!'
Eris kollarını üst üste atıp bana aşağılayan bakışlar
atıyor yerde uzanmış
yatarken.
Sonuç olarak Ghyslaine'den azar işitiyor.
'Böbürlenme Eris.Sen çok daha uzun zamandır
kılıç öğreniyorsun.'
Sadece kılıç derslerinde Ghyslaine ona
adıyla sesleniyor.
Bunun bir zorunluluk olduğunu söylüyor.
'Anlaşıldı! Ayrıca
Rudeus büyü yapmayı da
biliyor!'
'Aynen öyle.'
Sadece büyü açısından beni adam yerine
koyuyor.
'Ama bu gerçekten garip.Biri ona
saldırırken Rudeus'un tepkileri yavaşlıyor...'
'Çünkü korkuyorum.Önümde bana saldıran
rakipten korkuyorum.'
Tam konuşmamı bitirirken Eris yumruğuyla kafama bir tane indiriyor.
'Neden bahsediyorsun sen! Beş para etmez
seni! İşte bu yüzden
hor görülüyorsun!'
'Hayır, Rudeus bir büyücü.Bu kadarı
yeterli.'
Ghyslaine hemen araya karışıyor, ama Eris yine çok
bilmişçe kafasını sallıyor.
'Öyle mi? O halde yapacak bir şey yok!'
Eh? Neden dayak yemek zorunda kalıyorum?
'Üzgünüm, bacaklarının titremesi gibi kötü
bir alışkınlığın var ve nasıl düzeltirim bir fikrim yok.Bunun üstesinden kendin gelmen gerekecek.'
'Anladım.'
Şu anki halimle, karşımdaki kim olursa olsun bacaklarım titriyor.Daha gidecek çok yolum var.
'Ama Ghyslaine'in talimatlarına uyduğumdan
beri geliştiğim muhakkak.'
'Paul içgüdüsel tipe ait, o yüzden öğretmek
konusunda pek iyi değil.'
İçgüdüsel bir tip!
Ah, demek o tarz bir şey bu dünyada da varmış.
'Bu "içgüdüsel tip" ne oluyor?'
'Bilinçli olarak teknikleri öğrenmeyip içindeki sese güvenen
herhangi bir insan "içgüdüsel tipe" aittir.'
Sorusunu cevaplıyorum ve Eris hemen
somurtuyor.
Muhtemelen o da içgüdüsel yolun
yolcularından.
'İçgüdüsel olmanın
nesi yanlışmış?'
Eris'in sorularını yanıtlamak gerçekten çok
zor kendisi dik kafalı biri olduğu için, ama şimdilik "içgüdüsel tipin" iyi veya kötü olduğunu soruyor.
Şu an kılıç tekniklerini öğrendiğimizden
hocanın cevaplaması
daha uygun olur.
Ghyslaine'e bakıyorum.
'Aslında kötü olduğundan değil.Ama birisi
yetenekli olsa bile, eğer ki kafasını kullanmazsa yeterince güçlü olamaz.Ayrıca
"içgüdüsel tipler" başkalarına öğretmeye pek kifayetli sayılmazlar.'
'Neden kifayetli sayılmazlar?'
'Çünkü kullandıkları teknikleri daha kendileri
anlamıyorlar.Eğer her şeyiyle anlamazsan, daha zor bir tekniği anlaman da mümkün olmayacaktır.'
Sword-Kral'ın dediklerine göre ileri
seviyeye kadar her şey temellere dayanıyormuş.Sadece tüm
bu temelleri rayına
oturtarak ve farklı
durumlarda farklı reaksiyonlarla
kullanarak Sword-Aziz olabilirmiş.
Daha yükseğe tırmanmak için
sadece dinmek tükenmek
bilmeyen gayrete ve yetenekli olmaya güvenebilirsin.
Sonunda her şeyin yolu yetenekten geçiyor.
'Ben de bir zamanlar içgüdüsel tipe aittim,
ama bir süre zihnimde canlandırıp teoriyi oturtunca Sword-Kral oldum.'
'Bu harika.'
Tüm kalbimle etkilendim doğrusu.Her zaman
yaptığın hareketleri düzeltip
sonunda başarıya
ulaşmak.
Bu kolayca başarılabilecek bir şey değil.
'Rudeus Su-Aziz bir büyücü değil mi?'
'Ben aslında içgüdüsel bir tipim...Ama büyü
ve kılıç teknikleri tamamen farklı şeyler, büyü gücün olduğu sürece
başarabilirsin.'
'Oh, öyle mi...Ama temeller de önemli değil
mi?'
'Biliyorum.Fakat daha ziyade öğretmenimin öğretileri o kadar iyiydi ki aziz seviyesine ulaşabildim.'
Lafını etmişken, her seferinde kendime
temeller önemli
diye hatırlatıp duruyorum, fakat çoğunlukla
sessiz sihirli sözleri
kullanıyorum.
Peki büyünün temeli nedir?
Roxy'nin dersleri temellerden çok gelişime
yönelikti.
Tüm bunları dikkate alınca, Roxy dahi bir
tip ve temelleri çok da umursamaz.
Hmmm....
'Her neyse, çok da güçlü olmaya niyetim
yok, o yüzden sorun değil!'
Eris düşüncelerimi kendinden emin bir sözle bölüyor.
Orta okulda 1 numara olmamak gibisinden bir
şey söylemiştim ve böylece
hiç çabalamamıştım.
Düşüncelerini düzeltmek
istiyorum.
'Ama Ghyslaine ve Rudeus kadar güçlü olmak
için elimden geleni yapacağım.'
Gereksiz.Hedefi çok net.
Geçmişteki benden farklı olarak.
Kısım
5
Sabah ve öğlen derslerinin bitmesinin ardından tatil vakti.
O gün kütüphaneye gitmeye karar verdim.
Çünkü Eris ve Ghyslaine'i büyü öğrenme
malzemeleri taşırken
gördüm, bu yüzden
belki kütüphanede büyü ders kitabı
vardır diye düşündüm.
Yerinin nerede olduğunu bilmediğimden köpek kulakları
olan bir hizmetçiden
beni oraya götürmesini istedim.
'Ah.'
Yolun ortasında Philip'in hanımıyla karşılaşıyorum.
Adı Hilda ve Eris gibi yanardönerli kızıl
saçları ve tsunamiyi andıran koca göğüsleri var.Sanırım artık
kızının gelişiminden ümitvar
olabilirim.
Daha önce tanıştırılmıştık ama hiç
konuşma fırsatımız olmadı.
Düşüneyim, galiba göğsümüze bir elimizi uzatıyorduk...
'Madam, bugün çok güzel bir ....'
'Tch.'
Hilda benle alay ederek selamımı görmezden
geliyor.
Aynı pozda donakalıyorum.
'Rudeus-sama...'
'Yo, sorun değil.'
Köpek kulaklı hizmetçi beni teselli etmeye
çalışıyor, ama elimle durmasını işaret ediyorum.
Ama yine de küçük bir şok aldım.Benden nefret mi ediyor? Ama henüz bir şey yapmadım,
değil mi...
Aslına bakarsan Eris'ten başka çocuğu yok.
Yo, eğer cidden bir tane daha olursa ve eğer
Eris'ten daha kötü bir vakaysa, iş yüküm 3-4 kat artacakmış
gibi hissediyorum.
Kendi mezarımı kazmayayım.
Kütüphaneye vardığımda orada Philip'i görüyorum.
'Kitaplara ilgin var mı?'
Philip sanki bir beklenti içerisinde bana
soruyor.
Ne beklediğini bilmiyorum.
'Hmm, biraz biraz.'
'O halde buyur istediğin kadar
bakabilirsin.'
Teklifini kabul ettim ve kütüphanede
bakınmaya başladım,
ama bulmayı
umduğum tarzda bir şey yoktu.
Roxy'nin sahip olduğu tarzda bir büyü kitabı
bulmayı umuyordum, ama buradaki tüm
kaynaklar siyasetle ilgili ve kütüphaneden dışarı çıkarılması yasak.Büyü kitapları bu
dünyada çok
nadir şeyler ve her yerde bulamazsınız.
Pek iyi gitmedi.
Ama köşede birkaç tarih kitabı buldum.Boş olduğumda bir göz atarım.
Kısım
6
Bir iş gününden sonra kendi başıma
bir sonraki günün konusunu hazırlıyorum.
Temel olarak matematik soruları ve dil için
dinleme dersi.
Ayrıca büyü dersi için pratik kısmı.
Öğrenme programı hazırlamamıştım
ve bu 5 sene içerisinde
öğretecek bir şeyim kalmazsa bu benim için sıkıntı demekti, o yüzden
derslerin çok
hızlı ilerlememesini sağlıyorum.Herhalükarda kafamda kuşku kalmaması için öğretim planını dikkatle gözden
geçiriyorum.
Sylphy'e öğretirken yaptığımla aynı
hissi veriyordu.
Büyü pratiği yapmak oldukça önemli.Çünkü büyü yaparken sözleri
söylemediğimden onları
unutup duruyorum.
İçtenlikle sözleri
öğrendiğim sadece panzehir ve iyileştirme büyüsünü öğrenirkendi, asla saldırı büyüsünü aklımda tutmadım.
Öğretim materyalleri evimdeki büyü kitabının aynısı.
Eris ve Ghyslaine de aynısına sahip.
Açıklamaya bakarsak, bu kitaptan yüzlerce
yazılıp satılmış yaklaşık
bin küsür yıl önce.
Kitabın ortaya çıkmasından önce illa bir öğretmen
bulmanız gerekiyormuş ve bu sözde öğretmenler genelde sadece başlangıç seviye büyüleri kullanabiliyorlarmış.Uzun
uğraşlar sonucu bir öğretmen
bulunabiliyormuş ve genelde öğretecek
bir şeyleri olmuyormuş.Böyle
vakalarla doluymuş eskiler.
Satılık olmasına rağmen, erişime açık kitaplar çok az sayıda ve markete satsan bile büyüyle ilgisi olmayan
insanlar yüzüne bile bakmıyormuş.
Bu dünyada yazıcı teknolojisi de yok.
Büyük miktarda satılan bu kitapların çıkış
tarihi 50 sene öncesine
dayanıyor.
Ucuza alınabilen materyaller sayesinde son
zamanlarda büyücülerin sayısı büyük miktarda artış göstermiş.
Büyücüler dünyayı feth ediyor...yo, ama
Asura soyluları arasında önemli miktarda öğrenimini gören var.
Ama, büyü materyallerinin artmasına sebep
olan gerekçe ney...
Sayfaları çevirirken düşünüyorum, kitabın üzerinde [Ranoa Üniversitesi
tarafından yayınlanmıştır] yazıyor.
Bu işi gerçekten iyi yapıyorlar.
Ve böylece özel hocalık günlerim hızla uçup
gidiyor.
--Durum--
Adı: Eris Boreas Greyreat
Meslek: Fedoa Lordu'nun torunu
Kişilik: Vahşi
Onunla konuşurken: Biraz dinliyor
Dil: Aile isimlerini yazabiliyor
Matematik: Çıkarma işlemiyle başı belada
Büyü: İyice öğrenmek istiyor
Kılıç: Sword-God stilinde başlangıç seviyesinde
Görgü Kuralları: Genel selamlama stilini biliyor
Sevdiği kişiler: Dedesi, Ghyslaine