18.06.2020
Prolog
:
Ben 34 yaşında, evsiz ve işsiz biriyim.
Şişman, çirkin ve yaşam tarzından pişman olan iyi bir adam.
3 saat öncesine kadar evsiz biri değildim, son sene içerisinde odasını hiç terk
etmemiş eski toprak NEET'lerdendim.
Gel gör ki, annem ve babam ben farkında olmadan vefat etmişler.
NEET olarak cenazeyi bırak, aile toplantısına bile katılmadım.
Ve sonunda, evden kovuldum.
Zemine ve duvarlara gürültülü bir şekilde vurdum, evde kimse olmamasından ve
kimsenin bana destek çıkmamasından ötürü sağa sola yumruk savuruyordum.
Cenaze günü kardeşlerim üstlerinde matem elbisesiyle birden içeri girdiğinde,
odamda mastürbasyon yapıyordum.Benimle olan tüm bağlarını kopardıklarını
söylediler.
Onları görmezden geldim, ve erkek kardeşim beysbol sopasını alıp hayatımdan
yüce tuttuğum bilgisayarımı yerle bir etti.
Yarı sıyırmış şekilde üzerlerine saldırdım, ama ağabeyimin karatede dan
derecesi var, böylece karşılığında acımasızca dövüldüm.
Hıçkırarak ağladım ve nahoş bir şekilde af diledim, ama yine de kapı dışarı
edildim, üstümü değişmeye vaktim bile olmamıştı.
Göğsümdeki zonklayan ağrıya katlandım (muhtemelen kaburgalarımın birçoğu
kırıktı), ve yolda sallanarak yürüdüm.
Kardeşlerimin beni kovarkenki azarlamaları kulaklarımda yankılanıyordu.
Kaldırması ağır hakaretlerdi.
Kalbim paramparça olmuştu.
Neyi yanlış yaptım ki?
Tüm yaptığım ebeveynlerimin cenazesinde sansürsüz loli videosuna mastürbasyon
yapmam...
Peki şimdi ne yapmalı?
Yok, aslında biliyorum.
Yarı zamanlı bir iş, sonra kalacak bir yer bulmak ve de biraz yiyecek almak.
Nasıl işe koyulsam?
İş bulmak için ne yapmam lazım bilmiyorum.
Hmm, yine de 'Hello' ya gidebilirim.
ꕥ Hello: Japon hükümetinin bireylere yeni meslekler bulmak,tanıştırmak için
kurulmuş bir ajans.Halka hizmet eden ilan sayfası gibi.
Fakat 10 yıllık eve tıkalı yaşama tecrübemi belli etmesem de, Allah aşkına
nereden bileyim 'Hello' nerede? Dahası Hello'ya gitsem bile, sadece yeni bir
işle tanıştırılıyorsun.
Özgeçmiş getirmek zorundayım, tavsiye edilen yere gidip mülakata
girmeliyim.Mülakata bir de kan ve ter kaplı bir eşofmanla gitmek zorunda
kalırdım.
Bok işe alınırım.Ben bile böyle saçma şeyler giyen birini işe almazdım.Belki
ona sempati duyardım, ama asla işe almazdım.
Özgeçmiş kağıdı satan hiç dükkan var mı?
Kırtasiye? Market?
Belki gitsem markette vardır, ama hiç param yok.
Ya sonra, hepsini halledince ne yapacağım?
Şansım yaver giderse, finansal kurumdan para ödünç almayı başarır, giyecek
birşeyler alır ve de bir kaç özgeçmiş kağıdı ile kırtasiye malzemesi alırım.
İkamet ettiğin yeri yazmazsan özgeçmişi tamamlayamazsın diye duymuştum.
Bitti.Tam şu anda, hayatım sonuna ulaştı artık.
...Ha.
Yağmur yağmaya başladı.
Yazın sonundaydık, havaların soğumaya başladığı dönem.Buz gibi yağmur kaç
yıldır giydiğimi bilmediğim elbiselerimin içine işledi, acımasızca vücut
sıcaklığımı çalarak.
...Eğer en başından başlayabilseydim.
Kendimi bunu demekten alamıyorum.
Böyle rezalet bir insan olarak doğmadım.
Orta halli bir aileye üçüncü erkek çocuk olarak doğdum.İki ağabey, bir abla,
bir erkek kardeş.Beş kardeşten dördüncüsü.
İlkokulda bu kadar genç olmama rağmen sivri zeka diye methedilirdim.
Derslerde çok başarılı olmasam bile, oyunlarda iyiydim, sporlarda da baya
başarılı bir çocuktum.Hatta bir zamanlar sınıfta ilgi odağı bendim.Sonra
ortaokulda dergilerin rehberliğinde bilgisayar klübüne girdim, ve bilgisayar
toplayacak kadar para biriktirdim.Ailemde ön plana çıkmıştım, hiçbiri bir dizi
kod yazamıyordu.
Hayatımın dönüm noktası liseydi...Yok, herşey ortaokul 3.sınıfta
başladı.Bilgisayarı kurcalamakla o kadar meşguldüm ki derslerime çalışmayı
ihmal ettim.Şimdi düşününce, her şey orada başladı.
Bir şeyler öğrenmenin geleceğe bir faydası olmadığını düşündüm.Gerçek hayatta
bir işe yaramayacaklarını düşündüm.
Sonuçta en saçma liseye girdim, bölgenin en kötüsü olarak bilinen.
Yine de önem vermedim.
Ciddileşirsem başarırım ve diğer aptallardan farklıyım gibi geliyordu.Öyle
düşünmüştüm.
Hala o zamanki olayı hatırlarım.
Kafeteryada yemek almak için sıra olurken, sıraya kaynak yapan biri vardı.
Doğruluk adına birkaç cümle homurdandım.Bu garip gururumdan ve chuunibyou
kişiliğimden kaynaklanıyordu.
ꕥ Chuunibyou
kişiliği: Ortaokulda ikinci sınıf sendromu olarak
geçiyormuş,kişinin kendine aşırı önem yüklemesi,özel bir gücünün ve yeteneğinin
olduğu hayaline kapılması
Yüzüm şişene kadar yumruklandım, çıplak olana kadar soyuldum ve okulun önüne
bağlandım.
Bir sürü resmimi çekti, ve rahatlıkla okulun dört bir yanına dağıttı.
Bir anda hiyerarşinin dibini boyladım, başkaları tarafından alaya alındım,
hatta 'sünnetderili oğlan' lakabı taktılar.
Bir ay okula gitmedim ve hikikomori oldum.Beni böyle görünce, babam ve
kardeşlerim 'cesaretini göster, elinden geleni yap' gibisinden sorumsuz sözler
söylediler.
ꕥ Hikikomori: Yaşamdan elini ayağını çekip temel ihtiyaçlar dışındaki tüm zamanını
odasının içinde geçirenleri ifade etmektedir.Kısaca NEET'in aşmış versiyonu ama
bu kişilerde aynı zamanda psikolojik bozukluklar var.Bu sebeplerden dolayı
topluma çıkmayı reddederler.
Kabahat bende değildi.
Öyle bir durumda kimse okula devam etmezdi.Hayatta olmaz.
Böylece, kim ne derse desin, ben inatla eve kapanık yaşam tarzıma devam ettim.
Beni tanıyan tüm yaşıtlarım benle dalga geçip resimlerime bakıyormuş gibi
hissediyordum.
Dışarı çıkmasam bile, bilgisayar ve internetim oldukça zaman
geçirebilirdim.İnternetin etkisiyle, birçok şeye ilgim gelişti ve çeşitli
şeylerle uğraştım.Plastik model toplamak, figürinleri boyamak, weblog
kurmak.Annem bana destek olmak açısından istekliydi ve yardımcı olmak için ne
zaman istesem parayı bulup buluştururdu.
Ama bir seneden kısa sürede hepsinden bıkmıştım.
Ne zaman benden daha iyi birini görsem motivasyonumu kaybediyordum.
Başkalarına göre sadece aylaklık ediyordum.Ama o kadar zaman boyunca karanlık
kabuğumda bir başıma saklanırken, yapacak başka bir şeyim de yoktu.
Yo, tekrar düşününce bu sadece bir bahaneydi.
En azından, mangaka olup berbat web karikatürleri yayınlasam daha iyi bir seçim
olabilirdi, veya webnovel yazarı olup novel yayınlamaya başlasam.
Aynı durumu paylaşan birçok kişi böyle bir şeyler yapmış.
Bunlarla dalga geçip hakaret etmiştim.
Eleştirmen kesilip kurgularıyla dalga geçtim, eleştirirken 'berbat ötesi'
gibisinden şeyler dedim.
Kendim bir şey bile yapmamama rağmen...
Geriye dönmek istiyorum.
Mümkünse, ilkokula dönmek istiyorum, hayatımın en uç noktası, veya ortaokulun
ortalarında bir yere.Yo, bir iki yıl öncesi bile olur.Zamanın en ufak zerresi
bile olsa, yine de bir şeyler yapabilirim.Yarıyolda bırakmış olsam da, ne
olursa olsun tekrar başlayabilirdim.
Azami çaba gösterirsem en iyisi olmasam da en azından pro olabilirim.
'....'
Niye şimdiye kadar hiçbir şey yapmadım?
Bir zamanlar bir sürü vaktim vardı.O zamanlar odamı hiç terk etmesem bile,
bilgisayar başında oturduğum sürece bir sürü şey yapabilirdim.Tepeye
oynayamasam bile, ortalarda bir yerde durup çaba göstermeye devam edebilirdim.
Manga, novel, oyunlar, kodlama da.Çaba sarfetseydim, küçük başarılar elde
edebilirdim.Başarımın paraya dönüşmesini aldırmıyorum bile...
Ah, boş ver.Bir faydası yok.
Hiçbir zaman çok çalışmadım.Geçmişe gitsem bile, muhtemelen benzer bir yerde
takılır, benzer şekilde sonlanırdım.Bu hale geldim çünkü normal bir insanın
geçmesi gereken engelleri asla geçemedim.
'Hm?'
Şiddetli yağış altında, birilerinin tartışmasını duydum.
Bu kargaşa da neyin nesi?
Sinir bozucu.Bulaşmak istemiyorum.Böyle düşünsem de ayaklarım o yöne doğru
hareket ediyordu.
'....Bu yüzden, sen....'
'Asıl sen...'
Manzara üç liselinin aşk kavgası gibi duruyordu.
İki erkek ve bir kız.Alışılmamış yakalı öğrenci üniforması ile yazlık üniforma
giyinmişlerdi.
Galiba bir çeşit harem kavgası dönüyordu.Uzun çocuk kızla laf dalaşı yapıyordu,
diğer çocuk araya girmeye çalışıyordu, ama ağız kavgası yapan iki taraf da
dinlemiyordu.
(Hmm, böyle bir şey yaşamıştım daha önce)
Ortaokuldayken sevimli bir çocukluk arkadaşım vardı bir zamanlar.Güzel
sayılırdı, belki 4 veya 5.Koşu ve futbol klüplerine katıldı ve kısa saçı
vardı.On kişiden iki üç tanesini geride bırakacak dış görünüşü vardı.Halbuki
ben belirli bir animede çok tutkuluydum ve koşu ile futbol klüplerindeki tüm
kızların saçlarının at kuyruğu şeklinde olması gerekiyor diye düşünüyordum, bu
yüzden bence çirkindi.
Ama evi benimkine yakındı ve sıkça ilkokulda aynı sınıfı paylaşmıştık, böylece
eve birçok kere beraber geldik.Konuşmak için bol bol fırsatımız oldu, hatta
bazen ağız dalaşı bile yaptık.Yazık.Şimdiki halimle, sadece 'ilkokul' ,
'çocukluk arkadaşı' ve koşu klübü kelimelerini duymak bile 3 kere boşalmama
yeterli.
Bu arada, çocukluk arkadaşımın yedi yıl önce evlendiğini duydum.
Kardeşlerim salonda konuşurken duydum dedikodusunu.
İlişkimiz kötü değildi.Birbirimizi çocukluktan beri tanıdığımız için tereddüt
etmeden konuşabiliyorduk.
Beni sevdiğini sanmam, ama belki çalışıp aynı liseye girseydim, veya aynı koşu
ve futbol klübüne girip tavsiye ile aynı okula girseydim belki durumlar daha farklı
olurdu.Ciddi bir aşk itirafında bulunsaydım, belki çıkıyor da olabilirdik.
Onunla bu üçlü gibi flört edip laf dalaşı da yapabilirdim, hatta belki okuldan
sonra boş bir sınıfta müstehcen şeyler yapabilirdik.
Hah, hangi eroge bu?
ꕥ Eroge: Erotik oyunlar,genelde Visaul Novel'lerin +18 reyonu
(Düşününce, bunlar kahrolası sevgili işte.Patla gitsin...Hm?)
Aniden, o anda fark ettim.
Bir kamyon muazzam bir hızla üçlünün üzerine doğru yol alıyordu.
Ayrıca kamyonun şoförü direksiyonda yüzükoyun yatıyordu.
Uyku yoksunu halde sürüyordu.
Ve üçlü hala fark etmemişti.
'T-t-tehlike!'
Bağırarak uyarmaya çalıştım, ama ses tellerimi on yıldan fazla tam manasıyla
kullanmamıştım, ve buz gibi yağmurla kaburgalarımdaki ağrı daha da kısılmasına
sebep oldu.Titrek sesimi minicik artırışım da yağmurda kayboldu.
Onları kurtarmam lazım, mecburum.Aynı zamanda, niye kurtarayım ki, diye
düşündüm.
İçimden bir ses onları kurtarmazsam, 5 saniye sonrasında pişman olacağımı
söylüyordu.Eğer bu üçü kamyon yüzünden ezilir de kanlı bir et yığını olursa
kesinlikle pişman olacaktım.
Kurtarmadığım için.
Bu yüzden, onları kurtarmalıyım.
Nasıl olsa çok geçmeden bir yol kenarında açlıktan geberirim diye
düşünüyordum.En azından o an için, biraz tatmin olmayı ümit ettim.
Sonuna dek pişmanlıkla yaşamak istemedim.
--Onlara doğru topallayarak koştum.
Bacaklarım son on yılda pek de hareket ettirmediğim için istediğim gibi hareket
etmiyordu.Hayatımda ilk defa keşke daha fazla spor yapsaydım dedim.Kırık
kaburgalarım dayanılmaz acı ile dopdolu, attığım her adımı engelliyor.Hayatımda
ilk kez keşke daha fazla kalsiyum tüketseydim dedim.
Acıyor.O kadar acıyor ki koşamıyorum bile.
Ama yine de koştum.Koştum.
Koşuyordum.
Tartışan çocuk yaklaşan kamyonu gözlerinin önünde görünce kızı kucakladı.Diğer
çocuk sırtı kamyona dönük olduğu için fark etmedi, sadece arkadaşının ani hareketine
şaşırdı.Yakasını duraksamadan kavradım ve tüm gücümle geri çektim onu.Genç
çekilince yolun kenarına düştü ve kamyonun önünden çıkmış oldu.
İyi, kaldı iki.
Tam bunu düşündüğümde,kamyon hemen önümdeydi.Onları güvenli bir mesafeden
çekmeyi planlamıştım,ama geri çektiğimde tepki kuvveti öne hareket etmeme sebep
oldu.
Beklendiği gibi, ve 100 kilodan fazla gelmem de çok fark etmiyordu.Titrek
bacaklarımla depar atmam sonucunda momentum yüzünden ileri sürüklenmiştim.
Kamyon bana çarptığında arkamda bir ışık hissettim.
Bu ölmeden önce geçmişin göz önüne gelmesinden bahsedilen ışık mı? O kısa
sürede hiçbir şey göremedim.Çok hızlıydı.
Yani yaşadığım süre boyunca bu kadar mı az şey yaptım?
Kamyon beni kendimden 50 kat daha ağır beton bir duvara fırlattı.
'Poff...!'
Ciğerlerimdeki hava dışarı çıktı.Ciğerlerime spazm girdi, şiddetli koşunun
ardından oksijen talep ederek.
Ses çıkaramadım.Ama henüz ölmedim.Muhtemelen yağ birikimim beni kurtardı.
Ama onu düşündükten sonra, kamyon tekrar gözlerimin önünde belirdi.
Beton zemin ile kamyon arasında ezilmiş domates gibi olmuştum.