- Back to Home »
- Rokka no Yuusha--Prolog
Posted by :
Eva 01
CİLT 1
Bölümler
Giriş: Ölümün Kesin Olduğu Orman
Giriş: Ölümün Kesin Olduğu Orman
Efsaneye göre; karanlığın
derinliklerindeki şeytanlar uyandığı zaman, dünya cehenneme döndüğü zaman,
Kader Tanrıçası altı kahraman seçecek ve onlara dünyayı kurtarabilmeleri için
güç verecektir.
Bu hikâye, dünyayı kurtarma görevini
üstlenmiş kahramanların hikâyesidir.
Ama, onların hikâyesini önemli hâle getiren
bir şey var: Sadece altı kişi dünyayı kurtarmak için seçilir. 5 değil, 7 değil.
Sadece altı.
*
Çocuk, sise bürünmüş ormana
doğru koştu. Bu kişi, uzun kızıl saçları o hareket ettikçe sallanan genç bir kılıç
ustasıydı. Kendirden yapılmış giysilerinin üzerine ince deriden bir zırh giymiş
ve demir bir başlık takmıştı. Sağ elindeki kılıç biraz küçüktü ama dayanıklı
yapılmıştı.
Ama
görünüşünde en çok dikkat çeken şey, beline taktığı 4 kalın deri kemer ve
onlara bağlanmış sayısız küçük torbaydı.
“Haa…haa…haa…”
Genç adam yaralanmıştı.
Kendir kıyafetlerinin her tarafında yırtıklar vardı, her yanı çiziklerle
doluydu. Deri zırhı yanmıştı ve iki elinde de yanık izleri vardı. Ayrıca
vücudundan akan koyu kırmızı kan ayakkabılarını bile doldurmuştu. Normal bir
insan bu yaralarla yaşayamazdı.
Genç adamın adı Adlet
Mayer’dı ve on sekiz yaşındaydı.
Adlet koşarken bir ara
arkasına baktı. Sis ve kalın yapraklar ormana ışığın girmesini engelliyor ve
ormanın ortasını kapkaranlık yapıyordu. Ama o kalın sisin ardında bir insan
silüeti gördü.
Adlet’i takip ediyor
olmalıydı. Ayrıca onunla arasında sadece otuz metre mesafe vardı.
Bu kötü. Diye düşündüğü anda, ormanın içinde bir ses
yankılandı.
“Orada!” diye bağıran bir
kandını sesiydi. Ses sanki yavru bir kuşunki gibiydi.
“Kahretsin!”
Kızın konuşmasını duyduğu
anda, Adlet’in ayağının dibinde bir kılıç ortaya çıktı. 3 metrelik boyda olan
kılıcın ucu şüphesiz Adlet’in kalbini hedefliyordu.
Adlet karşılık vermek için
kılıcını saldı ve kılıcının kuvarz süsü son anda kazığın ucunu durdurdu. Adlet’in
vücudu açığa çıkan kuvvetle geri fırladı ve kazık parçalara ayrıldı.
Geriye fırlarken kılıcını
yere sapladı, ardından kollarını kullanarak vücudunu kaldırdı ve zıpladı.
Sonraki saldırıyla ona doğru gelen 3 kılıç sadece sıyırdı.
“Seni yakaladım mı?” Bayan
takipçisi ona bunu sordu.
“Çok iyimsersin. Beni
yakalamak istiyorsan bunu daha gizli bir şekilde yapmalısın.” Adlet bunu
dedikten sonra yere indi ve kaçmaya başladı. Takipçisi artık sisin içinde
gözünden kaybolmuştu.
“Daha iyisini yapmayayı
dene! Bu şekilde Dünya’nın En Güçlü Adamını yakalaya- bileceğini mi
sanıyorsun?”
“Çok inatçısın!” Kız bunu
söylerken takip etmeye devam ediyordu.
Adlet koşarken bir yandan da
sağ kolunu sıkıyordu. Saldırıların hepsinden kaçamamıştı.
Bu zamana kadar sakin konuşmasının sebebi de
yarasını gizlemek istemesiydi.
Adlet koşarken sağ eline
baktı. Derisinde bebek avucu büyüklüğünde bir tepe oluşmuştu. Tam da kahraman
işaretinin olduğu yerdeydi. İz koyu kırmızıydı ve biraz parlıyordu.
Adlet ize bakarken mırıldandı,
“Nasıl öldürülebilirim? Altı Kahramandan biri böyle bir yerde nasıl
öldürülebilir?”
Sağ elindeki iz, Altı
Kahraman’ın işaretiydi ve onun dünyayı kurtarmak için seçildiğinin kanıtıydı.
*
Efsaneye göre, anakaranın en
batısında korkunç bir iblis uyuyordu. Yine efsaneye göre gücü ve bedeni
hayalleri aşıyordu. İnsanları öldürmek onun var olma amacıydı. Eğer uykusundan
bir kere bile tam olarak uyanırsa, emri altındaki on binlerce Kyoma* adlı
yaratığı harekete geçirecek ve dünyayı cehenneme çevirecekti.
Adı olmayan bu iblis,
“Majin” olarak biliniyordu.
Efsaneye göre; Majin
uykusundan uyanınca, Kader Tanrıçası 6 kahraman seçecekti. Ve bu kahramanlar
altı çiçeğin simgesine sahip olacaklardı.
Bu altı kahraman haricinde
kimse Majin’i yenemezdi.
Adlet Mayer da bu kahramanlardan
biriydi. Ve iblisi yenmek için bir yolculuğa çıkmıştı. Diğer seçilmiş kişilerle
buluşup, Majin’in olduğu yere gideceklerdi.
Ama…
*
“Hâlâ vazgeçmedin mi?”
Takipçisi bağırarak ona seslendi.
Adlet umutsuzca ondan ve
onun yerden fırlayan kılıçlarından kaçıyordu. Ama kan kaybından dolayı görüşü
zayıflamıştı. Parmak uçları ve bacakları uyuşmuştu. Yine de, koşmayı bırakmadı.
Eğer yakalanırsa, ölecekti.
Neden böyle oluyor? Adlet bunu düşünüyordu.
Aslında, şu anda çoktan
Majin’in uyuduğu yere varmış olması gerekiyordu. Görevleri bu olduğundan, o ve
arkadaşları Kyoma’lar ile dövüşmeliydiler. Ama şu an Adlet’i takip eden kız onu
öldürmek üzereydi.
“Şimdi!” Kız tekrar
saldırıya başladı. Gönderdiği kılıçlar Adlet’in saçını ve deri zırhını
sıyırıyordu.
Bir kılıç tam önüne geldiği
için Adlet geri çekilmek zorunda kaldı. Ardından tekrar kaçmaya devam etti.
Hemen sonra gelen saldırından kaçınmak için de yan tarafa yuvarlandı.
Saldırıların belli bir
hedefi yoktu ama çok şiddetliydi. Ve gelen her on kılıçtan bir ya da ikisi,
Adlet’e isabet ediyordu. Ve kaçmaya çalışırken durduğu her seferinde,
kılıçlarla arasındaki mesafe azalıyordu.
Birden solunda ve sağından
iki kılıç geldi. Kaburgasında hissettiği baskıdan ötürü yere yatmak zorunda
kaldı.
Tekrar ağzından kan gelince,
yere çöktü. Artık ayakta bile duramıyordu.
Takipçisini artık çok net
görebiliyordu.
“…Sonunda, yakaladım seni.”
Sisin içinden bir kız
belirdi. Çok güzeldi. Tüm vücuduna beyaz bir zırh giymişti ve mücevherlerle
donatılmış ince bir kılıç taşıyordu. Başına tavşan kulağına benzeyen bir başlık
takmıştı.
Açık sarı saçları, büyük
kırmızı gözleri ve dolgun dudakları vardı. Kendini belli eden güzel bir kızdı. Ve
sadece duruşuyla bile soyluluğu göze çarpıyordu. Görünüşünden davranışlarına
kadar her şeyi güzeldi.
“Nashetania…” Adlet kızın
adını söyledi.
Onun kim olduğunu biliyordu.
O da, göğsünde Altı Kahramanın simgesini taşıyan, Majin’i yenmesi gereken
kişilerden biriydi.
Ve Adlet, yan yana savaşması
gereken biri tarafından öldürülmek üzereydi.
“Nashetania, dinle…”
“Neyi?”
“Ben senin yoldaşınım.”
Nashetania sırıttı ve
kılıcını Adlet’e doğrulttu. Adlet’in kulağını bir kılıç sıyırdı.
“Ne saçmalıyorsun sen?”
Nashetania güldü, ama gözleri sanki bir böceğe bakar gibiydi. “Sen bir
aptalsın. Yine de eğer itiraf eder ve yalvarırsan sana acısız ve hızlı bir ölüm
veririm.”
“İtiraf falan etmeyeceğim.
Ben yanlış bir şey yapmadım.”
“Bizi tuzağına düşürdün,
kandındın ve incittin. Bir sahtekâr olduğunu biliyorum.”
“Yalan söylemiyorum. Evet,
kandırılıyorsun. Düşman seni kullanarak beni öldürmeye çalışıyor.” Fakat Nashetania, Adlet’in dediklerini
duymuyordu. “Ben hiçbir arkadaşımı öldürmedim ve kimseye tuzak kurmadım.”
“Beni daha fazla
kandıramazsın.”
“Seni hiçbir zaman
kandırmadım. Dinle, Nashetania! Ben yedinci değilim.”
Nashetania, kılıcını Adet’in
kalbine doğrulttu.
“Hayır. Sen yedincisin.”
*
Efsaneye göre; Majin
uykusundan uyanınca, Kader Tanrıçası 6 kahraman seçecekti. Ve bu kahramanlar
altı çiçeğin simgesine sahip olacaklardı. Bu altı kahraman haricinde kimse
Majin’i yenemezdi.
Ama…
Altı Çiçeğin simgesini
taşıyan yedinci bir kişi vardı.
Yedi kişinin her birinde
kahraman simgesi vardı. Ama Adlet, neden bir kişi fazla olduklarını biliyordu.
İçlerinden birisi, düşmandı. Ve onları birbirlerini öldürmeleri için tuzağa
düşürmeye çalışıyordu. Ama bu yedinci kişi kimdi? Bu soruya Adet’in hâlâ bir
cevabı yoktu.
*Kyoma: Majin’in yardımcısı
olan iblisler.
Giriş SON
Çeviri & Edit &
Kontrol: Setsuna